İçindekiler:

1 Mayıs 2023
Sayı: KB 2023/06

Çözüm ne seçimde ne mecliste!
Seçim vaatleriyle Erdoğan kendisine muhalefet!
Saray rejimi yine ırkçı dişlerini gösterdi
Sınıf mücadelesi güçlendirilmelidir!
AKP'nin emekçileri düşmanlaştırma girişimleri
Saray rejimi elini güçlendirmek istiyor...
Sahtekar zihniyet pişkinlikte sınır tanımıyor!
Şehir Hastaneleri masalı
Esas yasa fiili-meşru mücadeledir!
Kamu işçilerinin TİS süreci
İşçi sınıfının biriken öfkesi
14 Mayıs seçimleri ve devrimci parti
Sınıf mücadelesi Avrupa'ya geri dönüyor
Kapitalizm bir ölüm ve yıkım düzenidir!
Avrupa'da yoksulluk artarken...
ABD'nin savaştaki rolü ifşa oldu
Sudan'da çatışmalar ve bölgesel savaş riskleri
Gate Gourmet'te işten atma saldırısı
Rejim kadınlara düşmanlıkta çıtayı yükseltiyor!
"Yaraları sarmaya, hesap sormaya devam edeceğiz"
Haramilere verecek oyumuz yok, soracak hesabımız var!
Hatice Yürekli kavgamızda yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Yaraları sarmaya, hesap sormaya devam edeceğiz!”

“Hesap sorma bilinci ile kampanyamızı başlattık!”

 

İEKK olarak deprem bölgesindeki kadınlara dönük kampanyanızdan bahsedebilir misiniz?

- Bayramda deprem bölgesindeydik, Adıyaman Narlıkuyu’da. “Yaralarımızı sarmaya, hesap sormaya!” şiarlı bir kampanya yürüttük.

Bu kampanyanın dayanışma ile oluşan gücünü ve imkanlarını bölgeye ve depremzedelere taşımaya çalıştık. Depremin ilk günlerinden itibaren deprem bölgesine dair, deprem bölgesinden bulunduğumuz yerlere gelenlere dair çalışmalar yürüttük.

Ne yapabiliriz, kadınların ihtiyaç ve talepleri ne diye sürekli tartıştık, gözlemledik ve sonuçlar üretmeye çalıştık.

Deprem olur olmaz kadınların ihtiyaçlarını, yaşayabileceklerini dile getirmeye; onunla bağlantılı talepler oluşturmaya, ilk günlerden itibaren kadın ve çocuklar başta olmak üzere toplamda ihtiyaç olabilecekleri dayanışma ile temin ederek deprem bölgelerine ulaştırmaya çalıştık.

Dayanışma zaten özellikle ilk günlerin yaşam nefesiydi. Ama biz felakete dönüşmüş depremin sonuçlarının elbette kadın ve çocuklar açısından çok daha zorlu ve çok daha ağır olacağının bilincindeydik.

Bu hep böyledir. Maraş merkezli 11 ili etkileyen bu deprem sürecinde de böyle oldu. Öne çıkan sorunlar ekseninde talepler belirlemeye çalıştık.

Su ve tuvalet sorununun ilk günkü kadar ihtiyaç olduğu dile getirildiği bir dönemde “Yaralarımızı sarmaya, hesap sormaya!” diyerek kampanyamızı başlattık.

Biliyorduk ki bu sürecin zorlukları kadınların omuzlarına yüklenmişti ve kadınların özgün ihtiyaçları göz ardı ediliyordu. Deprem bölgesindeki kadın işçiler için de birçok sorun alanı derinleşmişti.

Kadın işçiler, deprem bölgesinde yıkık binalarda çalışmaya zorlandı, hamile olan kadın işçiler bile çalışmaya çağrıldı, çocukların bakım işi çözülmeden işe gidemedikleri için işten atılma tehdidi ile karşı karşıya kaldılar.

Talepleri öne çıkararak başlattığımız çalışmalarımızı hesap sorma bilinci ile bütünleme, 1 Mayıs ve seçim dönemine yayarak yürütme hedefiyle kampanyamızı başlattık.

 “İlk günkü kadar çözüm bekleyen sorunlar yumağı ortada duruyor”

Deprem bölgesine dair gözlemlerinizi anlatabilir misiniz?

- Bayramda gittiğimiz çadırkent daha çok göçmenlerin, Aleviler’in, Domlar’ın yaşadığı bir alandı. Çadırkent belli açılardan oturumuş olsa da gözümüze çarpan en temel eksiklik orada yaşayan ailelerin ortak bir sosyal alana sahip olmamasıydı. Bunda kültürel farklılıkların etkisi belirleyiciydi. Ama kadınların uğradığı, sohbet ettiği feministlerin kadın çadırı olduğunu duymamız kısmen içimizi rahatlattı. Ama en önemlisi çocuk kriz merkezinin, çocuk oyun alanlarının olmasıydı. Sadece bir oyun alanı, park olmasının ötesinde profesyonelce ilgilenen arkadaşların varlığı önemliydi.

Kadınlarla bayramlaşmak, sohbet etmek için özel zaman ayırmaya çalıştık. Deprem gerçekliğinin unutulmuş olması en kaygılandıkları noktaydı. Birbirine yakın birçok çadır kent alanın olduğu bir bölgedeydik. Toplamda bir gözlem yaratmaya çalıştık. Bu bölgeye daha önceden giden yoldaşlarımızın aradaki süreçteki gelişmeleri değerlendirmeleri üzerinden de ihtiyaçlara yanıt vermeye çalıştık.

Kampanyamızı Devrimci Gençlik Birliği’nin kampanyası ile ortaklaştırdık. “Ölümsüz ağaçlar dikmeye çağırıyoruz!” diyen DGB ile omuz omuza kadınlara ve çocuklara dönük kampanyamızın yoğunlaştırılmış halini çadır kent alanlarına da taşımaya çalıştık. Adıyaman’da çocuklar hızlıca tarikat ellerine teslim edilmeye başlamış, Kuran kursları ile çevrelenmeye çalışılmıştı. Politik olarak da çocuklar için çalışmanın Adıyaman’a taşınması anlamlıydı.

Hatay, Maraş, Adıyaman, Gaziantep başta olmak üzere deprem bölgesini alanda gözlemleme imkanımız oldu. Gidemediğimiz yerlerden de bilgiler almaya çalıştık. Bazı alanlarda hijyen ürünlerine dair ihtiyaçlar yakıcı haldeyken bazı alanlarda da var olan eşyaları düzenleyecek ve dağıtacak insan gücüne ihtiyaç var. Ama toplamda bir gerçek var ki ilk günkü kadar çözüm bekleyen sorunlar yumağı ortada duruyor.

“Kadın işçi ve emekçilerin gücünü büyütme çabamız sürecek!”

Şimdiye kadar kampanya ekseninde yapılanlardan ve önümüzdeki süreçteki hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?

- Aslında bizim depremin ilk haftası ile birlikte kadın ve çocuklar için açığa çıkan sorunlar ekseninde talepleri gündemleştirerek bir adım atmıştık. Dediğimiz gibi dayanışma örmek, ihtiyaçları iletmek bir yanıydı. Dayanışma ve ihtiyaçları giderme sadece deprem bölgesi için değil deprem bölgesinden bulunduğumuz alanlara gelen aileler, kadınlar için de geçerliydi. Deprem bölgesindeki kadınların, deprem bölgesinden gelen kadınların ve tüm bunlarla beraber aslında bulunduğumuz illerdeki, sanayideki, fabrikalardaki kadın işçi ve emekçilerin dayanışma açısından da hesaplaşma açısından da daha örgütlü bir tutum almasını sağlamak önemli.

Biz tüm çalışmalarımızı kadınların daha örgütlü ve hesap soran, yıkımların ardından yeniyi kurmak için mücadele eden bir güç haline getirebilme çabası içindeyiz. Bizce Hatay’da depremin 40. gününde kadınların “Helalleşmiyoruz, hesap soruyoruz!” demesi çok önemli bir yanıttı. Hesap sormayı yaygınlaştırmak ve dayanışmanın sürekliliğini sağlamak bakışıyla kampanyamızı başlattık. Kampanyamızın bir ayağı da bayramda deprem bölgesinde olmaktı. Biz bir ekip kadın deprem bölgesine gittik. Ama toplamında çok daha geniş bir kadın katılımı ile örgütlenen bir çalışmaydı. Ve deprem bölgesinden döndük, bu çalışma devam ediyor.

Depremin üçüncü ayının içindeyiz. Herkesin rotasını seçimlere çevirdiği, deprem bölgesinin ihtiyaçlarının ikincil plana bırakıldığı bir evredeyiz. Bunu bayram vesilesi ile gittiğimizde daha yakıcı bir şekilde gördük. Seçimler gibi bir gündemi depremi ikinci plana bırakarak değil bizzat depremin hesabını gerçek anlamıyla sorarak örmek gerekir. Depremi felakete dönüştürerek yüz binlerce insanın evlerinin tabutluk olmasına neden olanlardan hesap sorabilmek ve toplumu bu yıkımlara karşı örgütü bir güce dönüştürmek çalışmalarımızın en kritik halkasını oluşturmaktadır.

Bizler için bu çalışma 1 Mayıs çalışmasının da bir parçasıydı. Depremin hesabını sormak için 1 Mayıs alanında olmak ve kadınların öfkesi ile 1 Mayıs’ta meydanlara çıkmak önemli. 1 Mayıs ve 14 Mayıs’ta kapitalist düzenden hesap soran kadın işçi ve emekçilerin gücünü büyütme çabamız sürecek.

Kızıl Bayrak / İstanbul