22 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/19

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf hareketinin gelişiminde mevzi direnişlerin artan önemi
  DTP milletvekillerinin dokunulmazlıkları boşa çıkartılmaya çalışılıyor…
Erdoğan’ın Bakü-Moskova ziyaretleri…
Kayseri’de işsizliğe isyan eden bir işçi katledildi…
Sermaye “Personel Rejimi” adı altında kamu emekçilerinin haklarına göz dikti...
  Direnişlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Bayramtepe’de yıkım saldırısı püskürtüldü!
  Mevzi direnişler ve önderlik müdahalesi
  Kriz derinleşiyor, sorunlar büyüyor, emekçi kadınlar daha çok etkileniyor...!
  Tekstil İşçileri Kurultayı’na çağrı!
  Taksim iradesi karşısında EMEP
reformizminin utanç verici tutumu!
  Mayıs şehitleri anmalarından...…
  Üniversitelerden… .
  Tamil Kaplanları’nın trajik sonu…
  Berlin’de krize karşı kitlesel eylem…
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden…
  Resmi çizgi aşılıyor mu, yoksa yeniden mi üretiliyor? - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Berlin’de krize karşı kitlesel eylem…

“Krizle mücadele edin, önceliği insana verin!”

2009 yılı başında patlak veren kapitalist krizin etkileri derinleşerek devam ediyor. Daha şimdiden ekonomileri küçülmenin eşiğine getiren, kitlesel işsizlik yaratan kriz, toplumun her kesiminin gittikçe daha fazla gündemi olmaya devam ediyor.

Öyle ki, esas işlevi işçi sınıfının kapitalizme karşı mücadelesinin gelişmesini engellemek olan sendika bürokrasisi bile demagojik de olsa anti-kapitalist sloganlar kullanmakta, yer yer kitlesel eylemler düzenlemekte, böylece işçi ve emekçilerde düzene karşı gelişen öfkeyi düzen sınırları içinde tutmaya çalışmaktadır.

Bundan bir süre önce DBG Başkanı Michael Sommer ve Ver.di başkanının, hükümeti böyle giderse tehlikeli bir sosyal patlamanın yaşanabileceği yönünde uyarmaları, hükümetin de buna tepki göstermesi, bunların bu eylemleri örgütleme amacını ele vermektedir. Öte yandan, Alman istihbaratı bünyesinde sosyal tepkileri bloke etme konusunda uzmanlaşmış bir polis ekibinin kurulduğu yönlü bilgiler ise, burjuvazinin mücadeleyi engelleme konusundaki ciddiyetine iyi bir örnektir.

Avrupa Sendikalar Birliği’nin (EGB) gündeme getirdiği son kitlesel eylemler de esas olarak tabandan gelen emekçi baskısının ürünü eylemler olmuştur.

Merkezi Brüksel’de bulunan EGB, bir süre önce Brüksel, Madrid, Berlin ve Prag gibi metropollerde, “Krizle mücadele edin, önceliği insana verin!” sloganıyla, krize karşı kitlesel eylemler düzenleme kararı aldı. Eylemlere katılım kitlesel oldu. 14 Mayıs günü Madrid’de gerçekleştirilen eyleme 150 bin kişi, 15 MAyıs’ta Brüksel’deki eyleme 50 bin ve aynı gün Prag’da düzenlenen eyleme ise 20 bin kişi katıldı.

Bu eylemler dizisinin sonuncusu ise 16 Mayıs günü Berlin’de gerçekleştirildi. Alman Sendikalar Birliği (DGB) tarafından organize edilen Berlin’deki eyleme 100 bin kişi katıldı. Berlin’deki eylem aynı zamanda, Almanya’da krize karşı 28 Mart’ta Berlin ve Frankfurt’ta yapılan ve toplam 50 bin kişinin katıldığı eylemlerden sonra en kitlesel eylem oldu.

28 Mart’taki eyleme sembolik olarak katılan DGB, organizatörü olduğu bu eyleme katılım sağlamak için daha özel bir çaba sarf etti. Eylem için, masrafları DGB tarafından karşılanan 17 tren ve 600 otobüs tutuldu.

Kuşkusuz kitlesel katılımda bu organizasyonun da bir rolü var. Fakat eyleme katılımın beklenenin iki katı olması, işçi ve emekçilerde krize karşı gelişen tepkinin bir göstergesidir. Zira DGB yöneticileri 50 bin kişilik bir katılım beklediklerini ifade etmişlerdir.

Almanya’nın dört bir yanından tren ve otobüslerle Berlin’e akan işçi ve emekçiler yürüyüş için iki ayrı alanda toplandılar. Toplanma alanlarında yapılan ön konuşmalar ve müzik dinletisinin ardından saat 12:30’da iki koldan yürüyüş başladı. İşçi ve emekçiler taleplerini, pankart, döviz, slogan ve düdük sesleriyle ifade ederken, yerlisi ve göçmeniyle çeşitli devrimci demokratik parti ve kurumlar da pankart, döviz ve bildirileriyle yürüyüşteki yerlerini aldılar.

Yürüyüş kitlesinin ezici çoğunluğu işçilerden oluşuyordu. IG-Metal, Ver.di, NGG, IG-Bau, IG-Schemie gibi sendikalara üye Opel, VW, Ford işçileri, belediye ve sağlık emekçileri gibi onlarca sektörden işçi ve emekçiler binlerce sendika bayrağıyla renkli bir görüntü oluşturdular. Fakat bundan daha da anlamlı olan, krizden dolayı işten atılan veya atılma tehlikesiyle karşı karşıya olan, fakat böylesi eylemlere şimdiye kadar pek katılmayan çok sayıda işçi ve emekçinin olmasıydı. Köln, Leverkusen, Berlin, Nürnberg, Hamburg ve daha onlarca şehirden, işten atılan ve çoğu da direnişe geçen çok sayıda işçi ile karşılaşmak mümkündü.

Katılımda dikkati çeken bir diğer nokta ise Türkiyeli emekçilerin yoğun katılımı idi. Krizin en çok vurduğu kesimlerden biri olarak Türkiyeli ve diğer göçmen işçi ve emekçilerin hak arama eylemlerine ilgisinin gittikçe arttığı gözlenmektedir. Dahası bu işçiler bulundukları sektörlerde aktif ve yer yer öncü bir rol oynayabilmektedirler. Bu anlamda yürüyüşün enternasyonal bir havası vardı. Almanya’nın kuzey komşusu Polonya’dan binin üzerinde işçinin 600 km yolu kat ederek yürüyüşe destek vermeleri de enternasyonal havayı güçlendiren anlamlı bir katılımdı.

Yerli devrimci güçlerden MLPD eyleme kitlesel katılımıyla dikkat çekti. Bunun yanı sıra, hazırlık toplantılarına çağrılmayarak MLPD ile birlikte bu eylemden dışlanmak istenen reformist Die Linke (Sol Parti) de kitlesel katılım sağladı. Bunların dışında, anti-faşist otonom gruplardan troçkist gruplara kadar Alman solunun irili ufaklı onlarca grubu da yürüyüşe ilgi gösterdi.

Türkiyeli devrimci grupların eyleme katılımı genelde zayıf kalırken, bunların arasında en kitlesel katımı DİDF sağladı. AGİF, İLPS, ATİK, Y. Dünya gibi kurumlar pankartlarıyla katıldılar.

Eyleme anlamlı bir gençlik katılımı gerçekleşti. Özellikle meslek yerlerinin genişletilmesi ve masraflarının işletmeler tarafından üstlenilmesi talebini yükselten IG-Metal gençliği ve herkese eşit ve parasız eğitim talebini yükselten Ver.di gençliği ile üniversiteli gençliğin attıkları coşkulu sloganlar dikkat çekti.

BİR-KAR olarak eyleme, “Krizin faturası kapitalistlere!” yazılı pankartımızla katıldık. “Kriz kapitalizmin krizidir, bedelini kapitalistlere ödetelim!” başlıklı bildirilerimizle birlikte krize ilişkin bültenlerimizi yaygın olarak dağıttık. Yanısıra, yine Bir-Kar imzalı, “Tamil halkıyla dayanışmayı yükseltelim!” başlıklı bildirilerimizi dağıttık. Yürüyüşte ayrıca TKİP imzalı, “Yaşasın proletarya enternasyonalizmi ve sosyalizm!” şiarının yeraldığı pankart taşındı.

Farklı güzergahlardan geçen iki yürüyüş kolu, saat 14:00’te Tiergarten’de birleşti. Bir müddet birlikte yüründükten sonra miting programı başladı.

Mitingte DGB başkanı Michael Sommer, EGB genel sekreteri John Monks, Hollandalı sendikacı Agnes Jongerius, IG Metall, Ver.di ve IG Bau sendikalarının başkanları konuşma yaptılar. Bütün konuşmalarda, krizin yükünün sadece işçilere yüklenmemesi, faturanın işçiler ve işverenler arasında eşit şekilde paylaşılması gerektiği belirtilerek, sosyal ve adaletli bir Avrupa teması öne çıkarıldı. Yine, işten atmaların yasaklanması, politik grev hakkı, eşit işe eşit ücret, tam ücret karşılığı kısa çalışma hakkı, taşeronlaştırmanın kaldırılması, 30 saatlik çalışma haftası, emeklilik yaşının düşürülmesi, daha fazla meslek alanı yaratılması, 7,50 Euro asgari saat ücreti, Hartz IV’nin kaldırılması gibi talepler dile getirildi.

Demagojik konuşmalarında her zamanki gibi işçilerin sorunlarını isabetle tespit eden sendika bürokratları, bu sorunların çözümü konusunu bir kez daha es geçerek, uzlaşmacı-liberal gevezeliklerini tekrar ettiler.

Sendika bürokratları dışında hiçbir muhalif sese kürsüde konuşma hakkı tanımayan DGB, eylem hazırlık toplantılarına devrimci-demokrat kurumları almadığı gibi, miting alanında MLPD ve Die Linke’nin enformasyon standı açmasına da engel olmaya çalıştı.

DGB’nin bu eylemi düzenlemekteki tek amacı krize karşı tabandan gelişen tepkileri bloke etmek değildir sadece. DGB, iktidar ortağı SPD ile hem krize bakış konusunda örtüşmektedir. SPD ile aynı slogan altında yürüyüş yaparak, bunu önümüzdeki seçimlerde SPD’ye oy kazandırmanın bir olanağına çevirme amacıyla hareket ettiler. Zira 2009 yılı yerel, genel ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinin gerçekleşeceği bir seçim yılı olacaktır.

Sonuç olarak, Berlin’deki 100 bin kişilik kitlesel eylem, toplumda kapitalizme karşı işçi ve emekçiler cephesinde biriken yoğun tepki ve mücadele isteğini bir kez daha dışa vurmuştur. Bütün mesele bu tepkiyi kimin örgütleyeceği ve hangi kanala akıtacağıdır. Bu da devrimcilere düşen görev ve sorumluluklara işaret etmektedir.

Bir-Kar / Almanya