22 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/19

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf hareketinin gelişiminde mevzi direnişlerin artan önemi
  DTP milletvekillerinin dokunulmazlıkları boşa çıkartılmaya çalışılıyor…
Erdoğan’ın Bakü-Moskova ziyaretleri…
Kayseri’de işsizliğe isyan eden bir işçi katledildi…
Sermaye “Personel Rejimi” adı altında kamu emekçilerinin haklarına göz dikti...
  Direnişlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Bayramtepe’de yıkım saldırısı püskürtüldü!
  Mevzi direnişler ve önderlik müdahalesi
  Kriz derinleşiyor, sorunlar büyüyor, emekçi kadınlar daha çok etkileniyor...!
  Tekstil İşçileri Kurultayı’na çağrı!
  Taksim iradesi karşısında EMEP
reformizminin utanç verici tutumu!
  Mayıs şehitleri anmalarından...…
  Üniversitelerden… .
  Tamil Kaplanları’nın trajik sonu…
  Berlin’de krize karşı kitlesel eylem…
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden…
  Resmi çizgi aşılıyor mu, yoksa yeniden mi üretiliyor? - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mücadale Postası

Umut Yayımcılık’tan açıklama…

Umut Yayımcılık tarafından basılan “Nergiz” isimli kitabın “yasadışı terör örgütünün propagandasını” yaptığı gerekçesiyle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından toplatılmasına, dağıtım ve satışının yasaklanmasına ilişkin olarak Umut Yayımcılık yazılı bir açıklama yaptı.

Abdülhamit yasaklarının sürdüğünün belirtildiği açıklamada, bir hafta önce basılan “Nergiz” isimli kitabın toplatılmasının sosyalist, ilerici ve devrimci basın üzerindeki baskı ve yasakların bir parçası olduğu söylendi. Kitabın konusu hakkında bilginin de verildiği açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“19 Aralık 2000’de ‘Hayata Dönüş’ adı altında gerçekleştirilen operasyon sonrasında Ölüm Orucu direnişine başlayan ve direnişinin 123. gününde 11 Nisan 2001’de toprağa düşen Nergiz Gülmez’in yaşam öyküsünün anlatıldığı kitap ‘sakıncalı’ bulundu.

F tiplerine tecrit ve izolasyona karşı büyük bir direniş sergileyerek adını tarihe yazan Ölüm Orucu şehitlerinin yaşamlarını yazmak değil, katliamı gerçekleştirmek suçtur.

Onlar, işçilerin, emekçilerin insanca bir hayat sürmesi, sömürü ve baskının olmadığı bir dünya için tereddütsüzce yaşamlarını ortaya koydular. Baskılara, engellemelere karşı onların anılarını yaşatmaya, mücadelelerini sürdürmeye devam edeceğiz.” ...”

 

Vicdani retçilerden eylem...

“Savaşların insan kaynağını kurutalım!”

15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü nedeniyle eylem yapan vicdani retçiler “Savaşın insan kaynağını kurutalım” dediler.

Savaş karşıtları, vicdani retçiler ve destekleyen kurumların yer aldığı eylem, Taksim Tramvay Durağı’nda toplanıp Harbiye Orduevi önüne yapılan yürüyüşle gerçekleştirildi.

“Savaşların insan kaynağını kurutalım!”, “15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü” pankartları ile “Kurşun asker düşlerini öldürür!”, “Savaşsız bir dünya istiyoruz!” dövizlerinin açıldığı eylemde basın açıklamasını Vicdani Retçi Halil Savda okudu.

Vicdani Ret’in 1989 yılının sonunda, 2 vicdani retçinin başlattığı kampanya ile Türkiye’nin gündemine girdiğini belirtti. Tüm zorluklara rağmen “ölmek ve öldürmek istemiyorum”, “savaşların insan kaynağı olmak istemiyorum” diyerek ortaya çıkan ve düşüncelerini açıkça ifade eden, erkekli-kadınlı vicdani retçilerin sayısının 20 yılda 74’e ulaştığını belirtti. Türkiye’nin vicdani red konusunda altına imza attığı uluslararası yasalara uymadığını ifade etti.

Ardından Amargi Kadın Kooperatifi basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, “Biz kadınlar, her türlü baskıyı, dışlanmayı, cezalandırmayı göze alarak ‘öldürmiycez, ölmiycez, kimsenin askeri olmıycaz’ diye haykıranlarla birlikteyiz” denildi.

İHD İstanbul Şubesi adına da konuşma yapıldı. DESA direnişçisi Emine Arslan’ın da katıldığı eylem boyunca, “Reddet, diren, hayır de, askere gitme!”, “Öldürmiycez, ölmiycez, kimsenin askeri olmıycaz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

Kayıp eylemleri devam ediyor...

Galatasaray Lisesi önündeki 216. buluşma için biraraya gelen kayıp yakınları, 16 Mayıs günü, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç dosyalarının Ergenekon kapsamında soruşturulmasını ve faillerinin bulunmasını istedi.

“Failler belli kayıplar nerede / İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon” ve “Gözaltında kaybedildiler. Devlet ‘bizde yok’ dedi. Ölü bedenler Altınşehir kimsesizler mezarlığında bulundu” pankartları açıldı, kayıp resimleri taşındı.

Oturma eylemi esnasında önce Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak ve kayıp Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız birer konuşma yaparak, faillerin bulunup yargılanmasını talep ettiler.

Ardından Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç bir konuşma gerçekleştirdi. Faili meçhullerin sorumlularının en alt biriminden en üst birimine kadar Türk devleti olduğunu ifade etti. Dönemin sorumlularından Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Hayri Kozakcıoğlu ve diğer sorumluların 20 bin faili meçhulün hesabını vermesini istedi.

Hasan Ocak’ın abisi Hüseyin Ocak da bir konuşma yaparak, kardeşinin katledilme sürecini anlattı.

Ardından basın açıklamasına geçildi. Açıklamada, Hasan ve Rıdvan’ın gözaltında kaybedildiğinde Necdet Menzir, Bayram Kartal, Mehmet Ağar, Nahit Menteşe ve Tansu Çiller’in sorumlu oldukları ifade edildi. Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Biz, Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un kaybedilmesinden onları sorumlu tutuyor ve yargılanmalarını istiyoruz. Kaybedenler yargılanıp hak ettikleri cezayı alana dek devleti yönetenlerin demokrasiden, insan haklarından, adeletten, hukukun üstünlüğünden bahsetmelerini inandırıcı bulmuyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

“Tutuklu kadınlar serbest bırakılsın!”

DTP ile Dayanışma Kadın Platformu, 29 Mart yerel seçimlerinin ardından gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 43 Demokratik Özgür Kadın Hareketi üyesinin serbest bırakılması için 16 Mayıs günü Galatasaray Postanesi önünde bir eylem gerçekleştirdi, kadın tutsaklara mektup gönderdi.

Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen kadınlar sloganlarla Galatasaray Postanesi’ne yürüdüler. Postane önünde “DTP’ye baskı ve tutuklamalara son!” pankartı açıldı ve tutuklanan kadınların isimlerinin yazdığı dövizler taşındı.

Yapılan açıklamada, DTP’ye dönük bu antidemokratik uygulamaların Kürt halkının ifade ve örgütlenme özgürlüğünü hedeflediği, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesinin engellenmek istendiği belirtildi. Saldırının aynı zamanda kadınların özgürlük mücadelesine yönelik bir saldırı olduğu ifade edildi.

Eylemde, “Yaşasın kadın dayanışması!”, “Jin, jiyan azadi!”, “Tutuklu kadınlar serbest bırakılsın!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Hepimiz Kürdüz, hepimiz DTP’liyiz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

Tursun davasında beklenen sonuç!

Yetkileri alabildiğine arttırılan ve “arkanızda devlet var” bilinciyle yoğrulan polisler, polise geniş yetkiler veren Polis Vazife ve Selahiyatları Kanunu’nun hayata geçirilmesiyle birçok kişinin ölümüne neden oldular.

İzmir Bayraklı’da 25 Kasım 2007’de polis ekiplerinin “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle takibe aldığı Baran Tursun‘un başına aldığı polis kurşunuyla yaşamını yitirmesi de “yetkili polis cinayetleri”nden biri olarak öne çıktı.

Baba Mehmet Tursun‘un çabaları sonucunda gündemde kalan dava süreci beklenildiği gibi sonuçlandı. Dava, polis memuru Oral Emre Atar’a verilen 2 yıl 1 aylık göstermelik “ceza”yla sona erdi.

Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Baran Tursun’un ailesi, delilleri gizlediği iddiasıyla yargılanan 9 polis memuru ile avukatlar katıldı.

Olaya müdahale eden 10 polis hakkında “suç delillerini gizledikleri” iddiasıyla açılan davada beklenildiği gibi 10 polis hakkında beraat kararı verildi.

Duruşmada konuşan Baba Mehmet Tursun, polisin karıştığı adam öldürme olaylarında polislerin delilleri gizlediğini, yalan beyanlarda bulunduğunu söyledi.

Mehmet Tursun yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

“Hastanede Baran’ın kafasından o kurşun çıkmasaydı belki oğlumuzun trafik kazası sonucunda öldüğünü sanıyor olacaktık. Tüm planlar olayı kaza sanmamız üzerine yapılmıştı ancak kurşun çekirdeği oğlumuzun öldürüldüğünü ortaya çıkardı. Sanık polis memuru Oral Emre Atar önce ‘Düştüm’ dedi sonra ‘Lastiğe ateş ettim’ diyerek ifade değiştirdi. Deliller gizlenmeye çalışıldı. Sanıkların cezalandırılmasını istiyoruz. Oğlumuz kabahat sayılabilecek bir şey işledi ona hayatıyla ödettiler.”

Başlangıç aşamasından bitiş aşamasına kadar Tursun davasının polislerin lehine sonuçlanacağı, devletin kendi polisine dokundurtmayacağı bekleniyordu..Tıpkı, Festus Okey, Cem İnci, Feyzullah Ete ve daha niceleri gibi...

 

Hüseyin Toraman anıldı!

Hüseyin Toraman 27 Ekim 1991’de Kocamustafapaşa’da evinin önünden kaçırılmış, o zamandan bu yana bilgi alınamamıştı. Sosyalist Gençlik Derneği, Uluslararası Gözaltında Kayıplarla Mücadele Haftası kapsamında Hüseyin Toraman’ı, 19 Mayıs günü Kocamustafapaşa son durağında andı.

Eylemde, “Kaybedenler yargılansın! Hüseyin Toraman’ı unutmadık!” pankartı ve “Hüseyin Toraman 27 Ekim 1991’de burdan kaçırıldı!”, “Failler bulunsun, hesap sorulsun!”, “Ergenekontrgerilla dağıtılsın! Katiller yargılansın!” dövizleri taşındı.

Basın açıklamasında, Hüseyin Toraman’ın 18 yıl önce evinin önünden kaçırıldığı, Çınar Polis Karakolu Komiserinin bunu doğruladığı ancak siyasi polisin reddettiği, sonraki yıllarda ise katil polislerden birisinin itiraf ettiği belirtildi.

Açıklamanın ardından SGD’liler, Hüseyin Toraman’ın kaçırıldığı evin önüne kadar sloganlarla yürüdüler. Burada saygı duruşunda bulundular. Karanfil bırakıp, mum yaktılar.

Eylemde, “Kaybedenler yargılansın, kontrgerilla dağıtılsın!”, “Hüseyin Toraman ölümsüzdür!”, “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!”, “Hüseyin Toraman kavgamızda yaşıyor!”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul



Mamak İşçi Kültür Evi 8. Geleneksel Birlik ve Dayanışma Pikniği 24 Mayıs’ta!

Sosyal yıkım saldırıları, işten çıkartmalar, işsizlik, düşük ücretler, ağır çalışma koşulları ile krizin yükünün işçi ve emekçilere ödetildiği bir süreçte Mamak İşçi Kültür Evi mücadele çağrısını yükseltmeye devam ediyor.

Yaz dönemini işçi ve emekçileri kapitalizmin krizine karşı örgütlü mücadeleye çağıran bir faaliyetle ele alan Mamak İşçi Kültür Evi, 8.’sini düzenleyeceği “Mamak İşçi Kültür Evi 8. Geleneksel Birlik ve Dayanışma Pikniği”ni 24 Mayıs 2009 tarihinde gerçekleştirecek.

Bu yılki pikniği “kriz gündemi” üzerinden örgütleyen Mamak İşçi Kültür Evi, kendi öz üretimlerini de piknikte sergileyecek. Yoksulluğa ve yozlaşmaya karşı devrimci bir alternatif zemini üzerinden ele alınan piknik hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor.

Bu yılki pikniğinin programı ise şöyle:

- Mamak İşçi Kültür Evi Müzik Atölyesi

- Mamak İşçi Kültür Evi Kadın Halkoyunu Topluluğu

- Davul-Zurna

- Nazım Hikmet anması

- Sosyal- sportif etkinlikler

- Ortak sofrada kahvaltı, öğlen yemeği

Mamak İşçi Kültür Evi

Adres: Tuzluçayır Mahallesi, Tıp Fakültesi Caddesi, 255/B

Tel: 0312-3895957



ESP: ''Koruculuk dağıtılsın!''

Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Mardin’de korucuların gerçekleştirdiği katliama ilişkin olarak 16 Mayıs günü Galatasaray Lisesi önünde bir eylem gerçekleştirdi. Eylemde, “Koruculuk dağıtılsın / ESP” pankartı ve “Katiller hesap verecek!”, “İmha politikasına son!” dövizleri taşındı.

Açıklamada, Mardin’de yaşanan katliamın devletin Kürt politikasından bağımsız ele alınamayacağı ifade edildi. Yıllarca görmezden gelinen Kürt sorununun çözümsüzlüğü nedeniyle bölgenin kan gölüne çevrildiği belirtilirken, devletin zorla teslim alamadığı Kürt halkını koruculuk kıskacıyla yönetmeye çalıştığı vurgulandı.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Kürt sorununda inkar ve imha siyaseti terk edilmeli, Kürt halkının adil, onurlu barış talebine yanıt verilmeli, koruculuk sistemi bütünüyle kaldırılmalı, kardeşi kardeşe kırdırma politikasına son verilmelidir. Van’da katliamdan sonra 26 korucunun kendimizden utanıyoruz diyerek silah bırakması tüm koruculara örnek oluşturmalıdır.”

Eylemde, “Koruculuk sistemi dağıtılsın!”, “Adil, onurlu, demokratik barış!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

İzmir’de Kızıl Bayrak satışı

1 Mayıs ve Taksim direnişinden aldığımız güçle Kızıl Bayrak gazetesinin 1 Mayıs’tan sonra çıkan sayısını işçi ve emekçilere ulaştırmaya devam ediyoruz. İzmir’de Kemeraltı ve Karşıyaka’da genel bir satış gerçekleştirdik.

Satış esnasında kolluk güçlerinin engellemesiyle karşılaştık. Gazetemizi ajitasyon eşliğinde işçi ve emekçilere duyurmamızdan rahatsız olan polis sesli olarak satış yapamayacağımızı, çevredekilerin rahatsız olduğunu ve satışı durdurmamızı istedi. Biz de buna karşılık ajitasyona ve satışa devam edeceğimizi söyledik.

Yaşanan tartışmalardan sonra ve tok duruşumuz nedeniyle çekip gitmek zorunda kaldılar. Biz satışımıza ve ajitasyonumuza devam ettik.

İşçi ve emekçilere gazetemizi ulaştırmaya devam edeceğiz. Onur Mahallesi, Güzeltepe gibi işçi ve emekçilerin oturduğu yerlerde de gazetemizin yaygın satışını gerçekleştirdik.

Kızıl Bayrak yukarı, daha daha yukarı!

Kızıl Bayrak / İzmir