27 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/17

Aslolan devrimci sınıf mücadelesini büyütmektir!
Seçim oyunlarını sokağın gücü bozar!
Erken seçim ve düzenin siyasal krizi
Orman arazileri satışa çıkarılacak
Tutsak annesi: Çocuklarımıza insanca davranılmasını istiyoruz!
“Devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız!”
“Bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diye...”
“Savaştan daha fazla insan ölüyor iş cinayetlerinde”
“İşimiz ve iş güvencemiz için 1 Mayıs’ta alanlardayız”
Genç işçilerde sınıfsal bakış ve kapitalizmin yaydığı ahlak üzerine...
Suriye’ye emperyalist saldırı güçler dengesini değiştirmeyecek
Blair’in anı defterinden Macron’a miras kalan yalanlar ve Suriye gerçeği
Avrupa Komisyonu Raporu ve AKP rejiminin çıkmazları
Fransa’da öfke dinmiyor, kavga kızışıyor
Küba seçimleri ve görev devri
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden…
Nafaka-sadaka ile süren bir hayat değil, özgür, eşit bir yaşam ve çalışma imkanı!
“1 Mayıs’ta da alanlarda, sahnede var olacağız!”
Onlar bölmek istiyorlar, bizler birleşiyoruz!
Fransa üniversitelerinde neler oluyor?
Emek olmayan yerde umut ölüyor
İhraç olan hayatlar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Fransa’da öfke dinmiyor, kavga kızışıyor

 

Fransa’da başta demiryolu işçileri olmak üzere, eğitimciler, öğrenciler, sağlıkçılar, havayolu, enerji çalışanları, avukatlar, hakimler ve adliye emekçileri sokakları terk etmiyor. Demiryolu işçilerinin grevlerinin, kamu emekçilerinin iş bırakma, öğrencilerin blokaj, boykot ve işgal eylemlerinin ardı arkası gelmiyor. Kitleler her gün bir başka yerde bir eylemlilikle seslerini duyuruyorlar. Macron’un reform saldırısına karşı her defasında yüz binler halinde alanlara akıyorlar, öfke yüklü protesto gösterileri yapıyorlar. Son olarak 19 Nisan’da Fransa çapında 190 noktada ve 300 bin kişi alanlara çıktı. Kısacası, Fransa deyim uygunsa her gün ayakta.

Eğitim, sağlık, hukuk ve adalet vs. reformlarından geçilmiyor. Sermaye ve işverenler örgütü MEDEF’in tam desteğini alan Macron çok kararlı. Hiçbir tavize yanaşmıyor. Onun eğitim reformu dediği eleme sistemidir. Bu uygulama ile bundan sonra işçi ve emekçi çocuklarına okul kapılarını tamamen kapatıyor. Bugüne dek bir hukuk devleti olarak övülen Fransa’da, adına adalet ve hukuk reformu dediği saldırı ile vali ve polis teşkilatına yeni ve olağanüstü yetkiler vererek, yerel mahkemeleri devreden çıkartarak, gözaltı sürelerini uzatarak, telefon dinlemeyi, mahkeme kararı olmaksızın aramaları ve dijital takipleri olağanlaştırarak, “bir hukuk devleti” olmanın esamesini bırakmıyor. Adalet de polis şeflerinin insafına terk ediliyor. Tüm bunların şahsında Fransa uygun adım bir polis devletine doğru seyrediyor.

Toplumun emekçi kesimleri Emmanuel Macron’un reform adı altında başlattığı ve hayata geçirmek konusunda son derece kararlı olduğu bu saldırıları böyle algılıyor. Macron’un saldırısının şu ya da bu hakka dönük sınırlı kısıtlamaları içeren bir saldırı olmadığını, tam tersine bugüne dek kazandıkları tarihsel hakları kökten budamayı hedefleyen son derece acımasız bir saldırı olduğunu az çok biliyorlar. Bu nedenle çok öfkeliler. Eylemlerindeki ısrar ve kararlılık bundandır. Süreklilik kazanması bu nedenledir.

Sınıf ve kitle hareketinin örnek dayanışma ve yaratıcı eylem pratikleri

Fransız işçileri, kamu emekçileri ve öğrenci gençliği sadece mücadele konusundaki ısrarı, militanlığı ve kararlılığı ile dikkati çekmiyor. Saldırılara karşı dayanışma ve yaratıcı eylem pratikleri ile de hayranlık uyandırıyorlar. Sözgelimi, polisin öğrenciler tarafından başlatılan Tolbiac Üniversitesi işgalini zor kullanarak kırması ve okulu boşaltması sırasında, öğrenci gençliğin imdadına demiryolu işçileri koştu. CGT ve SUD sendikalarına üye işçiler, kitlesel biçimde öğrencilerle dayanışmayı yükselterek, blokaj, boykot ve işgalin sürmesini sağladılar.

Ulusal elektrik ve gaz enerjisi çalışanları ise yüz binlerce aboneye ucuz tarife uygulayarak ve yanı sıra, borcunu ödeyemediği için elektrikleri kesilen yoksulların elektriklerini açarak, son derce özgün ve yaratıcı bir dayanışma pratiği ortaya koydular. Diğer yandan, emekçiler son dönemlerde öğrenci gençliğin boykot ve blokaj eylemlerine saldırılarda bulunan Le Pen’ci sivil faşistlere karşı da dayanışmacı tutumlar alıyorlar.

Keza kamyoncular yolları tıkayarak bir başka dayanışma örneği sergiliyorlar vb.

Fransa’da kavga kızışıyor

Fransa’da bir süreklilik halinde cereyan etmekte olan mücadelelerin en ciddi ve dikkate değer olanı demiryolu işçilerinin grevleridir. Çok güçlü bir birliktelikleri ve iç dayanışmaları var. Sermayenin ve Macron’un demiryollarına dönük özelleştirme saldırısı konusunda bir açıklığa sahipler. Macron’un reform saldırısının toplamı hakkında en çok açıklığa sahip olanlar da onlardır. Bu kez önemli bir avantajları da var. Bu kez işverenler geçmiş yıllardaki gibi kayda değer grev kırıcısı bulamıyor. Çünkü sadece işçiler değil, kadro pozisyonundakiler de grevleri destekliyorlar.

Demiryolu işçilerinin grevlerinin bir diğer özelliği ise bu kez uzun vadeli olarak planlanması ve sürdürülmesidir. Birincisi, grevler dönüşümlü olarak gerçekleştiriliyor. Bir bölüm işçi greve gidiyor, diğerleri nöbeti devralmak üzere bekliyor. İkincisi ise her grev hareketinin uzun sürelere dayanıklı olması, diğer şeylerin yanı sıra maddi imkanları da (örneğin grev fonlarını) gerektiriyor. Demiryolu işçileri bu kez bu sorunu da çözmüş bulunuyorlar. Grevlerinin uzun sürmesi ve dayanaklı olması için şimdiden 600 bin avronun üzerinde bir meblağı bulan bir fon oluşturdular. Kadrolar dahi bu iş için ciddi bir seferberlik içindeler. Bunlar hareketin gücünü oluşturuyor.

Sermaye medyası sürekli grevleri karalıyor. Yoğun biçimde grev aleyhtarı propagandalar yapılıyor, eylemler küçümseniyor. Ne var ki grevler gerçekten çok etkili oluyor. Bunu sermaye sınıfı ve Macron da görüyor ve biliyor. Bu nedenle de grevlerin kırılması için çok yoğun çaba yürütüyorlar. Bu amaç doğrultusundaki en kirli çabaları her zamanki gibi medya sergiliyor. Özellikle eski işçilere seslenerek “reformla sizin statünüz değişmiyor, statüsü değişen diğerleri, size ne oluyor?” şeklinde çok kirli propagandalara başvuruyorlar. Tüm bunları, yazın yaklaşması ve havaların ısınmasını ileri sürerek, “çöpler toplanmıyor, sıcakların artması ile kokular dayanılmaz hale gelecek” gibi, kamuoyunda tepki oluşturma amaçlı algı operasyonları tamamlıyor.

1 Mayıs’ta hava çok sıcak olacak!

Halihazırda Fransa’daki sınıf ve kitle hareketinin en zayıf halkası, örnek kimi dayanışma pratiklerine karşın, hareketin henüz birleşik bir hal alma konusunda yeterli bir düzeyi yakalayamamış olmasıdır. Bunun elde edilmesi durumunda Macron’un reform saldırısının geri püskürtülmesi işten bile olmayacaktır. Bir kere sınıf ve kitle hareketi toplumun önemli bir çoğunluğunun desteğini almaktadır. Tüm kara propagandalara rağmen hava hâlâ işçilerden yana esiyor.

Kaldı ki Macron da o denli rahat değil. Banker eskisi Macron’un ekibi, orta sınıf kökenli, uzman kılıklı, gerçekte paracı ve kariyerist eski arkadaş çevresinden oluşuyor. Ki bu, onun en zayıf halkasıdır.

Hareketin bu kez nasıl sonuçlanacağı konusunda şimdiden kesin şeyler söylenemez. Ancak Mayıs ayının yeni gelişmelere gebe olduğu belirtilebilir. Mayıs ayında Fransa önce dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’a sahne olacak. Günlerdir sürmekte olan sınıf ve kitle hareketinin rüzgarını da arkasına alarak, bu 1 Mayıs’ın başta Paris olmak üzere Fransa’nın irili ufaklı her yerinde oldukça canlı, coşkulu ve kitlesel olacağı muhtemeldir. CGT ve SUD önden işçi ve emekçilere kitlesel katılım çağrıları yaptılar. Hemen akabinde, 5 Mayıs’ta, “Boyun eğmeyen Fransa” hareketinin, “Macron ve politikalarına son vermek için ulusal yürüyüş” adlı merkezi eylemi sahne alacak.

Fransa’da 1 Mayıs bu yıl çok sıcak geçecek görünüyor...


 
§