27 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/17

Aslolan devrimci sınıf mücadelesini büyütmektir!
Seçim oyunlarını sokağın gücü bozar!
Erken seçim ve düzenin siyasal krizi
Orman arazileri satışa çıkarılacak
Tutsak annesi: Çocuklarımıza insanca davranılmasını istiyoruz!
“Devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız!”
“Bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diye...”
“Savaştan daha fazla insan ölüyor iş cinayetlerinde”
“İşimiz ve iş güvencemiz için 1 Mayıs’ta alanlardayız”
Genç işçilerde sınıfsal bakış ve kapitalizmin yaydığı ahlak üzerine...
Suriye’ye emperyalist saldırı güçler dengesini değiştirmeyecek
Blair’in anı defterinden Macron’a miras kalan yalanlar ve Suriye gerçeği
Avrupa Komisyonu Raporu ve AKP rejiminin çıkmazları
Fransa’da öfke dinmiyor, kavga kızışıyor
Küba seçimleri ve görev devri
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden…
Nafaka-sadaka ile süren bir hayat değil, özgür, eşit bir yaşam ve çalışma imkanı!
“1 Mayıs’ta da alanlarda, sahnede var olacağız!”
Onlar bölmek istiyorlar, bizler birleşiyoruz!
Fransa üniversitelerinde neler oluyor?
Emek olmayan yerde umut ölüyor
İhraç olan hayatlar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tutsak annesi: Çocuklarımıza insanca davranılmasını istiyoruz!

 

Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tutsak olan Türkiye Komünist İşçi Partisi dava tutsağı Onur Kara’nın annesi ile hapishanede yaşanan baskı ve yasaklarla birlikte tutsak ailesi olarak kendilerinin neler yaşadığı, hissettiği üzerine konuştuk.

Tutsak annesi, Kara’nın karşılaştığı yasaklarla ilgili sorumuza “Kitap, yayın yasağı var. Arkadaşları ile mektuplaşmasında engel var. Gelen ve giden mektupların engellendiğini söylüyor. Kitapları da alamıyor” dedi.

Hem telefon hem görüş yasağı verdiler, 3 ay görüşemedik”

Sürgün sevkle Kara’nın Tekirdağ’a getirildiğini hatırlatan anne, görüş için 14 saatlik yoldan gelip görüşün hemen sonrasında ise tekrar aynı yolu geri dönmek zorunda kaldığını anlatarak sözlerini şu şekilde devam ettirdi:

Görüş cezası geliyor sürekli. Biz 3 aydır ilk defa gelebildik açık görüşe. Telefon haklarını da ellerinden almışlar. Normalde iki ceza aynı anda verilemez. Hem görüş hem de telefon cezası veriyorlar. ‘Bu bir ceza değil, idari bir tedbirdir’ diyerek gerekçelendiriyorlar. ‘Aynı anda iki cezayı vermedik’ diye savunma yapıyorlar.

Ben her hafta sabırsızlıkla oğlumdan gelecek telefonu bekliyorum. Onun sesini duymak istiyorum. Biraz o bana moral veriyor. Ama bir bakıyorum ki görüş yasağı gelmiş. O zaman benim dünyam kararıyor.

O bitiyor, ayda bir ben 14 saat yol geliyorum çocuğumu 1 saat görebilmek için. Onu da elimden alıyorlar. Bir de görüş yasağı veriyorlar. Hem telefon yasağı hem de görüş yasağı bizi ailece temelli mahvediyorlar. Aile olarak içeride zaten göremiyoruz. Onun rahat olmadığını biliyoruz içeride. Bir de sesini duymayınca onla birlikte aynı acıları, sıkıntıları aile olarak biz de dışarıda yaşıyoruz.”

Çocuklarımızın bedenen ve ruhen sağlıklı kalmalarını istiyoruz”

Geçtiğimiz haftalarda Kara’nın revirden hücresine götürülürken yerlerde sürüklendiğini hatırlatan anne, “Gardiyanlar keyfine göre hareket ediyor. Nasılsa içeride kimse bunları görmeyecek diyorlar” sözleriyle tepkisini dile getirdi.

Devrimci tutsakların sadece bedenlerinin içeride olduğunu söyleyen Anne, sadece kendi çocuğunun değil diğer tutsakların da benzer sorunlar ve saldırılarla karşı karşıya kaldığını söylerken sürekli karşılaşılan ‘cezalara’ ilişkin ise şunları ifade etti:

Cezaevinde ceza üstüne ceza veriyorlar. Bu neydi, neyin cezasıdır anlaşılmıyor. Bu şekilde hem tutsakları hem de aileleri de kendilerine karşı daha fazla bileyliyorlar.

Biz çocuklarımızın, içerideler ama en azından bedenen ve ruhen sağlıklı olmalarını istiyoruz. İçeride olanların çoğu hem bedenen hem de ruhen sağlıksız olarak çıkıyorlar.”

Hapishane içinde tekrar hapis ediyorlar”

Kara’nın annesi, son dönemde uygulamaya sokulan kafes ve kamera saldırılarına ilişkin ise şunları anlattı:

Avlulara tel kafes geriyorlar. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Önceden kamera saldırıları vardı. Yani cezaevi değil işkencehaneye çevirdiler. Avlunun mantığı insanların gökyüzünü görebilmesidir. Cezaevindeki tutsaklar görüşmeleri kısıtlandığı için avlular üzerinden iletişim kurma ihtiyacı duyuyorlar. Bunu da engellemeyi amaçlıyorlar bu şekilde. Cezaevi, oraya girenin sürekli bir şekilde işkenceye maruz kaldığı bir yer haline dönüştürülmeye çalışılıyor.

Birbirleriyle görüşmesinler istiyorlar. Arkadaş görüşlerini ellerinden aldılar. Tecrit ediyorlar. Hapishane içinde tekrar hapis ediyorlar. Bunlar insan, kafeslerin içinde tutulacak hayvan değiller.”

Tek tipe karşı biz de dışarıda aile olarak direneceğiz”

Tek tip elbise saldırısına ilişkin düşüncelerini sorduğumuz anne, bunu uygulayacaklarını söylediklerini ancak henüz bir netlik olmadığını belirterek şöyle devam etti:

Kesinlikle tek tipe karşıyız. Biz de dışarıda aile olarak direneceğiz. Gerekli yerlere gidip görüşeceğiz. Tek tiple onları toplumdan iyice soyutlamak, halkın gözünden aşağılamak istiyorlar. Tutsaklarla birlikte onların aileleri de aşağılanmak isteniyor bu şekilde. Aileleri de bu uygulamalarla toplumdan soyutlamış oluyorlar bu tek tip uygulamasıyla.”

Çocuklarının yaşadığı baskı, yasak ve sıkıntıların kendisi gibi diğer anneleri, aileleri de çok üzdüğünü söyleyerek “Her şekilde biz de çocuklarımızın yaşadığını aynı şekilde yaşıyoruz. Benim gibi birçok tutsak annesi de aynı acıları, sıkıntıları yaşıyor. Çocuklarımıza insanca davranılmasını istiyoruz” dedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

Özgür basın emekçileri: Gazetecilik yargılanamaz!

 

AKP iktidarının devrimci, ilerici, muhalif basına yönelik saldırıları her geçen gün artarken son dönemde de birçok basın emekçisinin tutuklama saldırısı ile karşılaşması 21 Nisan’da yapılan eylemle protesto edildi.

İstanbul’daki özgür basın emekçileri tarafından 21 Nisan günü Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen eylemde ilk olarak TGS Genel Sekreteri Mustafa Kuleli, ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan ve İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri yaptıkları konuşmalarla devrimci, ilerici basına, gazetecilere yönelik saldırıları teşhir ettiler.

TGS üyesi Seyhan Avşar tarafından okunan basın açıklamasında basına yönelik saldırıların arttığına dikkat çekilerek bugün Türkiye hapishanelerinde 180’e yakın tutuklu gazeteci bulunduğu belirtildi. Ayrıca, yakın zamanda da Özgürlükçü Demokrasi gazetesine ve Gün Matbaası’na TMSF tarafından el konulmasının ardından şimdi de ETHA çalışanları Pınar Gayıp, Semiha Şahin ve Adil Demirci’nin de hukuksuz bir şekilde tutuklandığı belirtildi. Mücadele Birliği muhabiri Serpil Ünal’ın hasta olmasına rağmen tutuklanarak hapishane koşullarına mahkum edildiği hatırlatıldı.

Açıklamanın devamında, “Arkadaşlarımızın tek suçunun gazetecilik olduğunu ifadelerinde sorulan sorulardan da anlayabiliyoruz. Tutuklanan birçok gazetecinin tutuklanma gerekçesi yaptıkları haberler, sordukları sorular ve çektikleri görüntüler olarak iddianamelerde yer almıştır. Şunu çok iyi biliyoruz ki tutuklanan gazeteciler gerçeklerin karanlıkta kalmaması için mücadele eden, özgür basın geleneğinin birer parçasıydılar” ifadeleri kullanıldı.

Gözaltı ve tutuklama saldırılarının özgür basın geleneğini susturamayacağı, gerçeklerin üzerini örtmeye ve boyamaya yetmeyeceği dile getirilerek “İçeride, dışarıda nerede olursak olalım sokakların sesi olacağız” denildi.

Saldırılara boyun eğilmeyeceği vurgulanarak “Ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, dili, dini, kültürü yasaklanan herkesin, çocukların, kadınların, işçilerin, emekçilerin sesi olmayı sürdürecek ve baskılara boyun eğmeyeceğiz” ifadeleriyle açıklama sona erdi.

 
§