7 Haziran'03
Sayı: 22 (112)


  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin krizi ve açmazları iç dalaşmayı şiddetlendiriyor
  Özelleştirme saldırısı ve PETKİM
  Sınıf hareketinin mevcut durumu üzerine...
  Sınıf hareketinden...
  Şakirpaşa İşçi Kültür Evi keyfi olarak kapatıldı!
  Akabe Zirvesi'nin gündemi: Ordusuz bir devlet,...
  A. Gül İKÖ toplantısında ABD emperyalizminin sözcülüğünü yaptı...
  TOBB Genel Kurulu'nda hükümeti ve muhalefetiyle sermaye partileri boy gösterdi...
  Irak halkı emperyalist işgali reddediyor!
  Kölelik yasasına karşı örgütlenmeye, birleşik mücadeleye!
  Genel af dilenciliğinin anlamı üzerine
  15-16 Haziran...
  15-16 Haziran Direnişi'nin ruhuyla mücadeleyi yükseltelim!
  Emperyalist G-8 Zirvesi...
  Evian Zirvesi: Bir iflas tablosu
  Fransa'daki çatışmanın tayin edici günleri yaklaşıyor
  Doğu Almanya'da metal grevi...
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
  İhanette "Yeni adım"!
  İmparatorun yeni macerası...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
3 Haziran’da yeni bir kitlesel gösteri ve yaygın grev dalgası...

Fransa’daki çatışmanın
tayin edici günleri yaklaşıyor

Fransa 3 Haziran günü bir kez daha kitlesel gösteri ve yaygın bir grev dalgasına sahne oldu. Ülkenin 50’yi aşkın kentinde düzenlenen gösteri ve yürüyüşlere, sendikaların verdikleri rakamlara göre, 1,6 milyonu aşan toplam bir katılım sağlandı. İşçi/emekçi kitle hareketinin kendisini baştan beri en güçlü bir biçimde ifade ettiği ülkenin ikinci büyük kenti Marsilya’daki gösteri ise bir kez daha rekor düzeyde bir katılımla gerçekleşti. Şehir merkezini 250 bin kişilik kararlı ve coşkun bir kitle doldururken, kentte tüm temel hizmetler tamamen durdu. Paris’te, polisin 45 bin olarak açıkladığı, ama İçişleri Bakanlığı’na iletilen gizli raporda ise 241 bin kişi olarak dile getirilen katılım, Marsilya’dakine eşdeğer bir düzeyde oldu.

Böylece, kamu sektörü çalışanlarının başı çektiği direniş dalgasının dinamizmini genelde koruduğu, yavaş bir tempo ile de olsa özel sektöre yayılmaya devam ettiği kanıtlandı. Dolayısıyla, iktidarın sürdürdüğü güçlü karalama kampanyasının, işverenlerin savurdukları tehditlerin, bazı sendikaların açıktan takındıkları ihanetçi tavırların ve hükümetin bazı alanlarda attığı geri adım ve pazarlık yapma manevralarının henüz hareketi zayıflatıcı bir işlev görmekten uzak oldukları görülüyor.

Hareket hızla kritik bir aşamaya yaklaşıyor

Buna rağmen, hareketin hızla kritik bir aşamaya yaklaştığı da artık kendisini çok açık bir biçimde hissettirmeye başladı. Direnişin amacına ulaşabilmesi için önümüzdeki günlerde hızla anlamlı bir sıçrama kaydetmesi, birleşik bir hal alması, radikalleşmesi ve politikleşmesi gerekiyor. Güçlü de olsa, özünde genelleşmiş de olsa, mevcut yapısını koruyarak yerinde sayması durumunda ise hareket, sonuçları çok ağır olacak hızlı bir çözülme ile yüzyüze kalacaktır. İktidarın umudu da budur zaten. Hükümet adeta saat tutar bir vaziyette gelişmeleri izlemekte, direniş dalgasının yorgun düşerek kendiliğinden dağılıp, geri çekilmesini beklemektedir.

Fransa’nın gündemine oturmuş olan mevcut işçi/emekçi direnişi olağanüstü bir önem taşıyor. Bu önem sadece Fransa ile de sınırlı değildir; ilk etapta doğrudan tüm diğer Avrupa ülkelerini ilgilendirmektedir. Sonuçlanış biçiminin kaçınılmaz olarak yaratacağı etkiler anında komşu ülkelerde hissedileceklerdir. Çünkü direnişin patlak vermesine neden olan saldırı politikası, hiç de yalnızca Fransız burjuvazisinin ve hükümetinin özgün bir tercihi değildir. Saldırı politikasının emri yüksekten, doğrudan uluslararası sermayeden geliyor. Saldırı politikasının eksenini ve ölçeğini belirleyen uluslararası sermaye çevreleridirler. Sermaye, dünya genelinde ağırlaşarak sürmekte olan iktisadi durgunluk ve daralmanın faturasını işçi ve emekçilere ödeterek, iktisadi yaşama canlılık kazandırma. ve böylece dar boğazı aşmayı hesaplıyor.

Eğer Fransız işçi ve emekçileri emeklilik konusundaki saldırıyı geri püskürtemezlerse ve başlatmış oldukları direniş geri çekilmek zorunda kalırsa burjuvazi için ideal koşullar o zaman bir araya gelmiş olacaktır. Çünkü, emeklilik sisteminde öngörülen değişiklik, ne kadar önemli de olsa, saldırının sadece gündeme alınmış bir boyutu olmaktan ibarettir. Oysa, burjuvazi geçmişe dönük ve toplu hesap sormak istiyor. Saldırı genel mahiyettedir. Nihai amacı, sadece çetin mücadeleler sonucunda elde edilmiş kazanımları gasp etmek değil. İşçi ve emekçilerin en sıradan hakları geri alınmak isteniyor. Dolayısıyla, sırada bekleyen saldırı paketleri zaman kaybetmeksizin yürürlüğe konulmaya ve süreç bir çorap söküğü gibi ilerletilmeye çalışılacaktır.

Konuya bu perspektifle bakıldığında ve benzer nitelikteki bir saldırının Almanya, Avusturya, İtalya gibi bir çok Avrupa ülkesinde aynı anda gündeme alınmış olduğu gözetildiğinde, Fransız işçi sınıfının omuzladığı misyonun önemi çok daha berrak bir biçimde anlaşılmış olur.

Avrupa’daki saldırıların akıbetini
tayin edecek çatışma

Fransız işçi sınıfının emeklilik yasasına karşı başlattığı direnişe misyon değeri biçmek, bunun Avrupa düzeyinde bir önem taşıdığını vurgulamak, sadece bu ülkedeki mücadele geleneğinden kaynaklanmamaktadır. Aynı kavgayı, eğer ortamı oluşmuş olsaydı, pekala bir başka Avrupa ülkesinin işçi sınıfı da üstlenebilirdi. Fakat birçok tesadüfün çakışması ve yerel faktörün baskısı sonucu, Avrupa’da sermayenın saldırısına karşı genel bir direniş ilkin Fransa’da patlak vermiş oldu. Diğer Avrupa ülkelerinde sürmekte ya da gündeme girmek üzere olan mücadelelere göre, Fransız örneği çok daha geniş sosyal bir yelpazeyi kapsamakta, sendikal anlamda da olsa, sadece bir alana kilitlenmeyip toplu bir saldırıyı göğüslemeyi kendisine perspektif edinmektedir. Saldırının mevcut aşamada hedefi olmayan devlet demiryolları çalışalarının, sıra kendilerine gelmeden kavgaya atılmaları, ön tedbir olarak mücadelenin başını çekmeleri, bu özgünlüğün en somut örneklerinden birisidir.

Bu nedenle, eğer Fransız işçi sınıfının direnişi hükümete geri adım attırmayı başaramadan, kısırlaşıp kendiliğinden bozguna uğrarsa, diğer Avrupa ülkelerindeki mücadele dinamiklerinin olumsuz yönde etkilenmeleri ve saldırı politikalarının uygulanmaya konmasının kolaylaşması çok güçlü bir ihtimal olacaktır. Eğer tersi olursa, Aralık 1995’te olduğu gibi Fransız hükümeti kapitülasyonu imzalamak zorunda kalırsa, bu durumda çok daha farklı bir cereyan esecektir. Diğer Avrupa ülkelerinde aynı zaman dilimi içinde patlak vermiş olan direnişler cesaret bulacak, kamçılanacak ve ivme kazanacaklar. Örneğin, eğer Fransız işçi ve emekçileri 60 yaşında emekli olma haklarını koruyabilirlerse, Avusturya’da Wolfgang Schuessel hükümeti emeklilik için gerekli olan 40 yılık çalışma süresini 45 yıla yükseltmesi ek kolay olmayacaktır.

Tarafların kararlılık gösterileri

Fransa’da haftalardır eylemlerini sürdüren işçi ve emekçiler direnişlerinin yerel bağlamdaki önemini çok açık ifadelerle dile getirmekte, kazanmaktan başka bir seçeneklerinin olmadığı söylemektedirler. Emeklilik sistemine yapılan saldırının boşa çıkartılmaması durumunda, sırada bekleyen diğer saldırıları engellemenin çok daha zor olacağını belirtmektedirler.

3 Haziran gösterilerinin ardından hükümetin taviz vermek istemediğini, sokak ne derse desin yasa tasarısının en ufak bir değişikliğe gidilmeden parlamentoya götürülüp onaylatılacağını aç.klaması, harekette cidi bir radikalleşme ve hatta politikleşme eğilimi ortaya çıkardı. Tren rayları, otobüs ve metro depoları işgal edildi, çıkışlar engellendi, üniversite kapılarına barikatlar kuruldu, kamyoncular birçok güney kentinde trafiği yavaşlatma operasyonları düzenlediler. Hatta bazı kentlerde işverenler sendikası, Medef’in büroları tahrip edildi, ateşe verildi, polisle çatışmalar yaşandı. Sendika bürokrasisi tabandan yükselen savaşım ve radikalleşme arzusunu dizginlemeyi, militan eylemlerde bulunulmasını, Medef’in bürolarının ateşe verilmesini kınamayı göze alamamakta. Kuşkusuz, bu tavır sendika şeflerinin militanlıklarından kaynaklanmamaktadır. Tam trsine, işçi ve emekçilerin öfkesinin ölçeği onları, hareketin denetimlerinden çıkmasına meydan vermemek için, ihtiyatlı bir tavrı takınmalarına zorlamaktadır.

“Hükümet hareketin çürümesini bekliyor,
ama gelişmeler radikalleşiyor!”

Bu durumda, gelişmelerin önümüzdeki günlerde çok daha hızlı bir tempo ile ilerleyecekleri açıktır. 3 Haziran akşamı yeni bir ortak, birleşik ve merkezi eylem günü belirlendi. 10 Haziran günü başta Paris ve Marsilya olmak üzere Fransa’nın tüm kentlerinde “Genel grev!” şiarı çok daha gür atılacak. Şunu da belirtelim ki, 3 Haziran eylemleri hakkında yapılan spekülasyonlar, “katılım çok düşük oldu!”, “Paris metrosunda trafik fazla aksamadı!”, dolayısıyla “direniş son anlarını yaşıyor!” türünden asılsız iddialar ve hükümetin gelişmeleri pek ciddiye almıyormuş gibi görünen tavrı, hareketin aniden radikalleşme eğilimi göstermesine yol açtı. Bu eğilimin 10 Haziran gününü beklemeden kendisini daha yoğun bir biçimde ve daha geniş bir ölçekte ifade etme ihtimali vardır. Başka bir ifad ile, işçi ve emekçiler pasifist yürüyüş yapmanın üst sınırına gelindiğini, eylemin daha militan ve daha aktif bir düzey kazanması gerektiğini ve bunda geç bile kalındığını söylüyorlar. Bu beklenti gazete sütunlarına, haber bültenlerine “Hükümet hareketin çürümesini bekliyor ama gelişmeler radikalleşiyor!” diye yansımaktadır.