22 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/19

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf hareketinin gelişiminde mevzi direnişlerin artan önemi
  DTP milletvekillerinin dokunulmazlıkları boşa çıkartılmaya çalışılıyor…
Erdoğan’ın Bakü-Moskova ziyaretleri…
Kayseri’de işsizliğe isyan eden bir işçi katledildi…
Sermaye “Personel Rejimi” adı altında kamu emekçilerinin haklarına göz dikti...
  Direnişlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Bayramtepe’de yıkım saldırısı püskürtüldü!
  Mevzi direnişler ve önderlik müdahalesi
  Kriz derinleşiyor, sorunlar büyüyor, emekçi kadınlar daha çok etkileniyor...!
  Tekstil İşçileri Kurultayı’na çağrı!
  Taksim iradesi karşısında EMEP
reformizminin utanç verici tutumu!
  Mayıs şehitleri anmalarından...…
  Üniversitelerden… .
  Tamil Kaplanları’nın trajik sonu…
  Berlin’de krize karşı kitlesel eylem…
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden…
  Resmi çizgi aşılıyor mu, yoksa yeniden mi üretiliyor? - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Taksim iradesi karşısında EMEP reformizminin utanç verici tutumu!

1 Mayıs’ın ardından günler geçti. Hala 1 Mayıs tartışılmaya devam ediyor ve devam edecek.

Bu yılın 1 Mayıs’ı tartışılması gereken bir takım izler bıraktı. Zira İstanbul’da iki ayrı yerde 1 Mayıs kutlandı. Taksim 1 Mayıs alanı ve Kadıköy miting alanı...

1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak fazlasıyla anlamlı ve önemliydi, bu basitçe bir alan tartışması değildi. Bu nedenle, yıllar öncesinde olduğu gibi iki yıldır İstanbul Taksim alanı daha yoğun olarak işçilerin, emekçilerin, devrimcilerin gündemine girdi.

Taksim 1 Mayıs süreci iyi biliniyor. 1977 yılında faşist karanlık güçler alandaki kalabalığın üzerine ateş açtılar, onlarca işçi ve emekçiyi katlettiler. Devlet, bizzat sorumlusu olduğu bu saldırıyı bahane ederek Taksim alanını işçilere kapattı.

Bu nedenle devrimciler, işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ın Taksim’e kutlanmasına kilitlendiler. Taksim iradesi safları netleştirmede önemli bir rol oynadı.

Devletin tüm baskıları, tehdit ve şantajları bombaları sökmedi. Devrimciler, işçiler ve emekçiler Taksim iradesinin arkasında durdu ve kararlılıkla savundular.

İstanbul 1 Mayısı’nda iki ayrı yerde kutlama yapılmasında işçi sendikalarının tutumu önemlidir.

Kadıköy’e giden sendikacılar Taksim’e gidenleri sadece alan üzerinden eleştiriyorlar ki , bu tartışmanın bir alan tartışması olmadığı yeterince açıktır. DİSK ve KESK’in sergilediği zayıflıklar eleştirilebilir ama Taksim’e çıkma tutumunu eleştirmek doğru değildir.

Bu gerçeğin ötesinde, Türk-İş ve Hak-İş için hiçbir şey demeyen, bunlarla birlikte yürüyen, DİSK, KESK ve diğer kitle örgütleri ve devrimcileri eleştiren, kendisine sol, “sosyalist”, “işçi-emekçi partisi” diyenlerin tutumu ise utanç vericidir. Bu kesimin içerisinde belirgin bir biçimde öne çıkan EMEP’tir.

İşçi konfederasyonlarının tutumu bellidir. İşçiye düşmanlık, sermayeye dostluk! Bunlar üzerinde durmak zaten gerekmiyor. Burada asıl Türk-İş’le Kadıköy’e giden ve bu konfederasyonlara övgüler düzen EMEP ve gazetesi Evrensel’in tutumu üzerinde duracağız. Zira EMEP’in tutumu ibretl verici bir tutum olmuştur.

Kendisine “işçi partisi” diyen ve reformizm kulvarında koşan EMEP, öncesinde olduğu gibi sonrasında da Taksim 1 Mayısı’na saldırmayı asli görevi olarak belirledi. EMEP ve Evrensel 1 Mayıs’ta Taksim’e giden işçilere, emekçilere ve devrimcilere kin kustu. Evrenselciler’e göre Taksim’e gidenler 1 Mayısı gerçek anlamından saptıran, işçilerin, emekçilerin birliğini bozan, 1 Mayıs’ı alan tartışmasına boğan bozgunculardır!

Kendisine “işçi partisi” diyen EMEP’in Taksim’e gidenlere yönelik kin kusan söylemleri nedendir?

Taksim iradesini sergileyebilmek, devletle karşı karşıya gelmeyi gerektiriyordu. Bunu göze alamadıkları için Taksim iradesine saldırmayı tercih ettiler. “Kadıköy’e gidenler işçiydi” gibi boş laflarla Taksim iradesinin arkasında duranları bir avuç “marjinal” olarak nitelendirmeye çalıştılar. İyi ama Taksim’e çıkan ve sokak sokak çatışan binlerce kişi işçi değil miydi?

1 Mayıs kutlamalarını merak edenler Evrensel’e de bakmışlardır. Evrensel gazetesi “işçi gazetesidir, gelişmeleri objektif yazar” diye safça düşünenler olmuştur. Oysa Evrensel’deki haberleri, yorumları, izlenimleri, köşe yazılarını okuyan duyarlı işçiler pişman olmuşlardır. İzlenimleriyle meşhur Fatih Polat’dan İhsan Çaralan’a, devrimci düşmanı H. Hüseyin Kırmızıtoprak’tan Ender İrmek’e kadar tüm yazarları, koro halinde, ilerici bir kimliğe sahip hiç kimsenin sergileyemeyeceği bir düşmanlıkla Taksim iradesine saldırmışlardır.

Merak edenler Evrensel’in 2 Mayıs tarihli sayısını, ayrıca Kızıl Bayrak gazetesinin 4 Mayıs tarihli sayısının orta sayfalarını okuyabilirler.

EMEP’liler Türk-İş Başkanı’nı bir güzel övüyorlar. Bilmeyenler sanır ki, Mustafa Kumlu gibi Türkiye’de bir konfederasyon başkanı yoktur! Türk-İş’liler de EMEP alana girdiğinde “işçi dostu parti geliyor, EMEP geliyor” diye kendilerine alkış tutmuşlardır!

1 Mayıs’ta Kadıköy’de, işçi sınıfına her adımda ihanet edenler Türk-İş ile “işçilerin partisi” EMEP kolkola yürümüştür! Mücadele içindeki işçi ve emekçiler yarın kendilerine, işçi ve emekçiler, devrimciler Taksim’e çıkarken siz niye orada değildiniz diye sorarlar diye Taksim iradesine saldırdıkça saldırıyorlar. Böylece kendilerine yönelecek eleştirileri göğüsleyebileceklerini sanıyorlar. Çok yanılıyorlar! Sergiledikleri tutumu işçi sınıfı ve emekçilerin mücadele eden kesimleri karşısında savunmayı hiçbir zaman başaramayacaklardır.

EMEP’liler bir de kitlesellikleriyle övünüyorlar!

Devrimci perspektiften yoksun, devrim hedefi olmayan, devrimci amaçlarını hayata geçirecek devrimci bir örgütü olmayan, pasif bir kitle! Sahi EMEP bu kitlesiyle bu ülkede şimdiye kadar ne yapmıştır? Herhalde sadece ziyaretlerle yetiniyorlar! Kürt halkına saldırıların yoğunlaştığı, işçilerin kriz nedeniyle işten atıldığı, emekçilerin her türlü ekonomik ve siyasi cendereye alındığı bir dönemde o kitleleri nerede ve ne yapıyor?

Gazetelerinde de işçi sınıfının sorunlarından sayfalarca söz ediyorlar. Peki, işçilerin, emekçilerin ve halkların taleplerini söke söke kazanabilmeleri için, devrimci sınıf mücadelesinin geliştirilmesi için ülkenin hangi yöresinde ne gibi eylemlilikler yapmışlardır, hangi direnişi örgütlemişlerdir, haberi olan var mı?

Sanırım bu kadarı yeterli!

Bir-iki noktaya daha vurgu yapmak istiyorum. Eğer devrimci bir parti iseniz, bu ülkede devrim ve sosyalizm için, işçi sınıfının davası için mücadele eden devrimci güçlerle birlikte hareket etmek gibi bir yolu tutmanız gerekmez mi? Böyle bir kimliğe sahip olmadığınızı, hain sendika bürokratlarıyla utanç verici bir biçimde kolkola girerek kanıtlamış bulunuyorsunuz.

Hep işçi sınıfından sözediyorsunuz. İşçi sınıfından sözederken, Türk-İş gericiliğinin denetimini aşamayan, sınıf bilinci gelişmemiş işçileri mi kastediyorsunuz? Bir sınıf olduğunun bile bilincine varamamış olan geri işçi kitlelerinin bilincini, onları Türk-İş gibi sınıf hainlerinin kuyruğuna takarak mı geliştireceksiniz? Ya da işçilerin sınıf bilincini geliştirmek, onları düzene ve devlete karşı devrim ve sosyalizm mücadelesine çekmek gibi bir sorununuz var mı? Böyle bir sorununuz olsaydı, Taksim iradesinin bir parçası olurdunuz. Taksim iradesine ölçüsüz saldırınızın gerisinde, düzenin icazet alanına boylu boyunca uzanan reformist kimliğiniz duruyor!

İşçilere devrim ve sosyalizmden sözetmiyorsunuz? Eğer işçiler bugün devrim ve sosyalizmden bir şey anlayamazlar, işçiler ancak talepleri için mücadele ederler diyorsanız, o halde işçilere devrim ve sosyalizm bilincini kim verecek?

Siz yolunuza devam edin baylar, geldiğiniz yer bunu gerektiriyor! Devrimcilikten reformizme!..

Dünya işçi sınıfı 1 Mayıs’ı ağır bedellerle ödeyerek kazandı. Türkiye işçi sınıfı da bu hatta yürümeli ve bedeller ödemekten kaçınmamalıdır.

1 Mayıs her yıl yeniden kazanılacak. Gün gelecek, 1 Mayıs’ın kızıllığı tüm dünyayı saracak.

İzmir Güzeltepe’den bir emekçi