21 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/46

  Kızıl Bayrak'tan
   Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için...
  Düzen krizin faturasını sınıfa keserken…
Yeni kölelik anlaşmalarına geçit yok!
Sosyalist Kamu Emekçileri’nin deklarasyon çalışmasının gösterdikleri...

Gerçek bir bağımsızlık için de, insanca bir yaşam için de sosyalizm!

Metal işçileri faturayı ödememek için yürüyor!
  29 Kasım’a çağrı eylemlerinden…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Partinin gelişme sorunları...
Devrimci ideoloji, devrimci örgüt, devrimci sınıf!..
  Sınıfın partisi selamlandı…
  Sınıf çalışmalarından...
  Düşünce özgürlüğü yasa koyucuların
iktidarını devirmekten geçiyor!
  Kapitalist düzende kadın, şiddeti tüm boyutlarıyla yaşıyor!
  Gençlik hareketinden...
  Dünyadan…
  Almanya’da İG Metal’in ihanetine tepkiler büyüyor!
  Bir kez daha Ergenekon
operasyonu üzerine
M. Can Yüce
  Bültenlerden...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kartal’da etkinlik…

“Parti, sınıf, devrim, sosyalizm!”

İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin büyük bir yıkımla karşı karşıya olduğu bu günlerde Ekim Devrimi’nin 91., Türkiye işçi sınıfının biricik kılavuzu Komünist Partisi’nin 10. yılını 16 Kasım günü gerçekleştirdiğimiz etkinlikle selamladık.

Salonumuzu Marx, Engels ve Lenin’in, işçi sınıfı, parti ve sosyalizm vurgularının yer aldığı sözlerden oluşan küçük panolarla donattık. Ayrıca Parti ambleminin yer aldığı “Ekim Devrimi 91., Yeni Ekimler’in Partisi 10. Yılında!”, “Parti, sınıf, devrim, sosyalizm!” şiarlı pankartımızla sahneyi süsledik.

Etkinliğimiz Habip, Ümit, Hatice yoldaşlar şahsında, devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Ardından 10. Yıl vesilesiyle hazırlanan sinevizyon gösterimine geçildi. İlgiyle izlenen sinevizyon gösteriminin ardından etkinliğimiz partinin misyonu, ortaya çıkışı ve farklılıklarının vurgulandığı bir konuşmayla devam etti. Yapılan konuşmada Parti’nin 10. mücadele yılına dair şu vurgular yer aldı:

“Bugün kapitalist sistem tüm kurumlarıyla çürümüşlüğünü bizlere gösteriyor. Her birimiz fabrikamızda, okulumuzda, evde, televizyon başında bu sistemin kirlenmişliğini çok yakından görüyor ve hissediyoruz. İşçi ve emekçilerin sömürüsü katmerleştikçe toplumsal yaşam da bir o kadar geriye gidiyor. İşçi sınıfının kölelikten kurtulması, toplumsal yaşamın insanca yaşanılacak bir düzeye gelmesi ancak işçi sınıfının örgütüyle buluşması ve kendi iktidarını kurmasıyla mümkündür. 10. yılımızda bizler bu Parti’nin saflarındaki işçiler ve emekçiler olarak o büyük günü yakınlaştırmak için partimizi işçi kitleleri içerisinde ete kemiğe büründürme sorumluluğuyla yü yüzeyiz. 10. Yıl, büyük bir coşku, geleceğe dair özgüven ve umut olduğu kadar, sorumluklarımızın bir kat daha arttığı anlamını da taşıyor.”

Partili mücadeleyi büyütme çağrısıyla son bulan konuşmanın ardından etkinliğe katılan dostlarımız ve yoldaşlarımız söz aldı. İşçi bir yoldaşımız Parti’nin kendisi için ne anlam ifade ettiğini şu sözlerle dile getirdi:

“Ben bir işçi olarak makinamın başında, patronların ücretlerimizi bölük pörçük ederek bize dilenci muamelesi yaptığı, deli gibi çalıştırdığı, örgütlü olduğumuz sendikanın ise bizleri savunmak yerine akbabalık yaptığı bu günlerde biliyorum ki yalnız değilim, benim bir partim var. O yüzden yaşadığım her sorunda, yaşanılan her hareketlilikte dönüp yoldaşlarımı arıyorum. Bence Parti tümüyle budur. Bir işçinin tüm olumsuzluklar, zorluklar içerisinde kılavuzu, yol göstericisidir.”

Bizleri yıllardır tanıyan ve destek veren emekçi bir ablamız da söz alarak “Çabalarınızı, emeklerinizi görüyorum. Eğer sizler olmazsanız, bu Parti olmazsa, bizler o zaman kendimizi daha yalnız hissederdik. Şimdi buradayız, biraradayız. Umarım bu mücadele daha da büyüyerek sürer. Yaşasın sosyalizm!” diyerek etkinliğe katılan dost ve yoldaşlara umut ve güven kattı. Etkinlik bir kez daha devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütme çağrısıyla son buldu.

Kartal’dan Komünistler

 

Ekim Devrimi’nin 91., Yeni Ekimler’in Partisi’nin 10. mücadele yılı Adana’da yapılan bir etkinlikle kutlandı...

Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!

Ekim Devrimi’nin 91,. Yeni Ekimler’in Partisi’nin 10. mücadele yılı 16 Kasım günü Adana’da gerçekleştirilen bir etkinlikle kutlandı.

Etkinlik gerek ön hazırlık çalışmalarında gerekse de programın sunumunda sosyalizmin güncelliğini işleyen bir temelde örgütlendi. Emperyalist-kapitalist sistemin merkezinde başlayan kriz ve bu krizin önlenemez yayılışı ile birlikte faturanın işçi ve emekçilere ödetilmeye çalışıldığı ortaya konuldu. Krizin faturasının egemenler tarafından işçi sınıfına ve emekçilere ödettirilmeye çalışıldığı bir dönemde, insanlığın yegâne alternatifinin sosyalizm olduğu vurgusunun öne çıkarıldığı bir çalışma yürütüldü.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu tarafından gerçekleştirilen etkinliğin hazırlık çalışmaları afiş, davetiye ve bültenlerden oluşan çok sayıda aracın bir arada kullanıldığı bir faaliyet olarak örgütlendi.

Etkinlik salonu da etkinliğin içeriğine uygun bir biçimde düzenlendi. Salona “Kapitalizm kriz, açlık, savaş ve sefalet demektir! Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”, “İşçi sınıfının devrimci programı atında birleşelim, savaşalım!” pankartlarının yanı sıra Marx, Engels ve Lenin’in resimleri ile sınıfı partiye ve sosyalizme kazanma mücadelesinde ölümsüzleşen Habip, Ümit ve Hatice yoldaşların resimleri yerleştirildi.

Etkinlik programı, 1848 Devrimleri, Paris Komünü ve Ekim Devrimi’nin kahramanları, Hitler faşizmine karşı direnen Sovyet işçi ve emekçileri, Türkiye devriminin geleceğini örerken çeliği kanlarıyla sertleştirenler ve dünyanın dört bir yanında sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir gelecek için dövüşürken ölümsüzleşenler şahsında yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.

Ardından sinevizyon gösterimi yapıldı. 20. yüzyılın başında gerçekleşen Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nden başlayarak 1920’li yıllardan günümüze Türkiye’deki sınıf ve sol hareketin gelişimi süreçlerini ele alan ve küçük-burjuva devrimci hareketten kopan komünist hareketin Yeni Ekimler’in Partisi’nin kuruluşuna kadar olan sürecini etkili bir biçimde anlatan sinevizyon gösterimi ilgiyle izlendi.

Sinevizyon gösteriminin ardından yapılan açılış konuşmasında, işçi sınıfının mücadele tarihinin sayısız yenilgiler ve unutulmaz zaferlerle dolu olduğu dile getirilerek, komünistlerin bu tarihin mirasçıları oldukları ifade edildi ve bu tarihten öğrenmenin gerekliliğinin altı çizildi.

Geçmişi olmayanın geleceğinin de olamayacağı bilinciyle hareket edilmesi gerektiği, aksi takdirde yok olup gitmenin kaçınılmaz bir akıbet olacağı vurgulanarak, geleceğe yürürken geçmişten öğrenme ihtiyacının altı çizildi.

Etkinliğin ikinci bölümü ise Volkan Yaraşır ve BDSP temsilcisinin konuşmalarından oluştu.

Volkan Yaraşır, Ekim Devrimi’ni önceleyen süreçte Rus işçi sınıfının gelişimini ve onun entelektüel mayasını oluşturan süreci canlı bir anlatımla özetledi. Fransız Devrimi’nden başlayarak tarihsel süreci değerlendiren Yaraşır, Bolşevikler öncesi Rus devrimci hareketini yer yer detaylara girerek irdeledi. Rus işçi sınıfının mücadele içindeki yaratıcı gücünü gerek ortaya çıkan örgütlülükler gerekse de geliştirilen mücadele biçimleri temelinde canlı örneklerle anlatarak, sol hareket içinde pek öne çıkarılmayan Sovyet deneyimini ve onu ortaya çıkaran koşulları özetledi. Marx’ın Feurbach üzerine tezlerinden 11. Tez üzerinde duran Yaraşır, bunun Rusya’daki karşılığının devrimci işçi sınıfı ve onun öncüsü olan devrimci parti ve Sovyetler olduğunu belirtti.

Lenin’in Nisan Tezleri üzerinde özellikle duran Yaraşır, bu süreçte partisini dahi karşısına alan Lenin’in yanında işçi sınıfının olduğunu belirterek, işçi sınıfının yaratıcı gücünün gerekli durumlarda aldığı doğru kararlarla kendi yolunu bulmasını sağladığını belirtti.

Taban örgütlenmeleri üzerinde de duran Yaraşır, bu örgütlenmelerin sınıfın öz örgütlülükleri olmalarının yanısıra sınıfın yaratıcı ve yıkıcı gücünü ortaya çıkaran ve birer iktidar aygıtına dönüşebilen mekanizmalar olduğunu vurguladı.

Bugün yapılması gerekenin sınıfa gitmek ve sınıftan öğrenmek olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirdi.

Ardından söz alan BDSP temsilcisi, Ekim Devrimi’nden öğrenmenin aynı zamanda onu gerçekleştiren partiden de öğrenmek demek olduğunu belirterek, bugünün Türkiye’sinde işçi sınıfına yönelen ve sınıfa öncülük edecek bir partinin bulunduğunu ve bu partinin yolun başında olmasına rağmen geleceğe güvenle yürüdüğünü ifade etti.

Türkiye devrimci hareketi üzerine yaptığı değerlendirmelerde ise, küçük-burjuva popülist akımların kendi ideolojik ve sınıfsal kimliklerine uygun olarak sınıf dışı katmanlar içerisinde konumlandıklarını, geçici olarak güç kazansalar da bunun kısa süreli çıkışlar olarak kaldığını ifade etti. Devrimci hareketin bugün önemli ölçüde moral ve ideolojik bir kırılma süreci yaşadığını vurguladı. Geçmişin görkemli örgütlerinin bugün politik yaşamın dışına düşmelerini ve geri kalanlarının önemli ölçüde moral ve ideolojik bir kırılmaya uğramalarını çeşitli örnekler üzerinden anlattı.

Sınıfa yönelik ısrarlı ve bilinçli bir çabanın sınıfla devrimci bir temelde bulaşabilmenin biricik yolu olduğunu, bu çabanının bugün sadece Yeni Ekimler’in Partisi’nde somutlandığını ifade etti.

Konuşmaların ardından soru-cevap bölümüne geçildi. Etkinlik, Ekim Devrimi üzerine yürütülen tartışmaların ardından sona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana


Ankara’da sınıfın partisi selamlandı…

“İnsanlığın kurtuluşu sosyalizmde!”

“Kapitalizm kriz, savaş, faşizm, gericilik, açlık ve yoksulluk demektir! İnsanlığın kurtuluşu sosyalizmde!” şiarıyla Ekim Devrimi’nin 91., Yeni Ekimlerin Partisi’nin 10. yılında düzenlediğimiz etkinliğimizi 9 Kasım günü gerçekleştirdik. Etkinliğimizi, işçi sınıfı partisinin 10. yılının coşkusunu ve haklı gururunu daha geniş işçi ve emekçi kitleleriyle paylaşma hedefi üzerinden planladık.

Kapitalizmin kriz içinde debelendiği bir süreçte sosyalizm alternatifinin güncelliğini anlatacak bir ön çalışma örgütlemeye çalıştık. Bu çerçevede yaklaşık bin afiş Sincan, Batıkent, Mamak ve Cebeci, ODTÜ, Beytepe kampüslerinde yaygın olarak kullanıldı. “Kapitalizm kriz, savaş, faşizm, gericilik, açlık ve yoksulluk demektir! İnsanlığın kurtuluşu sosyalizmde!! şiarlı bildirilerimizi Kızılay ve Batıkent’te, ayrıca işçi ve emekçileri etkinliğimize davet etmek için yaptığımız ziyaretlerde kullandık.
Hedeflediğimiz yaygınlıkta bir çalışma örgütleyememiş olsak da, Ekim Devrimi’nin güncel çağrısını pek çok işçi ve emekçiye ulaştırmış olduk. Etkinliğimizin, eylem ve etkinlikler açısından yoğun geçtiği bir hafta sonunda gerçekleşmesi katılımı etkiledi.

Ankara Sanat Tiyatrosu’nda düzenlediğimiz etkinlikte salonu “Parti, sınıf, devrim, sosyalizm! BDSP”, Marks, Engels ve Lenin desenli “Bütün ülkelerin işçileri birleşiniz!, “Ekim Devrimi’nin ışığında, Yeni Ekimler’in yolunda sosyalizm kazanacak, dünya emeğin olacak!” şiarlı pankartlarımızla donattık. Etkinlik salonunun girişine standımızı açtık.
Programın sunumunu yapan yoldaşımız, dünya ve Türkiye’de devrimci mücadele geleneğinin yaratıcılarının sözlerinin yer aldığı etkili bir sunumla etkinliği açtı. Ardından saygı duruşu yapıldı.

Açılış konuşmasında kapitalizmin tüm insanlığı tehdit eden yıkıcı sonuçlarına karşı sosyalizm mücadelesinin güncelliğine vurgu yapıldı. 10 yıl önce kazandığımız parti ile sınıfı, devrimi ve sosyalizmi kazanma bakışıyla hareket edildiği ifade edildi. Ardından Ekim Devrimi’nin 91., Yeni Ekimler’in Partisi’nin 10. yılında “Parti, sınıf, devrim, sosyalizm” başlıklı sinevizyon gösterimine geçildi.

Sinevizyon ilgiyle izlendi. Sonunda hep bir ağızdan “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganı atıldı.

Lenin’in 1 Mayıs 1919’da yaptığı bir konuşmadan şu alıntı okundu: “Torunlarımız kapitalist çağın kalıntılarıyla belgelerini büyük bir merakla izleyeceklerdir. Nasıl olur da özel kişilerin ellerinde bulunabilir yiyecek- içecek maddelerin alım satımı; fabrikalar ve işletmeler nasıl olur da özel kişilerin ellerinde bulunabilir… Bir insan başka bir insanı nasıl sömürebilir; çalışmadan nasıl yaşayabiliyordu bir takım insanlar? İşte tüm bunları kafalarında canlandırmakta zorluk çekecek torunlarımız. Bugüne değin çocuklarımızın göreceği günlerden masallardaymışcasına söz açılırdı. Ama şimdi yoldaşlar, temelini attığımız sosyalist toplumun bir düşler ülkesi olmadığını açık seçik görüyorsunuz. Çocuklarımız daha büyük bir çabayla bu yapıyı yükselteceklerdir.”

Ardından Mamak İşçi Kültür Evi şiir atölyesi sahneye çağrıldı. Sosyalizmi anlatan sunum başarıyla gerçekleştirildi ve ilgiyle izlendi.

Kısa bir aranın ardından BDSP’li sanayi işçilerinin mesajı okundu.
Ardından devrimci dostumuz Volkan Yaraşır ve BDSP adına bir yoldaşımızın yer aldığı panel bölümüne geçildi.

Volkan Yaraşır’ın, Ekim Devrimi’nin Rusya’da hangi nesnel süreçler ve deneyimlerle mayalandığını, işçi sınıfının örgütlenme ve mücadele pratiği içerisinde Sovyet örgütlenmesinin ne şekilde oluştuğunu anlatan sunumu oldukça canlı geçti. Bolşevik Parti’nin bu süreçteki rolü ve misyonu ele alındı.

BDSP Temsilcisi ise “Ekim Devrimi ve Parti” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Devrimci sınıf  partisinin devrimci iktidar mücadelesindeki yaşamsal rolünü vurgulayan bir konuşma yaptı. Etkinliğimiz Yeni Ekimler’i omuz omuza yaratma çağrısının ardından Enternasyonal marşı ile sona erdi.

80 işçi ve emekçinin katıldığı etkinliğimiz sanayi işçilerinin, gençlerin, kadınların yer aldığı, içerik açından güçlü bir atmosferde, ancak hedeflediğimizin altında bir katılımla geçti. Ekim Devrimi’nin 91., Yeni Ekimler’in Partisi’nin 10. yılını Ankaralı işçi ve emekçilerle birlikte kutlayarak kavga bilincimizi bir kez daha bilemiş olduk.

Ankara BDSP


Hapishanelerde tecrit gerçeği!

Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD), Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği (TUYAB), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) ve İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) ortak düzenlediği “Türkiye Hapishanelerinde Tecrit Gerçeği” başlıklı sempozyum 16 Kasım günü gerçekleştirildi.

ÇHD, TİHV, TUAD ve Tecrite Karşı Sanatçılar’ın da katılımcı olarak yer aldığı sempozyuma, Dünya Hekimler Örgütü (Medicines Du Monde) de davetli olarak katıldı. Sempozyum, Engin Çeber şahsında tüm devrim şehitleri için saygı duruşuyla başladı.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Fransız Dünya Doktorlarından Dr. Bernard Granjon, tecrite karşı Avrupa’da sürdürülen mücadeleyi aktararak, “Tecrit rejimi bir işkencedir ve tüm işkenceler gibi tecritle de mücadele edilmesi ve lanetlenmesi gerekmektedir” dedi.

Açılış konuşmasının ardından TAYAD adına konuşan Ahmet Kulaksız, Engin’in cezaevinde ayağa kalkıp sayım vermediği için öldürüldüğünü belirterek, böyle olayların bir daha yaşanmaması ve sohbet hakkının kullanılması için kitle örgütlerini mücadeleye çağırdı. 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) adına konuşan Dr. Şükran İrencin, tecritin tıbbi boyutlarını içeren araştırmaları sinevizyon eşliğinde sundu. Cezaevlerinde tecritin etkilerine değinerek, Türkiye ve dünyadaki cezaevlerinin mimari yapısı, tecrit ve intihar konularına değindi.

Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı’ndan (TOHAV) Dr. Veysi Ülgen tecritin tıbbi boyutlarını anlattı. Kendilerine yapılan başvurular üzerinden somut örnekler verdi.

Fransız Dünya Doktorlarından Psikolog Dr. Corinne Gal, tecritin insan sağlığını tehdit ettiğini ve kaldırılması gerektiğini söyledi.

Yunanistan Adliye Çalışanları Sendikası Başkanı Panayotis İokamidis, Türkiye’de baskı ve zulme karşı direnen siyasi tutukluların ve ezilenlerin verdiği mücadeleyi desteklediğini belirtti.

Sempozyumun 2. oturumunda, tecritin hukuki boyutuna ilişkin Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) adına Güray Dağ bir sunum gerçekleştirdi. Tecritin, bireyi muhalif düşüncelerden arındırma, kimliksizleştirme ve kişiliksizleştirmeye yönelik bir devlet politikası olduğunu belirtti.

Ardından TAYAD Başkanı Behiç Aşçı bir konuşma yaptı. 45/1 No’lu Genelge’nin sohbet hakkı dışında tamamının uygulandığını belirtti. Sohbet hakkının uygulanmasına ilişkin 21 Kasım’da Galatasaray Lisesi önünde yapacakları basın açıklamasının ardından Ankara’ya yürüyeceklerini duyurdu.

TUYAB adına Semiha Köz, Türkiye’de tecrit işkencesinin 8. yılını geride bıraktığını, tecritle tutsakların siyasal irade ve kimliklerinden soyundurulmak istendiğini ifade etti. Ağır tecrit koşullarının yıkıcılığını hafifletecek talepleri sıraladı.

İHD İstanbul Şubesi’den Ümit Efe, F tiplerinin, uygulandığı bütün ülkelerde büyük bir dirençle karşılandığını, Türkiye’de ise ölüm oruçları ve açlık grevleri ile kendisini gösterdiğini söyledi.

Tecrite Karşı Sanatçılar’dan Mehmet Esatoğlu da bir konuşma yaptı.

Yaklaşık 300 kişinin katıldığı sempozyum soru-cevap bölümü ile sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul