İçindekiler:

1 Mayıs 2023
Sayı: KB 2023/06

Çözüm ne seçimde ne mecliste!
Seçim vaatleriyle Erdoğan kendisine muhalefet!
Saray rejimi yine ırkçı dişlerini gösterdi
Sınıf mücadelesi güçlendirilmelidir!
AKP'nin emekçileri düşmanlaştırma girişimleri
Saray rejimi elini güçlendirmek istiyor...
Sahtekar zihniyet pişkinlikte sınır tanımıyor!
Şehir Hastaneleri masalı
Esas yasa fiili-meşru mücadeledir!
Kamu işçilerinin TİS süreci
İşçi sınıfının biriken öfkesi
14 Mayıs seçimleri ve devrimci parti
Sınıf mücadelesi Avrupa'ya geri dönüyor
Kapitalizm bir ölüm ve yıkım düzenidir!
Avrupa'da yoksulluk artarken...
ABD'nin savaştaki rolü ifşa oldu
Sudan'da çatışmalar ve bölgesel savaş riskleri
Gate Gourmet'te işten atma saldırısı
Rejim kadınlara düşmanlıkta çıtayı yükseltiyor!
"Yaraları sarmaya, hesap sormaya devam edeceğiz"
Haramilere verecek oyumuz yok, soracak hesabımız var!
Hatice Yürekli kavgamızda yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Saray rejimi yine ırkçı dişlerini gösterdi

 

Olağan koşullarda seçim kazanma şans olmayan dinci-faşist Saray rejimi, en iyi bildiği yönteme, yani kaba şiddete başvuruyor. Çığırından çıkmış din istismarı ve birtakım sahte vaatler bir yana bırakılırsa, artık rejimin temel aracı şiddettir. Yargıyı ve kolluk kuvvetlerini bir sopa olarak kullanmakla yetinmiyor, dinci-ırkçı çetelerini de sokaklara salıyor. Kürt hareketi ile ilerici ve devrimciler bir yana, düzen muhalefetinin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu bile çetelerin organize ettiği provokasyonlarla karşı karşıya kalıyor.

Sahte barış vaatleriyle İmralı “barış süreci”ni başlatan AKP, bir aşamadan sonra sürecin oylarını arttırmadığını görünce 180 derece dönüş yaptı. 7 Haziran 2015’te yaşadığı seçim hezimetinden sonra kirli savaş yöntemlerine geri dönen dinci rejim, faşist parti ile ittifak kurarak yola devam etti. Maskeleri atan AKP şefi, ırkçılıkta MHP’nin reisini bile kimi zaman gölgede bırakmaya başladı. Kürt hareketini ve onu destekleyen milyonları “baş düşman” ilan eden ve buna göre muamele yapan rejimi, her seçim öncesinde devlet terörü estirmeyi ‘rutin’ haline getirdi.

14 Mayıs seçimlerine az bir süre kala yargı ve kolluk kuvvetlerini harekete geçiren Saray rejimi, yine kurumlara ve evlere eşzamanlı baskınlar düzenleyerek ırkçı vahşi dişlerini gösterdi. Gazeteci, sanatçı, hukukçu, siyasetçi 120’den fazla kişiyi gözaltına alan kolluk kuvvetlerinin yüzlerce kişiyi de aradığı bildirildi. Daha önce olduğu gibi bir ‘sürek avı’ başlatarak HDP ile müttefiklerini siyasal alanda zayıf düşürmeye çalışıyor.  

Alanlarında etkili olan kadroları hedefe koyan bu gözü dönmüş saldırı ile Yeşil Sol Parti adıyla seçimlere hazırlanan HDP’nin çalışmalarını baltalamaya çalışan Saray rejimi, Kürt halkının duruşu karşısında ne kadar aciz olduğunu da gösteriyor. Sonlarının yaklaştığını gören AKP şefi iler müritleri faşizan saldırganlıkla kokuşmuş saltanatlarının ömrünü uzatabileceklerini var sayıyorlar.

Irkçı bir histeriyle Kürt hareketine saldırıp oy devşirme politikası, Saray rejiminin hastalıklı saplantısı haline gelmiş görünüyor. KCK davası, Kobani davası, kayyum atamaları gibi histerik saldırılarla yetinmeyen rejim, bir kez daha saldırıya geçerek, içinde debelendiği ırkçı histerinin ne kadar şiddetli olduğunu gösterdi. Bu tür saldırılar kimi zaman AKP’ye oy devşirme imkanı sağlasa da Kürt halkının siyasi duruşunu zorbalıkla değiştirme hevesi kursağında kalmıştır. Hatta son gelişmeler durumun tersi olduğuna işaret ediyor. Zira HDP birinci parti olarak konumunu korurken, AKP’nin Kürt illerinde hem kitle hem oy desteği bakımında düşüşte olduğu görülüyor.

Peş peşe organize edilen histerik saldırılara rağmen, Saray rejiminin siyasi hedeflerine ulaşamaması, Kürt halkının duruşunu kararlı bir şekilde koruduğunu gösteriyor. Zorbalığa karşı gösterilen bu onurlu duruşla dayanışma için de olmak önem taşıyor. Belirtmek gerekiyor ki, diğerleri gibi bu saldırının da o kirli hedeflere ulaşması mümkün değil. Olsa olsa kokuşmuş rejimin kepazeliğini birkez daha gözler önüne serer…

 

 

“Mafyokrasi” rejimi Perinçek’i çöpe atınca

 

Vatan Partisi’nin şefi Doğu Perinçek, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen şaibeli askeri darbe girişiminin ardından dinci-faşist ittifakın dalkavukluğu rütbesini almıştı. Her ikisi ABD emperyalizminin imalatı olan AKP-MHP ikilisine “anti-emperyalist” yaftası asarak pazarlamaya başlamıştı. Tayyip Erdoğan’la Devlet Bahçeli’nin Perinçek’in onlara anti-emperyalistlik yaftası asmasını nasıl karşıladıkları bilinmez, ama bir dalkavuk olarak onu kullanışlı buldukları kesin.

Saray’ın siyaset çöplüğünde bir mevki kazanan Perinçek, uzun süre yandaş medyanın ekranlarında boy gösterdi. Saray beslemesi medyanın şefleri, ‘derin analizleri’ni pazarlamak için Perinçek’e bir kürsü bahşettiler. Bunun karşılığında ırkçılık ve Kürt halkına düşmanlıkta MHP’nin şefini bile gölgede bırakan tutumlar almaya başladı. Beslemelerle aynı ekranlarda boy göstermek Saray’a dalkavukluk yapan Perinçek’e farklı bir hava vermişti. Ne de olsa dinci-faşist bir rejimde bu kadar ‘kıymetli’ olmak her siyasetçiye nasip olmazdı.

Artık “Gazi Meclis”e girmek, düzenin siyaset bataklığında kulaç atan Perinçek’in hayallerini süslüyordu. Sanki beklenen gün de gelmiş gibiydi. AKP şefinin “kullan at” siyaseti izlediğini iyi bilen Perinçek, kendisine bu konuda ayrıcalık tanınacağını var sayıyordu.

Nitekim seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağı kesinleşince Cumhur İttifakı’na katılmak için Saray’ın kapılarını arşınlamaya başladı. O da biliyordu başka şekilde “Gazi Meclis”e girme şerefine nail olamayacağını.

Zira her seçimden önce Cumhurbaşkanı seçileceğini iddia etse de %0,3’ten fazla oy alamıyor. Bu defa ise aday olmak için 100 bin imza toplaması gerekiyordu, oysa 20 bin imza bile toplayamadı.

Göründüğü kadarıyla Perinçek, son ana kadar Tayyip Erdoğan’ın yeşil ışık yakmasını bekledi. Satırla sokakta insan doğrayan Hizbullah artığı Hüda-Par’la aynı bayrak altında bir araya gelmeye de razıydı. Yeter ki, “Gazi Meclis”in kapıları önünde açılsın. Ne çare ki, yıllardır dalkavukluk yaptığı AKP şefinin tutumu değişmedi.

“Kullan at” siyasetinden hissesini alıp çöplüğü boylayan Perinçek, çıtayı birden yükseltti. Yedi yıldan beri “benim çizgime geldiler” diyerek hizmet ettiği AKP-MHP ittifakının “milli” değil “mafya” rejimi olduğunu keşfetti. Saray’ın çöplüğünden çıkıp ortalıkta dolanmaya başlayan Perinçek, 23 Nisan vesilesiyle bir nutuk atarak, şunları söyledi: “Mevcut rejim demokrasi değil, mafyokrasidir. ABD işbirlikçisi mafya, sistemin siyasal partilerinin tepelerini ele geçirmiş bulunuyor…”

Buna göre Perinçek, yedi yıldan beri ABD işbirlikçisi mafyokrasiye dalkavukluk yapmış. Zira ne AKP’nin ne MHP’nin tepeleri bu sürede değişmedi. Bu noktada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Kendi çizgisine kazandığı Tayyip Erdoğan’la Devlet Bahçeli ABD işbirlikçisi mafya olduklarına göre, Perinçek neyin nesidir?

Düzenin siyaset sahnesinde kepazeliklerden geçilmez. Buna karşın “en kabadayı” sermaye siyasetçisi bile bu konuda Perinçek’in eline su bile dökemez...