1 Mayıs'04
Sayı: 2004/17 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist NATO Zirvesi'ne Denizler'in anısından güç ve ilham alarak hazırlanalım!
  Geleceğin devrimci 1 Mayıslar'ına doğru!..
  12 Eylül ürünü cübbeli faşist terör aygıtı olarak DGM'ler...
  Varşova polis işgali altında!
  Telekom'da özelleştirme süreci başladı!
  Emperyalizme karşı mücadele programı ve EMEP
  BDSP'nin "İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!" pikniği başarıyla gerçekleştirildi...
  Mamak BDSP 1 Mayıs çalışmalarından...
  "Kamu Reformu", sendikalar ve KESK'in tutumu
  TKİP, geçmişin devrimci mirasının biricik gerçek savunucusu ve temsilcisidir
  Irak halkı emperyalist barbarlığa teslim olmuyor
  Siyonistler Arafat'ı ölümle tehdit ediyor!
  İsrail barışın bedelini ödemek istemiyor"
  ABD emperyalizminin Kosova planları
  Medya: "Güç bende artık"!
  Eğitim-Sen Ege Bölge toplantısı yapıldı...
  Kıbrıs ve Annan Planı
  Bültenlerden...
  Bir roman: "Direnen Haliç"
  İsrail: Bir Büyük Cephanelik
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Eğitim-Sen Ege Bölge toplantısı yapıldı...

Reformizmle hesaplaşma zorunluluğu

18 Nisan’da İzmir, Manisa, Uşak, Aydın, Denizli, Balıkesir ve ilçelerinden eğitim emekçilerinin katıldığı Eğitim-Sen Bölge toplantısı yapıldı. Yaklaşık 200 emekçinin katıldığı toplantı iki oturum şeklinde gerçekleşti. Merkez Yönetim Kurulu adına yapılan bilgilendirme konuşmasından sonra şubeler raporlarını sundular.13 kişinin söz aldığı birinci oturumda daha çok örgütlenme sorunları, üye-aktif üye ve toplam çalışan sayısı, diğer sendikaların örgütlülük oranı vb. konulara değinildi.

Geçmiş bölge toplantılarında dile getirilen sorun ve önerilerin tekrar edildiği toplantı, genelde yorgunluğun, yılgınlığın, seçim yenilgisi psikolojisinin kendini hissettirdiği bir havada gerçekleşti. Toplantının ikinci oturumu da çok farklı değildi.

Sermaye saldırılarının bu denli yoğunlaştığı bir dönemde sorunlar yeterince gündemleştirilemiyor. Bugün kamu emekçilerinin mücadelesinin en temel sorunu hak alıcı bir mücadele programı, pratiği ve bunu hayata geçirecek bir önderliğin eksikliği. Ne yazık ki bölgesel toplantılar buna hizmet etmekten uzak bir tarzda gerçekleşiyor.

Elbette yönetimlerin katılımıyla sınırlı, dolayısıyla tabandan kopuk gerçekleştirilen toplantılardan çıkacak sonuçlar da mevcut yönetsel anlayışları aşmayacaktır. Böyle olunca da, kamu emekçileri hareketinin en temel sorunları, sonuçlardan doğru açıklanmaya çalışılacaktır. Örneğin örgütlenme alanındaki sorunlar mücadele anlayışı ve programdan bağımsızmış gibi ele alınacaktır. Üstelik sendikal bürokrasi hatta reformizm eleştirilecek, sorunların kaynağı yönetimler şahsında üst örgütlenmelerde aranacak, ama reformist politikanın kendisine dokunulmayacaktır.

Bu tabloda anlaşılmayacak bir yan yoktur. Ancak burada altının çizilmesi gereken nokta devrimci, sosyalist, öncü kamu emekçilerinin bu süreçte ne yaptığıdır. Reformizmin hareket üzerinde yol açtığı tahribata rağmen kendilerini bekleyen en yakıcı görevlerin bilinci ve sorumluluğu ile hareket etmedikleridir. Çünkü kamu emekçilerinin sermayenin saldırılarını püskürtebilmesinde tayin edici rolü reformistler değil, devrimci bir mücadele programını yaşama geçirecek olan öncü, devrimci kamu emekçileri oynayacaktır. Sosyalist Kamu Emekçileri olarak bu bilinçle, öncü, devrimci-demokrat tüm duyarlı kamu emekçilerini kendi geleceklerine sahip çıkmak, sınıfın birleşik militan mücadelesini örgütlemek için aşağıdaki güncel görevleri yerine getirmeye çağırıyoruz.

* Güncel sorunlara ilişkin somut talepler ileri sürmeli, bu yönlü bir çalışmayı asıl olarak işyerlerine taşımalı, buralarda yoğunlaşarak sendika yönetimlerine basınç uygulamalıyız.

* Keyfi ve kaba bir biçimde tabanın iradesini yok sayan bürokratik sendikal işleyişi teşhir etmeli, sendikaları gerçek bir mücadele aracı haline getirmek için, tabanın iradesini temel alan sendikal demokrasinin işletilmesi için çalışmalıyız.

* KESK yönetimleri tarafından dile getirilen “çağdaş sendikacılık”, “kitle sendikacılığı”, “sınıfın/sendikaların yeniden tanımlanması” vb. türünden eğilimlerin mücadeleye zarar verdiği, kavram karmaşasına neden olduğu, eylemsizliğin teorisine dayanak yapıldığı, emek-sermaye çelişkisini yok saydığı ve bu tartışmaların sermayeye hizmet ettiğini tok bir şekilde ifade etmeliyiz. Çünkü sendikalar “sivil toplum” kuruluşları değil emek örgütleridir. Sermayenin çok yönlü saldırılarını geriletmenin, bir takım hakları kazanmanın bir aracıdır. Bu eğilimlere karşı sınıf sendikacılığı anlayışıyla hareket etmeli, sınıf mücadelesini esas almalıyız.

* Özelleştirme vb. sermaye saldırılarına karşı ortak mücadele için tabanda birlik çalışması yürütmeli, sendikaları işçi sınıfıyla alanlarda ve mücadelede birleştirmek için zorlamalıyız.

* Kamu emekçilerini de doğrudan ilgilendiren ülke gündemleri (emperyalist savaş, ücret artışları, kölelik yasaları, özelleştirmeler, AB’ye uyum vb.) anti-emperyalist mücadelenin önemini artırmaktadır. Kamu emekçilerine yönelik saldırının uluslararası dayanaklarını sürekli ve sistemli bir şekilde teşhir etmeli, ABD, İMF, DB, GATS vb. oluşumlara karşı mücadelenin önemini vurgulamalıyız.

* Hepsinden önemlisi, tabanda devrimci bir birleşmenin sağlanması için devrimci siyasal mücadeleyi temel almalı, tüm güç ve imkanları, araç ve yöntemleri bu yönde seferber etmeliyiz.

Sosyalist Kamu Emekçileri/İzmir



Bölge toplantısında şubeler adına
yapılan konuşmalardan...

İzmir Eğitim-Sen 5 No’lu Şube: “Merkez Yönetim Kurulu üyemizin konuşması 50 dakika sürdü. İşte biz böyleyiz, büyüklerimiz dünya tahlili yapar, dakikalar sürer. İMF, DB vb. suçlanır. Suçlular bulunur. Peki bu süreçte biz suçlu değil miyiz? Kendi suçumuzu da dile getirmeliyiz. Kendimizde olan eksiklikleri görmeliyiz. ... Görmek istemiyoruz. 3 Kasım’ı gördük, 28 Mart’ı... Dersler çıkarmamız gerekmiyor mu? Merkez yöneticiler arıyor, ‘şube yönetimindeki şu arkadaşı istiyorum’ diyor. Ben ‘şube başkanıyım, bana söyleyin’ dediğimde ‘yok yok diğer arkadaşı istiyorum’ diyor. Yani kendi anlayışını temsil edeni arıyor. Şubeler de bunu yapıyor.

Ben iki defadır yetki alıyorum, bir şekliyle seçiliyorum. Peki ben neyi başardım diye soruyorum kendi kendime, neyi başardık. Ne durumdayız? Yeni üye yazılımını bir kenara bırakalım, mevcut üyelerimizi tutabiliyor muyuz? Taban neden uzaklaşıyor? Hadi suçlu İMF, DB vb. diğer kuruluşlar. İLKSAN seçimlerinde de mi İMF vardı? Hata bizim, hatayı kendimizde arayalım.”

Manisa Eğitim-Sen Şubesi: “Evet, herşeyin içinde İMF var, DTÖ, Dünya Bankası var. Bireysel ilişkilerimizde bile var. Örgütlülük işyerlerinde başlar. Üyeleriyle ilişki kuramayan, bağı koparan sendika işlerliğini yitirir. Bizim bir kazanıma ihtiyacımız var.”

Denizli Eğitim-Sen Şubesi: “Örgüt olarak inandırıcılığımızı kaybettik. Eleştiri, özeleştiriyi işletemiyoruz. Yöneticilerin eğitilmeye ihtiyacı var.”

Uşak Eğitim-Sen Şubesi: “İletişim diyoruz, birbirimizle ilişkiler vb. Merkez yöneticilerimiz de bizim gibi. Bağımsız kendinizi ortaya koyuyorsunuz. Seçilseniz de kimse tanımıyor, önemsemiyor. Eğitim konusuna değiniyoruz, kurslar vb. Başkanlar bir kursu da kendilerine ayırmalıdır. Bir örgüt bir üyenin en azından bir ihtiyacını karşılamalıdır. Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal. Hangisini karşılayabiliyoruz? İhtiyaçların hiçbirini karşılayamıyorsanız, üye olup olmaması arasındaki fark nedir? Sendikanızın işlerliği vb. olur mu?”

İzmir Eğitim-Sen 1 No’lu Şube: “Bölge toplantıları yapılıyor, sorunlar tartışılıyor, doğru tespitler konuluyor. Yazılıyor çiziliyor, broşür, kitapçık vb. haline getiriliyor. Ancak bu tespitler uygulamaya geçirilemiyor/geçirilmiyor. Seçim dönemlerindeki ikiyüzlülüğümüzü görelim hepimiz. Kurullar dönemini hatırlayalım. Örgütsel tahribatı kendi içimizde kendimiz yapıyoruz. Sevgi, güven, paylaşım duygusunu yaşayamazsanız, yaşatamazsanız iç örgütlülüğü nasıl sağlayacaksınız? İç örgütlülüğü sağlayamazsanız dış güçlere, saldırılara karşı nasıl mücadele edeceksiniz? Son 6 aydır örgütümüz (KESK) toplamda ilk kez yanlışımız var diyor. Hareketin toplamı kabul ediyor bunu. İlk defa kendi eksikliğimiz, yanlışlarımız var, bir yerde hata var deniyor. Bu olumlu...”

Balıkesir Eğitim-Sen Şubesi: “İki yıldır yetkilisiniz sendika (Eğitim-Sen) olarak. Peki ne kadar etkinsiniz? Yetki mi önemli etki mi? Evet, etkili olmak durumundayız. Acil bir kazanıma ihtiyacımız var. Üyelerin karşısına bir kazanımla çıkmalıyız.”

İzmir Eğitim-Sen 4 No’lu Şube: “Örgütlenme ile ilgili çoğu sıkıntılar yönetimlerle ilgili. Bizler her anlayıştan insanlarız, ama temsilciler toplantımızı yapıyoruz. Toplantıdan kararlar çıkıyor. Programlar vb. Yönetim olarak da konulan programı uygulamaya çalışıyoruz. Siz temsilciliğinizi işletemezseniz, seçimler döneminde temsilcilerin önünü keserseniz, elbette ki ciddi sorunlar yaşarsınız. Tüzük maddesinde temsilciliğe ilişkin maddenin değiştirilmesi önerim var. Daha önceden bu öneride bulunmuştum. İşyeri temsilcisi olabiliyor, ama delege olmadığı için yönetime seçilemiyor. Böyle bir şey olamaz. İşyeri temsilcileri doğal delege sayılmalıdır. Yönetimi seçme, yönetime seçilme hakkına sahip olmalıdır.”

“Önümüzde KYTK var güncelliğini halen koruyor. Bir haftaya kadar diğer yasalarla beraber gelecek önümüze. Bir de eğitimle ilgili esnek üretimi getirecek yasalar gündemde. Başöğretmen, uzman vb. adı altında yürütülmeye çalışılan saldırılar. Buna karşı etkin mücadele etmeliyiz. Önümüzde 1 Mayıs var. NATO zirvesi var. Bunun için de ayrıca 1 Mayıs önem taşıyor.

İşyerlerini örgütlememiz gerek. İşyerini gezmekle bu iş bitmiyor. Eğitim de sürekli olmalı. Geldiğimiz bugünlerde bırakın yeni kazanımları, mevcut kazanımlarımızı bile koruyamıyoruz.”

Bursa Eğitim-Sen Şubesi: “Siyasal değerlendirmeler, politik, sendikal değerlendirmeler yapılacaktır elbet. Politik alanda, kadro alanında vb. sorun yoksa neden sorunlar aşılamıyor. Politik planda, siyasal anlamda, kadrosal alanda sorunlar var.”