Berkin'e sözümüz devrim olacak!
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek
somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
Nazım Hikmet
11 Mart günüydü. Berkin’imiz aramızdan ayrıldı. Daha doğrusu gerici-faşist rejim Berkin’in yaşam dolu gözlerinin ışığını bir yıl önce söndürdü.
Sıra arkadaşımızı, hayallerimizi, umudumuzu, yarınlarımızı, geleceğimizi bundan 1 yıl önce katletmek istediler. Fakat Berkin bizlerin kalplerinde, hafızasında, vicdanında. Berkin direnişte, mücadelemizde, devrim davamızda.
Berkin, Gezi Parkı’nın en genç fidanı
Berkin bizim isyanımızdır. Berkin bizim gelecek özlemimizdir. Özgürlük için, yaşanılabilir yarınlar için sokaklara döküldüğümüz Haziran Direnişi’mizdir. Bu direnişin bize emanetidir. Bu düzene kafa tutanların yüreğine atılmış direniş tohumlarıdır.
“Bu daha başlangıç mücadeleye devam!” diyenlerin direnişiyle büyüyen bir fidandır. Ve elbette çocu gönlünce koşturduğu çayırla gölgesinde dinlendiği ölümsüz ağaçlardan biri olacaktır.
Berkin, 15’inden sonra büyüyemeyen çocuklarımızın adı
Ürkek bir serçe gibi eğme başını.
Kaldır başını ve dimdik dur.
Bu senin değil, ülkemin ayıbı.
Hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk.
Nazım Hikmet
Açlık, yokluk, sefalet, savaş, sömürü ve katliam üzerine inşa edilen bu düzende Berkin büyüyemeyen çocukların adıdır.
10 yılda dolar milyarderlerinin 10 kat arttığı ülkemizde açlıktan ölen bebeklerin adıdır Berkin. (1)
Kilometrelerce duble yolların yapıldığı ülkemizde bir babanın, 16 kilometre boyunca sırtında taşıdığı 3 yaşındaki oğlunun cansız bedenidir Berkin (2).
12’sinde bedenine 13 kurşun sıkılarak katledilen kardeşimizdir Berkin. (3)
Daha çocukken ekmeğini kazanmaya çalışan, 13 yaşında yaşamı, hayalleri pres makinesine sıkışarak yarınlara uzanamayan çocukların adıdır Berkin. (4)
Zorunlu staj sırasında iş güvenliği önlemleri alınmadığı için ölen liseli yoldaşımızın adıdır Berkin.(5)
Daha ismini sayamadığımız nice kardeşimiz, arkadaşımız ya eşitsizlik üzerine kurulu bu düzende sefaletten, ya bu sömürü çarkları arasında ezilerek da devlet tarafından katledilerek yaşamını yitirdi. Onların adı Kübra’ydı, Muharrem’di, Uğur’du, Ahmet’ti, Oğuzhan’dı.
Onların adı Berkin’di. Çünkü Berkin bu çocuklara, kardeşlerimize, arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza verdiğimiz sözdür. Çocukların ölmediği, şeker de yiyebildiği dünya sözü. Bu ahlaksız, hiçbir meşruiyeti kalmayan kapitalizmi yıkma sözü. Devrim sözü.
Berkin zalimlerin, zorbaların kabusu
Bu ülkenin egemenleri 14 yaşında komaya giren, 269 boyunca komada direnen, 15 yaşında 16 kilo ağırlığında hayata veda eden bir çocuğa savaş açtı. Bu savaş bu ülkenin onurlu ve vicdanlı insanlarına açılmış bir savaştı. Bu savaş bu zorbalık düzeni son bulsun diyenlere açılmış bir savaştı. Recep Tayyip Erdoğan bırakın Berkin’in katilini ortaya çıkarmayı mezarına misket atan annesini meydanlarda yuhalattı. “Ekmek almaya gitmiyordu, elinde sapan, yüzünde maske vardı.” dedi… Berkin’in katillerini bulmak bir yana Berkin’in katillerini savundu, “Emri ben verdim” dedi.
“Bir çocuk için ortalığı yıktılar” dedi.
Evet ortalığı yıkmak istedik. 14 yaşında bir çocuktan korkup onu öldüren bu aciz düzeni yıkmak istedik. Eğer bir ülke çocukların ölü bedenleri üzerinde yükseliyorsa o ülkede taş üstünde taş kalmamalı. O ülke yıkılıp tekrar kurulmalı. Çocuklara ölüm biçen bu düzen yerle bir edilmeli, fidanların öldürülmediği, kadim ağaçlar olmak üzere boy verdiği yeni bir dünya kurulmalı.
Berkin’e sözümüzdür: Onun ve katledilen diğer tüm çocukların düşlerini özgürce yaşayacağı bir dünya kuracağız!
Kübra bebek 2011 yılında 2.5 aylıkken açlıktan öldü. Kübra bebeğin babası sigortasız çalıştırıldığı işyerinde iş kazası geçirerek bedensel engelli duruma düştü.
Van’ın Gürpınar İlçesi’ne bağlı Yalınca Köyü’nün Çeli Mezrası’nda oturan Taş Ailesi, hastalanan 3 yaşındaki çocukları Muhammed’i yolların karla kapalı olması nedeniyle hastaneye götüremedi. Yapılan yardım çağrıları da sonuçsuz kalınca küçük Muharrem geçtiğimiz sene hayatını kaybetti. 3 yaşındaki Muharrem’in ailesi tarafından çuvala konulan cenazesi ise sırtta taşınarak mezradan köye indirildi.
Uğur Kaymaz 21 Kasım 2004’te Mardin’in Kızıltepe ilçesinde babası Ahmet Kaymaz’la birlikte “terörist” oldukları gerekçesiyle kolluk güçleri öldürüldü. Uğur Kaymaz evinin önünde ayağında terlikleriyle öldürüldüğünde 12 yaşındaydı. Uğur’a 13 kurşun, babasına 8 kurşun isabet etmişti.
7. sınıf öğrencisi olan Ahmet Yıldız eğitim masraflarını karşılamak için Adana'da bir plastik fabrikasında çalışıyordu. Çay ve temizlik işlerini yapmak üzere çalıştığı fabrikada patron Ahmet’i üretimde çalıştırmaya başladı. 2013 yılında Ahmet kafasının pres makinesine sıkışması sonucu iş cinayetine kurban gitti.
17 yaşında Gebze STFA EML Elektrik-Elektronik bölümü öğrencisi Oğuzhan Çalışkan Filli Boya fabrikasında staj yaparken geçtiğimiz yaz iş cinayetine kurban gitti. Oğuzhan'a öğle paydosunda işi olmamasına rağmen elektrik panosuna deneyimli bir işçi gibi kablo çekilmesi söylenmişti. Kablo çekerken elektrik akımı kesilmediği için Oğuzhan akıma kapılarak hayatını kaybetti.
(Liselilerin Sesi’nin Mart 2015 tarihli 65. sayısından alınmıştır...)
Konya’da DLB’lilerin ailelerine polis tacizi
Sermaye devleti, devrimci gençlik mücadelesini engellemek ve genç devrimcileri yıldırmak için kirli yöntemler kullanmayı sürdürüyor. Konya polisi, DLB’lilerin ailelerini kandırmaya çalıştı.
5 Mart’ta ailelerin evlerine giden polisler, liseli devrimcilerin fotoğraflarını göstererek “Çocuğunuz terör örgütüne katılmış” sözleriyle aileleri taciz etti. Böylece aileleri tedirgin edip çocukları üzerinde baskı kurmalarını sağlamaya çalıştı. |