27 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/17

Aslolan devrimci sınıf mücadelesini büyütmektir!
Seçim oyunlarını sokağın gücü bozar!
Erken seçim ve düzenin siyasal krizi
Orman arazileri satışa çıkarılacak
Tutsak annesi: Çocuklarımıza insanca davranılmasını istiyoruz!
“Devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız!”
“Bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diye...”
“Savaştan daha fazla insan ölüyor iş cinayetlerinde”
“İşimiz ve iş güvencemiz için 1 Mayıs’ta alanlardayız”
Genç işçilerde sınıfsal bakış ve kapitalizmin yaydığı ahlak üzerine...
Suriye’ye emperyalist saldırı güçler dengesini değiştirmeyecek
Blair’in anı defterinden Macron’a miras kalan yalanlar ve Suriye gerçeği
Avrupa Komisyonu Raporu ve AKP rejiminin çıkmazları
Fransa’da öfke dinmiyor, kavga kızışıyor
Küba seçimleri ve görev devri
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden…
Nafaka-sadaka ile süren bir hayat değil, özgür, eşit bir yaşam ve çalışma imkanı!
“1 Mayıs’ta da alanlarda, sahnede var olacağız!”
Onlar bölmek istiyorlar, bizler birleşiyoruz!
Fransa üniversitelerinde neler oluyor?
Emek olmayan yerde umut ölüyor
İhraç olan hayatlar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Onlar bölmek istiyorlar, bizler birleşiyoruz!

 

Geçtiğimiz günlerde üniversitelerin bölünmesi üzerine bir yasa tasarısı hazırlandı. Yasa tasarısına göre başta İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İnönü ve Erciyes üniversiteleri olmak üzere 15 okulun belirli fakültelerinin bu okullardan ayrılıp yeni kurulacak üniversitelere devredilmesi gündemde.

Dinci-gerici AKP iktidarının hedefinde bir süredir üniversiteler var. Sistemde topyekûn bir kriz yaşayan iktidar, krizi fırsata çevirme telaşında. Yakın zamanda kültürel iktidar olma noktasında zayıf kaldıklarını ifade eden iktidar, bu sorunu eğitim alanını ve üniversiteleri kendi ideolojik ihtiyaçları çerçevesinde düzenleme yoluna giderek telafi etmeye çalışıyor. Bunun bir örneği olarak üniversitelerde derecelendirme, sınıflandırma yoluna gidildi. Belli başlı üniversiteler “araştırma üniversitesi” olarak ilan edildi. Toplumsal anlamda ilerici birikimin tasfiyesi anlamına gelen adımlar hızlandırıldı ve kurumsallaştırma yoluna gidildi. Üniversitelerde akademisyeninden öğrencisine, çalışanından sponsor şirketlerine kadar değişim yaşandı. Kayyım rektörler atandı, KHK’lar yoluyla profesöründen akademisyenine kadar birçok kişi ihraç edildi, “Yerli ve milli” safsatası ile üniversiteler topyekün hedef tahtasına çakıldı, mücadeleci öğrenciler soruşturma, uzaklaştırma, tutuklama yoluyla üniversitenin dışına itildi.

Siyasal arenada yaşanan çıkışsızlığın bir yansıması ve parçası olan değişikliklere bakıldığında, son yasa tasarısı yine bir aczin göstergesi olarak karşımızdadır.

Üniversiteleri bölmek ne anlama geliyor?

Tablonun bütününe bakıldığında, sistematik bir saldırı sürecinin yeni bir evresi olarak üniversitelerin bölünmesinin gündeme geldiği rahatlıkla görülebiliyor. Üniversitelerdeki eğitimin birçok sorun alanı orta yerde duruyorken, binlerce üniversite mezunu işsizken üniversiteleri bölmek ve yeni üniversiteler açmak tek bir amaca hizmet ediyor: Eğitimin sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması ve gericileştirilmesi. Saldırının ticari ve siyasi iki ana kapsamı bulunmaktadır. Ticari boyutu özel üniversitelere alan açmak, paralı eğitim uygulamalarını arttırmak, üniversite arazilerini ranta açmaktır. Siyasi boyutu ise; üniversitelerdeki mücadele dinamiklerini zayıflatmak, üniversiteler üzerinde tam bir denetim kurmak, “yerli ve milli” safsatası ile gerciliğe daha geniş bir alan açmak. Tüm bu kararlar alınırken üniversite bileşenine danışılmamıştır.

Üniversiteleri bölmek paralı eğitim uygulamalarını arttırmak demektir. Üniversitelerin özelleştirilmesi demektir. Pıtrak gibi çoğalan özel üniversitelere öğrencileri zorla göndermek anlamına gelmektedir. Öğrenciler şehirlerin dışına itilen üniversitelerde ulaşımdan barınmaya kadar bir dizi sorun yaşayacaktır. Hem de öğrenciler kent merkezlerinden, toplumsal yaşam alanlarından uzaklaşmış olacaktır. Bunun kendisi öğrencileri bölmek, güçsüzleştirmek ve izole etmek demek.

Ne yapmalı?

Binlerce öğrenciye, akademisyene ve üniversite çalışanına hiç sormadan bu değişiklikleri yapmak bizleri yok saymak demektir. Üniversitelerin bölünmesine, sermayeye peşkeş çekilmesine, taşınmasına karşı çıkmak bir anlamda geleceğimize ve özgürlüğümüze sahip çıkmak demektir.

Üniversite öğrencilerinin ortak talebi “bölünmemek” oldu. Yasa tasarısı gündeme geldikten sonra İstanbul Üniversitesi öğrencileri bir forum örgütlediler. Burada 24 Nisan Salı günü bir eylem gerçekleştirildi. 25 Nisan’da ise bir kez daha kitlesel bir basın açıklaması ve ardından forum gerçekleştirdiler. Eylemler ve forumlar devam edecek.

DGB olarak diyoruz ki; üniversiteleri bölmeyi öngören yasa tasarısı birleşik, kitlesel ve örgütlü bir mücadele ile durdurulabilir. Ancak birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketi bu yasa tasarısının ardındaki saldırıları püskürtebilir. Biz buradan ilerleyecek bir gençlik hareketinin ayak seslerini duyabiliyoruz.

Üniversitelerimizi böldürtmeyeceğiz!

Onlar bölmek istiyor; biz eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim için, söz-yetki-karar hakkı için, özerk-demokratik üniversite için, geleceğimiz ve özgürlüğümüz için birleşiyoruz!

Devrimci Gençlik Birliği

 

 

 

 

İÜ öğrencilerinden “Üniversitemi bölme” tepkisi

 

İstanbul Üniversitesi (İÜ) öğrencileri, okulun bünyesindeki birçok fakültenin ayrılarak kurulması için meclise tasarı sunulan “İbni Sina Üniversitesi”ne katılmak istenmesine karşı kitlesel eylemlerde bir araya geldiler.

22 Nisan’da Gülhane Parkı’nda gerçekleştirilen forumda üniversitelerin bölünmesinin ne anlama geldiği ve neyi hedeflediği tartışıldı. Sermaye devletinin üniversitenin tarihsel anlamını ve toplam birikimini tasfiye etmeye çalıştığı, bunun KHK’lar eliyle hayata geçirildiği ifade edildi. Akademisyenlerin atılmasından üniversitelerin taşınmasına kadar hayata geçirilen bu tasfiyenin, son olarak da üniversitelerin bölünmesi tartışmasından görüldüğü ifade edildi.

Foruma katılan çok sayıda öğrenci bu saldırının engellenmesi için mücadele etmek gerektiğini, ancak güçlü bir süreç örülerek bunun engellenebileceğinin altını çizdi. Çok sayıda öğrencinin söz aldığı forumda, başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere diğer birçok üniversiteden fakültelerin taşınmasına dair geçmiş mücadele deneyimleri aktarıldı.

İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu’ndan söz alan bir öğrenci okullarının Hadımköy’e taşınması sürecine karşı başlattıkları “Gitmiyoruz” kampanyasını nasıl örgütlediklerini anlattı. Öğrenciler somutta yapılacaklar üzerine; basın açıklaması, eylemler, dilekçe ve imza toplanması ve boykot önerilerini sundu.

25 Nisan’da ise Beyazıt Meydanı’ndaki forum için çeşitli fakültelerin öğrencileri sloganlarla yürüyerek parça parça bir araya geldi. “Fakülteme dokunma üniversiteme dokunma!” sloganlarını atan yüzlerce öğrenci forumun yapılacağı alanda buluştu. Bu sırada forum yapılması düşünülen alanda faşistlerin basın açıklaması yaptığı görüldü. Faşistlerin, okulun bölünmesine karşı çıkan öğrencilerin eylemi hakkında “Bunlar terörist, bunların derdi başka” gibi karalamalarda bulunduğu, okulun bölünmesine tepkili olan öğrencilerin kendi yanlarına çekmeye çalıştıkları ama kitle toplayamadıkları öğrenildi. Faşist grup kitlenin gelmesiyle kısa sürede alandan ayrılınca forum düzeni alındı.

Polis ablukası altında gerçekleşen forumda konuşan öğrencilerin ortak vurgusu fakültelerin bölünmesine karşı çıkılması oldu.

 
§