16 Nisan 2005
Sayı: 2005/15 (15)


  Kızıl Bayrak'tan
  “Halk hassasiyeti” değil, ABD hesabına
“derin devlet” operasyonu
  Kitlesel ve devrimci 1 Mayıs’ın anlam ve önemi
  İMF programlarına hayır demek için 1 Mayıs’ta alanlara!
  TEKEL’i bitirme oyunu devrede
  SEKA ve TEKEL’den sonra mücadele
bayrağı TELEKOM işçisinde!
  Trabzon provokasyonu üzerine
  “Derin devlet” tartışmaları
  Sivil faşist teröre balans ayarı

  Trabzon’da faşist kudurganlık sürüyor!

  Faşist saldırılara karşı suç duyurusu
  Taksim Meydanı işçi sınıfı ve emekçilerindir
  İstanbul’a 10 bin yeni polis
  “Demokrat” kılıklı Amerikancı
kalemşörlerin işgal savunuculuğu
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/10 : Emperyalist politikalar yedeğinde
“tarihi Ortadoğu sentezi”
  Maltepe BDSP’den eylem
 1 Mayıs çalışmalarından
Irak halklarının kanıyla sulanan yolsuzluk bataklığı!

 Bağdat’ta yüzbinler işgali lanetledi

 Siyonist cellatlar işbaşında
 Yeni “PKK” ve “Demokratik
Konfederalizm” üzerine
Fransa’da gençlik eylemde
Bültenlerden
Ölümünün 4. yılında Hatice Yürekli yoldaş
Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bağdat'ta yüzbinler işgali lanetledi...

“ABD'ye hayır, işgale hayır!”

Irak'taki direnişin en zayıf halklarından biri, genelde kitlesel eylemlerden yoksun kalmasıdır. İşgal ordularının Bağdat'ı istila etmesinin ikinci yıldönümünde gerçekleşen kitlesel gösteri bu açından da özel bir önem taşıyor. Emperyalist işgal ve Saddam diktatörlüğü karşıtlığında net tutumların sergilendiği gösteri, kitlesellik bakımından ise bir ilk niteliğindedir.

Washington'daki savaş çetesinin, “direniş zayıflıyor, yakında Irak'tan asker çekeceğiz” yönünde açıklamalar yaptığı günlerde gerçekleşen bu kitlesel gösteri, haydut takımının iddialarını anında çürütmüştür. Iraklılar'ı Şii-Sünni diye ayıran emperyalist ordularla işbirlikçilerinin bu çabası, belli bir karşılık bulmasına rağmen, Şiilerle Sünniler'in işgal karşıtı eylemde biraraya gelmesi anlamlı bir adım olmuştur. Felluce ve Necef direnişleri sırasında da görülen bu dayanışma, ortak yapılan kitlesel eylemle pekiştirilmiş oldu.

Şii lider Mukteda Sadr ile Sünni dini liderlerin çağrısına cevap veren yüzbinlerce Iraklı, “ABD'ye hayır, işgale hayır!” şiarlarıyla, 9 Nisan günü Saddam Hüseyin'in heykelinin devrildiği Firdevs Meydanı'nda biraraya geldi. Bağdatlılar'ın yanısıra güneydeki Basra, Samara ve Nasıriye kentlerinden de eyleme katılımlar oldu. Irak'ın değişik kentlerinden araçlarla geceden itibaren Sadr Mahallesi'nde toplanan Iraklılar, ellerinde Irak bayrakları ve pankartlarla, “ABD'ye hayır, işgale hayır!” sloganları atarak sabahtan itibaren Firdevs Meydanı'na yürüdü. Aynı gün Bağdat'ın batısındaki Ramadi kenti ve kuzeyindeki Beyci kasabasında da işgale karşı protesto gösterileri düzenlendi.

Mitingde ABD aleyhtarı konuşmalar yapılırken, işgal güçlerinin Irak'tan çekilmesi istendi. Göstericiler, “Şeytana hayır!”, “Irak Iraklılar'ındır!”, “Teröre hayır, İslam'a evet!” şeklinde sloganlar attılar. Eylemde haydutbaşı George Bush, kasap Şaron ve Saddam Hüseyin'in maketleri asıldı. Saddam'ın fotoğrafları yere atılarak çiğnendi, İsrail ve ABD bayrakları yakıldı. Mehdi Ordusu'na mensup siyahlar içindeki yüzlerce Şii ve Sadr yanlısı eylem alanının güvenliğini sağlarken, işgal askerleri ile Iraklı devşirmeler Firdevs Meydanı'nı kuşatmaya aldı. Amerikan helikopterleri ise havada devriye gezerek kitleye gözdağı vermeye çalıştı.

Bir yardımcısı tarafından okunan mesajıyla kitleye seslenen Sadr, “Bugünkü dayanışmanızla tüm dünyaya, işgale ve diktatörlüklere karşı olduğunuzu gösteriyorsunuz. İşgal sona ermeden ne barış, ne güvenlik olacaktır. İşgalciler ülkemi terketmeli” diye hitap etti. “Dayanışmamız, işgalin sona ermesinin iç savaşa yol açacağını söyleyip duranları susturacak, çünkü Irak halkı birlik içinde” diyerek Sünniler'e de dayanışma mesajını iletti. Amerikalılar'a, “Sizin güvenliğinizi istemiyoruz, sizden hiçbir şey istemiyoruz, ne iyi, ne kötü” diyen Sadr, Suriye ve Filistin üzerindeki baskılara da dikkat çekti.

Sünni din adamlarını çatısı altında toplayan Müslüman Din Adamları Birliği yöneticisi Şeyh Haris el Dari de, yaptığı konuşmada, “Bütün Iraklılar'ı barışçıl gösteriye çağırıyorum. Halk, işgale karşı tek bir ses olmalı. İşgalden bu yana iki yıl geçti ve tek gördüğümüz kan, yıkım ve yağma oldu” diye konuştu.

Gösteriye katılan yüzbinler, emperyalist işgali lanetlemenin yanısıra, işgal ordularının çekilmesi için bir takvim belirlenmesi, tutukluların serbest bırakılması ve Saddam Hüseyin'in bir an önce yargılanmasını da talep etti.

Bağdat'taki kitlesel eylemin ardından, Bakuba'da da yüzlerce öğrenci sokaklara dökülerek ABD güçlerinin Irak'tan çekilmesi talebiyle gösteri yaptı, “İşgale hayır, ABD'ye hayır!” sloganları attı. Protestocular, gösterileri izleyen ABD askerlerinin önünde bir Amerikan bayrağını ateşe verdiler.

İşgal ordularına karşı devam eden direnişe hem moral, hem de siyasi destek niteliği taşıyan bu kitlesel eyleme yenileri eklendiğinde -ki bu yönde bir eğilim olduğu gözleniyor- işgalci zorbaların çıkmazı daha da derinleşeceği gibi, işbirlikçi soysuzların kurduğu kukla hükümetin gayri-meşruluğu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açığa çıkacaktır.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Savaş kundakçıları ölen askerlerin tabutlarını gece taşıyor

Medya tekellerinin nasıl bir savaş çığırtkanlığı yaptığı biliniyor. Ezici çoğunluğu holdinglerin bünyesinde yeralan bu kurumlar, mensubu oldukları kapitalist sınıfın çıkarları doğrultusunda bir yayın çizgisi izliyor. Yani saldırganlık politikasının dolaysız tarafı durumdalar. Ancak bu, istedikleri gibi yayın yapabilecekleri anlamına gelmiyor. Sözkonusu emperyalist orduların çatışması olunca, demokrasi havarileri basın tekellerini bile sansüre tabii tutuyor.

Irak işgaliyle birlikte emperyalist ordular ile medya arasındaki işbirliği organik bir boyuta taşındı. Artık “iliştirilmiş gazeteci”ler çatışmaları Amerikan tankları içinden izliyor, yani işgal ordularının icraatlarına tankların penceresinden bakıyorlar. Kısaca medyanın yüklendiği misyon esas olarak savaş çığırtkanlığı yapmak, emperyalist orduların barbarlığını gizlemek ve işgalcilerin kayıpların olduğundan düşük göstermektir.

Afganistan ve Irak'ın işgalinden sonra savaş kundakçılarının medyaya uyguladığı tabut ve cenaze törenlerini yayınlama yasağı devam ediyor. Ancak ABD'ye taşınan tabutların ardı arkası kesilmeyince, bu sansürün pek bir işlevi kalmadı. Amerikan halkının biriken tepkisinden çekinen savaş çetesi, artık ölen ABD askerlerinin tabutlarını gece geç saatlerde ülkeye sokuyor. Almanya'daki üslerden getirilen yaralıları taşıyan uçakların ABD'ye hep gece iniyor olması da bu uygulamanın bir parçası.

Savunma Bakanlığı yetkilileri bu uygulamanın yaralı askerlerin saat farkından dolayı gece uykusu almaları için yapıldığını iddia ediyor. Elbette bu komik iddiaya pek inanan yok. Nitekim savaş karşıtı bazı örgütler Pentagon'un bunu bir bahane olarak kullandığını dile getiriyor.

Bugüne kadar yaralanan ABD askerlerinin tam sayısı bilinmiyor. Pentagon 12 bin askerin yaralandığını iddia ediyor. Oysa gerçek rakamın bu sayının iki katından fazla olduğu değişik kurumlar tarafından dile getiriliyor. Aynı şekilde ölen asker sayısının da farklı yansıtıldığına dair yaygın bir kanı var.

Haydutların ezilen halkları hedef alan kirli icraatlarını gizlemek için çaba harcamaları bilinen bir taktiktir. Ancak bu çaba, ne barbarlığın üstünü, ne de emekçi halkların buna karşı yükselen direnişini örtebilir.