AB emperyalizminin Kosova planları
Yugoslavyaya yönelik emperyalist saldırganlığın beşinci yılında bölgede sukünet sağlamak bir yana, çatışmalar yeni boyutlar kazanıyor. Mart ayında Kosovada yaşanan çatışma ve 19 kişinin yaşamını yitirmesi, batılı emperyalist hükümetleri yeni önlemler tartışmasına yöneltti. Bu son çatışmada, Sırplara ve diğer azınlıklara yönelik saldırının yanında BM araçları ile Kosovadaki yönetim misyonu (UNMİK) binası da doğrudan hedef seçildi.
Kosova Arnavutları ayaklanmanın gerekçesi olarak, bağımsızlık ve ekonomik yardım vaadlerinin yerine getirilmemesini gösterdiler. Bu çatışmaların ateşi soğumadan, 17 Nisanda Ürdünlü bir güvenlik görevlisi ile iki ABDli polis çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdi.
Bu son gelişmeler üzerine AB merkezlerinde Kosova sorununa yönelik plan ve öneriler tartışılmaya başlandı. AB Kosovaya geniş bir yönetim özerkliği tanıyacak, ama esas sorumluluğu kendisi üstlenecek! Bu planın gerçekleşmesi, yani Kosova yönetiminin doğrudan ABye verilmesi için, BM Güvenlik Kurulundan bu yönde karar çıkartması istenilecek.
Son çatışmalar ışığında Avrupa Parlamentosunun bu ayın başında yaptığı toplantıda, Kosovanın kesin statüsünün tartışılarak karara bağlanması gerekliliğinin altı çizildi. ABnin planları gözetildiğinde, yaşanan çatışmalar sadece bir gerekçe teşkil ediyor. NATO ve BMnin bilgisi çerçevesinde Kosovada Arnavut olmayan gruplara karşı etnik bir saldırının sistemli olarak hazırlanıp uygulandığı biliniyor. ABnin Kosovaya yönelik son planı ise, çok kültürlü, etnik çoğulcu bir Kosova inşa etmenin geçmişte kaldığını gösteriyor.
Kosovaya yönelik planlar, hafta başı Brükselde Bosna-Herseke yönelik alınan kararla netlik kazandı. AB emperyalistleri yoğun bir tartışma sonucunda, Bosna-Hersekin güvenliği sorumluluğunun bu yılın Aralık ayından itibaren NATOya bağlı SFOR askeri güçlerinden alınarak, AB askeri yapısına devredilmesi kararlaştırıldı. Bu görev için AB Brükselde ayrı bir komando karargahı oluşturacak.
Brükselde yapılan açıklamaya göre, görev alacak 7 bin askerin 1.800ünü Alman askerleri oluşturacak. NATOdan bağımsız askeri bir komando yapılanması oluşturarak önce Bosna-Hersek, ardından Kosovanın askeri denetimini üstlenecek olan AB, militarist bir güç olarak büyüme yönünde önemli bir adım atmış oluyor. Makedonya ve Kongonun ardından Bosna-Hersek ve Kosova adımlarıyla AB militarist misyonunu yayıyor.
Avrupa Piriştinada doğdu
Bir Fransız aylık derginin (Bastille-Republique-Nations) redaktörü, Yugoslavyaya yönelik emperyalist saldırganlığın 5. yılında yaptığı değerlendirmede, Avrupanın Piriştinada doğduğunu belirterek; ABnin Yugoslavya savaşı ile kendi emperyalist-militarist kimliğini oluşturduğunun altını çiziyor.
99 yılında Yugoslavyaya yönelik saldırganlık, AB emperyalizminin stratejisi açısından bir dönüm noktası oldu. II. Dünya Savaşı sonrasında Almanya ilk kez -anayasasında yasak olmasına rağmen- başka bir ülkeye karşı saldırgan bir askeri operasyona doğrudan katılarak aktif rol aldı. AB hükümetleri 91 yılındaki Körfez savaşının tersine, ABDden bağımsız olarak, Avrupa kıtasında zora son verilmesi için ortak değerler temelinde harekete geçtiler. Liberal, eşit, hümanist bir Avrupanın geleceğinin sağlanması için totalitarizmin son kalesi olan Yugoslavyanın dağıtılarak varlığına son verilmesi gerekiyordu!
Aralık 91de Almanya, Slovenya ve Hırvatistanı resmen tanıyarak, Yugoslavya savaşına doğrudan kapıyı açtı. İlk etapta Hırvatistanın tanınması rastlantı değildi. Bağımsız Hırvatistan devleti, Mussolini ve Hitler faşizminin doğrudan desteği ile, 1941 yılında inşa edilmişti. Katolik kilisesi ve faşist Utaşa hareketinin saldırıları sonucu bu dönemde yüzbinlerce Sırp katledilmiş, bu vahşi katliamların üstü emperyalist Avrupa tarafından örtülmüştü. 50 yıl sonra bağımsız bir Hırvatistan devleti Almanya ve Vatikanın desteği ile yeniden doğdu.
Bosna-Hersek kararı ve Kosova planlarının AB emperyalistlerinin izlediği stratejiyi hayata geçirme adımları olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmış bulunuyor.
ABnin militarist bir güç olarak dünya sahnesinde yeralması Yugoslavyanın parçalanmasını gerektiriyordu. Yugoslavyanın İMFye bağımlı kılınması beş yıllık bir süre sonucunda tamamlandı. NATO bombardırmanı sonucu önemli sanayi komplekslerini yitiren Yugoslavya bugün tamamen tekellere bağımlı durumda.
Kosovadaki son çatışmalar ile ardından yaşanan gelişmelere buradan bakmak gerekiyor.
Kolombiya Chaveze karşı savaş hazırlığında
Kolombiyada yaşamının tehlikede olduğunu söyleyerek Venezuellaya göç eden sol liberal politikacı Gloria Gatian, yaptığı açıklamada, uzun dönemdir Kolombiyadaki paramiliter güçlerin Kolombiya ordusu ve CİA uzmanları tarafından eğitilerek Venezuellaya sızdırıldığını açıkladı.
Başkanlık için ikinci kez aday olacağını açıklayan yeminli anti-komünist Alvaro Uribe, tam bir ABD uşağı olduğunu gizlemiyor. Kolombiyanın faşist yönetimi, sınırları ihlal ettiği gerekçesiyle, uzun süredir Venezuellayı savaşla tehdit ederek gerginlik politikası güdüyor. Oysa, Kolombiyada eğitilen paramilitarist çeteler Venezuella sınırını geçerek, yakın köylerde sistematik olarak terör estiriyorlar.
Paramilitarist güçlerin en büyük destekleyicisi büyük tarım tekelleri. Oligarklar, Hugo Chavezi bölgenin en büyük tehlikeli kişisi olarak düşman ilan ettiklerini basına verdikleri ortak açıklamalarla belirtmişlerdi. Daha önce de Kolombiya karşı-devrimci ölüm timleri komutanı Karlos Kastano, Venezuellada paramilitarist savunma komitelerini inşa çabasında olduğunu gizlememişti. Chavez yönetimi döneminde Venezuellada yaşanan politik cinayetlerin büyük ölçüde bu gruplar tarafında gerçekleştirildiği kesinlik kazanmış bulunuyor. Bugüne kadar 100 köylü önderi bu katliamların hedefi oldu.
80li yıllarda Hondurasta oluşturulan kontra ordusunun Nikaraguaya operasyonlar düzenlemesine benzer bir durum bu. Uribe hükümetinin Venezuellaya yönelik bu karşı-devrimci politikasının gerisinde ABD emperyalizmi duruyor. ABD 2000 yılından bu yana 2 milyar dolar askeri yardım yapmış, gerillayı tasfiyeyi amaçlayan plan Colombia temelinde Kolombiya ordusunu bölgenin en etkili askeri gücü konumuna kavuşturmuştur. Son dönemde gerillaya karşı mücadele gerekçesiyle ordu 40 İspanya yapımı AMX-30 panzeri ile takviye edilerek, hazırlıklara hız verilmiştir.
Hiçbir gerekçe olmadan Uribe hükümeti, son toplantısında, Bağımsız Amerika Devletleri Topluluğunun Venezuellaya müdahalede bulunması konusunda karar çıkartmıştır. Bu topluluk ülkeleri ancak bir üye ülkede demokrasi tehlikede olduğu zaman müdahale hakkına sahiptir, ki Venezuellada tam tersi bir durum sözkonusudur.
Venezulla hükümeti, Kolombiyanın izlediği bu politikanın gerisinde ABDnin baskı ve dayatmaları olduğunu belirtiyor ve Venezuella halkının böyle bir saldırıyı güçlü bir direnişle yanıtlayacağından kuşku duyulmaması gerektiğini vurguluyor.
|