Basına ve kamuoyuna...
Bugün, Castleblair patronu tarafından keyfi gerekçelerle işten atılmamızın üzerinden tam 15 gün geçmiş bulunuyor. Bizler tam 15 gündür bu açık haksızlığa, sendikal örgütlenmemize dönük bu saldırıya karşı fabrika önünde direniyoruz.
Bu 15 gün boyunca üyesi olduğumuz DİSK-Tekstil Sendikasından en küçük bir ilgi ve destek görmedik. Sendikamızın yöneticileri bizim işten atılmamızla ilgilenmek yerine işverenle görüşmeleri sürdürmeyi tercih ettiler. Bizler atıldıktan bir gün sonra işverenin önerdiği taslak üzerinden satış sözleşmesine imza koydular. Castleblair işçileri olarak, sabahtan akşama son derece yorucu koşullarda çalışmamıza rağmen, dünyaca ünlü Marks & Spencera kaliteli ve ucuz mal üretmemize rağmen, işverene ve sendika yöneticilerine köle değil insan olduğumuzu bir türlü anlatamadık. Tüm itirazlarımıza rağmen bir satış sözleşmesi imzaladılar. Bu sözleşmeyle işyerindeki sendikal örgütlülüğümüz ve haklarımız yok sayıldı. Bir yıldır 380 milyon alan işçilerin ücretleri satış s&oum;zleşmesiyle 395 milyona yükseltildi. Sendikal örgütlenmesi bulunan işyerlerinde en temel haklardan biri olan yılda 4 ikramiye hakkı gaspedildi, bunun yerine işçiler, işverenin 6 ayda bir verdiği sadakaya mahkum edildi.
Yetmezmiş gibi, sözleşmeyi ilan etmeden önce, öncü işçi kıyımına giriştiler. Başından beri işyerindeki hak gasplarının karşısında, sendikal örgütlenme çabasının içinde olan, insanca yaşanacak koşullar isteyen ve bunun için mücadele eden öncü işçileri keyfi gerekçelerle kapı dışarı ettiler. Biz direnişte olan işçiler bu saldırıya karşı çıktık. İstifa dilekçelerini imzalamayı reddettik. Bu kez gerekçesiz olarak işten atıldık. Haksız ve keyfi işten atmalara karşı tutum aldık.
İşte bu yüzden buradayız, bu yüzden direnişteyiz!
Biz haklarımız ve bütün işçi sınıfının çıkarları için tam 15 gündür direniyoruz. Örgütlü olduğumuz DİSK-Tekstil Sendikasının yöneticileri ise tam 15 gündür ortada yoklar. Esenyurttaki DİSK bölge temsilciliğini 2 Temmuzdan beri açmıyorlar. Olur olmaz her yerde sınıf sendikacılığından, DİSKin mücadeleci kimliğinden bahsedenler, işçiye açıklama yapmaktan, hesap vermekten korkuyorlar. Böylece bizler, başta genel sekreter Muharrem Kılıç olmak üzere DİSK-Tekstil yöneticilerinin, DİSKin ve aynı zamanda da sendikamızın genel başkanı olan Süleyman Çelebinin gerçek yüzünü görüyoruz. Kimlerin gerçekten işçilerin yanında yer aldığını, kimlerin ise patronlarla elele vererek işçilerin alınterinden geçinen asalaklar olduğunu çok açık bir şeklde anlıyoruz.
Castleblair patronunun kendi rızasıyla, işten atmaları durdurmayacağını, bizleri kolayından geri almayacağını biliyoruz. Haklarımızı dişe diş mücadeleyle kazanabileceğimizin bilincindeyiz. Bu bilinçle direnişimizi sonuna kadar sürdüreceğiz. En temel haklarımızı bizlere kullandırmayanları, sendikada örgütlenmemize ve insanca koşullarda çalışmamıza tahammülü olmayanları, sendikacıları satın alarak bizi sindirebileceğini düşünenleri her yerde teşhir etmek için bütün yol ve yöntemleri kullanacağız. Direnişimizin haklı nedenlerini, bizi sefalete mahkum edenlerin gerçek yüzlerini sonuç alana kadar bıkmadan usanmadan anlatacağız.
Burada bir kez daha DİSK-Tekstil yöneticilere sesleniyoruz:
İşçi sınıfı hareketi bugün dibe vurmuşsa, sendikalar bitmek üzereyse, bunun en büyük nedenlerinden biri sendika yöneticilerinin uzlaşmacılığı, patron işbirlikçiliğini bir kimlik haline getirmiş olmalarıdır. Türkiye işçi sınıfının mücadeleci sendikalara ihtiyacı vardır. Türkiye işçi sınıfının mücadeleci bir DİSKe ihtiyacı vardır. Sizler, gözönündeki pratiğinizle sınıfa ve yöneticisi olduğunuz sendikalara hizmet etmiyorsunuz.
Ya sorumluluklarınıza göre davranacaksınız, sınıfın ve DİSKin mücadele değerlerine uygun hareket edeceksiniz. Böylece işçilerin her türlü desteğini de arkanıza alacaksınız. Ya da uzlaşmacılığa ve işbirlikçiliğine devam edeceksiniz. Bunun sonucu olarak da er ya da geç sendikalarımızdan kovulmayı göze alacaksınız.
Bu tercihi bir an önce yapmalısınız!
Başta DİSK üyeleri olmak üzere sendikalı-sendikasız tüm işçileri, ilerici sendikacıları, köleleştirme saldırısına ve sendikal ihanete karşı mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz.
Castleblair işçileri 15 Temmuz günü saat 14.00te DİSK-Tekstil Sendikası Genel Merkezi önünde bir basın açıklaması yapacaklarını duyurmuşlardı. DİSK-Tekstil Genel Merkezinin önüne gittiğimizde basın mensuplarının yanısıra polisin de büyük bir yığınak yapmış olduğunu gördük. Sivil, resmi ve çevik kuvvetin bulunması yetmiyormuş gibi panzer getirilmişti.
Castleblair işçileri sendikanın önüne geldiklerinde polis amirleri işçilere ne yapmak istediklerini sordular. İşçiler basın açıklaması yapacaklarını bildirdiler. Buna izin verildi. 50nin üzerinde katılımın olduğu topluluk önünde önce İhanetin hesabını soracağız!, Kahrolsun sendika ağaları vb. sloganlarla eylem başlatıldı. Ardından işçilerin hazırladığı basın bildirisi okundu. Metnin okunması bittikten sonra Yaşasın işçilerin birliği!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! sloganları atıldı. Ardından direnişteki işçiler basın mensupları ve sivil polisler eşliğinde sendika yöneticileriyle görüşmeye girdiler. İşçiler, sendikacıların şu andaki duruma nasıl baktıklarını sormak için 15 gündür ortalıkta g&oul;remedikleri yöneticilerin katına çıktılar. Muharrem Kılıç ve Süleyman Çelebi gene ortada yoktu. Basın açıklamasından ve işçilerin ziyaretinden önden haberli olan, sendikanın önüne polis yığınağı yaptıran ve işçileri ancak sivil polis eşliğinde içeri almaya cesaret eden sınıf sendikacıları! nedense makamlarında değillerdi!
Sendika yöneticilerinden Sebahattin Eruyanıkla sivil polisler eşliğinde yapılan görüşmenin ardından işçiler dışarı çıktılar. İçlerinden biri kısaca görüşmeyi oradakilere aktardı. Konuşmacı, görüşmede sendikanın atılanlar için hiçbir şey yapmayacağının anlaşıldığını, kendilerine siz ne atılan ilk işçilersiniz ne de son denildiğini belirtti. İşçiler olarak buna rağmen mücadelelerinin süreceğini, bu süreci her türlü yol ve yöntemi kullanarak devam ettireceklerini açıklayarak basın açıklamasını bitirdiler.