16 Ekim 2009
Sayı: SİKB 2009/40

  Kızıl Bayrak'tan
  Sağlıkta ve sosyal haklarda yıkım anlamına gelen SSGSS saldırısı bir yıldır yürürlükte.....
  Sağlık Bakanlığı'nın aşı kampanyası yüzlerce ailenin hayatını kararttı...
Kürt hareketini
tasfiyeye endeksli "açılım" da son perde!
İMF-Dünya Bankası karşıtı eylemler düzenin saldırganlığını arttırdı...
Temizöz davası sürüyor...
  Grevi tabanda örmek ve örgütlemek için göreve!
  Dink davasında yargılama oyunu
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Entes direnişinden...
  Güven Elektrikte işten çıkartma saldırısı yaşanıyor.
  Devletin Kürt açılımı-Ekim
  Kadın işçiler hak ve talepleri uğruna mücadeleye atılmalıdır
  YÖK düzeninin krizine ve geleceksizliğe karşı 6 Kasım'da alanlara!
  Gençlik eylemlerinden...
  İMF ve Dünya Bankası'nın İstanbul karararı - Volkan Yaraşır
  Türkiye-Ermenistan arası protokol imzalandı
  Dünyadan...
  Dersimin nefesi kesilmek isteniyor...
  Sermaye devleti katliamcı kimliğini örtbas edemez!
  Sınıf devrimcilerinden...
  Yaşayanlar anlatıyor
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Entes’te direniş güncesinden...

146. gün…

Bugün İMF karşıtı eylemlerin yapılacağı ilk gündü. Kararlaştırdığımız gibi Taksim Meydanı’ndaydık. Birçok kurum katılmıştı ve aynı 1 Mayıs’ta olduğu gibi bir görüntü vardı. (...) İstiklal’in ara sokaklarında çatışmalara katıldık. Tazyikli su ve biber gazıyla karşılaştık. Akşam saatlerine doğru eylemi sonlandırdık.


147. gün…

Dün olduğu gibi bugün de kitlenin öfkesi sokaklardaydı. Kararlaştırdığımız gibi Pangaltı’ya doğru yol aldık. Fakat eylemcilerin toplanmasına dahi izin vermeyen polisin küçük küçük gruplar halinde duran göstericileri gözaltına almaya başladığı haberini aldık. Ana caddenin arkasında toplanan grubun olduğu yere gittik. Polis barikatıyla karşılaştık. Barikata yüklendikten sonra üzerimize gazlı su sıkarak dağıtmaya çalıştılar. Birçok kişi yaralandı. Birçok kişi de gözaltına alındı. (...)


148. gün…

Bugün Entes’te, çay paydosuna kadar kalabildim. Paydosta işçileri karşıladıktan sonra yola çıktım ve Taksim Hilton Oteli’nin önünde yapılan basın açıklamasına katıldım.


149. gün…

Neta’da 13 yıldır çalışan bir mühendis yanıma gelerek kendisine psikolojik baskı uygulandığını bu yüzden istifa edeceğini söyledi. Ayrıca bütün gün boyunca Neta’ya iş başvurusunda bulunanlar oldu. Bu arada Neta, Entes’in kardeş firması ve ortakları aynıdır. (...)

Çevre fabrikalarda çalışan işçiler ziyaretime geldiler.


150. gün…

Hrant Dink’in bir türlü sonuçlanamayan mahkemesi için Taksim’de meşalelerle yapılan yürüyüşe katıldım. 2 yıl 9 aydır süren mahkemenin 12 Ekim’de duruşması görülecek. Duruşma öncesi yürüyüşe katılan kitle asıl sorumluların hala yargılanmamasına karşı öfkelerini dile getirdi. (...)


153. gün…

Daha önce Neta’da çalışan, işten çıkarılan ve iş aramak için OSB’ye gelen bir kadın direniş yerine gelerek Entes’i takip ettiğini, tek başıma olmama rağmen bu direnişin oldukça etki yarattığını söyledi. Yanımızda biraz soluklandıktan sonra tekrar iş aramaya koyuldu.

Eski deri işçisi direnişin yanından geçerken sendikal mücadele deneyimini hatırlayarak elinde bir paket küp şekerle yanımıza geldi. “Sizi böyle görünce çok duygulandım ve eli boş gelmek istemedim” dedi.

Eski Netaş grevcisi Taner Ağabey de beni ziyaret edenler arasındaydı.

Ardından Direniş Platformu’nun toplantısına katıldım. (...)


154. gün…

Hayat Su çalışanı bir işçi yanıma geldi ve kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişlere yabancı olduğunu ama yine de duyarsız kalmadığını söyledi. Biraz çalışma koşullarından bahseden işçi direnişe destekte bulunarak yanımdan ayrıldı.

Neta’da yeni stajyerliğe başlayan 6-7 öğrenci yemek paydosunda ziyaretime geldi. Neden çıkarıldığımı ve amacımın ne olduğunu sordular. Direnişin yanında olduklarını belirttiler.

Gürsaş işçisi eşiyle beraber yanıma gelerek ziyarette bulundu. 110 gün kapı önünde direnen ve açtıkları davayı kazandıklarını söyleyen Gürsaş işçisinin sevinci yüzünden okunuyordu. “Belli olmaz ama belki işe geri alınabiliriz” diyordu. Umarım dediği gibi işe geri alınır. Yanımızdan ayrılırken 1 Mayıs marşını son sesle dinletmeyi de ihmal etmedi.

Entes direnişçisi Gülistan Kobatan


 

Küçükçekmece’de işçi semineri

 Küçükçekmece İşçi Platformu, işçilerin sınıf bilincini güçlendirmek, onlara sınıf mücadelesi tarihini anlatmak, deneyimleri paylaşmak ve buradan doğru sınıfın örgütlülüğünü güçlendirmek amacıyla İşçi Eğitimi Seminerleri planladı. Seminerler 3 haftaya yayılacak şekilde ve 3 bölüm üzerinden planlandı.

Seminerlerin ilki 11 Ekim günü Sefaköy İşçi Kültür Evi’nde Tez Koop-İş Sendikası Eğitim Danışması Volkan Yaraşır’ın sunumuyla gerçekleşti. “Sınıf bilinci ve kimliği” başlıklı seminer Volkan Yaraşır’ın Komünist Manifesto’dan alıntı yaptığı şu sözlerle başladı, “Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir. Özgür insan ile köle, patrisyen ile pleb, bey ile serf, lonca ustası ile kalfa, tek sözcükle, ezen ile ezilen birbirleriyle sürekli karşı karşıya gelmişler, kesintisiz, kimi zaman üstü örtülü, kimi zaman açık bir savaş, her keresinde ya toplumun tümüyle devrimci bir yeniden kuruluşuyla, ya da çatışan sınıfların birlikte mahvolmalarıyla sonuçlanan bir savaş sürdürmüşlerdir.”

Yaraşır, sınıflar mücadelesinin tarihsel bir birikim olduğunu ifade ettikten sonra “manifesto bu birikimin bir sonucudur” dedi.

Sınıf kimliği oluşturabilmenin yolunun sınıfın kendi ideolojisini oluşturmasından geçtiğini dile getiren Yaraşır, burjuvazinin feodalizme karşı benzer şekilde hareket ettiğini söyledi. Kiliseye karşı üniversiteleri, İncil’e karşı ansiklopedileri, rahiplere karşı profesörleri ortaya çıkardığını ifade etti. Burjuvazinin tüm bunları feodalizmin bağrında yaptığını dile getiren Yaraşır, burjuva devrimlerinin ardından girilen yeni sınıfsal çelişkilerin ortaya çıktığını, kapitalist burjuva toplumun çelişkilerini çözecek sınıfın ise işçi sınıfı olduğunu söyledi. İşçi sınıfının kendi ideolojisini oluşturma sürecinin burjuvazinin izlediği yol gibi olmadığını belirten Yaraşır, “Çünkü bu zamana kadar ki tüm devrimlerde bir azınlık sınıfa karşı başka bir azınlık sınıf devrim yapmıştır. Ancak işçi sınıfının çelişkileri, çözeceği devrim toplumun ezilen çoğunluğunu ezen azınlığa karşı devrimidir. Bu devrimin asıl amacı ise sınıfları ve sınırları ortadan kaldırmaktır. Sınıfın bu mücadele sürecinde kendi iedeolojisini oluşturma süreci partisi aracılığıyla olur. Partisi bu süreçte en iyi öğreten ve öğrenendir. Burada temel sorun şudur. Monifetoda ifade edildiği gibi sınıfın kurtuluşu kendi bilinçli eylemiyle olur. Asıl cevaplamamız gereken soru şudur. Sınıfın bilincini ve kimliğini nasıl inşa edeceğiz? Burada temel olarak dikkat edilmesi gereken şey parti ve taban iradesinin diyalektik birliğini kurmaktır. Bunu yapabilen tarihsel en yi örnek ise Bolşevik devrimdir” dedi.

Bu diyalektiğin iyi kurulamadığı durumlarda Almanya’da olduğu gibi güçlü taban iradelerinin yenilmiş olacağını ifade eden Yaraşır, sınıf bilincini ve kimliğini oluşturma mücadelesi içerisinde işçi sınıfının bir dizi engelle mücadele etmek zorunda olduğunu söyledi.

 Proletaryanın kapitalizm sınırları içerisinde sınıf bilincine sahip olamayacağını ifade eden Yaraşır, burjuvazinin bu süreçte işçi sınıfında sahte bir bilinç oluşturmaya çalıştığını dile getirdi.

Yaraşır sunumunda şunları söyledi, “İşçilerin görevi çalışmak ve 4-5 yılda bir oy kullanmaktır. Bu sahte bilinç işçileri şeyleştirmiştir, metalaştırmıştır. Bu sahte bilinci kırabilirsek ancak başarılı olabiliriz. Bu da ancak politik mücadeleyle olur. Bunu da yapacak en temel güç işçi sınıfının ortak aklı ve beyni olan partisidir. Her işçide potansiyel olarak bir sınıf bilinci vardır. Fakat sınıfın nesneleşme ve ötekileşme sürecinde bu dışarı çıkmaz. Bizim amacımız sınıfın kendi kendinin kurtuluşunu yaratmaktır. Bunun için kimlik ve bilinç sorununu çözmeliyiz. Bunun çözülebildiği durumlarda işçi eyleme geçer, işçi örgütlenir. İşte o zaman sınıf kendi kurtuluşunu kendi eline almaya başlar. Böylece sınıfın devrimci kimyasını açığa çıkarabiliriz. Bu yüzden işçiler kendilerindeki kimlik oluşturma süreçlerinde burjuva sınıfın siyaset mantığını bilmelidir. Bizlere sunulan hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Her olayın ve olgunun bir arka planı vardır. Bizler her olaya ve olguya işçi olmak üst kimliğiyle bakmalıyız. Dini, mezhebi vb. ayrımlar bizim alt kimliklerimizdir. Eğer olaylara bu alt kimlikler penceresinden bakarsak yapay ayrımlar ve ayrışmalar meydana gelir. Bizlerin aynı zamanda bir ülkesi de yoktur. İşçiler enternasyonal bir yapıya sahiptir. İşçiler bu bakışla hareket etmelidir.

2008 kriz süreciyle birlikte sınıf mücadeleleri tarihi yeni bir sürece girmiştir. İşçi sınıfı arasındaki yapay ayrımlar silikleşmekte yeni ve militan bir sınıf hareketi sürecine girmiş bulunuyoruz. Bu süreci sınırların kalmadığı bir dünyaya evriltmek içinse buralarda bulunan siz işçilere önemli görevler düşmektedir. Sürekli okumalı, kendimizi geliştirmeli ve her türlü olanakla mücadele yolunu seçmeliyiz.”

30 işçinin katıldığı seminer, Kasım ve Aralık aylarında gerçekleştirilecek toplantılarla devam edecek.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece