16 Nisan 2005
Sayı: 2005/15 (15)


  Kızıl Bayrak'tan
  “Halk hassasiyeti” değil, ABD hesabına
“derin devlet” operasyonu
  Kitlesel ve devrimci 1 Mayıs’ın anlam ve önemi
  İMF programlarına hayır demek için 1 Mayıs’ta alanlara!
  TEKEL’i bitirme oyunu devrede
  SEKA ve TEKEL’den sonra mücadele
bayrağı TELEKOM işçisinde!
  Trabzon provokasyonu üzerine
  “Derin devlet” tartışmaları
  Sivil faşist teröre balans ayarı

  Trabzon’da faşist kudurganlık sürüyor!

  Faşist saldırılara karşı suç duyurusu
  Taksim Meydanı işçi sınıfı ve emekçilerindir
  İstanbul’a 10 bin yeni polis
  “Demokrat” kılıklı Amerikancı
kalemşörlerin işgal savunuculuğu
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/10 : Emperyalist politikalar yedeğinde
“tarihi Ortadoğu sentezi”
  Maltepe BDSP’den eylem
 1 Mayıs çalışmalarından
Irak halklarının kanıyla sulanan yolsuzluk bataklığı!

 Bağdat’ta yüzbinler işgali lanetledi

 Siyonist cellatlar işbaşında
 Yeni “PKK” ve “Demokratik
Konfederalizm” üzerine
Fransa’da gençlik eylemde
Bültenlerden
Ölümünün 4. yılında Hatice Yürekli yoldaş
Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İMF ile görüşmeler tamamlandı... Yeni saldırı paketi Mayıs'ta açıklanıyor...

İMF yıkım programlarına hayır demek için 1 Mayıs'ta alanlara!

2005-2007 arası dönem için İMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapılacağı aylar önce açıklanmıştı. Çeşitli nedenlerle yeni anlaşma bir türlü imzalanamamıştı.

Bunun önündeki en büyük engel, İMF'ye verilmiş sözlerin yerine getirilmesinde yaşanan gecikmelerdi. Geçen yaz İMF ile varılan mutabakat gereği, yeni bir anlaşma yapılabilmesi için hükümetin bankacılık ve sosyal güvenlik yasalarını meclise sevketmesi, Gelir İdaresi Yasa Tasarısı'nı ise meclisten geçirmesi gerekiyordu. İlk planlamaya göre yasalar sonbaharda çıkartılacak, 2005'e girilmeden de yeni stand-by imzalanacaktı. Fakat değişik nedenlerden dolayı bu planlar aksadı. Hükümet, herbiri işçi ve emekçilere dönük kapsamlı saldırılar anlamına gelen bu yasaları öngörülen sürede meclise sevkedemedi. Süreç uzadıkça uzadı. Bu adımlar atılmadan anlaşma yapılmasına ise İMF yanaşmadı. Bu konudaki istekleri İMF her defasında “yapısal reformlar konusunda atılan adımları görmek gerekir” diye yanıtladı.

İMF'nin bir anlaşma için acelesi yoktu. Zira Türkiye ile arasında resmi bir anlaşmanın olmadığı Şubat'tan bu yana geçen süreç de dahil olmak üzere ekonominin ipleri zaten İMF'nin elindeydi.

Nihayet geçtiğimiz haftalarda hükümet “İMF yasaları” olarak bilinen yasaları meclise sevketti. Bankacılık ve sosyal güvenlikle ilgili yasalar meclis alt komisyonlarında görüşülmeye başlandı. Gelir idaresi ile ilgili yasa taslağı ise komisyonlarda görüşülerek genel kurula sevkedildi ve yasallaştı. Tüm bu gelişmenin arkasından İMF heyeti Türkiye'ye gelerek yeni stand-by için görüşmelere başladı. 12 Nisan'da da görüşmelerin tamamlandığı, hükümet ve İMF heyetinin yeni stand-by anlaşmasıyla niyet mektubunun içeriği üzerinde uzlaşmaya vardıkları açıklandı.

Yapılan açıklamaya göre üzerinde uzlaşmaya varılan yeni niyet mektubu Mayıs ayının ilk haftasında toplanacak İMF İcra Kurulu toplantısında görüşülecek ve bir karara bağlanacak. Niyet mektubunda nelerin olduğu da İMF İcra Kurulu toplantısından sonra açıklanacak.

İMF'nin bütün şartları yerine getirildi

Bir aralar hükümetten yola İMF'siz de devam edilebileceği yönünde açıklamalar geliyordu. Hükümetin atıp tutmalarının ciddi bir temeli yoktu. Ekonominin tablosu ortadayken hükümetin İMF'ye sırtını dönmesi mümkün değildi. Son gelişmeler de zaten bunu ispatlamış oldu, hükümetin İMF'ye sırtını dönemeyeceğini, dahası yeni bir anlaşma için İMF'nin ağzından çıkan her sözü emir kabul ettiğini ve yerine getirmeye çalıştığını bir kez daha ortaya koydu.

Hükümet yeni bir stand-by imzalayabilmek için İMF'nin bütün beklentilerini yerine getirdi. Bunların başında “İMF yasaları” diye bilinen düzenlemelerin hayata geçirilmesi vardı. Hükümet bankacılık, sosyal güvenlik ve gelir idaresi konularındaki yasaları epey bir gecikmeyle de olsa meclise gönderdi.

Bunun ötesinde İMF'nin hoşnut olmadığı bir diğer konu da Teşvik Yasası'ydı. O mesele de hükümetin tüm atıp tutmalarına rağmen sonunda İMF'nin istediği bir biçime sokuldu. 12 Nisan'daki basın toplantısında hükümet adına konuşan Devlet Bakanı Ali Babacan, İMF'nin telkinleri sonucu teşvik konusunda geri adım attıklarını bir biçimde itiraf etti. Ali Babacan, hükümetçe yapılan ilk çalışmalar sırasında Teşvik Yasası'nın büyük maliyetleri olduğunu, yapılan çalışmalarla bunların derlenip toparlandığını, meclis sürecinde konunun nihai şeklini alacağını, teşvik konusunun stand-by önünde engel oluşturacak bir gündem maddesi olmaktan çıktığını ifade etti. İMF adına konuşan Moghadam da bunu doğruladı. Moghadam, teşvikle ilgili görüşlerinin daha önce Brendenkamp tarafından ifade edildiğini, o günden bu yana hükümetin ve meclisin konu üzerinde yaptığı çalışmalar sayesinde daha hedefli ve düşük maliyetli bir teşvik yasa tasarısı ortaya çıktığını, kendilerinin de bu son şekliyle yasaya söyleyecek sözlerinin olmadığını belirtti. Yani hükümet istenen geri adımları atmış ve teşvik konusu da böylece İMF'nin istediği şekilde sonuca bağlanmıştı.

Niyet mektubu ortada yok

İMF heyeti ve hükümet arasında üzerinde uzlaşmaya varılan yeni niyet mektubunun ancak İMF İcra Direktörleri toplantısından sonra açıklanacağı basın açıklamasında özellikle vurgulandı. Gazetecilerin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Devlet Bakanı Ali Babacan, niyet mektubunda yeni bazı düzenlemeler ve değişiklikler yapıldığını söyledi ve “bunların neler olduğunu İcra Kurulu Toplantısı'ndan sonra hep birlikte göreceğiz” dedi. Bunun anlamı şudur. Bir niyet mektubu taslağı hazırlanmış ve İMF'ye teslim edilmiştir. Fakat uşaklığın bir gereği olarak İMF yetkililerine bu niyet mektubunun içeriği üzerinde istedikleri gibi oynama, değişiklik yapma hakkı da tanınmıştır. Yani niyet mektubunun son şeklini İMF yönetimi belirleyecektir. Bakanın sarfettiği “mektupta neler olduğunu İcra kurulu toplantısından sonra hep birlikte göreceğiz” sözü Türkiye ekonomisinin doğrudan doğruya İMF tarafından yönetildiğinin ispatı ve itirafıdır.

Yapılan açıklamalardan ve gazetecilerin sorularına verilen bazı yanıtlardan yola çıkılarak yeni anlaşmanın kapsamına dair bir şeyler söylemek gene de mümkündür. Buna göre dış borç ertelemeleri konusunda önceden üzerinde anlaşmaya varılan takvim geçerli olacak. Yani Türkiye'nin 2006 yılında yapması gereken 11 milyar dolarlık dış borç geri ödemesinin 3.7 milyar dolarlık bölümü 2007'ye kaydırılacak. Bu arada Türkiye yeni stand-by anlaşmasıyla İMF'den 3 yılda yaklaşık 10 milyar dolarlık yeni kredi alacak.

İMF'nin ekonomi üzerinde tam denetimi anlamına gelen gözden geçirme yöntemi devam edecektir. Ancak stand-by geç yürürlüğe gireceği için bu yıl dört yerine üç gözden geçirmeyle yetinilecektir. Gelecek yıl dört gözden geçirme ve 2007 yılında da 3 gözden geçirme gerçekleştirilecektir. Yani üç yıllık program boyunca İMF heyetleri tam 10 kez gelerek ekonominin gidişatını denetleyecekler, her gözden geçirme sonrasında kendilerine bir ek niyet mektubu sunulacaktır. Ancak bu ek mektuplar İMF tarafından kabul gördükçe yeni kredi dilimleri Türkiye'nin kullanımına açılacaktır.

Bunların dışında sözkonusu toplantıda hem hükümet hem de İMF yetkilileri ekonomideki gidişatı ve sağlanan başarıları övdüler. Ne büyük reformlar yapıldığından sözettiler. Fakat tüm bunlara rağmen İMF yetkilisi Moghadam reel faiz oranlarının ve işsizliğin aşırı yüksek olduğunu, bölgeler arasında da ciddi eşitsizlikler bulunduğunu söylemeden edemedi. Moghadam'ın ekonomideki pembe tablolarla tezat oluşturan ve bu nedenle genelde görmezden gelinen bu konulara niye değindiği ise konuşmasının devamında anlaşıldı.

Moghadam, kendinden önce konuşan ve İMF ile gerçekleştirilen yeni programı “Türkiye için İMF fonlarından ve kredi kullanımından çıkış programı” olarak tanımlayan Devlet Bakanı Ali Babacan'a, bu sorunlar ortada dururken İMF'siz bir şey yapamazsınız demeye getirmişti. Zaten konuşmasını “Biz bundan sonra da, bundan önce olduğu gibi bu politikalarını uygulama konusunda hükümetle birlikte çalışmak için hevesliyiz” diyerek bitirmesi de bunu gösteriyordu.

Neticede stand-by anlaşmasıyla ilgili önemli bir adım atılmış oldu. Nihai adım ise Mayıs ayının ilk yarısında atılacak. Sermayenin gündeme getireceği yeni saldırı programının içeriği de ancak o zaman kesinleşecek. Hiç şüphe yok ki yeni saldırı programının içeriğinin saptanmasında, sermayenin kendi ihtiyaçları kadar işçi sınıfı ve emekçilerin ortaya koyacakları tutum da belirleyici olacak. Hiç abartmadan söylenebilir ki, 2005 1 Mayıs'ında işçi ve emekçilerin ortaya koyacakları mücadele ve eylem kapasitesi sermayenin yeni saldırı programı netleştirilirken dikkate alınacaktır. İMF programlarına karşı mücadelede güçlü bir çıkış için 2005 1 Mayıs'ını kazanmak zorundayız.