İçindekiler:

1 Mayıs 2023
Sayı: KB 2023/06

Çözüm ne seçimde ne mecliste!
Seçim vaatleriyle Erdoğan kendisine muhalefet!
Saray rejimi yine ırkçı dişlerini gösterdi
Sınıf mücadelesi güçlendirilmelidir!
AKP'nin emekçileri düşmanlaştırma girişimleri
Saray rejimi elini güçlendirmek istiyor...
Sahtekar zihniyet pişkinlikte sınır tanımıyor!
Şehir Hastaneleri masalı
Esas yasa fiili-meşru mücadeledir!
Kamu işçilerinin TİS süreci
İşçi sınıfının biriken öfkesi
14 Mayıs seçimleri ve devrimci parti
Sınıf mücadelesi Avrupa'ya geri dönüyor
Kapitalizm bir ölüm ve yıkım düzenidir!
Avrupa'da yoksulluk artarken...
ABD'nin savaştaki rolü ifşa oldu
Sudan'da çatışmalar ve bölgesel savaş riskleri
Gate Gourmet'te işten atma saldırısı
Rejim kadınlara düşmanlıkta çıtayı yükseltiyor!
"Yaraları sarmaya, hesap sormaya devam edeceğiz"
Haramilere verecek oyumuz yok, soracak hesabımız var!
Hatice Yürekli kavgamızda yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Saray rejimi elini güçlendirmek istiyor...

G. Umut

 

Saray rejiminin orduyu “AKP’lileştirmeye” zemin hazırlayan bir yasa teklifi çalışması yaptığı söyleniyor. Buna göre rejim 14 Mayıs’ta hezimete uğramazsa, orduyu AKP’nin vurucu gücü haline getirmek için adımlarını hızlandıracak.

Yasa teklifinde neler var?

AKP ve MHP imzasıyla 49 maddelik “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi” Meclis’e sunuldu.

“Genelkurmay başkanının bazı yetkilerinin Milli Savunma bakanına devredilmesi” vb. maddeler içeren teklifte MSB, Genelkurmay’dan görüş almadan yurtdışına silah ve mühimmat sevk edebilecek.

Teklif ile yasadaki “Silah, mühimmat ve bunlara ait yedek parçalarla patlayıcı maddeleri ihracı veya yurtdışına çıkarılmasına Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın görüşü alındıktan sonra Milli Savunma Bakanlığı’nca izin verilebilecek” maddesinden “Genelkurmay Başkanlığı” ibaresi çıkarılıyor. Ayrıca, teklif ile general ve amirallerin bir üst rütbeye yükseltilmesinde aranan “Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyelerinin üçte ikisinin kabulü” şartı da kaldırılacak. Bunun yerine “YAŞ kararları” esas alınacak.

Genelkurmay’ın “yetkilerinin kısıtlanması” olarak değerlendirilen teklif  “özlük haklarının iyileştirilmesi” kılıfı ile tanıtıldı. Bu yanıyla AKP’nin TSK üzerindeki etkisini arttıracak düzenlenmelerin yasallaşmasının kılıfı belli bir takım “iyileştirmeler” oldu.

***

AKP-MHP iktidarı dinci-faşist güçlerin koalisyonu olarak ülkeyi yönetiyor. Ordu, bürokrasi, yargı, istihbarat, eğitim, diyanet, medya, cumhurbaşkanlığı, hükümeti, meclisiyle tüm iktidar bu güç koalisyonun elinde. 12 Eylül faşist askeri darbesinin önünü açtığı süreç bugünkü tek adam diktasına varmıştır. Tek adam diktasıyla kurulan rejim çok yönlü çıkar ortaklıkları üzerinden birbirine bağlı farklı yapıların desteği sayesinde devam ediyor. AKP’nin süreç boyunca tüm kurumları alt üst etmesinin gerisinde devlet krizi olgusu yer almaktadır. Buna “TKİP VI. Kongresi toplandı” değerlendirmesinde yer alan “Türkiye: Düzen Siyaseti” başlığında şu şekilde işaret edilmektedir:

“Devlette tüm eski yapı ve dengeler altüst edilmiş, fakat yerine henüz istikrarlı bir yenisi konulamamıştır. Devlet genel kabul gören bir otoriteye değil, neredeyse tümüyle baskıya, yasaklara ve çıplak zora dayanmaktadır. İhtiyaç duyulan her durumda anayasal ve yasal çerçeve bir yana bırakılmakta, keyfiliğe ve kuralsızlığa dayalı bir yönetim tarzı olağanlaşmaktadır. Resmi devlet aygıtları gayrı-resmi paramiliter yapılar, toplumun lümpen tortusu gruplar ve mafya çeteleri ile iç içe geçmiştir. Sistemin kendi işleyişi içinde temel meşruiyet aracı olan seçimler güvenirliğini, parlamento işlevini yitirmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminin Fettullahçı çete tarafından önemli ölçüde ele geçirildiğini açığa çıkardığı düzen ordusu, bir zamanların sözde cumhuriyet bekçisi o anlı şanlı kurum, artık tarikatların ve cemaatlerin işgali altındadır. Bu şekliyle dinsel gericiliğin ve tek adam diktasının bekçisidir.”

Sermaye düzenin yaşadığı krizin yanı sıra AKP’nin 21 yılda attığı adımlar kurulu devlet düzeninde ağır tahribatlar yarattı, keyfilik tek adam düzeninde belirleyici bir mekanizmaya döndü. AKP’nin yeni yasa teklifi ile yapmaya çalıştığı şey ise attığı keyfi-fiili adımların yasal güvencelerini oluşturmaktadır. 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerin öncesinde atılan adımların kökleri çok daha öncesine dayanmaktadır. Meşruiyetini sağlamak için en büyük imkanı olan seçmen desteğini yitiren AKP, attığı her adımda her olasılıkta elini güçlendirmek istiyor…

***

Seçim hesapları ve kirli ittifakların işçi ve emekçilerin yaşamlarını etkileyecek faturaları bulunmakta. Ekonomik olarak darboğazda olan ülkede seçim için ayrılan kaynakların büyük bir kısmı işçi ve emekçilerin ceplerinden finanse edilmektedir. Bunun yanı sıra sopasını sallayan Saray rejimi SADAT’ından HÜDA-PAR’ına gerici militarist çeteleri ile elindeki silahlı gücü kalıcılaştırmaya ve güvenceye alma derdindedir. Öfkesi giderek büyüyen toplumun büyük bir kesiminin sokağa çıkma ihtimali bu adımları hızlandırmasının vesilesi olacaktır.

 

 

Saray rejimi İmralı’ya heyet göndermiş

 

Saray rejiminin çatısı altında toplanan dinci, şeriatçı, ırkçı, faşist koalisyon her seçimden önce olduğu gibi, bu defa da tecrit altında tuttuğu Abdullah Öcalan’ın kapısını çalıp destek istemiş. Hatırlanacağı üzere 2019 yılında yapılan yerel seçimlerden önce AKP-MHP-BBP-Vatan Partisi koalisyonu Öcalan’dan mektup yazmasını talep etmiş ve olumlu yanıt almıştı. Gelen mektup iftiharla kamuoyuna sunulmuş ancak bu yetmemiş, o zaman Irak Kürdistan’ında yaşayan Osman Öcalan TRT (Tayyip-Radyo-Televizyon) kanalında canlı yayına çıkarılmıştı.

AKP koalisyonunda yer alanlara bakıldığında, bunların şoven-ırkçılıkta birbiriyle yarışan, Kürt halkına düşmanlığı ilkel bir kin boyutuna taşıyanlardan oluştuğu görülür. Siyasi rakiplerini Kürt hareketinin HDP kanadıyla yakınlık kurmakla suçlayıp terörist bile ilan ediyorlar. Kendilerinin şoven-ırkçılığı yapay değil, daha da ötesi iliklerine kadar işleyen bir hastalık gibidir. Buna rağmen sefil çıkarları söz konusu olduğunda, “bebek katili” olmakla itham ettikleri Öcalan’ın ayağına gitmek en ufak bir beis görmüyorlar.

***

AKP koalisyonun durumu bu seçimlerde 2019’den çok daha kötüdür. Tüm veriler büyük bir hezimete uğrama olasılığının günden güne arttığını gösteriyor. “Bir oy bir oydur” mottosuyla hareket eden Saray rejimi adı bile çoktan unutulan DSP’nin başındaki adamı rüşvetle devşirdi. Saltanatın çöküşünden duyulan korkudan dolayı oylarını arttırabileceğini var saydıkları her yola başvuruyorlar. Bu durumda merak edilen sorulardan biri de şuydu: Saray İmralı’ya heyet gönderdi mi? 

Nihayet gazeteci Amed Dicle, bu soruya olumu yanıt verdi. Elbette bu, kimseyi şaşırtmadı. Zira daha önce defalarca yapılmıştı. Yine de Saray rejiminin sefil çıkarlarına ne kadar düşkün olduğunu, hiçbir kural veya değer tanımadığını, tiksinti verici derecede riyakar olduğunu göstermesi bakımından dikkate değerdir. Zira Kürt halkına düşmanlıkla yatıp kalkan bir rejimdir söz konusu olan. Türkiye bir yana, Kürt halkının başka ülkelerdeki kazanımlarını ortadan kaldırmak için bile histerik bir saldırganlık içinde olan bir rejimin şefi, Öcalan’ın ayağına heyet gönderip seçimlerde destek talep edebiliyor.

İlkin bunun spekülasyon olabileceği üzerinde duruldu. Ancak rejimin zindana kapattığı HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kendi kaynaklarının da ziyareti teyit ettiğini açıkladı. Cumhuriyet’e konuşan Demirtaş, şu bilgileri kamuoyu ile paylaştı: “Öcalan, ailesi ve avukatlarıyla iki yıldan uzun süredir görüştürülmüyor. Demek ki Erdoğan, Öcalan’dan istediği şeyi alamadı ve bu nedenle onun dış dünyayla temasını engelliyor. Bu iddiayı dile getiren gazeteci Amed Dicle, emin olmasaydı söylemezdi. Aynı bilgi, benim kaynaklarım tarafından da doğrulandı. İmralı’da sonuç alamayınca sahada Kürtlere baskıyı artırıp HÜDA PAR’ı yedeklemeyi tercih ettiler.”

Son saldırıya da değinen Demirtaş, şu değerlendirmeyi yaptı: “Son siyasi gözaltı operasyonu, tamamen bir seçim çalışmasıdır. Sandıklarda, seçim kampanyası organizasyonunda görev almış arkadaşlarımızdan en aktif olanlar isim isim seçilmiş ve muhtemelen kullanışlı bir itirafçının önüne bir isim listesi konulup düzmece bir ifadeyle kumpas kurulmuş. Şu çok nettir, bu operasyon bir seçim çalışmasıdır.”

Rejim, Kürt hareketinin aktif kadrolarına histerik bir şekilde saldırırken de Öcalan’ın ayağına heyet gönderirken de çöküşünü önleme hesapları yapıyor. Bu ise, dinci-faşist koalisyonun paçalarının iyice tutuştuğuna işaret ediyor…