İçindekiler:

1 Mayıs 2023
Sayı: KB 2023/06

Çözüm ne seçimde ne mecliste!
Seçim vaatleriyle Erdoğan kendisine muhalefet!
Saray rejimi yine ırkçı dişlerini gösterdi
Sınıf mücadelesi güçlendirilmelidir!
AKP'nin emekçileri düşmanlaştırma girişimleri
Saray rejimi elini güçlendirmek istiyor...
Sahtekar zihniyet pişkinlikte sınır tanımıyor!
Şehir Hastaneleri masalı
Esas yasa fiili-meşru mücadeledir!
Kamu işçilerinin TİS süreci
İşçi sınıfının biriken öfkesi
14 Mayıs seçimleri ve devrimci parti
Sınıf mücadelesi Avrupa'ya geri dönüyor
Kapitalizm bir ölüm ve yıkım düzenidir!
Avrupa'da yoksulluk artarken...
ABD'nin savaştaki rolü ifşa oldu
Sudan'da çatışmalar ve bölgesel savaş riskleri
Gate Gourmet'te işten atma saldırısı
Rejim kadınlara düşmanlıkta çıtayı yükseltiyor!
"Yaraları sarmaya, hesap sormaya devam edeceğiz"
Haramilere verecek oyumuz yok, soracak hesabımız var!
Hatice Yürekli kavgamızda yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kamu işçilerinin TİS süreci...

Yeni bir “orta oyunu” sergileniyor!

 

700 bin kamu işçisini ilgilendiren Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci sessiz sedasız yürütülüyor. Bazı iş kollarında işçilerin yaptığı sembolik eylemler dışında pek bir ses duyulmuyor. Oysa 700 bin işçi aileleriyle birlikte hesaplandığında milyonlarca insanı yakından ilgilendiren bir TİS sürecidir söz konusu olan.

Karayolları, demiryolları, il özel idareleri, şeker fabrikaları, elektrik üretim santralleri, kömür işletmeleri, Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler, hastaneler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan işçileri ilgilendiren TİS sürecini Türk-İş ile Hak-İş bürokratları yürütüyor. Malum olduğu üzere Hak-İş, bürokratlar eliyle Saray rejiminin aparatlarından biri haline getirilmiştir. Saray rejiminin ‘işveren’ konumunda olduğu dikkate alındığında, Hak-İş ağalarının işçilerin değil, karşı tarafın safında oldukları görülür.

Türk-İş’in başında bulunan Ergün Atalay ile çevresindeki ağa takımının ise Saray’ın dalkavukları oldukları, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarında oynadıkları rolden biliniyor. AKP-MHP hükümetinin iş düşmanlığı ise zaten tescillidir. TİS sürecinden yansıyanlar, yozlaşmış sendika bürokratlarının Saray’daki efendileriyle “yeni bir orta oyunu” çevirdiklerini gösteriyor. 

* * *

“2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü” adı altında yürütülen TİS görüşmelerinde, Türk-İş ile Hak-İş bürokratları brüt taban ücretin 15 bin liraya yükseltilmesi, bütün ücretlere yüzde 15 refah payı eklenmesi, sonrasında ise yüzde 45 zam verilmesini talep ederek masaya oturdular. Enflasyonun %100’leri aştığı koşullarda talep edilen ücret artışının reel ücretlerdeki kayıpları telafi etmesi imkansızdır.

Saray rejimi adına görüşmeleri Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) yürütüyor. Sarayı temsil eden TÜHİS ise 11 bin 500 lira taban ücreti, ilk altı ay için yüzde 30 zam önerdi.

Sendikacılar teklife ‘yumuşak’ bir tepki verdiler. Atalay anlaşamazsak gerekirse greve gideriz lafları etti. Ancak bunların görüntüyü kurtarmak için söylendiği bir sır değil. Bürokrat takımı tabandan gelen ciddi bir basınca maruz kalmadıkları için rahat görünüyorlar. Zira onlar Saray’ın göstereceği “yüce gönüllülüğe” bel bağlamış durumdalar.

Nitekim bu aşamada Saray’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin sahneye çıkıyor ve önerilen ücreti lütfedip bir nebze yükseltiyor. Bakan 12 bin lira taban ücret ve ilk altı ay için %40 teklif ediyor. Tabii hem Türk-İş hem Hak-İş şefleri hemen sahneye çıkıp Vedat Bilgin’in yaptığı teklifin “önemli ve güzel bir gelişme” olduğunu beyan ettiler. Yani herkes belirlenen sıraya göre sahneye çıkıp rolünü oynuyor.

Sendika ağaları bu “güzel gelişmeyi” yetersiz bulduklarını ifade ettiler. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ile Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan Anadolu Ajansı’na açıklama yaprak Saraya mesaj verdiler: “Üç-beş kuruş daha ekleyin sonucu tatlıya bağlayalım” anlamına gelen laflar ettiler. Atalay, “…Bugün gelen teklifi küçümsemiyorum ama yüzde 40’ı bir geçelim istiyoruz” derken, Arslan ise, “Bu teklifi yeteriz bulduk. Sayın Bakan’ın ortaya koyduğu tavrı önemsiyoruz… Teklifin Bakan tarafından tekrar değerlendirilmesini arzu ettik... Beklentiler büyük. İnşallah bayram sonu müjdeyi veririz diye umut ediyorum” ifadelerini kullandı.

Yazılan senaryoyu tahmin etmek güç değil: Saray’ın bakanı üç-beş kuruş daha ekleyecek, sendika ağaları sahneye çıkıp işçilere sahte “müjde”yi verecekler.

Tabir uygunsa “çok ucuz” bir senaryo hazırlanmış. Ancak yazık ki, bunu bozacak, o figüranların maskelerini parçalayacak bir hareket gelişmedi. Yapılan sembolik eylemlerin bu noktada etkili olması mümkün görünmüyor.  

Bu ve benzeri ‘orta oyunları’ bozmak, işçilerin iradesini ağa takımına ve Saray’da sefahat sürenlere dayatmak ancak sınıfın tabanda örgütlenebildiği ve talepleri uğruna mücadeleyi yükseltebildiği koşullarda mümkün olabilir. Bu TİS sürecine yüz binlerce kamu işçisi önden hazırlanmadığı, grev silahını kullanma konusunda kararlılığını gösteremediği için, kendisine dayatılacak sözleşmeyi parçalayıp atması da yazık ki kolay değil.

TİS süreçleri sendika ağaları ile sermayenin vurucu gücü olan Saray rejiminin insafına terk edildiği sürece, işçi sınıfının içine itildiği sefalet de derinleşecektir. Bu uğursuz gidişatı tersine çevirmenin yolu, işçi sınıfının TİS süreçlerini örgütlü mücadeleyi yükseltmenin imkanın çevirmesinden geçiyor.

 

 

Sendikal bürokrasinin zorbalığına geçit yok!

 

“Bundan 2 yıl önce Bursa DOSAB’ta İpekiş işçilerinin direnişi sürecinde yakından tanıma fırsatı bulduğumuz Öz İplik-İş Sendikası’nın, yine DOSAB’ta ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı Acarsoy Tekstil’de yürüttüğü sendikal çalışma sonucu 4 kadın işçi işten çıkartılmıştı. 5,5 ay süren ve Bursa ilerici kamuoyunun da büyük destek verdiği direnişin ardından yetki alınmıştı. Acarsoy patronunun talebiyle, sendika bürokratları direnişçi işçilerin sayfasının kapatılmasını istemiş, bunu kabul etmeyen işçiler tecrit edilmiş ve aylar sonrasında sendika bürokratları tarafından kapalı kapılar ardında satış sözleşmesi imzalanmıştı.

Bursa tekstil işçilerine ve Acarsoy Tekstil işçilerine karşı sorumluluğumuz gereği bu yaşanan süreci görmezden gelemezdik.  Acarsoy Tekstil’de yaşanan sözleşme sürecini sosyal medyada eleştirmemizin ardından, DOSAB’ta bulunan ve sendikalaştıkları için işten atılan Barutçu Tekstil işçilerinin, İpekiş direnişi sürecini konuşmak üzere yaptıkları davete yanıt verdik.

Bu görüşmede karşı karşıya kaldığımız provokasyondan dolayı bu açıklama, zorunluluk olarak kaleme alınmıştır. Sözde ‘sendika’ Öz İplik-İş Şube Başkanı Ekrem Saraçoğlu ile sendika uzmanı ve Tüm Emekli Sen yönetim kurulu üyesi Serkan Açıcı, mafyavari-gangster yöntemlerle görüşmemizi ‘basarak’ zorbaca, hakaret ve küfürlerle saldırı gerçekleştirdiler. İşçilere hedef göstererek kışkırtmaya çalıştılar. Bu saldırı, aynı zamanda 4. Vardiya İşçi Dayanışması Bursa Temsilcisi olan İpekiş işçisi arkadaşımıza dönük ırkçı ve kriminalize etmeye dönük tutumlarla birleşti. Biliyoruz ki, burjuva sistemin kullandığı yöntemlerle gerçekleşen saldırının gerisinde işçi örgütlenmelerinde bürokratik uzlaşmacı tutumun eleştirilmesi yatmaktadır.

Yaşanan çirkin saldırının bir parçası olan Serkan Açıcı’nın bu tutumunu yönetim kurulu üyesi olduğu Tüm Emekli Sen Bursa Şube’sine taşımak için gittiğimizde, benzer saldırgan tutum, Serkan Açıcı tarafından burada da devam etmiştir. Karşı karşıya kaldığımız saldırı konusunda gerekli bilgilendirmeler yapılmasına rağmen, Tüm Emekli Sen’in gerekli kurulları günlerdir süreç işletmemiştir.

Ülkemizde sendikal bürokrasinin işçi sınıfının örgütlenmesinde yarattığı büyük bir tahribat olduğu gerçektir. Sendikal harekete hakim hale gelen çürümüş, yozlaşmış, kokuşmuş bürokratik sendikal anlayış, işçinin emeğinin ürünü olan sendikaları kendi tekellerinde görmekte, tabandan doğru gelişen her türlü eleştiriye karşı büyük bir tahammülsüzlük göstermekte, yeri geldiğinde yasakçı ve baskıcı tutumları sergilemekten geri durmamaktadır. Karşı karşıya kaldığımız saldırı da bu sendikal anlayışın yansımasından başka bir şey değildir.

Buradan tekstil işçilerine sesleniyoruz. İşçi sınıfının emeğine, onuruna, sağlığına ve haklarına sahip çıkmak için mücadele araçları olan sendikalar işçilerindir. Sendikaları babalarının çiftlikleri gibi gören, işçi iradesini yok sayan, uzlaşmacı ve işbirlikçi anlayışa karşı mücadeleyi yükseltmeyi çağırıyoruz. Buradan bir kez daha söylüyoruz; çürümüş, yozlaşmış, kokuşmuş ve yandaş sendikal bürokrasinin zorbalığına ve sendikal mücadelede yaratılmak istenen tahribata hiçbir koşulda geçit vermeyeceğiz. Yaşasın işçi sınıfının örgütlü mücadelesi!

Yaşasın sınıf sendikacılığı!

Yaşasın işçilerin birliği, halkları kardeşliği!

4. Vardiya İşçi Dayanışması - Tekstil İşçileri Birliği

11 Nisan 2023”