16 Ekim 2009
Sayı: SİKB 2009/40

  Kızıl Bayrak'tan
  Sağlıkta ve sosyal haklarda yıkım anlamına gelen SSGSS saldırısı bir yıldır yürürlükte.....
  Sağlık Bakanlığı'nın aşı kampanyası yüzlerce ailenin hayatını kararttı...
Kürt hareketini
tasfiyeye endeksli "açılım" da son perde!
İMF-Dünya Bankası karşıtı eylemler düzenin saldırganlığını arttırdı...
Temizöz davası sürüyor...
  Grevi tabanda örmek ve örgütlemek için göreve!
  Dink davasında yargılama oyunu
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Entes direnişinden...
  Güven Elektrikte işten çıkartma saldırısı yaşanıyor.
  Devletin Kürt açılımı-Ekim
  Kadın işçiler hak ve talepleri uğruna mücadeleye atılmalıdır
  YÖK düzeninin krizine ve geleceksizliğe karşı 6 Kasım'da alanlara!
  Gençlik eylemlerinden...
  İMF ve Dünya Bankası'nın İstanbul karararı - Volkan Yaraşır
  Türkiye-Ermenistan arası protokol imzalandı
  Dünyadan...
  Dersimin nefesi kesilmek isteniyor...
  Sermaye devleti katliamcı kimliğini örtbas edemez!
  Sınıf devrimcilerinden...
  Yaşayanlar anlatıyor
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Temizöz davası sürüyor…

Devlet katillerini korumaya devam ediyor!

Burjuva toplumlarda hukuk, burjuvazi için koruma kalkanından ibarettir. Yasalar, mevcut kurulu düzenin işçi ve emekçilere karşı işlediği suçları ve uyguladığı terörü açıkça savunma işlevi görmektedir. Ezilen yığınlar ve Kürt halkı, burjuva yasalarının ne anlama geldiğini yaşayarak öğrenmiştir. Sermaye iktidarı bugüne kadar işçi ve emekçilere, devrimcilere ve Kürt halkına yönelik sayısız katliama imza atmıştır. Kürt halkının mücadelesini bastırmak için gerçekleştirilen 17 bin cinayetin de, devrimcilere yönelik kanlı operasyonların da merkezinde sermaye iktidarının kendi düzenini koruma ve kollama dürtüsü yatmaktadır. Bu anlamıyla düzen sözcülerinin sıklıkla kullandığı “hukuk devleti” kavramı “terör devleti” olarak okunmalıdır.

Devletin bütün kurumları bugün açıkça bu kan denizinin bir parçasıdır. Ordusundan polisine, yargısından parlamentosuna ve hükümetine kadar bütün bu mekanizmaların hamurunda baskı, sömürü ve katliam vardır. “Avrupa normları”, “demokratikleşme paketleri” ya da “açılımları”, “hukukun üstünlüğü” gibi tekerlemeler ise bu sömürü ve katliam üzerine kurulu saltanatlarının üzerini örtmenin bir aracıdır.

Kirli ve kanlı ilişkiler ağının en yoğun yaşandığı bölge kuşkusuz Kürt halkının varlık gösterdiği alandır. Cizre burada önemli bir merkez durumundadır. Bu merkez bugünlerde fazlasıyla gündemde. Gündeme getiren olay ise şu an Kayseri İl Jandarma Komutanı olarak görev yapan Albay Cemal Temizöz’ün kanlı icraatlarıdır. 7 aydır tutuklu bulunan Albay Cemal Temizöz’ün yargılandığı davanın 3. duruşması 9 Ekim günü Diyarbakır’da görüldü. Duruşmada Tutuklu sanıklardan Albay Temizöz’ün yanı sıra Kamil Atağ, Tamer Atağ, Fırat Altın (Abdulhakim Güven), Hıdır Altuğ ve Adem Yakin hazır bulundu. Tutuksuz yargılanan ve hakkında yakalama kararı bulunan Kukel Atağ ise duruşmaya katılmadı.

Bilindiği gibi Albay Temizöz’ün 1993’te Cizre’de “terörle mücadele ediliyor’’ görüntüsü altında “korucu, itirafçı ve uzman çavuşlardan bir grup oluşturduğu” biliniyor. Bu grup toplamda 23 kişiyi katletmişti.

3. duruşma da bildik manzaralara sahne oldu. Temizöz’ün neredeyse her duruşmasında mutlaka bir yada birkaç subay mahkemeye gelmekte, davayı sürdüren hakimlerle görüşmektedir. Ne görüştüğü tabii ki işçi ve emekçilerden gizlenmektedir. Ancak Temizöz’ün özel bir korumaya alındığı ve sermaye ordusu tarafından desteklendiği açıktır.

Her duruşma öncesinde olduğu gibi 3. duruşmadan önce de, Temizöz’ün bulunduğu sırada Kolordu Komutanlığı’ndan üst düzey üç subay, iki resmi makam aracı ile birlikte adliye binasına gitti. Subayların Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’ın odasına geçtiği, bu odada askeri yetkililer, başsavcı ve Temizöz davasına da bakan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ile bir görüşme yaptığı kamuoyuna yansıdı. Dahası Temizöz 7 aydır tutuklu olmasına rağmen hala görevinden alınmamıştır. Çünkü devlete göre o 23 yargısız infaza imza atmış bir “kahraman”dır. Nitekim Temizöz, duruşmadaki ifadesinde de benzer şeyler söylemiş ve başarılarından bahsetmiştir. Savunma tutuklarında da, “Bu ortamda jandarma olarak herhangi bir şehit vermedik. Meslek hayatım boyunca ben hiç karargah görevi yapmadım. Hep alanda, vatandaşın huzur ve güveni için mücadele ettim. Lekesiz bir şekilde görevimi yaptım. Kayseri İl Jandarma Komutanı iken tutuklandım. Halen bu görevim devam etmektedir. Mağdur duruma düştüm. Terör örgütlerinin hedefi durumuna geldim. Beni öldürmek istemektedirler. Başarılı çalışmalarım jandarma teşkilatı tarafından takdir edilmiştir. Tahliyemi talep ediyorum” demiştir.

Temizöz’e göre 23 kişiyi katletmek lekesiz bir şekilde görev yapmak anlamına gelmektedir. Burada önemli olan Kürt halkına sıkılan kurşunlar değil, herhangi bir askerin ölmemiş olmasıdır. Bu başarı sayılmakta, tahliye talep edilmektedir. Ne de olsa bu düzen böyle kurulmuştur. 17 bin cinayetin yanında 23 tanesinin ne önemi vardır! Kim bilir kaç tane cellat bu işin içindedir. Temizöz’ün böyle düşünmesinde şaşılacak bir durum bulunmuyor. Zira kelle koparanlar, kulak koleksiyonu yapanlar devlet tarafından ödüllendirilmektedir.

Temizöz’ün mahkeme ve avukatlık masraflarının devlet tarafından karşılanması da sahiplenici bir davranış biçimidir. Dahası mahkeme salonunda yaşanan tartışmalar, mahkemenin kamuoyu tarafından yakından takip edilmesine rağmen, devletin katilleri koruyan bir misyon üstlendiğini açıkça göstermektedir.

Duruşmada yaşanan gerilimin ardından müdahil avukatlardan ikisinin dışarı çıkarılması bunu anlatmaktadır. Geriye kalan müdahil avukatlar ise “Yaşanan tartışmalar duruşma zaptına tam olarak geçirilmemiştir. Mahkeme iki müdahil avukatın salondan çıkarılması yönünde karar vererek tarafsızlığını yitirmiştir. Bu karar keyfidir. Ayrıca dosyada bulunan, sanıklardan Cemal Temizöz’ün avukatının ücretinin Jandarma Genel Komutanlığı’nca verildiği yönündeki belge, devletin bu davada taraf olduğunu göstermektedir. Bu nedenlerle reddi hakim talebinde bulunuyoruz’’ diyerek mahkemeye tutum almışlardır.

Bu nedenle duruşma dosyası bir üst mahkeme olan 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilecek. 4. Ağır Ceza Mahkemesi bundan sonra duruşmanın hangi mahkemede görüleceğine karar verecek.

Devletin katliamcıları aklama çabaları kuşkusuz Albay Temizöz ile sınırlı değildir. Sermaye iktidarı sokakta infaz gerçekleştiren, karakollarda işkencede adam öldüren, cezaevlerinin kan gölüne dönmesini sağlayan, Hrant Dink gibi birçok ilericiyi katleden katilleri korumaktadır.