Akabe Zirvesinin gündemi: Ordusuz bir devlet,
işbirlikçi bir iktidar ve köle bir halk
Teslim alamadıkları Filistin halkını
arkadan hançerlemek istiyorlar!
Haydutbaşı Bush, daha Irakta ellerine bulanan kan kurumadan Filistin sorununa barışçı çözüm bulmak üzere Ortadoğuya bir ziyaret gerçekleştirdi. Önce işbirlikçi Arap devlet başkanlarından destek sözü alan Bush, ardından 4 Haziranda katil Şaron ile Filistinin Başbakanı Mahmud Abbası Ürdünün Akabe kentinde mini bir zirvede bir araya getirdi. Amaç, Filistinde emperyalist çözümün adı olan yol haritası politikasına hız vermek; başta Filistin halkı olmak üzere, tüm halklara emperyalist çözümü barışçıl çözüm olarak kabul ettirmek.
Filistin halkını arkadan hançerleyecek plan
Bilindiği üzere, İsrail ve ağababası ABD, sözde barışçıl bir çözüm adına yol haritası adı altında bir planı devreye sokmak için AB, Rusya ve BMyi ikna etmiş; ardından bu planın uygulanması için Arafatın devre dışı kalmasını sağlamaya dönük adımları hızlandırmıştı. Köşeye sıkışan Arafat, Mahmud Abbasın başbakanlığa getirilmesine razı olmak zorunda kalmıştı. Şimdi bu emperyalist-siyonist katiller koalisyonu, Mahmud Abbas gibi bir işbirlikçiyi kullanarak Filistin halkını arkadan hançerleyecek planlarını bir bir resmileştirmeye başlıyorlar. Katil Bushun gözetiminde gerçekleşen Akabedeki mini zirve bunun ilk resmi adımı oldu. Bush ve Şaron, istedikleri sonucu almış olmanın verdiği memnuniyetiyle zirveden döndüler. Onları memnun eden ise, Mahmud Abbas ve işbirlikçi Arap devletlerinin yol haritasına verdiği destek old.
Katil İsrail şimdiye kadar başaramadığını
Filistinli işbirlikçilere yaptırıyor!
Mahmud Abbas, yol haritasının öngördüğü bir çerçevede yaptığı konuşmasında, Filistin halkına İkinci İntifadanın bitirilmesi çağrısında bulundu ve Filistinli örgütlerin şiddet eylemlerini açıkça kınadığını ifade etti. Bu, 32 aydır devam eden ve 1500 Filistinlinin katledildiği, binlercesinin yaralandığı bir mücadelenin ilk kez resmi bir ağızdan mahkum edilmesi anlamına geliyordu. İhanet bununla da sınırlı kalmadı. Silahlı intifadanın sona erdirilmesi için bütün kaynaklarımızı kullanarak bütün çabamızı sergileyeceğiz ve başarılı olacağız diyen Abbas, Filistin yönetiminin bundan sonra İsraille beraber direnişleri bastıracağını, halkı silahsızlandırmayı İsraille birlikte yapacacağını da açıklamış oldu. Zira yol haritası, Arafatın devre dışı kalması, intifadanı bitirilmesinin yanı sıra tüm Filistinin silahsızlandırılmasını, İsraile karşı mücadele eden tüm grup ve örgütlerin yasaklanıp militanlarının cezalandırılmasını öngörüyor. Yani yol haritası, katil İsrailin şimdiye kadar başaramadığının Filistinli işbirlikçilere yaptırılması anlamına geliyor. İşte onları en çok memnun eden de bu yönde adımların atılacağı sözünün verilmiş olmasıdır. Kuşkusuz k, en önemli nokta, Filistinin silasızlandırılması ve ordusuz, iktidarsız bir Filistin devletinin kabul edilmiş ya da ettirilmiş olmasıdır. Henüz bir devlet olarak tanınmadığı bir aşamada bile, bu katiller bu türden dayatmalarda bulunma cesaretinde bulunmamışlardı.
Filistin halkı ihaneti ve teslimiyeti değil,
direnişin yolunu izleyecek!
Bu açık ihanet ve teslimiyet karşısında eli güçlenen Şarona düşen ise, bildik demagojileri yinelemek ve yalanlara dayalı vaadleri sıralamak oldu. Şaron, bunun verdiği rahatlıkla yaptığı konuşmasının esasını, Filistin yönetiminin yapması gereken görevleri hatırlatmaya ayırdı. Özellikle yetkisiz kişi diye andığı Arafat gibilerinin tümüyle devre dışı bırakılmasının öneminden bahsetti. Öte taraftan işgali sona erdirmek yönünde açık bir ifade kullanmadı. Sadece, devletin izni olmadan kurulan yerleşim birimlerinin kaldırılacağı sözünü verdi. Filistin topraklarında 380 bin yahudi yerleşimci bulunuyor ve bunlar nerdeyse tüm bir Filistine yayılmış durumda. Şaronun boşaltma sözü verdiği izinsiz yerleşim birimlerinin sayısı az olduğu gibi, bunların çoğu İsrailin Mart 2001de başlattığı opersyonlardan sonra kuruldu. Şaronun bu sözlerini Filistine verilmiş bir taviz olarak gören 40 bin işgalci yerleşimci ise aynı gün bir protesto gösterisi düzenleyerek işgalci politikalara destek verdi.
Şaron, bu yaklaşımıyla bir kez daha 40 yıldır peyderpey işgal ettikleri topraklardan çıkmaya niyetlerinin olmadığını da gösteriyor. Bu manzara karşısında Bush, dalga geçercesine, kutsal toprakları Filistin ve İsrail devletleri olarak barış içinde paylaşın, barış bu yoldan gelecek diyor. Bu paylaşımdan Filistin halkına düşen pay ise, baskı, katlim ve sefaletten başka bir şey değil.
Katiller koalisyonu bir işbirlikçi yönetimi işbaşına getirerek yol haritasında ilk ciddi adımı attı. Şimdi işbirlikçi Filistin yönetiminden yol haritasının gereklerini yerine getirmelerini istiyorlar. Görünen o ki, adı yolsuzluk iddialarına karışan ve halk tarafınan sevilmeyen Mahmud Abbas ve ekibi, işbirliği ve ihanet yönünde adımlar atmaktan çekinmeyecek. Bu ihanetin derinleşmesini, emperyalist-siyonist yol haritası planlarını bozacak olacak olan güç ise Filistin halkının yılları bulan kahramanca direniş yoludur. Filistin halkı ihaneti, teslimiyeti barış ve çözüm olarak sunan işbirlikçileri değil, direnişin yolunu izleyerek zaferi bir gün mutlaka kazanacaktır.
Uluslararası Af Örgütü raporu...
Türkiyede işkence sistematik ve yaygın
Uluslararası Af Örgütü 151 ülkeyi kapsıyan raporunu açıkladı. Rapora göre Türkiye işkencenin yaygın ve sistematik olarak devam ettiği ülkelerden biri. Türkiye ABye uyum yasasına çıkardıkça, işkence alanında da uzmanlaşıyor. Özellikle iz bırakmayan, tespit edilemeyen yöntemleri gün gittikçe geliştiriyor.
Uluslararası Af Örgütü raporuna göre, Türkiyede;
-Yaygın olarak uygulanan işkence yöntemleri elektroşok, askıya alma ve falaka, ağır darbe vurma, cinsel taciz, soğuk tazyikli su sıkma, sorgu sırasında soyma, uykusuz ve aç bırakma, öldürme ve tecavüz tehditleri, tuvalete gitmeyi engelleme ve öteki psikolojik işkence yöntemleri.
-Cinsel taciz kimi durumlarda tecavüze dönüşüyor. Faili meçhul cinayetler devam ediyor.
Af Örgütünün raporunda yeralan diğer bazı belirlemeler de şöyle;
- Özellikle Kürt sorunu, F tipi cezaevleriyle ilgili açıklama yapanlar, devletin uygulamalarını eleştirenler baskıya uğruyor, yargılanıyor ve cezalandırılıyorlar.
-İşkenceciler cezalarındırılmıyor. İşkenceye uğrayan insanların gözleri bağlı olduğu için zaten işkencecileri tespit edemiyorlar. Tespit edildiği durumlarda ise binbir yol ve yöntemle yargılanmaları ve cezalandırılmaları engelleniyor.
-İşkence görenlerin çoğunluğu Kürt. 2002 yılında anadilde eğitim talebiyle dilekçe veren binlerce insan yargılandı. Gözaltına alınanlar işkence gördü.
-Çocuklarına Kürtçe eğitim verilmesini isteyen ana-babalar KADEKe yardım yataklıkla suçlanıyor.
-Minibüsünde Kürtçe kaset çalan sürücü gözaltına alındı, yargılandı.
-ABye uyum yasaları çerçevesinde yapılan olumlu yasal değişikliklerde pratikte uygulanmıyor.
-İşkencecilerin yargılandığı ve ceza aldığı tek istisna Manisa davası.
|