21 Ocak 2011
Sayı: SİKB 2011/03

 Kızıl Bayrak'tan
Artan sokak hareketliliği ve imkanlar
“Torba Yasa’’ya geçit vermeyelim!
Sosyal diyalog masalı ve sendikal rant hesapları
PTT işçileri mücadeleyi büyütüyor.
Birleşik Metal’den
grev kararlılığı
Metal işçileri greve
hazırlanıyor..
Sa-ba direnişi üzerine
DESA işçileri:
“Hakkımızı alana kadar
direneceğiz!”
Cıngıllıoğlu’nda sigorta
hakkı kazanımı
KESK Olağanüstü Genel Kurulu üzerine
Diktatör devrildi,
sıra diktatörlükte!
“Diktatör devrildi,
diktatörlük yerinde duruyor”
Kürt halkı ‘özgürlük’ için alanlarda!
Katledilişinin 4. yılında Hrant Dink anıldı.
Alevi hareketi toplumsal muhalefetle buluşmalır!....
Gençlikten
Avrupa’da bir “utanç duvarı” yükseliyor
Güvencesizler buluştu!
Kapitalizm ve kadına
yönelik şiddet.
İşçi sınıfının şanlı
Tariş direnişi 31. yılında!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi sınıfının şanlı
Tariş direnişi 31. yılında!

Türkiye sınıf mücadelesi 60’lı ve 70’li yıllar arasında oldukça zengin deneyimler yaratmıştır. İşte 22 Ocak 1980’de başlayıp 17 Şubat’a kadar süren Tariş direnişi de işçi sınıfının o dönemki muazzam deneyimlerinden birisidir. Başta militanlığı, politik niteliği ve yarattığı toplumsal etkisiyle Tariş direnişi sınıf mücadelesi tarihimizin özgün örneklerindendir.

Tariş direnişi tarihsel bir eşikte yaşandı. Bu dönemde birçok ülkede askeri darbeler ve diktatörlükler yoluyla sınıf mücadeleleri biçildi ve emperyalist stratejiler uygulamaya sokuldu. Türkiye de hedef ülkelerin başında geliyordu. Düzenin ekonomik ve siyasal alanda yaşadığı derin kriz toplumsal mücadelenin gücüyle daha da derinleşiyordu. Dönemin hakümeti tarafından açıklanan “24 Ocak Kararları” da bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla hazırlanmış kapsamlı bir saldırı programıydı. Ancak bu programı uygulamak için toplumsal mücadele engelinin ortadan kaldırılması şarttı.

Tariş bu çerçevede gündeme alınan hedeflerden biriydi. Çünkü Tariş işletmeleri 11 bin çalışanı ile birlikte siyasal olarak da dönemin en etkin işletmelerindendi. Bu mevziyi düşürmek için Birinci MC hükümeti döneminde Tariş’e MHP ve DP kadroları doldurulmuş, İçerideki mücadeleci işçiler tasfiye edilmeye çalışılmıştı. MC hükümeti döneminde fabrikalarda üretim düşmüş işletme zarar eder duruma gelmişti. Birçok MHP’li faşist çalışmada maaş almaya devam ediyor ve bunlar dönemin kirli işlerinde istihdam edilerek değerlendiriliyordu. MC hükümetinin tekrar iş başına geldiği döneminde tüm temel farikalarda istihdam edilen işçileri faşistleştirme politikası yaygınlık kazandı.

Tariş’e doldurulan faşistler içeride işkence odaları kurmuş, işçilerin büyük bölümünü haraca bağlamış ve kadın işçilere tecavüz etmişlerdir. Hükümetin ülke genelinde faşizmi ve militarizmi azdırma politikasına paralel olarak aynı günlerde generaller de Selimiye de bir toplantı düzenliyorlar ve “toplumsal kargaşalığı” öne sürüp darbeye hazırlık planı doğrultusunda bir muhtıra yayınlıyorlardı.

Bu sıralarda da Tariş bir “terör yuvası” olarak lanse ediliyor, Tariş’de olan en ufak bir gelişme bir faciaymışçasına basında propaganda malzemesi olarak kullanılıyordu. MC yanlısı İzmir’in yerel gazetesi Yeni Asır da işletmenin duvarlarına “Türk askerini arkadan vur, Rus askerine selam dur” yazılarının yazıldığı yalanıyla bu koroya katılıyordu.

Bütün bu ön hazırlık çalışmalarından sonra yüzlerce işçi işten atılmak istendi. Fakat işçiler direnerek buna izin vermediler. Buna karşılık  22 Ocak günü Tariş’in İzmir’de kurulu olan tüm işletmelerine arama yapmak bahanesiyle polis baskın düzenledi. Gece vardiyasında çalışan işçiler gerçek nedeni bildikleri için aramayı kabul etmeyip direnişe geçtiler. Özellikle Tariş Çiğli işletmelerinde polisle işçiler arasında yoğun çatışmalar yaşandı ve beş işçi  çatışmalarda yaralandı. Çatışma kısa sürmesine rağmen polis baskınına karşı işçilerin yoğun olarak oturduğu Gültepe ve Çimentepe semtlerinde kitlesel eylemler gerçekleşti, Ege Üniversitesi öğrencileri üniversiteyi işgal ederek polisle sert çatışmalara girdi. Eylemler diğer şehirlere de yayılırken üniversite öğrencileri ve işçiler tarafından güçlü dayanışma  gerçekleştirildi. DİSK iki saatlik iş bırakma eyleminin yanı sıra İzmir’de tüm emekçilerin katıldığı bir miting gerçekleştirdi. Fakat DİSK yönetimi bir yandan bu eylemleri yapmak zorunda kalırken bir yandan da direnişi bitirmek için çaba harcamaktaydı. Direniş bir süre sonra kendiliğinden bitirildi ve işçiler çatışmalardan kaynaklanan hasarları kendileri tamir ederek üretimi başlattılar.

Fakat 6 Şubat’ta Tariş Genel Müdürlüğü gazetelere verdiği bir ilanda hasar tespit çalışması yapılması için fabrikanın bir haftalığına kapatılacağını, işletmenin tüm işçileri işten atma hakkına sahip olduğunu ve direnişe katılmayanların işletmeler açıldığında tekrar işe alınabileceğini söylüyordu. 7 Şubat’ta ise 3 bin işçinin işten atıldığı ilan edildi ve polis tekrar bütün işletmelere baskın düzenledi. Birkaç gün sonra ise işten atılanların 5 bin olduğu ilan edildi.

Alsancak işletmesinde başlayan baskın ve direniş hemen sonrasında Çiğli ve Bornova işletmelerine sıçradı. Her fabrikada da polis baskınına işgal ve direnişle karşılık verildi. Fabrikaları basmaya giden polis birliklerinin yollarına Gültepe, Çimentepe , Altındağ, Maraş mahallesi ve diğer gecekondu halkı tarafından barikatlar kuruldu. Polis baskınları bu mahallelere de yayıldı ve gece yarısı operasyonlarıyla evler tek tek arandı, binlerce insan gözaltına alındı. Alsancak Stadı ve Karşıyaka Kapalı Spor Salonu gözaltına alınan mahalle halkı ve Tariş işçileriyle dolduruldu.

Bu baskın üzerine DİSK’in zorunlu olarak ilan ettiği iki günlük genel greve oldukça geniş bir katılım sağlandı. Fakat grev, süresi dolmadan 15 Şubat günü öğle saatlerinde DİSK tarafından bitirildi. Tekstil İş Çiğli şubesi yöneticileri görevden alındı, işçiler direnişten vazgeçirilmeye çalışıldı. Fakat Tariş işçileri baştan beri teslimiyetçi bir tutum alan DİSK’e rağmen direnişe devam ettiler. İzmir de yapılan dayanışma eylemine 50 bin civarında işçi ve emekçi katıldı. Esnaflar kepenk kapatarak destek verdi ve gecekondular baskınlara ve gözaltılara rağmen barikatlarda direnmeye devam ettiler. Gültepe ve Çiğli’de polisle silahlı çatışmalara girildi, yollar gaz dökülerek yakıldı ve fabrikalarda yıkılan barikatların yerine yenileri kuruldu. En son ve belirleyici çatışma Çiğli fabrikalarında yaşandı.

Foça Komando Alayı’ndan on bin komando, avcı ve keşif uçaklarıyla birlikte Çiğli fabrikalarına saldırı düzenlendi. Bir kısım işçi teslim çağrılarından sonra fabrikalardan dışarı çıkarken bir kısım işçi de direnişe devam etti. Öğleden sonra düzenlenen ikinci saldırıyı işçiler pamuk balyalarını ateşe vererek yanıtladılar. Fabrikada çatışma sürerken bir yanda da Çiğli gecekondularına geniş çaplı bir saldırı düzenlendi ve gözaltına alınanlar yine Karşıyaka Spor Salonu’na dolduruldu.

17 Şubat’ta devlet nihayet fabrikalara ve gecekondulara büyük ölçüde haklim oldu. Çatışmalardan sonra işçilerin büyük bir bölümü işe alınmadı ve yerlerine MHP kadroları yerleştirildi. Kara listeler hazırlanıp özel sektör fabrikalarına dağıtılarak Tariş direnişçilerinin iş bulması engellendi. İşçilerden 135’ine 25 ay hapis cezası kesildi.

Sonuç itibarıyla Tariş direnişi yenilgiyle bitti. Devletin askeri cunta için hazırlamaya çalıştığı toplumsal ortam Tariş saldırısıyla hız kazandı. Daha da önemlisi devlet bir bakıma 12 Eylül faşist darbesinin provasını Tariş ve İzmir’de gerçekleştirdi. Böylelikle devrimci hareketin ve toplumsal mücadelenin kapasitesini ölçmüş oldu ve 12 Eylül darbesini de bu deneyime de dayanarak gerçekleştirdi.

Tariş direnişi ardan geçen 31yılın ardından hala daha sınıf mücadelesi açısından çıkarılması gereken derslerle doludur. Bu derslerden birincisi; Tariş direnişi lokal bir alanda yaşanmasına karşın işçi sınıfının direniş kapasitesi ve sürükleyici gücünü somut olarak göstermiştir. İkincisi direniş, işçi sınıfının militan bir tutumla ve doğrudan devleti karşısına alarak hızla siyasallaştığını göstermiştir. Üçüncüsü dönemin en ileri ve “devrimci sendikası” DİSK’in tutumu  şahsında sendikal bürokrasinin sınırlarını çok daha net görülebilir hale getirmiştir. Dördüncüsü militan, kitlesel ve uzun solukluluğuna rağmen kendiliğinden hareketin varabileceği sınırları çizmiştir.

Sonuç olarak Türkiye sınıf hareketi yenilgiyle bitmiş olsa bile, tarihine bir daha silinmeyecek bir direniş yazmıştır. Tariş direnişi sınıf mücadelesinin bir döneminin kapandığını simgelemiştir. Tariş’den sonra ise 12 Eylül darbesi gelmiş ve uzun bir sessizlik ve geriye çekiliş dönemi yaşanmıştır. Fakat Tariş’i ne işçi sınıfı ne de sermaye unutmuştur.

Tariş direnişçileri 15-16 Haziran direnişçilerinin bıraktığı yerden devam etti. Yarın ise sınıfın genç nesilleri kavgayı, Tariş işçilerinin bıraktığı yerden daha da ileriye taşıyacaktır.