İÜ gençliği mücadelede kararlı...
YÖK Yasa Tasarısına ve soruşturma
terörüne geçit vermeyeceğiz!
18 Aralık: Devrimci irade karşısında
duvarlarınızın hükmü yoktur!
18 Aralık günü İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesine giren öğrenciler beklemedikleri bir tablo ile karşılaştılar. Okulun Fen ve Edebiyat fakülteleri arasındaki tüm geçişler idarenin gece boyunca yaptığı hummalı bir çalışma ile demir parmaklıklarla ayrılmış ve iki fakülte öğrencilerinin ortak yaşam alanlarından birisi olan Hergele Meydanına girişler yasaklanmıştı. Fen-Edebiyat Fakültesinin en geniş meydanında Atatürk fotoğrafları sergisi, birkaç ÖGB ve sivil polis dışında kimse bulunmamaktaydı.
İdarenin bu uygulaması ile tüm Fen-Edebiyat öğrencileri, geçmiş dönemlerde sık sık kullandığımız F tipi üniversite istemiyoruz! sloganının ne kadar güncel bir slogan olduğunu anlamış oldular. Üniversite giriş kapısında yoğun bir üst araması sonucu içeri giren öğrenciyi, bu kez fakülte girişinde başka bir ÖGB topluluğu karşılıyordu. Ve gün boyunca senin dersin yarım saat sonra başlıyor denilerek çoğu öğrenci fakültenin içine dahi alınmadı.
Fakülte idaresi üniversite koridorlarını demir parmaklıklarla ayırarak, siyonist İsrailin Filistin topraklarında inşaa ettiği utanç duvarı türünden duvarlarla üniversitemizi birer gettoya çevirmeye çalıştı. Bunca yıldır ÖSS formlarında bile Fen-Edebiyat Fakülteleri olarak birlikte adlandırılan iki fakülte demir kapılarla birbirinden ayrılmıştı.
Hukuk, Siyasal, İktisat ve Fen fakültelerinde yapılan amfi ve yemekhane konuşmaları ile yaşananları ve bunların nedenlerini öğrencilere anlatmaya çalıştık, tüm öğrencileri saat 13.00de yapılacak olan basın açıklamasına çağırdık. Ardından İngilizce İktisat Fakültesi önünde toplanarak Edebiyat girişine doğru yürümeye başladık. Burada yoğun polis ablukası ile karşılaştık. Yaklaşık 150 kişi polis ablukasını aşarak içerideki 100 arkadaşımızla birleştik ve Edebiyat kapısında bir basın açıklaması yaptık. Açıklama sonrası dışarıdan gelen öğrencilerle birlikte üniversiteye girdikten sonra sloganlarla demir kapılara ve parmaklıklara yüklendik. Üniversitenin çeşitli fakültelerini birbirinden tecrit eden demir kapıları tek tek kırdık. Kapılar kırılırken hep bir ağızdan Yaşasın devrimci dayanışma!, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, Devrimci irade teslim alınamaz! sloganları atıldı, marşlar ve halaylarla etkinlik bitirildi.
Bu eylem sonrası öngördüğümüz gibi yoğun bir soruşturma terörü dalgası başladı. Ve halen yaygınlaşarak devam ediyor.
Soruşturma terörünün bilançosu!
İstanbul Üniversitesinde soruşturma terörü her gün yeni halkalar eklenerek devam ediyor. Yılın başında ADKF çatışmasına katıldığı gerekçesiyle 10un üzerinde öğrenciye uzaklaştırma cezası verilmişti. Bu cezayı neredeyse her gün afiş asmak, bildiri dağıtmak, basın açıklamasına katılmak gibi soruşturma cezaları takip etti. Ve bugün gelinen yerde yaklaşık 100ün üzerinde öğrenciye 500 civarı soruşturma açıldı. Daha bu soruşturmalar sonlanmadan okulu F tipi cezaevine çevirmeye çalışan ve okulun fakültelerini demir parmaklıklarla birbirinden ayıran idareye karşı Yaşasın devrimci dayanışma!, Baskılar bizi yıldıramaz! sloganları ile bir basın açıklaması düzenlenmiş ve ardından kapılar birer birer kırılmıştı. Yine aynı günlerde Hırsız rektör üniversiteden defol! pankartı ile br eylem organize edilmişti. Bu iki eylem sonrası 40 civarı devrimci demokrat öğrenciye soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar okula giriş yasağı konulmuştu.
Bu saldırılara karşı okula alınmayan onlarca devrimci demokrat öğrencinin yokluğuna karşın üniversite içinde ve çevresinde soruşturmalara karşı etkin bir kampanya başlattık. Soruşturmalara son! Arkadaşıma dokunma! şiarı ile başlattığımız bu kampanya çerçevesinde Soruşturmalar geri alınsın! Disiplin yönetmelikleri geri çekilsin! Katil polis üniversiteden çıkartılsın! Hırsız rektör Kemal Alemdaroğlu üniversiteden defolsun! vb. istemlerle 1000i aşkın imza toplamış bulunmaktayız. Ayrıca hergün rektörlüğün suç olarak tanımladığı yüzlerce afiş ve el ilanı üniversitemize yaygın bir şekilde yapılıyor. Soruşturma çalışması kapsamında şu ana kadar Hukuk Fakültesinde 30 kişilik bir açık toplantı yapıldı ve yaklaşık 60 kişilik bir alkışlı protesto düzenlendi. Yine Edebiyat Fakültesinde 40 kişilik bir kile toplantısı yapıldı. Geçtiğimiz hafta ise yaklaşık 150 kişinin katıldığı bir basın açıklaması ile soruşturma nedeniyle okula alınmayan öğrencilere destek eylemi organize edildi.
Tüm bu gelişmeler de yine soruşturma terörü ile karşılandı. Yaklaşık 35 öğrenci daha bu çalışmaları durdurmak için okula alınmıyor. Çıkartılan yeni liste ile üniversite içinde çalışmalara katılıp ceza almamış olanlar da bu terörden nasibini almış bulunuyor. Son süreçte yaklaşık 10 Ekim Gençliği okurunun da içerisinde bulunduğu 80i aşkın öğrenci üniversiteye alınmıyor.
Gençlik mücadelesini sürdürmekte kararlı!
Daha önceki değerlendirmelerde de ifade etmiştik; bu soruşturmalar üniversitelerdeki devrimci siyasal çalışmayı bitirmeye yönelik kapsamlı bir saldırının bir parçasıdır. Sadece İÜde yaklaşık 90 öğrenci okula giremiyor, 120-130 öğrenci hakkında soruşturmalar devam ediyor. Ve şu anda ülkenin dört bir yanında soruşturma-faşist baskı ve terör-tutuklama ekseninde her geçen gün yaygınlaşan bir saldırı gerçekleştiriliyor.
Üniversitelerde ÖGB-sivil polis tarafından hunharca dövülen öğrenciler, her eylemden sonra açılan soruşturmalar, Ankarada başlayan ve yavaş yavaş taşraya doğru yaygınlaşan tutuklama terörü tüm bunlar saldırının kapsamını gösteriyor ve saldırıyı püskütebilmek için örülecek olan mücadelenin yöntemini ve imkanlarını ortaya koyuyor
Bu terörün birkaç önder unsura yönelik olmanın ötesinde bir saldırı olması bize önemli imkanlar sunuyor. İstanbul Üniversitesinde yaklaşık bir hafta boyunca devam eden çalışmalar bu imkanı açıklıkla ortaya koymaktadır. Yaklaşık 40-50 devrimci öğrenci üniversiteye alınmazken, içeride önceki süreci aşan bir çalışma temposu yakalanabilmiştir. Önceden atıl durumda olan birçok kişi soruşturma terörü sonrası çalışmaların aktif bileşeni haline gelebilmiştir.
Saldırı sonrası kazanılan bir diğer mevzi ise üniversite çevresidir. Her gün okuldan uzaklaştırılan onlarca insan okulun çevresinde ortak örülen çalışmayı yeni ve çeşitli araçlar ile sürdürebilmektedir. Ve okul dışındaki her türlü devrimci siyasal çalışma aracını yasadışı ilan eden polis bu çalışmaya karşı tek bir şey yapabilmiş değildir.
Daha önemli bir diğer nokta ise, yıllardır bölünmüş bir görüntü sergileyen devrimci gençlik gruplarının önemli bir birleşme zeminini oluşturması, çalışmalarını birleşik ve hedefli bir şekilde yürütmeleridir. Bu ortaklaşma ve birleşme zemini ile birlikte güç ve imkanların birarada kullanmasının yaratacağı etki ve kazanım önümüzdeki süreçte daha somut bir hale gelecektir.
Çalışmayı soruşturma
karşıtlığına sıkıştırmamalıyız!
İstanbul Üniversitesi devrimci siyasal faaliyetin etkin bir tarzda yürütüldüğü bir alan olduğu için saldırılardan yoğun bir şekilde etkilendi. Ancak bugün Türkiyenin dört bir yanından onlarca üniversitede 1000in üzerinde öğrenci çeşitli nedenlerle soruşturmalara maruz kalmıştır. Soruşturmalar, tutuklama ve ÖGB-polis-sivil faşist saldırıları ile de tamamlanmaktadır. Saldırılar üniversitelerle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda liselere de yayılmaktadır. Polisin Ankarada lise önlerinde dağıttığı terör örgütleri bildirileri ile yine İstanbulda birçok lise çevresinde açılması planlanan karakollar, saldırıların kapsamını göstermektedir.
Bu saldırının zamanlaması hiç de rastlantı değildir. Üniversiteleri yapısal olarak dönüştürmek ve son tahlilde birer işletmeye çevirmek için çıkarılacak olan YÖK Yasa Tasarısı, soruşturma ve tutuklama terörünün en önemli nedenidir. Sermaye açısından hayati önem taşıyan bu yasa tasarısı bu yıl içinde mutlaka yasallaştırılmaya çalışacaktır. Şimdi faşist baskı ve terör aygıtını etkin bir şekilde devreye sokarak yasayı sorunsuz hayata geçirmek istemektedirler.
Soruşturma saldırısının bu kapsamı nedeniyle saldırı hiçbir biçimde Soruşturmalara hayır! sınırlılığında ele alınamaz. Soruşturmalara karşı mücadelenin bir diğer önemli noktası örülecek çalışmanın genel öğrenci kitlesine taşınabilmesidir. Bunu taşımanın yolu ise , bu saldırının öğrenci gençliğin temel gündemleri ile birleştirilmesidir. Bu yapılamadığı koşullarda çalışma örgütlü gençlik kitlesine sıkışacak ve darlaşacaktır.
Mart ayında Kızılaydayız!
Tüm eksikliklerimize karşın bugün sermaye açısından süreç çok daha zorlu ilerleyecektir. Bugünkü en önemli kazanımımız hedefli ve birleşik bir gençlik mücadelesinin kanallarının oluşmuş olmasıdır.
Soruşturma karşıtı mücadelenin önemli bir sınav ile karşı karşıya olduğunun bilincindeyiz. Ya soruşturmaların geri çekilmesini sağlayacak bir mücadele örgütlenecek ya da üniversitelerdeki devrimci siyasal çalışma bir dönem zayıflayacaktır.
Biz tercihimizi mücadeleden doğru yaptık. Devrimci siyasal çalışmayı yoketme ve YÖK Yasa Tasarısını sorunsuz bir şekilde geçirmeye çalışanlara karşı gençlik eylem ve etkinlikleri ile gereken yanıtı verecektir. Önümüzdeki süreç kitlesel protestolarla, eylem ve etkinliklerle, açlık grevleri ile yılmadan örülecek bir süreç olacaktır.
Biz hazırız; soruşturmalara, tutuklamalara ve baskılara karşı mücadelemiz birleşerek ve güçlenerek sürüyor ve sürecektir.
Ve tüm bu sürecin sonunda Mart ayında Kızılay Meydanında olacağız. Gençlik soruşturma ve YÖK Yasa Tasarısına karşı gereken yanıtı alanlarda verecektir.
Ekim Gençliği/İstanbul Üniversitesi
|