29 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/20

  Kızıl Bayrak'tan
  Sahte görüntülerle
gizlenemeyen gerçekler
  Resmi tarihle hesaplaşmak için sermaye düzeniyle hesaplaşmak gerekir!
“Kürt açılımı”nın körüklediği ham hayaller!
Grev ve direnişleri büyütmek için ortak mücadele!
Entes direnişinden...
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal İşçileri Kurultayı’na doğru...
  Tokat Eğitim-Sen üyelerinden Tokat’ta yaşanan son gelişmeler üzerine açıklama…
  Bursa’nın “akıllı” hastanesinde çıkan yangının gösterdikleri…
  Üniversitelerden...
  ABD Guantanamo’dan
vazgeçmek istemiyor!
  Barack Obama-Benyamin Netanyahu görüşmesi……
  ABD’nin kirli ve karanlık icraatları
  Mamak İşçi Kültür Evi 8. Geleneksel Birlik ve Dayanışma Pikniği gerçekleştirildi…
  Onurlu çözüm mü? Yoksa dilencilik mi? - M. Can Yüce
  KESK ve bağlı sendikalara yönelik devlet terörü
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bursa’nın “akıllı” hastanesinde çıkan yangının gösterdikleri…

Kapitalizm insan hayatını hiçe sayıyor!

Bursa’da “akıllı” diye adlandırılan bir devlet hastanesinin yoğun bakım ünitesindeki 8 hasta çıkan yangın nedeniyle hayatını kaybetti. Aynı hastanede 2004 yılında bir yangının daha çıktığı ifade ediliyor. Yangın, tesisata aşırı yüklenme sonucunda kabloların yanması nedeniyle çıktı. Ayrıca bu hastanede 2008’in Aralık ayında bir yangın tatbikatı yapılmış. Hastane yetkilileri yangına anında müdahale edildiğini, personelin bu noktada başarılı olduğunu ve alınmayan tedbirler varsa sorumluların cezalandırılacağını söylüyorlar. Tüm bunlar 8 insanın hayatını kaybetmiş olması gerçeğini değiştirmiyor.

Yangının çıktığı hastanede incelemede bulunan Elektrik Mühendisleri Odası’nın yaptığı açıklamaya göre, yangının çıkmasına neden olan kablolar, hastanelerde kullanılmaması gereken, yandıkları zaman aşırı dumana neden olan kablolar. Devletin kendi yönetmeliğinde bile bu kabloların hastanelerde kullanılmaması gerektiği yer alıyor. Bu hastanede çıkan yangının sebebi de, birçok sorunda olduğu gibi fazla maliyet nedeniyle alınmayan önlemler olarak karşımıza çıkıyor.

Bu kablolar yerine yangına dayanıklı kablolar kullanılmış olsaydı, ne çıkan yangından o hastane bu kadar zarar görecek, ne de 8 insan hayatını kaybedecekti. Buradaki sorun, kapitalist sistem koşullarında bunların neden yapılamadığı ya da daha doğru bir ifadeyle yapılamadığıdır. Alınması gereken önlemler ek bir masraf ve buna bağlı olarak devletin cebinden ek para çıkması demektir.

Gözünü kâr hırsı bürümüş kapitalistlerin ve onların devletinin insan hayatına önem vermesi beklenemez. Kot taşlama işçilerinin ölümcül hastalığa yakalanacaklarının bilinmesine rağmen işçilerin ölmesi pahasına taşlanmış kot üretilmeye devam ettirilmesinde olduğu gibi... Kapitalist devletlerin bu sorunları çözemeyeceği, sözde çözüm için atılan her adımın görüntüyü kurtarmaktan öte gidemeyeceği apaçık bir gerçektir. Tıpkı Tuzla tersanelerinde yaşandığı gibi... Kapitalist tersane patronlarının aşırı kâr hırsı nedeniyle yüzlerce işçinin iş cinayetine kurban gittiği tersanelerde, çok basit önlemler maliyet bahane edilerek alınmıyor. Ancak yüzlerce can kaybedildikten ve tersane işçilerinin eylemli tepkileri sonunda iş cinayetleri gündeme geldikten sonra olaya “el atan” devletin, güvenlik tedbiri almayan tersaneleri üç-beş günlük göstermelik cezalarla kapatarak sorunu “çözmeye” çalıştığı da biliniyor.

İnsana değer vermeyen bu düzen devam ettiği sürece alınmayan tedbirler nedeniyle yaşanan ölümleri izlemeye devam edeceğiz. Bu nedenle gerçekleşen ölümlerin tümü dikkatsizlik nedeniyle gerçekleşen kazalar ya da yaşanan acı olaylar değil, kapitalizmin işlediği cinayetlerdir. Alınacak tedbirlerle böylesi ölümlerin önüne geçmek mümkündür. Ancak sermaye devletleri bu önlemleri almaktan acizdir ve onlar için bu tedbirler hiçbir kâr getirmeyecek işlerdir. Bu nedenle insan hayatı hiçe sayılmaktadır.

Sorun sadece Türkiye ile de sınırlı değildir. Emperyalist-kapitalist sistem bir bütün olarak insan hayatını hiçe saymaktadır. Bunu kapitalizmin hüküm sürdüğü tüm dünya üzerinde gözlemlemek mümkündür.

Bu sistemde insan hayatının hiçbir önemi yoktur. Bu nedenle depremde öncelikli olarak göçük altında kalan insanları kurtarmak için kurtarma ekipleri değil zenginlerin mal varlığını korumak için silahlı güçleri seferber edilir. Çünkü bu sistemin tek amacı sermayenin çıkarları ve onun hüküm sürmesidir. Bu nedenle işçilere kölece yaşam koşulları dayatılır. Ve yine bu nedenle alınması gereken basit işçi ve iş güvenliği önlemleri patronlara fazla maliyete neden olduğu için alınmaz ve buna göz yumulur. Hatta yasalarla kapitalist patronlar korunur.

Bursa’nın en lüks “akıllı” hastanesinde çıkan yangın sermaye devletinin insan hayatına önem vermeyen gerçek yüzünü bir kez daha açığa çıkarmıştır. Her şeyi metalaştıran kapitalist sistemin insan sağlığına ve hayatına ne kadar önem verdiğini de bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bilim ve teknolojiyi, sağlığı, eğitimi, doğal kaynakları, yani insanlık adına ne varsa her şeyi sermayenin çıkarı doğrultusunda metalaştıran bu sistem temellerinden bozuktur.

Emperyalist-kapitalist sistem bir bütün olarak çürümüştür ve temellerinden sallanmaktadır. Temellerinden bozuk olan bu sistemin üzerinde yapılacak her tadilat görüntüyü kurtarmaktan başka bir anlam taşımayacaktır. İnsan hayatını hiçleştiren kapitalizm tarihin çöplüğüne gönderilip yerine sosyalizm kurulmadıkça, insanca yaşam koşullarına ulaşmak mümkün olmayacaktır.