29 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/20

  Kızıl Bayrak'tan
  Sahte görüntülerle
gizlenemeyen gerçekler
  Resmi tarihle hesaplaşmak için sermaye düzeniyle hesaplaşmak gerekir!
“Kürt açılımı”nın körüklediği ham hayaller!
Grev ve direnişleri büyütmek için ortak mücadele!
Entes direnişinden...
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal İşçileri Kurultayı’na doğru...
  Tokat Eğitim-Sen üyelerinden Tokat’ta yaşanan son gelişmeler üzerine açıklama…
  Bursa’nın “akıllı” hastanesinde çıkan yangının gösterdikleri…
  Üniversitelerden...
  ABD Guantanamo’dan
vazgeçmek istemiyor!
  Barack Obama-Benyamin Netanyahu görüşmesi……
  ABD’nin kirli ve karanlık icraatları
  Mamak İşçi Kültür Evi 8. Geleneksel Birlik ve Dayanışma Pikniği gerçekleştirildi…
  Onurlu çözüm mü? Yoksa dilencilik mi? - M. Can Yüce
  KESK ve bağlı sendikalara yönelik devlet terörü
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD’nin kirli ve karanlık icraatları

ABD’nin kirli ve karanlık icraatları5-8 Mayıs tarihlerinde ABD’de Karzai-Obama-Zerdari arasında düzenlenen üçlü zirvede Pakistan, ABD tarafından “teröre göz yummak” ile suçlanmıştı. Bu uyarının ardından Pakistan rejimi uşaklığının tüm gereklerini yerine getirmeye başladı.

Böylece Afganistan’ın işgaliyle başlayan savaş Pakistan topraklarına iyice taşınmış oldu. Bu gerici ve haksız savaşların sonuçlarını görmekte olduğumuz şu günlerde, ABD emperyalizmi de kirli tezgâhlarının açıklanmasıyla teşhir olmaya devam ediyor. Aslında bilinen gerçekler dile getirilmiş olsa da, söyleyenlerin konum ve kimlikleri nedeniyle itiraflar önem kazanmaktadır. Dile getirilen bir dizi iddia ABD emperyalizminin amacına ulaşmak için hiçbir kural ve yasa tanımadığını yeniden doğrulamaktadır.

İlk iddianın sahibi hem uşak hem katil olan Pakistan Devlet Başkanı Zerdari’dir. Onu böyle konuşmaya iten ABD emperyalizminin baskısıdır.

ABD emperyalizminin çıkarları için yürütülen bu savaşın suç ortaklığını da yapan Pakistan Devlet Başkanı Asif Ali Zerdari, daha önce “Taliban’ın CIA tarafından kurdurulduğu”nu söylemişti. Medyaya yaptığı açıklamada ise, 11 Eylül saldırısından üç ay sonra, Aralık 2001’de Pakistan ordusunun Tora Bora dağlarında El Kaide lideri Bin Ladin’i yakalayarak Bush yönetimine teslim ettiğini, ancak Ladin’in kısa bir süre sonra Amerikan ordusu tarafından serbest bırakıldığını iddia ediyordu. Ladin’in şimdi yaşadığına inanmadığını belirten Zerdari, CIA’nin sekiz yıldır Ladin’den haber alamadığını bildiğini de belirtiyordu. Ayrıca, Washington ve müttefiklerinin Ladin’in Tora Bora dağlarına saklandığına dünyayı inandırmasının arkasında başka planlar olduğunu ima ediyordu.

Bir diğer iddia ise dünyaca ünlü gazeteci Seymour Hersh tarafından ortaya atıldı. New Yorker dergisinin Pulitzer ödüllü gazetecisi Seymour Hersh, 27 Aralık 2007 tarihinde Ravalpindi’de düzenlediği seçim mitinginin ardından gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybeden Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto’nun ölüm emrinin ABD’nin eski başkan yardımcısı Dick Cheney tarafından verildiğini iddia etti. Arap medyasına konuşan Hersh, “Lübnan Başbakanı Refik Hariri gibi Butto’nun öldürülmesi emrini de Cheney verdi. Suikast CIA içinde kurulan Özel Operasyon Birimi tarafından gerçekleştirildi. Bu birimin amacı ABD karşıtlarının elimine edilmesi” diye konuştu. Ayrıca, Usame bin Ladin’in ABD tarafından öldü kabul edilmemesinin sebebinin bu ülkedeki varlığının sona ermesi olduğunu iddia etti.

Seymour Hersh’in bir diğer önemli iddiası ise, Lübnan Başbakanı Hariri suikastı ile ilgili. Lübnan Başbakanı Refik Al Hariri’nin ABD üslerinin Lübnan’da kurulma sürecine karşı çıktığı ve Washington’un çıkarlarını korumadığı için öldürüldüğünü ileri sürdü ve o dönemki İsrail Başbakanı Ariel Sharon’un da suikaste katkıda bulunduğunu söyledi.

Hersh, West Point’teki Özel Kuvvetler Komutanlığı “yeşil bereliler” takımından mezun olan General Stanley McChrystal’ın suikast ekibinin, operasyon yapacakları ülkedeki ABD temsilcilerinin bile haberi olmadan emredilen görevi yapıp geri döndüklerini açıkladı. Bu komutanlığın uzun süre Bush yönetimi tarafından varlığının bile kabul edilmediğini, ekibin suikastı yaptıktan sonra ülkeden ayrıldığını söyleyen Hersh, Bush-Cheney ikilisinin dışında Kongre’nin dahi bu gruptan haberdar olmadığını kaydetti.

ABD’li araştırmacı-gazeteci Seymour Hersh, Ortak Özel Operasyonlar Komutanlığı adı altında özel bir birimin olduğunu, bu birimin Amerikan karşıtı eylemlere karıştıklarına veya böyle eylemler planladıklarına inanılan yüksek düzeyde kişilere suikast düzenlediğini dile getirdi. Varlığı Pentagon tarafından inkar edilen bu birim Cheney tarafından yönetilmiş ve birimin komutanlığını da 2003-2008 arasında Mc Chrystal yapmış.

ABD Başkanı Barack Obama’nın teninin esmer olmasının emperyalizmin rengini asla değiştirmeyeceğini ise, icraatları göstermektedir. Obama’nın Amerikan ve NATO gücü askerlerinin kumandanlığı görevini devrettiği kişi, Korgeneral Stanley McChrystal!

Ortaya atılan bu iddialara bakıldığında, kontr-gerilla operasyonlarının emperyalizm tarafından nasıl yaygınca kullanıldığına ilişkin yeni örneklerle karşılaşmaktayız. Yukarıda adı geçen suikastler ve bu suikastleri örgütleyen özel birimlerin benzerleri dünyanın birçok yerinde katliamlar gerçekleştirdi ve gerçekleştirmeyi sürdürüyor. Latin Amerika’dan Türkiye’ye, Yunanistan’a darbeler ve katliamlar örgütleyen güçler yerli yerinde duruyor. Eski Sovyet ülkelerinde “renkli devrimler” örgütleyen de aynı derin organizasyondur. Çünkü emperyalist tekellerin egemenliğini sürdürmesini sağlamakla görevli kontr-gerilla örgütlerinin arka planında emperyalist-kapitalist sistem vardır.

Dünyada milyonlarca insanın hayatına malolan bu sistem yıkılmadıkça, dünyanın mazlum halkları barış içinde bir arada yaşayamayacaklardır. Bu gerici savaşlar, bu yıkım, kan ve zulüm, bu sistem ayakta kaldığı sürece sürecektir. Gerçek ve kalıcı barışa ancak, dünya halklarının emperyalizme, işbirlikçilerine karşı verilecekleri ortak mücadeleyle ulaşılabilecektir. İnsanlığın tüm acılarının son bulmasının, özgür ve mutlu yarınlara ulaşmanın tek yolu sosyalizmdir.


TAYAD’lı Aileler’in Ankara eylemi...

“Hapishanelerde tecrit ve işkenceye son!”

TAYAD’lı Aileler, 22 Mayıs akşamı Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile F Tipi hapishanelerinde tecrit ve işkencenin son bulması, sohbet hakkı genelgesinin uygulanması talebiyle, “Yine Ankara-Abdi İpekçi yollarındayız” dediler.

Galatasaray Lisesi önünde “Hapishanelerde tecrit ve işkenceye son! Sohbet hakkı uygulansın! / TAYAD’lı Aileler” pankartını açan aileler, “Sohbet hakkı uygulansın!”, “Tecrite son!” dövizlerini taşıdılar.

TAYAD’lı Aileler adına basın açıklamasını okuyan Niyazi Ağırman, F Tipi hapishanelerin tecrit hapishaneleri olduğunu, bu hapishanelerin kanlı “Hayata Dönüş Operasyonu” ile açıldığını ve aradan geçen 9 yılın 7 yılında Ölüm Orucu eyleminin devam ettiğini söyledi. Bu büyük direnişte 122 insanın hayatını yitirdiğini, 600’den fazla insanın sakat kaldığını vurguladı.

“Adalet Bakanlığı bu büyük baskıya dayanamayarak 22 Ocak 2007 tarihinde 45/1 sayılı genelgeyi yayınladı. Bu genelge ile F Tipi hapishanelerde tecritin var olduğu kabul edildi” denilen açıklamada, Adalet Bakanlığı’nın bu genelgeyi yayınlayarak tecritin kaldırılacağı, sohbet hakkının uygulanacağı sözününün başta ölüm orucu eyleminde olan tutsaklara, tecritin kaldırılması konusunda mücadele veren DİSK, KESK, TTB, TMMOB, ÇHD, Barolar, aydın ve sanatçılara verildiği hatırlatıldı.

Abdi İpekçi Parkı’nda 10 gün süreyle kalacaklarını ve bu süre içinde Adalet Bakanlığı ve milletvekilleriyle görüşeceklerini ifade ederek, sohbet hakkının uygulanması için mücadele çağrısında bulundular. Basın açıklamasının ardından Ankara’ya hareket ettiler.

TAYAD’lı Aileler Ankara’da...

Sabah saatlerinde Ankara’ya ulaşan TAYAD’lılar, Abdi İpekçi Parkında 10 günlük oturma eylemi başlattılar. Eylem saat 12.00’de yapılan basın açıklamasıyla başladı.

Basın açıklaması şu sözlerle son buldu: “Onlara yine F tipi hapishanelerde tecritin olduğunu anlatacağız, sohbet hakkının uygulanmadığını anlatacağız. Hukuk devleti olduğunu iddia eden bir devlette Adalet Bakanlığı’nın sohbet hakkı genelgesinin uygulanmadığını anlatacağız. Adalet Bakanı’nın bu hakkı uygulamak için söz verdiğini ama sözünü tutmadığını anlatacağız. Yayınladığı emrini uygulamayan müdürleri hakkında Adalet Bakanı’nın hiçbir soruşturma açmadığını anlatacağız. Adalet Bakanının DİSK, KESK, TTB, TMMOB, ÇHD, barolar, aydın ve sanatçılara da söz verdiğini ama sözünü tutmadığını anlatacağız. Sağır kulaklara ulaşmaya çalışacağız.”

Basın açıklaması “Tecrite son!”, “Sohbet hakkı uygulansın!”, “Adalet istiyoruz!” sloganlarıyla sonlandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Ankara