13 Mart 2015
Sayı: KB 2015/10

Toplumsal sorunlar toplumsal devrimlerle çözülür
AKP’nin öfkelileri çekilirken...
‘Demokratik cumhuriyet’ hayallerine karşı devrimci sınıf çizgisi! - Evrim Erdoğdu*
Saray basınının dilleri KABA, vicdanları TAŞ, cepleri para dolu!
Düzenin büyüyen ekonomik krizi
Berkin için Okmeydanı’nda militan direniş
Berkin devrimci liseli mücadelesinde yaşıyor!
Berkin unutulmadı!
Sokağı susturma girişimi
Grup sözleşmeleri, imkanlar ve çıkış arayışı
Baran: Taşeron köleliğine karşı taban örgütlülüğü!
“Kazanılmış haklarımızı gasp ettirmeyeceğiz!”
Emekçi Kadın Komisyonları nedir? Neyi savunur?
EKK'dan devrimci 8 Mart eylemleri
Kadınlar 8 Mart'ta alanlardaydı
Direniş Divanı'nda 8 Mart
Avrupa'da 8 Mart eylem ve etkinlikleri
Syriza ve gücünün sınırları
İşçi ve emekçiler faturayı ödemek istemiyor
Hitler'den Neo-Nazilere, Neo-Nazilerden Pegida'ya
Burjuva gericiliği, emperyalist savaş ve saldırganlık...
Berkin'e sözümüz devrim olacak!
Çocuk işçilik: Sömürünün en ağır biçimlerinden biri
'Hüseyin Hoca' mezarı başında anıldı
Çağdaş Kawalarla gerçek Newrozlara!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Burjuva gericiliği, emperyalist savaş ve saldırganlık...

Bu abluka dağıtılacak!

 

...1) Dünyanın paylaşılmasının tamamlanmış olması, yeniden paylaşımı düşünen devletleri her çeşit toprağa el atmak zorunda bırakmaktadır ve 2) emperyalizmin asli özelliklerinden biri, hegemonya için çabalayan birkaç büyük devlet arasındaki rekabettir, yani doğrudan doğruya kendisi için değil, daha ziyade rakibini zayıflatmak ve onun hegemonyasını sarsmak için toprak ilhak etme mücadelesidir.” (Emperyalizm: Kapitalizmin en yüksek aşaması - V. İ. Lenin)

Lenin’in emperyalizmin tahlilini yaptığı “Emperyalizm: Kapitalizmin en yüksek aşaması” kitabının yazılmasının ardından neredeyse bir asır geçmişken, kapitalizm bu çürüme aşamasında, çok daha yaygın ve gelişmiş biçimler içerisinde emekçi halkları tahakküm altına almaktadır. Yukarıda belirtilen noktalardaki vurgu daha çok “toprak ilhak etme” üzerine olsa da; bugün farklı biçimler içerisinde dünyanın dört bir yanı emperyalist tekellerin ve devletlerin, bir yandan kendi aralarında, diğer yandan da sömürülen halklar üzerinde gerici hegemonya kurma savaşlarıyla kuşatılmıştır.

Suriye ve Irak’ta süren gerici savaş, emperyalist güçlerce örgütlenen gerici çetelerin Ortadoğu’da halkları birbirine karşı kışkırtması, Yemen’de, Bahreyn’de ayağa kalkan Şiilerin bastırılması ve mezhep çatışmalarının yoğunlaşması, Kafkasya’daki emperyalist egemenlik kavgası üzerinden Ukrayna’nın yıkıcı bir savaşın içerisine çekilmesi, AGİT, NATO eliyle gönderilen “barış güçlerinin” savaşı daha da kızıştırması emperyalist hegemonya krizinin dünya ölçeğinde tırmandığını gözler önüne seriyor. Tüm bunların yanı sıra; Fransa’da yaşanan gerici saldırılar gerekçe gösterilerek “güvenlik önlemleri” adı altında baskı ve polis devleti uygulamalarının arttırılması, dünya çapında ırkçı saldırganlığın kışkırtılması, başta Mısır ve Tunus olmak üzere ayağa kalkan halkların mücadelesinin zorbalıkla bastırılmaya çalışılması, Yunanistan’da burjuvazinin son çare olarak “sol koalisyon” Syriza ile kitlelerin öfkesini durdurma çabaları ve Türkiye’de “barış”, “çözüm”, “İslam”, “iç güvenlik”, “toplumsal huzur” tanımlamaları üzerinden burjuva gericiliğinin tırmandırılması dünya ölçeğinde sert bir döneme girildiğini ortaya koymaktadır.

Yukarıda sayılan örnekler keskinleşen emperyalist kriz ve bunalımların ifadesi ve en dolaysız sonucudur. Lenin’in emperyalizm tahlilinde ifade ettiği gibi “Emperyalizm, gittiği her yerde özgürlük değil, tahakküm mücadelesine yol açan mali sermayenin ve tekellerin çağıdır. Bu eğilimlerin sonucunda kurulan siyasal rejim ne olursa olsun, her yerde gericilik ve mevcut uzlaşmaz karşıtlıkların aşırı derecede şiddetlenmesi ortaya çıkmaktadır.” (Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, V. İ. Lenin)

Türk burjuvazisi gerici taraflaşmalar ve saldırganlık örgütlüyor

Türkiye’de sermayenin siyasal temsilciliği, her türden burjuva gericiliğinin odağı olan AKP’nin elindedir. Son yıllarda yaşanan siyasal gelişmeler üzerinden -Haziran Direnişi, Suriye savaşı, cemaat kapışması vb.- bir dizi açıdan yıpransa da; AKP işçi sınıfının haklarına dönük saldırıları, baskıları arttırması, gerici politikalarla emekçi sınıfları bölmedeki ustalığıyla hala burjuvazinin desteğini almaktadır. Emperyalist rekabetin keskinleştiği, sınıf mücadelesinin sertleştiği yerde, burjuvazi bu gericiliği daha da pervasızca kullanmayı hedeflemektedir.

Bugün atılan adımları bu açıdan ele almak ve her geçen gün derinleşen baskı ve gericiliği kıracak politikalar üretmek elzemdir. Zira polis devleti uygulamaları, operasyonlar, örgütlü mücadeleyi kırmaya dönük baskılar azgınca hayata geçirilmektedir. İlerici, devrimci özneler burjuvazinin siyasal etkisini kırmak adına attıkları her adımda baskı ve saldırılara maruz kalmaktadır. Sermaye devletinin bu saldırılarına son dönemde tırmandırılan gerici-faşist saldırganlık eşlik etmektedir. Geçtiğimiz dönem üniversitelerde IŞİD çetelerinin yanı sıra ülkücü faşistlerin saldırıları yoğunlaşmıştı. Tırmanan bu saldırganlık Ege Üniversitesi’nde yaşanan son olaylarla birlikte iyice dizginlerinden boşaldı. Okullarda ve bir dizi kentte ilerici-devrimci güçleri hedef alan saldırılar, bizzat sermaye devleti tarafından yönlendirildi. Her türlü eyleme yönelik polis terörü, sokaklarda polis aramaları, GBT dayatmaları, giderek tırmanan gerici-faşist saldırılar Haziran Direnişi’nde yıkılan korku duvarlarını tekrar örmeyi amaçlamaktadır.

Bununla birlikte düzen içi kutuplaşma özellikle seçimlerin yaklaştığı önümüzdeki dönemde daha da arttırılacak, emekçiler düzen içi propagandayla kuşatılmaya çalışılacaktır. Eğitim alanındaki gerici uygulamalar,

“Değerler Eğitimi”, Osmanlıca, zorunlu din dersi dayatmaları, “külliye” tartışmaları, Charlie Hebdo saldırısını takiben “müslüman”ları sokağa dökme, sözde İsrail karşıtlığı ile “ümmet” algısı yaratma çabaları, bu gerici politikaların giderek artacağının göstergeleridir.

Öte yandan Kürt sorunu da burjuva gericiliğinin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Bir yandan “çözüm” aldatmacasıyla Kürt emekçiler mücadeleden uzak tutulmaya çalışılmakta, diğer yandan Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı milliyetçi-şovenizm beslenerek faşist saldırılar örgütlenmektedir. 6-7 Ekim Kobanê eylemlerinde yaşanan katliamlardan “bayrak indirme” tartışmalarına, üniversitelerde yaşanan faşist saldırılardan kolluk güçlerinin ve Hizbulkontra çetelerin Kürt halkının üzerine salınmasına ve çocukların katledilmesine kadar bu eksende yaşanan tüm gelişmeler; emekçileri ve ezilen sınıfları, burjuvazinin gerici politikalarının içerisine çekmeyi hedeflemektedir. Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte bir kez daha alevlenen “PKK’nin silah bırakması” tartışmaları da, müzakere süreci üzerinden yansıtılan “yeni” yol haritaları da Kürt halkını oyalamaya yönelik hamleler olarak gündeme getirilmektedir. Yaklaşan seçim süreci ve Newroz içerisinde bu tartışmaların çok daha kızışacağı ise aşikardır.

Kadınlar üzerindeki baskı ve şiddeti de bu yaşanan süreçten ayrı olarak ele alamayız. Toplumun en çok baskı gören kesimleri arasında yer alan emekçi kadınlar, sermayenin ucuz iş gücü politikaları doğrultusunda sömürülmekte; evde, sokakta, iş yerinde baskı görmektedir. Daha çocukluktan itibaren baskılara maruz kalan kadınlar, ailede, eğitim sürecinde ve sonra da iş hayatında karşı karşıya kaldıkları ayrımcılık politikalarıyla baskı altına alınmaktadır. Emekçi kadınlar üzerindeki çifte sömürü sürekli olarak arttırılmaktadır. Toplamda işçi sınıfına dayatılan her türlü baskı ve sömürü uygulaması, emekçi kadınların daha fazla ezilmesine, şiddetin, tacizin normalleşmesine yol açmaktadır. Kadın ve erkeği karşı karşıya getiren gerici-burjuva politikalar da emekçi sınıfların birleşmesinin önüne yeni engeller çıkarmaktadır.

Burjuva gericiliğinin ayrımcı politikalarının dolaysız bir sonucu olarak kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri gün be gün artmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Özgecan Aslan isimli üniversite öğrencisi genç bir kadının hunharca katledilmesi, kadın cinayetlerinin vahşet boyutlarına ulaştığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bununla birlikte, emekçi kadınların yaşadığı çok yönlü sorunlara ve somutta kadın cinayetlerine yönelik biriken öfke; Özgecan’ın katledilmesiyle birlikte bir patlamaya yol açtı. Kadın-erkek on binlerce emekçi katliam karşısında sokaklara indi. Ülkenin dört bir yanında kadın cinayetlerine karşı günlerce eylemler gerçekleştirildi.

Gerici ablukayı dağıtmak için devrimci seferberlik

Yeni dönemde genç komünistler, bu gerici ve çok yönlü ablukaya karşı mücadeleyi her alanda yükseltme sorumluluğuyla yüz yüzedir. Tepeden tırnağa örgütlü bir güç tarafından gerçekleştirilen gerici kuşatmaya karşı örgütlenmekten başka kurtuluş yolu olmadığı açıktır.

Önümüzdeki dönemde kitlelerin üzerine bir ağırlık olarak çöken burjuva gericiliğinin etkisini kıracak şekilde hareket etmeli ve her alanda örgütlenme seferberliğine girmeliyiz. Üniversitelerdeki, sınıflardaki, topluluklardaki çalışmamızı, mahallelerdeki gençlik kesimlerine ulaşma çabalarımızı, fabrikalardaki işçi gençlikle buluşma hedeflerimizi, liselere, dershanelere, kafelere, yurtlara yönelen siyasal faaliyetimizi örgütlenmeye dönük adımlarla birleştirmeli, bu yöndeki sorun alanlarımıza yüklenmeliyiz.

(Ekim Gençliği’nin Mart 2015 tarihli 155. sayısından alınmıştır...)


 
§