27 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/17

Aslolan devrimci sınıf mücadelesini büyütmektir!
Seçim oyunlarını sokağın gücü bozar!
Erken seçim ve düzenin siyasal krizi
Orman arazileri satışa çıkarılacak
Tutsak annesi: Çocuklarımıza insanca davranılmasını istiyoruz!
“Devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız!”
“Bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diye...”
“Savaştan daha fazla insan ölüyor iş cinayetlerinde”
“İşimiz ve iş güvencemiz için 1 Mayıs’ta alanlardayız”
Genç işçilerde sınıfsal bakış ve kapitalizmin yaydığı ahlak üzerine...
Suriye’ye emperyalist saldırı güçler dengesini değiştirmeyecek
Blair’in anı defterinden Macron’a miras kalan yalanlar ve Suriye gerçeği
Avrupa Komisyonu Raporu ve AKP rejiminin çıkmazları
Fransa’da öfke dinmiyor, kavga kızışıyor
Küba seçimleri ve görev devri
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden…
Nafaka-sadaka ile süren bir hayat değil, özgür, eşit bir yaşam ve çalışma imkanı!
“1 Mayıs’ta da alanlarda, sahnede var olacağız!”
Onlar bölmek istiyorlar, bizler birleşiyoruz!
Fransa üniversitelerinde neler oluyor?
Emek olmayan yerde umut ölüyor
İhraç olan hayatlar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye’ye emperyalist saldırı güçler dengesini değiştirmeyecek

E. Bahri

 

Doğu Guta’nın cihatçı katil çetelerden arındırılması, Suriye için önmeli bir kazanım oldu. Zira ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, Katar güdümlü bu çeteler yıllar boyunca başkent Şam’ı füze ve havan toplarıyla vurarak on bini aşkın sivili katlettiler. Esad yönetiminin ‘aşil topuğu’ kabul edilen bu bölgenin kontrol altına alınması, Suriye iç cephesinin tahkim edilmesi için yeni imkanlar sağladı.

Batılı emperyalistlerin, Doğu Guta çetelerin denetiminde kalsın diye çırpınmaları, bölgenin öneminden kaynaklanıyor. Bölgeyi terk etmek zorunda kalan çetelerin tanklar, zırhlı araçlar dahil tam bir ordu gibi donatılmış olmaları, halen kasalarında yüz milyon doları aşan bir servetin bulunması, Suriye’ye karşı savaşan güçlerin bu bölgeye atfettikleri önem hakkında fikir veriyor.

Hezimetin hırçınlığı!

Doğu Guta’nın cihatçılardan arındırılacağı kesinleşince, ABD ile onun köpekliğini yapan İngiltere-Fransa ikilisi, Suriye’ye saldırı kararı aldılar. Emperyalist saldırıya bir gerekçe lazımdı. Kimyasal silah yalanı bunun için uyduruldu. Ancak hem Rusya hem Suriye bu konuda hazırlıklıydı. İddiaların yalan olduğunu hızla dünya kamuoyuna duyurdular. Mizansende rol alan bir baba-oğul olayın iç yüzünü Arap medyasına anlattı. Mizansenin hazırlandığı hastanenin doktorları da kimyasaldan etkilenen kimse olmadığını açıkladılar vb.

Kimyasal saldırı olayının uydurma olması batılı emperyalistleri pek etkilemedi. Çünkü bunu biliyorlardı. Onlar, Suriye’ye saldırı kararı aldı, uygulamak için kimyasal yalanının ortaya atılmasını yeterli saydılar. Doğu Guta’da uğradıkları hezimetin acısını, Suriye’yi hedef alan füze saldırısıyla çıkarmak istediler.

“Kutsal”lar ayaklar altında!

Uluslararası alanda Birleşmiş Milletler (BM), ülkelerde burjuva parlamentolar kapitalist emperyalizmin “kutsal kurum”ları diye takdim edilir. Halkların bunu böyle kabul etmeleri istenir. Oysa onlar, ancak işlerine geldiği zaman bu kurumlara önem atfederler. İşlerine gelmediğinde ise ‘kutsallık’ halesine yerleştirilen bu kurumlar anında ayaklar altına alınıp paçavraya çevrilir. Suriye’ye saldırı sırasında yaşanan tam da bu oldu.

Barbarlığın başı ABD, BM’yi elinin tersiyle iterek saldırı kararı aldı. Tıpkı 2003’te Irak’a saldırı emri veren Bush gibi Trump da yasa, hukuk, kural tanımadığını dünyaya ilan etti. Kendileri için geçerli yasa ya da kuralları, emperyalist saldırganlık belirler. Buna sadık olduklarını ispatlayan İngiltere Başbakanı Theresa May ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ikilisi de Trump’ı takip ettiler. Ne May ne Macron kendi parlamentolarına danışmaya tenezzül etti. Burjuva ‘demokrasisi’nin bu iki kalesinde bile, kapitalist düzenin ‘mabedi’ kabul edilen parlamentonun kritik anlarda ‘içi boş bir kovuk’tan ibaret kaldığı bir kez daha gözler önüne serildi.

Barbarlık bakidir!

Uluslararası kurumların, yasaların, anlaşmaların bir kenara atılıp Suriye’ye küstahça saldırılmasıyla, emperyalist barbarlığın baki olduğu dünya halklarına hatırlatıldı. Suriye’nin ABD ile suç ortakları tarafından hedef alınmasıyla, “kapitalist emperyalizm var oldukça, barbarlık da baki kalacaktır!” mesajı dünyaya iletildi.

Her şeye rağmen Suriye’ye saldırı, ABD ile suç ortaklarının yaptırım güçlerinin zayıfladığını da gösterdi. Zira bu saldırılar ne Suriye özelinde ne bölge genelinde yaşanan jeo-politik değişimi durdurabilecek güçtedir.

Bu değişimi durdurmak, ancak emperyalist orduların açık bir savaşa girişmeleriyle mümkün olabilir. Böyle bir savaşın sonucunu ise kimse kestiremiyor. Zira bu, yeni bir dünya savaşını göze almayı gerektiriyor. Halihazırda taraflar böyle bir çatışmadan kaçınıyor. Bununla birlikte kapitalist emperyalist sistemin içinde bulunduğu kriz ve hegemonya çatışması, bu tehlikenin insan soyunu tehdit ettiğine işaret ediyor.

Daha çok füze daha çok yıkım!

Emperyalist saldırıdan en çok memnun olanlar Ankara’daki dinci-faşist rejim, siyonist İsrail, vahhabi Suudi Arabistan gibi Amerikancılar oldu. Suriye’ye karşı savaşta yenilen bölgenin bu gericilik kaleleri, emperyalistlerin Suriye’yi yerle yeksan etmesi için adeta çırpınıyorlar.

Rusya ile İran’la anlaşmak zorunda kalan AKP’nin büyük şefi bile, emperyalistlerin Suriye’yi vurmasıyla kendinden geçiyor, “iyi yaptınız ama bu kadarı yetmez, devam etmelisiniz!” demekten kendini alamıyor. Rusya-İran tarafıyla Suriye konusunda işbirliği yaparken bile Trump, Macron, May füzelerinden bu kadar heyecanlanan AKP şefi, bir kez daha safını belli etti.

İsrail-El Suud ikilisi ise Esad yönetimini yıkmak, İran’ı vurmak, Lübnan Hizbullah’ını dağıtmak, Filistin direnişini ezmek için emperyalist saldırıların devam etmesini istiyor. ABD’deki siyonist lobilerle El Suud’un petro-dolarları bu uğurda seferber ediliyor. Çatışmaların seyri bu isteklere bağlı olmasa da, yeni saldırıları kışkırtan bir rolü olabilir.

‘Yıkamadık bölelim’

Suriye’yi yıkıp dağıtmaya muvaffak olamayan emperyalistlerle işbirlikçileri, ‘madem yıkamadık, bari bölelim’ taktiğine yöneldiler. Bunu yapabilmenin de tek koşulu ABD savaş aygıtının Suriye’de kalmasıdır. Trump’ın, ‘askerlerimizi Suriye’den çekeceğiz’ açıklamasının işbirlikçilerde kaygı yaratması bundandır. Macron bile ABD Suriye’den çekilmemeli diye yakarıyor.

“Suriye’de kalmamızı istiyorsanız, masrafları siz ödeyin” diyen Trump, işbirlikçi Arap devletlerinin “işgal ordusu” oluşturup ABD askerlerinin yerini almasını istiyordu. Ancak Mısır’ın karşı çıkması, bu hamleyi boşa düşürdü. Bu durumda ABD’nin kısa sürede askerlerini çekmesi kolay değil. ABD Suriye’de kaldığı sürece ise, YPG/QSD güçleriyle birlikte Fırat’ın doğusu fiilen Suriye’den ayrılmış kalacak. İdlib’te kurulan ‘El Kaidestan’ ise, zamanla cihatçılardan temizlenecektir.

Tüm işgalciler temizlenecek!

Suriye ile müttefikleri ise, kısa vadede olmasa bile, ülkenin tüm işgalci güçlerden temizleneceğini söylüyor. Halen ordulararası bir savaştan kaçınmaya çalışan bu cephenin temsilcileri, gerektiğinde orduların katılacağı ancak halkların direnişini esas alan bir stratejiyi esas alacaklarını belirtiyorlar. Cihatçılara karşı savaşta halk desteğindeki ordu ön planda olurken, ABD-İsrail işgaline karşı savaşta ise ordu destekli halk direnişinin esas alınacağı söyleniyor. Sadece Suriye topraklarını değil, Filistin’i de işgalden kurtarmak için savaşacaklarını söyleyen bu cephenin liderleri, işgale karşı savaşta daha büyük çatışmalara şimdiden hazır olduklarını da ifade ediyorlar.


 
§