01 Mart 2013
Sayı: KB 2013/09

 Kızıl Bayrak'tan
İmralı heyetinin ardından
Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye ziyareti
Türk Metal’in arsızlık “Vardiya”sı
Kamu TİS’leri yaklaşırken
Berfo Ana 105 yaşında hayatını kaybetti
İnkar, asimilasyon ve imha saldırıları
Polis copu, gaz bombası, işkenceler,
yargısız infazlar
Büro emekçileri
hakları için grevdeydi
Kamu emekçileri
kurultayda buluştu!
Suçları sendika yönetimine girmeye çalışmak!
İşçi ve emekçi eylemlerinden
Kartal Belediyesi işçileri kazandı
Kurultay çağrısı büyüyor

Önderlik, örgüt ve
kadro sorunları

Devrimci Kadın Kurultayı Sonuç Bildirgesi
Devrimci Kadın Kurultayı tebliğleri - 3
Manisa’da 8 Mart etkinliği
Suriye’de yıkıcı savaştan çıkış arayışları
Militan kitle hareketinde güçlenme eğilimi
Gerici cepheden
savaşı Lübnan’a taşıma girişimleri
Burjuvazi kriz karşısında çözümsüzdür!
Devrimci baharı kazanmak için ileri
Doğaya ve yaşama sahip çıkalım!
Gerçeği derinliklerinde,
ölümü yüzeyinde bir tarih
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Doğaya ve yaşama sahip çıkalım!


Güzel günler göreceğiz çocuklar, 

güneşli günler göreceğiz... 

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, 

ışıklı maviliklere süreceğiz... 

Sömürü, yağma ve talanda en üst düzeye çıkmak için kendisine “Hedef 2023”ü belirleyen AKP hükümeti toplumsal yaşamın her alanında saldırılarını yoğunlaştırıyor. Emperyalistlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin çıkarlarına ve bu kapsamda ihtiyaçlarına cevap verip görevini layıkıyla yerine getirmek için üst düzeyde çaba harcayan AKP hükümeti için kentsel ve doğal çevrenin talana açılması da öncelikli politikalar arasında.

Kentsel mekanın rant odaklı dönüşümü için son dönemlerin en geniş kapsamlı çalışmaları yapılmakta. Bu rant odaklı dönüşümlerin ne kadar önemli olduğunun altını Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar geçtiğimiz günlerde yaptığı “Kentsel dönüşüm bizim için milli bir meseledir.” açıklaması ile bir kez daha çizmiş oldu. Bu “milli mesele”nin altında kocaman bir rant pastası yatarken benzer bir rant pastasını da HES, nükleer santral projeleri gibi doğanın talanı demek olan projeler oluşturuyor.

HES’le gelen “ortaklık”...

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’nın (İNTES) toplantısında sermaye ile hükümetin “doğanın rant uğruna talanı çerçevesinde kurulan ortaklığı”nı açıkça ilan etti: “Onlar bizim ortaklarımız. Geçenlerde HES’i yapan bir firma geldi, ‘merhaba ortağım’ dedi. Ben birden bire şok oldum.‘Ortağım’ dedi. Dedi ki, ‘yok öyle şahsi ortaklık değil. Biz HES’lerden dolayı ihale yapıyoruz, katkı payı veriyoruz. Neredeyse yüzde 50’sini devlete ödüyoruz. Dolayısıyla ortaklık bu ortaklık’. Ondan yana da sevindim yani.” AKP hükümeti “Her dere üzerine bir HES” stratejisiyle hareket ederken Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’nın üyelerinin birçoğu aynı zamanda birer HES yatırımcısına dönüşmüş durumda...

Kentsel dönüşüm projelerinin “rantsal dönüşüm” olarak gerçekleşmesinin yasal dayanaklarını oluşturmak için birbiri ardına yasa tasarıları meclisten geçerken “doğal yaşamın katli” anlamına gelen “Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı” 15 Şubat’ta TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edildi. Böylece doğal yaşam alanları tamamen bakanlıklar aracılığıyla hükümetin inisiyatifine bırakılmış durumda. Yasa kamu ve özel sektör üretim şirketleriyle organize sanayi bölgesi tüzel kişiliklerinin elektrik üretimi yapabilmesinin önünü açmakta. Ayrıca “Kamu yararı ve faaliyet durdurma” başlığı altındaki “Geçici 14. madde” ile artık lisans işlemlerinde hiçbir koşulda iptal durumu söz konusu olamayacak. Böylece hukuksuz uygulamalar karşısında açılabilecek “lisans iptal” davaları da engellenecek.

Bir yandan yeni yasal düzenlemelerle doğanın daha rahat talanı için gerekli düzenlemeler yapılırken öte yandan da Mersin Akkuyu Nükleer Santral Projesi örneğinde olduğu gibi gerektiğinde de mevcut yasalar ve uluslararası anlaşmalar ihlal edilmektedir. Mersin Nükleer Karşıtı Platformu üyeleri yaptıkları açıklamada nükleer santral projesi ile ilgili çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporunu şöyle değerlendirmekte:

Dosyada birçok olumsuzluk vardır. Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santralde uygulanması düşünülen reaktör modeli dünyada denenmemiş bir teknolojidir. Santralin tarıma ve turizme vereceği zararlara ilişkin hiçbir çalışma yapılmadı. Akkuyu’ya yakın sadece Ecemiş fay hattının olduğunu ve bu fay hattının nükleer santrale zarar vermeyeceği yazılmış ancak bilim insanları asıl zararın Akkuyu bölgesine yakın olan Kıbrıs Dalma Batma Kuşağı, Ölü Deniz Kırığı, Güney Ege Dalma Batma Kuşağı ve Doğu Anadolu kırıklarının vereceğini açıkladı. ÇED süreci ülkemizin taraf olduğu Rio Sözleşmesi’ne ve ÇED yönetmeliğine aykırı sürdürülüyor.’’ 

Akkuyu Nükleer Santral Projesi’nin iptali için 200 bin imza toplanmışken ve projenin hukuksuzluğu ve yaratacağı sonuçlar ortadayken proje büyük bir pervasızlıkla devam etmekte. Yakın zamanda inşaatın başlaması için gerekli hazırlıklar yapılırken projenin ihalesini alan Rus JSC Atomstroyexport şirketinin Mersin, Adana ve Gaziantep’den yaklaşık 300 patronla gerçekleştirdiği toplantıda yerli sermayeye rant pastasından düşecek pay konusunda bilgilendirme yapması geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıdı.

Trabzon’un Çaykara ilçesi Solaklı Vadisi’ndeki HES şantiyesinde yaşananlar ise sermayenin pervasızlığının ulaştığı boyutu gözler önüne sermek için bir başka güncel örnek. 36 HES projesi bulunan vadide, Karaçam ve Köknar köyleri sınırlarında yapımı planlanan Derebaşı HES’in şantiyesindeki özel güvenlik görevlileri tarafından köylülere ateş açıldı. Köylülerden Murat Sarı yaptığı değerlendirmede sermaye-polis/jandarma işbirliğine dikkat çekerken şunları söyledi: “Şirketler köylülerle ilgili şikâyette bulunduğunda yüzlerce jandarma gelirken, köylüler şikâyetçi olduğunda 5-6 jandarma geliyor. Bunun yorumunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.”

Doğanın talanına geçit vermeyelim!

Doğanın talanı konusunda sermaye ve onun sözcüsü hükümet el ele kararlı adımlar atarken yakın zamanda ard arda gerçekleşen eylemlerden de görüldüğü gibi emekçilerin öfkesi de büyüyor. Danıştay’ın dört yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen iptal edilmeyen Ünye’deki Akçay doğalgaz çevrim santralinin çevreye vereceği zarara karşı köylüler süpürgeli eylem gerçekleştirirken, Çanakkale’nin Lapseki ilçesine bağlı Şevketiye-Adatepe Köyü’ne termik santral yapma girişimi de köylüler tarafından teneke çalınarak protesto edildi. Mersin Akdere’ye kurulmak istenen termik santralin ÇED toplantısı ise Akdereliler ve NKP üyeleri tarafından protesto edildi ve şirket görevlileri ÇED toplantısını gerçekleştiremeden köyü terk etmek zorunda kaldılar.

Nükleer santral, HES vb. projelerle toplumun değil sermayenin çıkarları doğrultusunda kararlı adımlar atılıp doğa ve insan yaşamı hiçe sayılırken Ünye’de, Lapseki’de, Akdere’de olduğu gibi doğanın talanına geçit vermemek için mücadeleyi büyütmekten başka bir yol bulunmamaktadır. Sermaye ve onun temsilcileri tarafından büyük bir pervasızlıkla gerçekleşen doğanın talanı ve bu yolla insan yaşamının tehdidi karşısında şairin dediği güzel günlere ulaşmak ancak bu yolla mümkün olacaktır.

 

 

 

TCDD de özelleşiyor


Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları (TCDD) temsilcileri ve ihracatçıların, Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri’nin (OAİB) Ankara Balgat’daki merkez binasında yaptıkları toplantıda, Türkiye’deki tüm İhracatçı Birlikleri aracılığı ile ihracatçılardan toplanan talepler, TCDD Yük Daire Başkan Yardımcısı Ertekin Arslan başkanlığındaki yetkililere iletildi. TCDD’nin yeni hukuki düzenlemeyle kabuk değiştirmenin eşiğinde olduğunu belirten Yük Daire Başkan Yardımcısı Ertekin Arslan ise ihracatçılara pozitif ayırımcılık yapmaya hazır olduklarını belirterek ihraç ürünlerinin daha ucuza taşınabilmesi amacıyla vagon tahsisi başta olmak üzere taşımacalıkta da ihracatçılara öncelikli davrandıklarını söyledi.

Demiryollarının “önemli vizyon değişikliğinin eşiğinde olduğunu” bildiren Arslan, yeni çıkacak yasa ile demiryollarının da özelleşeceğini ve devlet tekelinin kalkacağını belirtti.