1 Mayıs'04
Sayı: 2004/17 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist NATO Zirvesi'ne Denizler'in anısından güç ve ilham alarak hazırlanalım!
  Geleceğin devrimci 1 Mayıslar'ına doğru!..
  12 Eylül ürünü cübbeli faşist terör aygıtı olarak DGM'ler...
  Varşova polis işgali altında!
  Telekom'da özelleştirme süreci başladı!
  Emperyalizme karşı mücadele programı ve EMEP
  BDSP'nin "İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!" pikniği başarıyla gerçekleştirildi...
  Mamak BDSP 1 Mayıs çalışmalarından...
  "Kamu Reformu", sendikalar ve KESK'in tutumu
  TKİP, geçmişin devrimci mirasının biricik gerçek savunucusu ve temsilcisidir
  Irak halkı emperyalist barbarlığa teslim olmuyor
  Siyonistler Arafat'ı ölümle tehdit ediyor!
  İsrail barışın bedelini ödemek istemiyor"
  ABD emperyalizminin Kosova planları
  Medya: "Güç bende artık"!
  Eğitim-Sen Ege Bölge toplantısı yapıldı...
  Kıbrıs ve Annan Planı
  Bültenlerden...
  Bir roman: "Direnen Haliç"
  İsrail: Bir Büyük Cephanelik
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Varşova polis işgali altında!

Emperyalist zirvenin güvenliği için
fiili sıkıyönetim

Polonya’nın Avrupa Birliği’ne tam üye sıfatıyla katılmasına üç gün kala, Avrupa Ekonomi Zirvesi’ne ev sahipliği yapan başkent Varşova savaş öncesi bir sessizliği yaşamaktadır. Sokaklar polis barikatıyla tutulmuş, okullar tatil edilmiş, devlet daireleri, bankalar, dükkanlar kapatılarak insanların çoğu başkent dışına çıkarılmış durumdadır.1 Mayıs’a kadar da giriş izni verilmemektedir. Polonya’nın Avrupa Birliği’ne girmiş olması vesilesiyle düşünülen kutlamalar da, kent boşaldığı ve de boşaltıldığı için, şimdilik ertelenmiş durumdadır. Bu polis terörü, 28 Nisan ‘04 tarihinde başlamış bulunan Avrupa Ekonomik Zirvesi’nin güvenliği içindir. Yaklaşık 800 civarında büyük sermaye tekelinin patronları ve 20 civarında başbakanın beklendiği zirve, her zaman olduğu gibi bu kez de binlerce küreselleşme karşıtını protestosu altında gerçekleşecek.

Polonya Devlet Başkanı Aleksander Kwasneiewski’nin Dünya Ekonomik Forumu’ndaki başvurusu üzerine, zirvenin sürekli toplandığı yer olan Avusturya’nın Salzburg kenti yerine bu yıl Varşova tercih edildi. Açıklandığı üzere bu zirveye herangi bir “terör” gölgesi düşmezse, bundan sonraki zirvelerin adresi de sürekli olarak Varşova olacaktır. Aylar öncesinden başlanan hazırlıklar, güvenlik amaçlı tedbirler o kadar abartıldı ki, zirvenin yapılması gereken kültür sarayı olası bir saldırı durumuna karşı çok güvenli bulunmadığından, zirvenin Viktoria Otel’de yapılması kararlaştırıldı.

Zirvenin gündemi, Avrupa Birliği’ne yeni üye olacak ülkeleri bekleyen olanaklar ve tehlikeler olacaktır. Elbette buna parelel olarak yatırımların nerede ve nasıl yönlendirileceği de zirve için önemli bir gündem maddesi. Yine zirvede tartışılması muhtemel konulardan biri de yeni çalışma koşulları, çevre kirliliğine karşı oluşturulacak politikalar ve bankalara dair yeni düzenleme yasaları olacaktır.

Alternatif Ekonomik Zirve adı altında toplanan küreselleşme karşıtlarıysa, kiralık yer verilmediği için toplantılarını Varşova Ekonomi Yüksek Okulu’nun önünde yapmaya çalışacaklar. Onların gündeminde ise modern ekonominin patolojisi, çevre kirliliğine karşı alınması gereken önlemler ve son olarak da kapitalizmin Rusya’daki gelişimi olacaktır.

Bu yıl içinde Bombay’da gerçekleşen Dünya Sosyal Forum’u vesilesiyle, reformist çevrelerin etkisiyle küreşelleşme karşıtı hareketin gittikçe emekçilerin sorunlarından uzaklaşarak farklı bir mecraya sürüklendiğini belirtmiştik. Şimdi bir kez daha görüyoruz ki bu hareket, Avrupa sermayesinin en büyük ve de en güçlü platformu olan bir ekonomik zirveye karşı, tartışa tartışa modern ekonominin patalojisini tartışıyor. Kaldı ki emperyalist zirvenin gündemi baştan aşağı yeni dönemin sosyal ve iktisadi saldırıları eksenine oturuyor. Avrupa sermayesi kendi içinde birlik koşullarını zorlayarak ve yeni pazarları da yutarak, dünyanın ikinci büyük süper gücü olma yolunda hamleler yapmaktadır. Tüm bunların sonucu da işçilerin ve emekçilerin yaşamına bir yıkım olarak yansırken, modern ekonominin bozuk patalojisini tedavi etme telaşındakiler, ya arşılarındaki sistemi anlayamayacak kadar kör cahiller (ki öyle olmadıklarını biliyoruz), ya da bir yerlere hizmet etmek adına hava boşaltıyorlar.

Son yarım yüzyıldan beridir bu yaşlı ve bir o kadar da zengin kıta, bugün yaşanan yoksulluğa ve sefalete tanık olmamıştı. Ekonomik kriz bahanesiyle milyonlarca insanın işsizliğe ve yokluğa mahkum edildiği bir dönemde, en fazla dolar milyonerinin türediği yer de yine bu aynı Avrupa. Demek ki üretimde, yani zenginliğin yaratılmasında ve çoğaltılmasında sorun yok. Aksine teknolojik gelişim bu işi daha da hızlandırmış ve kolaylaştırmış durumdadır. Geriye üretilen zenginliklerin nasıl ve kimler tarafından mülk edinildiği sorunu kalıyor. Bu zenginliklerin kapitalist sistem içinde biraz olsun adilce paylaşılabileceğine inanmak, ya da onun son 50 yılda bir takım korkularından ötürü takındığı “sosyal devlet” kimliğine dönebileceğini zannetmek, budalalıktan öte bir anlam taşımaz.

Kapitalizm, iktisadi ve sosyal anlamda işçilerin ve emekçilerin yaşamında bir yıkım demektir. Dünyanın mazlum halklarına karşı sömürü ve soygun, bunu güvenceye almak için de terör, katliam, savaş ve işgal demektir. Ona insanoğlunun ezici bölümünün yaşadığı yoksulluğun, yoksunlukların ve acıların, doğanın yağmasının ve her türden çevre kirliliğinin temel müsebbibi olarak bakılmadığı ve buna göre de konumlanılmadığı sürece, ona karşıymış gibi görünen her politik platform gerçekte onun yedeğine düşmekten ve ona hizmet etmekten kurtulamayacaktır.

Emperyalist kapitalist dünyanın sonu gelmeyen saldırılarına karşı işçilerin ve emekçilerin sosyalizm bayrağı altındaki direnişi örgütlenip güncelleştirilemezse eğer, bu durumda insanlığı ve doğayı bekleyen koca bir yıkım olacaktır.

Avrupa Birliği’nin Varşova’da (bunun bilinçli bir seçim olduğundan kuşku duyulmasın) yaptığı gövde gösterisini ve de vermek istediği mesajı çok iyi görmek gerekir. Aynı şekilde ona verilmesi gereken yanıtın da, Varşova’da kiralık salon aramakla olmayacağını da iyi bilmek gerekir. Dizginlerinden boşanmış bu kapitalist terör düzeninin karşısına, işçilerin ve emekçilerin yegane düzeni, insanlığın tek kurtuluş yolu olan sosyalizmle çıkılmadığı ve de salonlar yerine sokaklar işgal edilmediği sürece, küstahlığı günden güne artan emperyalist kodamanlara da doğru yanıt verilmiş olmayacaktır.



İşçi hareketinden kısa kısa...

Hava-iş üyesi işçilerden protesto eylemi

Türkiye Sivil Havacılık Sendikası’na (Hava-İş) üye bir grup THY çalışanı “toplu iş sözleşmesi hükümlerine aykırı şekilde fazladan çalıştırıldıkları” gerekçesiyle eylem yaptı. Yaklaşık 400 kişi, çalışma saatleriyle ilgili uygulamaya tepki göstermek amacıyla Atatürk Havalimanı’nda Teknik Hangar’ın önünde toplandı. Hava-İş sendikası Genel Başkanı’nın yaptığı açıklamanın ardından eylemciler işlerine geri döndüler.

Volkswagen işçilerine tensikat

Geçtiğimiz ayın ortalarında 200 kişinin topluca işten atıldığı Volkswogen’de geçtiğimiz günlerde 160 kişi daha “üretim darlığı”gerekçesiyle kapı önüne kondu. Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu büyük fabrikalardan Volkswagen’in sürekli işçi çıkartması ve Türk Metal Sendikası’nın da patronun yanında saf tutması, Türk Metal’in örgütlü olduğu diğer fabrikalarda çalışan işçilerde huzursuzluğa neden oluyor.

Boyasan işçilerinden oturma eylemi

TEKSİF Denizli Şube’sinde işçiler ücretlerini alamadıkları için oturma eylemi başlattı. Denizli Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Boyasan’da çalışan 370 işçi eylemlerini sürdürürken, Recep Oktay üç işçiyle birlikte patron temsilcileriyle görüştü. Görüşme sonrası açıklama yapan Oktay, “İşverenin çalışanları 7 Mayıs’ta maaş ve tazminatlarını vererek işten çıkarma yoluna gideceğini kendilerine ilettiğini” söyledi. Pazartesi günü yeniden görüşeceklerini belirten Oktay, “Önümüzdeki iki gün 3 işçi sırayla fabrikada nöbet tutacak. Başka işçilerin fabrikada çalışmasına izin verilmeyecek. Pazartesi günü TEKSİF Genel Başkanı Zeki Polat, Denizli’ye gelerek işverenle görüşecek” diye konuştu.

Elazığ Ferro-Krom işçileri özelleştermeyi protesto etti

Özelleştirilecek kurumlar listesine alınan Ferro-Krom Fabrikası’nda çalışan 5 işçi, kararı protesto için Türkiye Maden İşçileri Sendikası Elazığ Şubesi’nde açlık grevine başladı. İş başındaki işçiler ise fabrikada yemek boykotu başlattı.

Ferro-Krom Fabrikası’nın özelleştirilmeye çıkarılmasını protesto eden işçiler 27 Nisan’da açlık grevine başladı. Türkiye Maden İşçileri Sendikası Elazığ Şubesi Başkanı Vahdettin Demirtaş yaptığı açıklamada, “Açlık grevi eylemimiz 5 arkadaşımızla başladı. Kaç gün dönüşümlü olacağı belli değil. Şu an fabrikada çalışan 441 arkadaşımız fabrikada çıkan bir öğünlük yemeği yememe eyleminde. Sırasıyla düşündüğümüz eylemlerimiz var, bunları uygulayacağız. Gerektiğinde 446 işçi de açlık grevine başlayabilir” diye konuştu.