22 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/19

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf hareketinin gelişiminde mevzi direnişlerin artan önemi
  DTP milletvekillerinin dokunulmazlıkları boşa çıkartılmaya çalışılıyor…
Erdoğan’ın Bakü-Moskova ziyaretleri…
Kayseri’de işsizliğe isyan eden bir işçi katledildi…
Sermaye “Personel Rejimi” adı altında kamu emekçilerinin haklarına göz dikti...
  Direnişlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Bayramtepe’de yıkım saldırısı püskürtüldü!
  Mevzi direnişler ve önderlik müdahalesi
  Kriz derinleşiyor, sorunlar büyüyor, emekçi kadınlar daha çok etkileniyor...!
  Tekstil İşçileri Kurultayı’na çağrı!
  Taksim iradesi karşısında EMEP
reformizminin utanç verici tutumu!
  Mayıs şehitleri anmalarından...…
  Üniversitelerden… .
  Tamil Kaplanları’nın trajik sonu…
  Berlin’de krize karşı kitlesel eylem…
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden…
  Resmi çizgi aşılıyor mu, yoksa yeniden mi üretiliyor? - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kriz derinleşiyor, sorunlar büyüyor, emekçi kadınlar daha çok etkileniyor...

İnsanca bir yaşam ve güvenli bir gelecek için daha çok mücadele

Ekonomik krizin işçi ve emekçiler üzerindeki tüm yıkıcı etkileri artarken, kadın emekçiler ise daha derinden etkilenmeye devam ediyor. Her zaman olduğu gibi kriz dönemlerinde de kadına biçilen toplumsal yaşamdaki rol kapitalistlerin krizi bir “fırsata” dönüştürmelerini kolaylaştırmaktadır. Her geçen gün krizin ağır yükü kadınların omuzlarına binmekte, krizin en mağdurları kadınlar olmaktadır.

Geçtiğimiz Şubat ayında Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, katıldığı bir sempozyumda, kadınları kastederek şunları söylemişti: “Sizler olmadan bu krizi atlatmamız mümkün değil. Hem evlerde hem de işyerlerinde kadınların desteğiyle krizden çıkabiliriz.” Bu sözleri hatırlatmamızın sebebi, krizin faturasının işçi ve emekçi kadınlara ödetildiği gerçeğinin başka bir vesileyle de olsa bir devlet bakanının ağzından dökülmüş olmasıdır.

Kapitalistlerin “fırsatçılığı” kendisini, öncelikle çalışan kadın olmak üzere eve “mahkûm” ettikleri tüm kadınlar üzerinden gösteriyor. Kadın emekçiler, gerici kültürel yapının diğer baskıcı unsurları yanında, eğitim açısından geri bıraktırılmış olmaları, ev ve çocuk bakımının “kadın işi” olarak görülmesi vb. nedeniyle çalışma yaşamında oldukça zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu nedenle kadın emekçiler daha çok güvencesiz işlerde, geçici taşeron firmalarda iş bulabilmektedir. Kapitalistler kadının toplumsal yaşamda ikincil rollerini kullanarak onu ucuz işgücü olarak kullanmaktadır. Kadın emeğinin yoğun sömürüsü üzerinden patronlar kârlarına kâr eklerken, kadının omuzlarındaki ikili yükse giderek artmaktadır. Kadının çalışma yaşamına katılımını kolaylaştıran örneğin kreş, doğum izni uygulaması vb. haklar patronlarca uygulanmamaktadır. Zaten çoğu zaman bu nedenlerden dolayı kadın emekçiler birçok işkolu için tercih edilmemektedir. Kadın emekçilerin çalışma yaşamında karşılaştıkları bu sorunlar onların kriz gibi dönemlerde ilk elden gözden çıkarılabilir olmasına ya da daha da kötü koşullarda yoğun emek sömürüsüne mahkûm edilmesine neden olmaktadır.

Kriz dönemleri, “eve” geri gönderilen ya da zaten hep “eve” mahkûm edilmiş kadınlar için evdeki “iş” yükünün de artması demektir. Çünkü artan yoksulluk koşullarına karşı “kemer sıkma” işi daha çok kadın emekçilerin omuzlarındadır. Evin geçimini sürdürme işi kadınların sıkıntılarını katlamaktadır. Temel tüketim maddelerine yapılan zamlar altında daha ucuz beslenme koşullarını yaratmaya ve çoğu şeyi evde üretmeye çalışmak kadınların yaşamını ayrıca zorlaştırmaktadır.

Bu konuda değinilmesi gereken bir diğer konu ise, evdeki kadını “çalışabilir işgücü” olarak görmeyen gerici egemen anlayış sonucu kadınların kriz dönemlerinde evlerine dönmelerinin “doğal” karşılanmasıdır. Bu gerici zihniyet kapitalistlerin oldukça işine gelmektedir. Bu sayede “işgücüne katılabilir toplam insan sayısı” düşük gösterilmekte, resmi işsiz sayısı düşük tutulmaktadır.

Gerici-dinci partiye göre, “kadının esas yeri” evidir! Geçtiğimiz aylarda devlet bakanı Mehmet Şimşek bir açıklamasında, kadınların iş başvurusunda bulunmak suretiyle işgücü piyasasına dâhil olup işsizliği artırdığını söyleyerek, bu gerici zihniyeti açıkça dışa vurmuştu. Aynı gerici zihniyeti ortaya koyan bir başka örnek ise, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun iş isteyen kadınlara, “evdeki işler size yetmiyor mu?” yanıtıdır!

Kapitalizmde kadın emekçiler için yaşamın ne kadar zor olduğu kriz koşullarında daha net görülebilmektedir. Kriz dönemlerinde sadece artan işsizlik, yoksulluk değil şiddetin ve yozlaşmanın çeşitli biçimleri de kadınları oldukça olumsuz etkilemektedir.

Kapitalizm kadın emekçilere sömürü ve sefalet dolu bir yaşamdan başka bir gelecek vaat etmemektedir. Bu nedenle tek seçenek kadın emekçilerin bu düzene karşı mücadele yolunu tutmasıdır. Kapitalizmden kaynaklı tüm sorunlara karşı yürütülen mücadele ile insanca yaşamın koşulları elde edilebilir. Kadın emekçiler ancak erkek sınıf kardeşleriyle birlikte geleceklerini yeniden kurabilirler. Açlık tehlikesi olmadan, sömürülmeden, çocukları ve kendileri için kaygı duymadıkları bir gelecek ancak sosyalizmle mümkündür.

 

Emekçi Kadın Komisyonları’ndan seminerler...

“Kriz ve emekçi kadınlar”

Emekçi Kadın Komisyonları, 13-17 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’un farklı bölgelerinde “Kriz ve emekçi kadınlar” başlığı altında seminerler düzenledi.

Seminerler emekçi kadın çalışmasında yoğunlaşmak, krizin sonuçlarına ve kadınlar üzerindeki etkilerine karşı bir bakış oluşturarak mücadelenin yol ve yöntemlerini tartışmak amacıyla gerçekleştirildi.

Kartal, Ümraniye, Sefaköy, Esenyurt ve GOP’da gerçekleştirilen seminerler, Emekçi Kadın Komsiyonları çalışanlarının yanısıra daha geniş bir bileşene sunuldu.

Canlı tartışmaların yapıldığı seminerlerde, öncelikle seminerlerin hangi ihtiyacın ürünü olduğu anlatıldı. Ardından krizin kadınlara yansımaları ele alındı. Kadınların krizden nasıl etkilendikleri ve krizin nasıl öncelikle kadınları vurduğu güncel örnekler üzerinden anlatıldı. Krizin kadınlara etkileri istatistiki veriler de kullanılarak ele alındı.

Yanı sıra krizin siyasal sonuçlarına değinildi ve ırkçılık, gericilik, şiddet, yoksulluk ve fuhuşun boyutlanmasına yol açan etkileri üzerinde duruldu.

Sunumun ikinci bölümünde krizin kadınlar üzerindeki etkilerine karşı yapılması gerekenler tartışıldı. Krizin karşı mücadelede taban örgütlülüklerinin yaratılmasının ve birleşik mücadelenin örülmesinin önemine değinildi. İşçi sınıfının ortak sorunları ve ortak taleplerinin yanısıra emekçi kadınların kadın olmaktan kaynaklı sorunları ve talepleri ele alındı. Krizin karşı mücadelede direnişlerin önemine vurgu yapıldı. Devam eden direnişlerle dayanışmayı büyütme çağrısı yapıldı.

Ümraniye’de gerçekleşen seminere katılan Entes işçisi Gülistan Kobatan, kadınların krize karşı izlenmesi gereken yola işaret etti. Kadınların mücadelede ön saflarda yeralmasının önemine değindi.

GOP’ta gerçekleşen seminerde söz alan MEHA işçisi ise, direnişin işçiler için “okul” olması gerektiğini belirterek, direnişin değiştirici-dönüştürücü etkisini anlattı. MEHA’da direnişle birlikte kadın işçilerin zincirleri kırdıklarını ifade etti.

Seminerler boyunca krize karşı yapılması gerekenlerle birlikte emekçi kadın çalışmasına ilişkin canlı tartışmalar yapıldı. Emekçi kadınların örgütlenmesinde popüler bir dilin ve tarzın kullanılmasının önemi vurgulandı. Emekçi kadın komisyonlarının önemi ve bileşimi, emekçi kadınların örgütlenmesinde kadın işçilerin eşlerine yönelik çalışmanın yürütülmesi ihtiyacı, kadın işçilerin taleplerinin popüler bir tarzda işlenmesinin önemi vb. konularda zengin tartışmalar yürütüldü.

Seminerlerin bir sonraki konusunu “Emekçi kadın çalışmasının önemi, nasıl bir emekçi kadın çalışması” başlığı oluşturuyor. Seminerlerde bu konuya hazırlık çağrısı yapıldı.

Emekçi Kadın Komisyonları çalışanları önümüzdeki ay Emekçi Kadın Buluşması gerçekleştirecekler. Seminerler buluşmaya katılma çağrısıyla sona erdi.