24 Ocak'04
Sayı: 2004 (17)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yerel seçimler ve devrimci tutum
  Latin Amerika örnekleri ne gösteriyor?
  Kürt halkına kendi kaderini tayin hakkı!
  Neşter çürümüş yarayı deşti!
  Soruşturmalara, cezalara ve YÖK yasa tasarısına karşı Taksim'de taleplerimizi haykıracağız!
  Gençliğin açlık grevi eylemi ve destekler...
  "Şeffaflaşma" adı altında MGK yeniden tahkim ediliyor...
  İşkenceci sermaye devletini hiçbir yasa aklayamaz...
  DİSK Genel-İş Genel Kurulu yapıldı...
  Genel-İş Kurulu'nda işçilerle konuştuk...
  Güncel durum ve devrimci görevler
  Reformist solda oportünist kıvranmalar
  Cargill: Kurşunlarla değil kıtlıkla öldürülen diktatörlük!
  İran'da egemenler arası siyasi kriz!
  Irak bataklığı derinleşiyor, işgalciler açmaz içinde!
  Irak direnişi emperyalist haydutların açmazını derinleştiriyor!
  İtalya: Artan işçi grevleri ve gösterdikleri
  Dünya Sosyal Formu soldan tepkilere konu oldu...
  Sera Tekstil işçileri sendikalaştıkları için işten atıldılar
  Eğitim-Sen bölge toplantısı yapıldı...
  Bültenlerden..
  Bir deneyimden dersler... Kazanmak direnmektir!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Açlık grevindeki öğrencilerle konuştuk...

“Üniversitelerimizin sermaye için
‘bilim’ üreten işletmeler olmasına
izin vermeyeceğiz!”

Hasan Selim Gönen (Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi):

İki senedir yoğun olan bir konu özellikle bu yıl daha fazla yoğunlaştı. Bu soruşturmaların ülke genelinde yaygınlaşan tecrit politikaları ile doğrudan bağı olduğunu düşünüyorum. Soruşturmalar ve cezalar iktidarın ülke çapında yaygınlaştırdığı tecridin üniversitelere yansımasıdır.

Soruşturma saldırıları yoğunlaştığından bu yana birçok eylem ve etkinlik yaptık, bugün devam eden açlık grevi de bunlardan birisi. Ve etkili kullanıldığı koşullarda anlamlı sonuçlar doğuracaktır.

Ardarda başlayan açlık grevleri bana göre eylemin istediğimiz sonucu ürettiğinin bir göstergesidir. Hem eylemin yayılması açısından hem de taleplerimizin Anadolu’nun birçok üniversitesine taşınması açısından bence oldukça önemli. Gerek bu zamana kadar örülen çalışmalar gerekse de açlık grevi bu saldırılara teslim olmayacağımızı ortaya koydu. Bundan sonraki mücadelemiz bunu daha açık bir şekilde göstermeye devam edecektir.

Eren Onur (Mimar Sinan Üniversitesi öğrencisi):

Son süreçte maruz kaldığımız soruşturmalar eğitim sistemi üzerinde planlanan neo-liberal dönüşümlerin doğrudan bir sonucu bence. GATS ve MAİ gibi antlaşmalar çerçevesinde eğitim sistemi doğrudan sermayenin denetimine açılırken, soruşturmalarla bu dönüşümlerin yaratacağı öğrenci muhalefeti daha başından baskı altına alınmaya çalışılıyor.

Bugüne kadar yaptığımız onlarca eylem ve şu anda devam eden açlık grevi bu gelişen sürecin habercisi durumundadır. Bundan sonra da mücadelemiz şimdi olduğundan daha güçlü ve etkili bir şekilde devam edecektir. Mart ayında Kızılay’da yapılacak olan eylem gençlik cephesinden YÖK yasasına ve soruşturmalara karşı anlamlı bir yanıt olacaktır. Ve mücadelemizi özgür bir dünya özlemiyle kazanıncaya kadar devam ettirmekte kararlıyız.

Burcu Türk (Anadolu Üniversitesi Öğrencisi):

Benim bu eyleme katılmamın nedeni, soruşturmaların ve baskıların sadece İstanbul’da değil ülkenin dört bir yanında yaşanıyor olmasıdır. Burada örülen çalışmalara İstanbul dışından destek vermek için bu eyleme katıldım.

Biz Eskişehir’de solcu öğrenciler olarak çok güçlü değiliz. Bundan da güç alarak idare baskısı, soruşturmalar, faşist baskılar okulumuzda sürekli karşılaştığımız olaylar haline gelmiştir. Üniversitemizde bu zamana kadar katıldığımız tüm basın açıklamaları nedeniyle soruşturmalara maruz kalıyoruz. Bu yıl idari soruşturma yerine adli soruşturmalar başlatıldı. 6 Kasım eylemlerine katılan birçok kişi adlı soruşturmalarla karşı karşıya.

İki yıl önceki 6 Kasım eylemi sonrası birçok soruşturma açılmıştı ve bu soruşturmalar üniversitedeki mücadele açısından oldukça olumsuz sonuçlar doğurmuştu. Bugün verilen mücadelenin İstanbul dışına yayılıyor olması, verilen mücadelenin kazanacağının bir göstergesidir.

Hasibe Çoban (İstanbul Üniversitesi öğrencisi)

Açlık grevinin etkisi yavaş yavaş gelişiyor. Bence en önemli sonucu birçok Anadolu üniversitelerinde destek eylemlerinin ve açlık grevlerinin örgütlenmiş olmasıdır. Bunlarla birlikte bugüne kadar birçok kişi grevimize destek için geldi. Birçok DKÖ’ye, sendikaya ve aydına mücadelemizi ve taleplerimizi taşıma şansı bulduk.

Bugünden sonra da soruşturmalara karşı mücadele yarattığımız bu birikim üzerinden daha da güçlenerek devam edecektir.

Hürcan Büyükalçıkaya (Anadolu Üniversitesi öğrencisi):

Soruşturmalara karşı ördüğümüz mücadelenin sonuçlarını ve kazanımlarını yavaş yavaş alıyoruz. Bugün bizim üniversitemizde de benzer sorunlar yaşanıyor. Tek tipleştirme, tepkisizleştirme, sermayenin hizmetinde bireyler yetiştirme... Tüm bunlar sistemin gençliğe yönelttiği politikalardır. Bizler bunlara karşı çıktığımız için soruşturmalarla susturulmaya çalışılıyoruz.

Bizim üniversitemizde bu zamana kadar son iki yıl içerisinde 200 civarında soruşturma açıldı. Savaşa hayır rozeti takmaktan 6 Kasım YÖK protestosuna katılmaya kadar neredeyse herşey suç olarak tanımlanıyor.

Bugün geçmiş dönemlere göre çok daha önemli ve anlamlı bir birliktelik yakalamış durumdayız. Bu birliktelik diğer illeri de etkileyecektir. Ve mücadelenin tüm Türkiye’de gelişmesine ön ayak olacaktır.

Ferdi Tunalı (İstanbul Üniversitesi öğrencisi):

Bugün yakalanmış olan birliktelik zemininin oldukça önemli olduğunu düşünmekteyim. Bu birliktelik soruşturmalarla beraber oluştu. Daha öncesinde oluşabilmiş olsaydı, belki de bu anlamlı kazanımlarımızı daha güçlü oluşturabilirdik. Çünkü birleşildiği koşullarda kamuoyunun gündemine daha kolay girebilmekteyiz.

Önümüzde YÖK yasa tasarısı var ve bu zamana kadar oluşturduğumuz birlikteliği yasa tasarısı karşıtı mücadelede de etkin bir şekilde ortaya koymak zorundayız. Bunu başarabildiğimiz koşullarda tasarının bugün olduğu kadar kolay tartışılabileceğini sanmıyorum.

Gökhan Sofuoğlu (Marmara Üniversitesi öğrencisi):

Türkiye’nin her üniversitesinde olduğu gibi MÜ’de de öğrencilere yönelik baskılar oldukça yoğunlaşmış durumda. Okulumuzda sivil polislerin, çeviklerin ve ÖGB’lerin yığınağı bulunuyor. Bununla birlikte çeşitli aralıklarla sivil faşistlerin saldırılarına maruz kalmaktayız.

MÜ Rektörlüğü son dönem saldırılarına yeni bir halka ekledi. Üniversitemizin girişlerine ve koridorlarına kameralar yerleştirildi. Okulun içerisinde yaptığımız her hareket idare tarafından sürekli gözetleniyor. İdare bu gözetleme sistemi için 50 bin dolar harcamış bulunuyor. Üniversitemizin oldukça önemli altyapı problemleri olmasına karşılık bu kadar paranın kamera sistemine harcanıyor olması sistemin bizi baskı altına almayı ve susturmayı ne kadar önemsediğini göstermektedir.

Biz MÜ öğrencileri olarak kameralara ve soruşturmalara karşı bir kampanya başlattık ve geçtiğimiz hafta içersinde bir basın açıklaması yaptık.

MÜ’de soruşturmalara, kamera sistemlerine karşı yeni başlamış olsa da bir mücadele hattı örülüyor. Bu süreçten aldığımız güçle mücadelemizi daha da güçlü bir tarzda öreceğimizden eminim.

Mesut Kahraman (İstanbul Üniversitesi öğrencisi):

Saldırılar üniversitelerdeki devrimci demokrat öğrencileri susturmak, devrimci siyasal mücadeleyi yoketmek ve ileri öğrencileri yıldırmak hedefiyle ortaya konulmuştu. Ancak soruşturmalara ve cezalara karşı verilen mücadele sonucu sermayenin hedefleri tutmadı. Bu zamana kadar örülen onca mücadele, yapılan onlarca eylem, alternatif üniversite çalışması ve son olarak da açlık grevimiz bu hesaplara inen güçlü birer darbeydi. Bizi susturduklarını sananlar üniversitelerde dağıtılan binlerce bildiri ve yüzlerce afişle bunun bir hayal olduğunu anlamış oldular. Tüm bu çalışmalar sonucu İÜ’de devrimci demokrat öğrenciler süreci kazanımlarla yürütmektedirler.

Bu mücadele hattı taşra üniversitelerine örnek olmalıdır. Elde ettiğimiz kazanımların yarattığı etkiyle yeni süreçte mücadelemizi YÖK yasasına ve soruşturmalar karşı daha da güçlendireceğiz. Üniversitelerimizin sermaye için “bilim” üreten işletmeler olmasına izin vermeyeceğiz.

Pınar Yanardağ (Bilgi Üniversitesi öğrencisi):

Ben bir özel üniversite öğrencisiyim. Benim okuduğum okulda okuyabilmek için binlerce dolar ödemek zorundasınız. Üniversitenin eğitiminin kalitesi oldukça iyi ve yine oldukça “demokratik” bir üniversite. Ancak bu kaliteli eğitimden ve demokrasiden yararlanabilme şansı emekçi çocuklarına tanınmıyor. Diğer burjuva çocukları açısından da çoğunlukla bu iki yan zaten anlamsız birer sözden öte bir değer taşımıyor. Üniversitede her gün yaşadığım süreç şu anda YÖK yasası ile üniversitelerin getirilmeye çalışıldığı hali gözler önüne seriyor. Üniversiteyi bir şirket olarak gören patronlar, üniversiteye yabancılaşmış “müşteriler”...

Bu soruşturmaların YÖK yasa tasarısının tartışıldığı bir süreçte bu ölçüde yaygınlaşıyor olması, öğrenci muhalefetini baskı altına alarak yasa tasarısını yasalaştırma hedefinin açık bir göstergesidir.

Öğrenci gençlik olarak verdiğimiz bu mücadelenin ülkenin her köşesinde yankı bulacağına ve bu saldırıların püskürtüleceğine inancım tam.

Hüseyin Bozdağ (İstanbul Üniversitesi öğrencisi):

Bu mücadele bugüne kadar gerçekten oldukça anlamlı sonuçlar ortaya çıkardı. Birçok üniversitede soruşturmalar yaşanır, öğrenci gençlik ise birkaç eylemle bunlara yanıt verir ve yine çoğu zaman bu çabalar istenilen sonuçları üretmezdi. Ancak İÜ’de süreç çok daha farklı yaşandı. Onlarca öğrenci okula alınmazken, okul içinde ve çevresinde siyasal çalışmalarımız devam etti. Afiş asma suçundan okula alınmazken, içeride arkadaşlarımız her gün yüzlerce afişle okul duvarlarını süslediler. Ve yine demokratik tepkimizi onlarca basın açıklamasıyla sürekli ifade ettik. Bunların hepsi başlı başına birer kazanımdır ve bundan sonra da mücadelemizi YÖK yasa tasarısı ve soruşturma karşıtı bir eksende güçlü bir şekilde sürdürmeliyiz.



Açlık grevine destek...

Açlık grevi başladığı günden bu yana yüzlerce emekçi ziyaretlerle açlık grevimize ve soruşturma karşıtı mücadelemize destek verdiler. BDSP’li bir işçi , ESP’li iki emekçi ve Mehmetçik Lisesi’nden bir lise öğrencisi birer günlük destek açlık grevi ile mücadelemize destek sundular.

Açlık grevimizi ziyaret eden yüzlerce kişi ve kurumdan bir kısmı:

Sefaköy, Alibeyköy, Esenyurt, Kurtköy, Gülsuyu BDSP çalışanları, BDSP’li metal işçileri, İLGP-Girişimi, Trakya Üniversitesi Öğrenci Platformu, Edirne Ekim Gençliği, Sefaköy ve Esenyurt İşçi Kültür Evleri, İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri, YTÜ öğrencileri, İÜ öğrencileri, Ekim Gençliği/İÜ, Ekim Gençliği/YTÜ, TTB, İHD, Türk Yazarlar Sendikası, ÇHD, Yazarlar Derneği, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Anadolunun Sesi Radyosu, YDG, TUYAB, DÖB, Dayanışma gazetesi, Emekçi Hareket Partisi Kadın Kolları, Gazi Halk Meclisi, Kaldıraç, DEHAP Beyoğlu, İDLB, YÖN FM, İstanbul Gençlik Derneği, MMO Öğrenci Komisyonu, Öğrenci Koordinasyonu, Odak dergisi, TAYAD, EKB, ESP, BEKSAV, BAGEH, SDP Esenler, Temel Haklar ve Özgürlükler rneği, Eğitim Sen 3 No’lu Şube Başkanı Ekber Işık, Eğitim Sen 6 No’lu Şube, Kurtuluş dergisi, Eğitim-Sen 1 No’lu Şube R. Çaylı, Mersin, Konya, Avanos, Burdur, Erzincan Gençlik Dernekleri

İHD’de yaptığımız basın açıklamasına destek sunan aydın ve sanatçılar:

Haluk Gerger, Edip Akbayram, Ergun Adaklı, Metin Bobaroğlu, Şebnem Korur Fincancı, Mihri Belli, Sungur Savran, Suat Parlar, Mukaddes Çelik, Gaye Yılmaz, Feyza Hepçilingirler, İbrahim Çiçek, Üstün Akman, Halil İbrahim Özen, Vedat Sakman, Nevzat Çelik, Füsun Erdoğan, Gültekin Tetik, Sabri Kuşkonmaz



Ekim Gençliği’nden açlık grevindeki yoldaşların kaleminden...

“Şimdi, birlikte türkü söyleme zamanı...”

Yoldaşlar,

Karlı bir İstanbul akşamından yoldaşça sevgilerle merhaba.

15 Ocak’ta başlattığımız açlık grevi direnişimizin 8. günündeyiz. Önlüklerimizi ilk ekipten alalı 3 gün oldu. Bizler direnişimizin başladığı günden beri, artan devrimci coşkumuz ve inancımızla yoldaşlarımızın ve dostlarımızın desteğiyle haklı mücadelemize devam ediyoruz.

Bizler mücadelemizin her adımında ortaya koyduğumuz devrimci disiplin iddiasını buradaki iç yaşama da yansıttık. Günlük yayınları okuyup değerlendirerek, mücadelemizin basına yansıyan karelerini derleyip haber panomuza asmak bir alışkanlık artık. Açlık grevi sürecinde siper yoldaşlarımızla geliştirdiğimiz devrimci dayanışmanın sıcaklığını her yeni gün yeniden yaşıyoruz. Söylediğimiz türküler ve durduğumuz halaylar coşkumuza, paylaştığımız sohbetler direncimize ortak oluyor. Ve coşkumuza en büyük destek de ilk günden beri bizleri ve mücadelemizi yalnız bırakmayan dostlarımız, yoldaşlarımızdan... Çeşitli DKÖ ve sendika temsilcileri, aydınlar, yazarlar, hiç tanımadığımız ancak bizlerle aynı sorunlar yaşayan ‘soruşturulan’ öğrenci arkadaşlarımız, bizlere yönelen saldırıların daha yoğununu yaşayan işçi ve emekçi dosarımız, ailelerimiz ziyarete gelip eylemimizi destekliyorlar. Gelme imkanları olmayanlar mesajlarıyla destek oluyorlar. Yurtdışından gelen enternasyonalist dayanışma mesajları da direnişimize güç katıyor.

Akşamın ilerleyen saatlerine kadar süren ziyaretçi akışının ardından, bizlerle kalan dostlarımız ve yoldaşlarımızla beraber sohbetlerimize, türkülerimize devam ediyoruz. Ve saat 12:30 da günü yeni bir güne bağlamak üzere sona erdiriyoruz.

Anadolu’nun dört bir yanında, açlık grevimize, mücadelemize destek sürüyor. Soruşturmaların ardına gizlenen YÖK yasasıyla beraber paralı eğitim saldırıları da sürmeye devam ediyor. Ve bizlerin attığı her adımla, onların geri adım sayışları da gün geçtikçe artıyor. İstanbul’dan ve diğer şehirlerden öğrenciler, emekçiler, işçiler, aydınlar, basın açıklamaları, destek açlık grevleri, mesajları ve eylemlilikleriyle mücadelemize ortak oluyor.

Şu an saat 22:00.

Dışarıda karlı soğuk bir fırtına var. İçeride sessizlik ve başlayan bir türkü, bir emekçi türküsü. Zılgıt sesleri karışıyor türkülerimize.

Dışarıda kar ve fırtına artıyor. İçerideki sesler de artıyor.

Açlık grevinin 8., bizlerin 3. günü.

Oysa ne açlık, ne soğuk.

Üzerimizde önlükler, kavganın ve mücadelenin coşkusuyla bir gün daha bitmek üzere.

Şimdi, birlikte türkü söyleme zamanı...



Bağcılar Demokrasi Cephesi’ne!

Aralarında EMEP, SDP, ÖDP, DEHAP ve SHP’nin bulunduğu Bağcılar Demokrasi Cephesi bu zamana kadar işçilere ve emekçilere sistemin en kirli ve şoven zehrini kusan Star TV ile dayanışmak için bu kanala bir ziyaret örgütlemişlerdir. Oysa aynı çevreler henüz açlık grevi eylemindeki öğrencilere dayanışma ziyareti yapmış değiller!...

Bizler, üniversite öğrencileri olarak 15 Ocak 2004 gününden bu yana:

* Soruşturma ve cezalar kaldırılsın

* Gözaltına alınan ve tutuklanan arkadaşlarımız serbest bırakılsın

* Polis ve jandarma üniversiteden çıksın talepleriyle açlık grevine başladık.

Coğrafyamızdaki birçok üniversitede yüzlerce öğrenciye, binlerce soruşturma açıldı. Okuldan uzaklaştırmalar ve atılmalar, gözaltılar, tutuklamalar yoğunlaştı.

Bunlar hakkında bilginiz olduğunu düşünüyoruz.

8 günden bu yana sürdürdüğümüz açlık grevimize birçok kurum ve kişi destek ziyaretinde bulundu, açıklamalar yaptı. Ancak siz, Bağcılar Demokrasi Platformu olarak bu sekiz gün içinde bizimle dayanışma yerine sanırız daha önemli bulduğunuzdan Star “çalışanlarının” yaptığı açlık greviyle ilişkilenmeyi daha doğru buldunuz.

Devrimci-demokrat-yurtseverler bu ülkenin geleceğini kucaklayan insanlardır. Mücadelemiz aramızdaki dayanışmayla büyüyecektir. Biz açlık grevindeki öğrenciler olarak sizleri Star TV gibi emekçilerin karşısında yer almış, şovenizmi pompalamış bir kuruluşun yanında değil, demokratik hakları için mücadele veren biz öğrencilerin yanında görmek istiyoruz.

Not:

Açlık Grevimiz 8. gününden itibaren EĞİTİM-SEN 3 No’lu şubede sürmektedir.
Adres: Büyükdere Cad., Sema Apt., No:30, Kat:8, Mecidiyeköy

Açlık grevindeki öğrenciler



Trakya Üniversite’sinden soruşturma terörüne yanıt...

Gençlik soruşturmalarla susturulamaz!

Türkiye genelinde YÖK’e ve YÖK Yasa Tasarısı’na karşı düzenlenen eylemlere soruşturma, şiddet ve tutuklamalarla karşılık veriliyor. Böylece devrimci ve demokrat öğrenciler yıldırılmak isteniyor.

Sermaye devleti ve uşakları şunu iyi bilmeliler ki, üniversitelerin gerçek sahipleri sermayeyi üniversitelere sokmayacak ve gereken her türlü yanıtı verecektir.

İstanbul Üniversitesi’nde senenin başından beri süren soruşturma terörü YÖK Yasa Tasarısı’na muhalif güçlerin sistem tarafından bastırılmak istendiğinin ilk sinyaliydi. “İdeolojik halay” çekmekten, afiş asmaya kadar birçok bahaneyle susturulmak istenen öğrenciler buna karşı direndiler.

Biz de Trakya Üniversitesi’nde, İstanbul’daki üniversitelerin karşı karşıya kaldığı soruşturma terörünün YÖK Yasa Tasarısı’nın ayak sesleri olduğunu yerelimizdeki insanlara duyurmak ve verdiğimiz desteği açıklamak için 15 Şubat’ta Ayşe Kadın Kampüsü’nde bir basın açıklaması düzenledik. Trakya Üniversitesi Öğrenci Platformu, TÜ Öğrenci Koordinasyonu, YDG, DGH, DPG, DÜK, Edirne Gençlik Derneği ve SDP Gençliği’nin katıldığı basın açıklamasında, “YÖK Yasa Tasarısı’na, soruşturmalara, tutuklamalara, işgale karşı çıkan öğrenciler sermaye tarafından susturulmak isteniyor. Haklı mücadelemiz sonuna kadar sürecektir.” denildi.

“YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “Sermaye defol, üniversiteler bizimdir!”, “Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın!” sloganlarının atıldığı basın açıklamasında soruşturma terörü lanetlendi. Çeşitli üniversitelerde gözaltına alınan ve tutuklanan öğrencilerin haklı mücadelelerine sonuna kadar destek olunacağı vurgulandı.

Soruşturmalar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!
Bu yasa meclisten geçmeyecek!

Trakya Üniversitesi Öğrenci Platformu’ndan
bir Ekim Gençliği okuru



Soruşturmalar ve cezalar derhal geri çekilsin!

ABD öncülüğünde emperyalist sistem dünyayı yeniden dizayn etme sürecinde hiçbir hukuk değeri tanımamakta altına imza attığı uluslararası antlaşmaları hiçe saymaktadır. “Demokrasicilik” adına dün Afganistan’da bugün Ortadoğu’da halkları kan ve göz yaşına boğmaya devam etmektedir. Emperyalist politikaların ülkemizdeki izdüşümü olarak siyasal iktidar aynı hukuk normları içerisinde emeğe yönelik baskı ve saldırılarına devam etmektedir. Dün iş yasaları ile işçi sınıfının kazanımlarını gasp ederken, bugün kamu Yönetimi Reformu Tasarısı ile özelde kamu emekçilerine genelde toplumun büyük kesimine işsizlik ve yoksulluk dayatmaktadır. (...)

Eğitim alanında ise gerici şoven politikaların bir yansıması olarak üniversitelerin bilimsel özerk demokratik yapılanmasına karşı tahammülsüz bir duruş sergilemektedirler. Bir yandan 12 Eylül cuntasının bir ürünü olan anayasaya sarılırken, diğer yandan bu sürecin ürünü olarak YÖK engizisyonunun iskeletine yeniden vücut oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bugün İstanbul’da 200, Türkiye genelinde ise 1000’den fazla üniversite öğrencisinin eğitim hakkını gasp ederek sokağa atan engizisyon kurumunun 500’ü aşkın soruşturmasının traji-komik gerekçelerine baktığımız zaman ülkenin ulaştığı muasır medeniyet çıtasını görebiliriz. Öğrencilerin demokratik tepkilerine kulak tıkayan siyasal iktidara karşı kamuoyu oluşturmak temelinde başlatılan açlık grevi eylemliliği ile dayanışmayı tarihsel bir görev ve sorumluk olarak görmekteyiz. Soruşturma gerekçelerinden birisi olan “kamu malına zarar verme potansiyeli taşımak” önyargısına karşılık kamu emekçileri sendikası olarak bu gençlerle ortaklaşmak yargısız infaza karşı bir isyan çığlığıdır.

(...) Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) olarak üniversitelerin bilimsel demokratik yapıya kavuşmasının bu alandaki sorunların köklü çözümünde önemli bir kilometre taşı olduğuna inanıyoruz. Yüksek Öğretim Kurumu’nun yeniden yapılanma tartışma sürecinde bu olgunun öznesi olan bilim adamları, öğrenciler ve sendikamızın önermeleri temel alınmalıdır. (...)

(Eğitim-Sen 3 No’lu Şube’nin açlık greviyle
dayanışma için yaptığı basın açıklamasından...)



Açlık greviyle dayanışma imza metni...

Türkiye'nin dört bir yanında yüzlerce öğrenci soruşturmalarla tepkisizleştirilmek ve susturulmak isteniyor.

Başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere ülkenind ört bir yanındaki üniversite öğrencileri;

* Savaşa ve YÖK'e karşı afiş asmaktan, bildiri dağıtmaktan,

* 12 Eylül darbesinin üniversitelerdeki postal izi olan YÖK yasa tasarısına karşı çıkmaktan,

* Üniversitelerimizin özelleştirilmesine ve yeni YÖK yasa tasarısına karşı çıkmaktan,

* İşçilerin ve emekçilerin haklarını üniversitelerimizde savunmaya çalışmaktan dolayı soruşturma saldırısıyla karşı karşıya kalmıştır. Hatta soruşturmalar zaman zaman öylesine komik bir hal almaktadır ki, "ideolojik halay çekmek"ten "ABD karşıtı film gösterimi yapma"ya ve "solcu öğrencilerle gezme"ye kadar birçok neden soruşturma gerekçesi sayılabilmektedir.

Bu soruşturmaların nedeninin, kendisinin ve ülkesinin sorunlarına duyarlı insanları susturmak olduğu çok açıktır. Ancak hiçbir baskı karşısında susmayacağız.

Üniversite öğrencileri olarak;

* Tüm Türkiye'deki soruşturmalar geri çekilsin!

* Disiplin yönetmelikleri feshedilsin!

* Polis ve jandarma üniversitemizden çıkarılsın!

* Öğrenci eylemleri nedeniyle tutuklu bulunan arkadaşlarımız serbest bırakılsın!

Talepleri ve "Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim" şiarıyla başlatmış bulunduğumuz açlık grevine sizlerin de desteğini bekliyoruz.

Destek olan kurumun/kişinin adı:



Yaşasın enternasyonal dayanışma!

Davos’ta yapılan Ekonomik Forum toplantısına karşı İsviçre’de oluşturulan devrimci platformun Türkiye’deki gençlere yönelik baskıları kınayan mesajı:

Neo-liberal saldırıların bir parçası olarak Türk devletinin demokratik eğitim haklarınıza başlatmış olduğu saldırıları ve siz gençlere karşı uygulanan polis baskılarını, tutuklamaları ve açılan soruşturmaları kınıyoruz. Başlatılan bu saldırıların derhal durdurulmasını istiyoruz. Gençlerin bu saldırılara karşı başlatmış olduğu açlık grevini aşağıda imzası bulunan parti, örgüt ve bireyler olarak destekliyoruz. Tüm kurum ve kuruluşları enternasyonal dayanışmaya çağırıyoruz.

Yaşasın gençliğin enternasyonal dayanışması!

Yaşasın mücadele!

Baselli Anti-faşistler (Antifa Basel), Şophaymlı Anti-faşistler (Antifa Schopfhiem), Baselli işgalciler (BS), Meslek Okulu Öğrencileri (BFF), Kızıl Otonomcular Grubu (GRA), Gerçek Bilgi Grubu (İS), Studgard Devrimci Eylem (RAS), Devrimci Hareket Luzern (ReBel), İsviçre’den Devrimci Yeniden İnşa Grubu, Kızıl Gençlik Eylemi (RoJak), Kızıl Siyah Doğrultu (RSD), Uluslararası Kızıl Yardım (RHI)