13 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/15

Halklar için tek çıkış yolu birleşik direniştir!
Krizi manipülasyonla yönetme çabası
Şovenizm dalgasını kırmak ya da işçilerin birliğini başarmak!
Akkuyu’da nükleer santralin temeli atıldı
TKİP: Sosyalist bir dünya için 1 Mayıs’ta alanlara!
1 Mayıs kimin günüdür?
Performans saldırısı ve AKP iktidarının gerici hesapları
Kaza mı, cinayet mi?
Tarihten güncelliğe dünyada ve Türkiye'de 1 Mayıs
Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için 1 Mayıs’a!
Karanlığı yırtmanın adımlarını hızlandıralım!
“Dünyada en büyük adaleti ölüler ister!”
Çifte sömürüye ve gericiliğe karşı 1 Mayıs’a!
Kapitalizmin insanlığa dayattığı fatura
Fransa’da kavga büyüyerek sürüyor
İngiliz eğitim sektöründe yükselen direniş
İsviçre’de polis devleti yasaları
Taşeron işçileri “güvenlik soruşturması” gerekçesiyle işten atılıyor
TTE saldırısına sessiz kalmak tek tipleşmektir
1 Mayıs’ta alanlara!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İsviçre’de polis devleti yasaları

 

2017 yılının Eylül ayında İsviçre parlamentosundan geçirilen bir yasa ile İsviçre Gizli Servisi’ne (Der Schweizer Nachrichtendienst-NDB) yeni yetkiler verilmişti.

Yasaya göre NDB, mahkeme kararı olmadan telefonları dinleyebilecek, interneti kontrol edebilecek, kişi ve kurumların bilgisayar ve akıllı telefonlarına girebilecek, evlere ve arabalara böcek diye tabir edilen gizli kamera ve ses alma cihazları yerleştirebilecek, yerli ve yabancı internet sayfalarını kırabilecek. Keza internet firmaları ve telefon şirketleri NDB’nin istediği bilgileri vermekle yükümlü olacak.

Eylül 2017’de ciddi bir muhalefetle karşılaşılmadan NDB’ye verilen bu yetkilerin ardından hızını alamayan sermaye grupları, şimdi de kişilerin özel yaşamlarını istedikleri biçimde kontrol edebilmek için yeni bir yasayı daha parlamentodan geçirdiler.

“Sosyal Güvenlik Gözetim Yasası” diye tabir edilen bu yasaya göre, işsizlik kasasından geçinen işsizler, malulen emekli olanlar, sosyal yardım alanlar, kaza geçirip kaza sigortasından para alanlar, hastalık nedeni ile raporlu olanlar detektifler aracılığı ile takip edilerek fotoğraflanabilecek, videoya alınabilecek ve sesleri kaydedilebilecek. “Durumları hakkında bilgi alma” adı altında insanların evlerine girilebilecek ve özel yaşamları kontrol edilebilecek.

Daha yasa tartışma aşamasında iken, insan hakları savunucularından, hukukçu ve sol çevrelerden oluşan yasa karşıtları “Vatandaş İnisiyatifi” adı altında bir oluşuma gittiler. Bu oluşum, yasa parlamentodan geçerse referanduma gideceklerini önden açıkladı.

Parlamentoda Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve tek tek bazı parlamenterler, yasaya karşı oy kullanmalarına rağmen, yasa parlamentodan geçtikten sonra yasaya karşı referanduma gidileceğini önceden duyuran Vatandaş İnisiyatifi’ne desteklerini resmi olarak dile getirmediler.

Yasa parlamentodan geçer geçmez sosyal medya üzerinden Vatandaş İnisiyatifi’ne on bini aşkın destek mesajı gelmesinin ardından, yukarda adı geçen “sol” partilerin bazı yerel yönetimleri referanduma desteklerini açıkladılar.

Yasanın referanduma götürülebilmesi için 6 ay içinde 50 bin imzanın toplanması gerekiyor. Görünen o ki Vatandaş İnisiyatifi 50 bin imzayı toplamakta zorlanmayacak. 50 bin imzanın ardından hükümet en geç 2 yıl içinde yasayı halk oylamasına sunmakla yükümlü.

Daha şimdiden sermaye grupları ve onların temsilcileri karşı atağa geçmiş durumdalar.

Avrupa ve bütün dünyada olduğu gibi sosyal haklara saldırılar eşliğindeki siyasal saldırılar ve baskı yasaları İsviçre’de de gündemi meşgul etmeye devam ediyor ve edecek.

Referandumda yasaya karşı olanların işi zor görünse de, olayın seyri hâlâ belirsizliğini koruyor olsa da her şey bitmiş değil. Saldırı ve baskı yasalarının hayata geçirilip geçirilemeyeceğini kitlelerin mücadelesi belirleyecektir. Dolayısıyla yasalarla resmileştirilen bu saldırıların işçi ve emekçilerin günlük hayatını nasıl etkileyebileceğinin somut örneklerle anlatılabilmesi büyük bir önem taşımaktadır.

Kızıl Bayrak / İsviçre

 

 

 

 

Emperyalistler Suriye’deki savaşı kızıştırıyor

 

Rusya’nın da desteğiyle Doğu Guta’nın büyük bölümünü geri alan Suriye ordusu, Duma ilçesinde cihatçı çetelerin kontrolünde kalan son bölgeyi geri almak için bir yandan operasyonlarını sürdürürken, diğer yandan Rusya’nın bölgedeki çetelerle görüşmeleri devam ediyordu. Bu bölgedeki operasyonlarda sona gelindiği değerlendirilirken, dinci çetelerin arkasında yer alan ABD, İsrail, batılı emperyalistler ve bölgedeki işbirlikçi devletler başta olmak üzere dinci çeteler “kimyasal saldırı” iddiasını devreye soktu.

Bu iddia öne sürülerek ABD’den “Suriye’de her seçenek masada” söylemleri, İsrail’den “Suriye’ye askeri müdahale şart” talepleri bir kez daha açıktan dillendirilmeye başlandı. Keza hemen sonrasında Humus’ta bulunan Tayfur askeri havalimanına füze saldırısı gerçekleşti.

2017 yılının Nisan ayında Han Şeyhun’da “Esad yönetimi kimyasal saldırı düzenledi” iddiasıyla Suriye’de Şaryat hava üssünü bombalayan ABD, bir yıl aradan sonra, aynı yöntemle bir kez daha Suriye’ye yönelik saldırganlığını tırmandırıyor. Doğu Guta’ya kimyasal silahla saldırı iddiasının ardından Batılı emperyalistlerin saldırgan açıklamalarıyla hedef aldığı Suriye’ye 9 Nisan günü erken saatlerde füze saldırısı gerçekleştirildi. Suriye’nin resmi haber ajansı SANA, Humus’ta bulunan Tayfur askeri havalimanının birden fazla füzeyle vurulduğunu duyurdu.

BMGK toplandı, saldırı tehditleri devam etti

Duma’ya kimyasal saldırı” gündemiyle aynı gün toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) de Rusya, İran ve Suriye’ye yönelik açık tehditler devam etti. Rusya’dan “Duma’da yapılan incelemede kimyasal saldırı izine rastlanmadığı” yönündeki açıklamaya karşın, batılı emperyalistler hep bir ağızdan İran, Rusya ve Suriye’yi hedef aldı. ABD yönetiminin “Suriye’ye karşı her seçenek masada” yönlü tavrıyla birlikte, ABD Başkanı Donald Trump ve İngiltere Başbakanı Theresa May de yaptıkları telefon görüşmesinde “krize uluslararası tepki verilmesi gerektiğinde” anlaştı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada da May ve Trump’ın “kimyasal silah kullanılmasının devamına izin vermeme” kararı aldığı söylendi. Rusya’nın Beyrut Büyükelçisi Aleksandr Zaspıkin’in “Suriye’ye atılacak füzeleri düşürürüz” açıklamasına sosyal medya hesabından atıfta bulunan Trump “Hazır ol Rusya çünkü [füzeler] gelecek, hoş, yeni ve ‘akıllı!’ olacaklar” diye yazdı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron “Suriye’nin kimyasal silah kapasitesini hedef alabileceklerini” söyledi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman da böylesi bir durumda saldırıya Suudi Arabistan’ın da katılacağını açıkladı.

ÖSO çeteleri ABD’nin saldırısını bekliyor

Suriye’de ABD’nin saldırgan hamlelerini dört gözle bekleyen dinci çeteler ise saldırı sinyalinin ardından savaşı tırmandırmaya dönük açıklama yaptı. ÖSO adı altında toplanan çetelerden yapılan açıklamada “ABD’nin olası Suriye saldırısının ardından, kaybettiğimiz bölgeleri geri kazanmak ve yenilerini fethetmek için taarruza geçeceğiz” denildi.

BMGK’nın 10 Nisan tarihli oturumunda Duma bölgesinde kimyasal silah kullanıldığına ilişkin ABD ve Rusya’nın ayrı ayrı verdiği araştırma önergeleri kabul edilmedi.

Saldırı tehditlerinin yanı sıra ABD donanmasının yaptığı açıklamaya göre Akdeniz’e 6 savaş gemisi ve bir Alman fırkateyninin gönderildiği söylendi.


 
§