İçindekiler:

15 Nisan 2023
Sayı: KB 2023/05

Gün seferber olma günüdür!
1 Mayıs'ta alanlara
Esenyurt Alaattin Karadağ 1 Mayıs Hazırlık Komitesi
Küçükçekmece Hüseyin Temiz 1 Mayıs Hazırlık Komitesi
Kapitalizm öldürür, mücadele yaşatır!
Saray rejimi oy peşinde!
Canları ve umutları yaşatmak mümkün!
Suçlular yine siyasi rant peşinde!
Emek ve Özgürlük ittifakı "tutum belgesi"
Mata işçisi kazanırsa, işçi sınıfı kazanır!
Bürokratik anlayış metal işçileri örgütlenirse yıkılır!
LC Waikiki işçisi anlatıyor...
Tarihten günümüze Türkiye'de 1 Mayıs
Çin'in Ortadoğu'da artan etkisi
Avustralya nükleer denizaltı ile donatılıyor
ABD'de banka iflaslarının olası sonuçları
Kapitalizm savaş demektir!
İsrail'de hükümet sallanıyor
ver.di yine sattı
Almanya'da grevleri karalama
Avrupa Kadın Konferansı'na doğru
8 Mart'ta ortak ses
Kadınların yaşamları seçim pazarlığında...
İstanbul Gençlik Ümit Altıntaş 1 Mayıs Hazırlık Komitesi
ON'ların çağrısı...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İşçilerin iradesini çiğneyen ver.di yine sattı

 

Almanya’da uyarı grevleriyle devam eden ve son olarak sendika üyelerinin yüzde 85,9 oranında büyük bir çoğunlukla süresiz grev lehinde irade beyan etmelerinin (8 Mart) üzerinden 48 saat geçmeden ver.di şefleri Deutsche Post’un görüşmelere başlama çağrısına uyarak yaptıkları gece yarısı görüşmelerinde yaklaşık 160 bin çalışanı kapsayan toplu iş sözleşmesini imzalayarak kelimenin gerçek anlamıyla bir satış gerçekleştirdiler.

Görüşmeler başkanlık yapan ver.di sendikasının başkan yardımcısı Andrea Kocsis, imzaladıkları satış sözleşmesini “iyi bir sonuç” olarak pazarladı.

İşçilerin 12 ayla sınırlı olmasını istedikleri TİS anlaşmasını 24 ay süreyle 2024 yılı sonuna kadar geçerli olacak şekilde imzalayan şefler, işçilerin talepleri yerine Deutsche Post yönetiminin isteklerini kabul ettiler.

Daha önce işçilerin yüzde 85,9 oyla reddettiği ilk tekliften neredeyse hiçbir farkı olmayan anlaşmayı “iyi bir sonuç” olarak ilan ediyorlar.

“Ver.di’nin Deutsche Post’taki hileli toplu sözleşmesine hayır!” diyerek yapılan satış anlaşmasını eleştiren Posta Eylem Komitesi, açıklamasında şunları ifade etti:  

“Ver.di yetkilileri bizim okuyamadığımıza ve hesap yapamadığımıza inanıyor olmalı. Yeni teklifte yer alan uzun vadeli artışlar ilk teklifle neredeyse aynı. İlk teklifte, Ocak 2024’ten itibaren ayda 150 Avro ve Aralık 2024’ten itibaren 190 Avro olmak üzere iki parça halinde toplam 340 Avro’luk bir artış olması gerekiyordu. Şimdi Nisan 2024’ten itibaren bu 340 Avro olacak.

Posta ayrıca bize daha önce 3 bin avroluk vergisiz enflasyon tazminatı teklif etmişti, ilk teklifte 24 aylık vadeye eşit olarak dağıtılmıştı. Şimdi ise bu yılın Ocak-Nisan ayları arasında ayda 255 avro, Mayıs 2023’ten Mart 2024’e kadar ise her ay 180 avro alacağız.’’

Satış anlaşmasından sonra 11 Mart günü 2500 katılımcının yer aldığı bir iç video konferansında ver.di yetkilisi Teusche şunları söyledi: “Mümkün olanı elde ettiğimizden oldukça eminiz”. Deutsche Post’un iş konseyi başkanı Gabi Günzau da onu destekleyerek, “İşverenler bir sent bile fazla vermeye hazır olmadıklarını çok ikna edici bir şekilde ortaya koydular” diyerek, işçileri korkutarak satış anlaşmasını kabul etmeye zorladılar. “Bir sent bile fazla vermeye hazır olmadıklarına ikna” olan sendika şefleri, grev kararı almak için sendika üyelerinin en az yüzde 75’inin üzerinde bir onaya karşılık satış anlaşmasının onaylanması için ise yüzde 25’lik bir onayın yeterli olmasına güvenerek işçileri sindirmeye çalışıyorlar.

Geçen yıl 8,4 milyar avro kâr eden Deutsche Post’la yapılan anlaşmanın şirkete maliyeti yılda 400 milyon avroya, toplamda ise 800 milyon avroya mal olacak. Öte yandan Deusche Post, borsa hissedarları için bu yıl, bu miktarın beş katından fazla yani iki milyar avronun üzerinde temettü dağıtacak. Posta, ayrıca hisse fiyatını canlandırmak için bu yıl ve gelecek yıl 2,2 milyar avroyu kendi hisselerinin geri alınması için kullanacağını açıkladı. Milyarlarca avro da hisse fiyatlarındaki artışlar yoluyla hissedarların cebine girmiş olacak.

Post AG’nin 20 üyeli denetim kurulunda, aralarında Thomas Koczelnik, Thomas Held, Stefanie Weckesser, Mario Jacubasch, Ulrike Lennartz-Pipenbacher ve Gabriele Gülzau’nun yanı sıra ver.di  sendikasının görevlileri Rolf Bauermeister, Stephan Teuscher ve Andrea Kocsis’in yer alıyor. Ver.di’den yılda bir milyon avronun üzerinde maaş alan on görevli ve iş konseyi üyesi bulunuyor. Satış anlaşmasını yapan komiteye başkanlık yapan ver.di görevlisi Andrea Kocsis, Deutsche Post’ta denetim kurulu başkan yardımcılığı görevini de sürdürüyor. Bu hizmetine karşılık olarak Deutsche Post’tan da yılda çeyrek milyon avro alıyor.

Uyarı grevlerini kazanma amacıyla örgütleyip sürdürmek yerine işçilerin enerjisini emmenin aracı yapan sendika şefleri, grev oylamasına da bu oyunun bir parçası olarak gündeme almak zorunda kaldılar. İşçilerin yüzde 85,9 gibi yüksek bir oranda süresiz grev “evet” demesinden korkan sendika şefleri, şirket yönetimiyle yaptıkları gece yarısı anlaşmayla ihanetlerine bir yenisini eklemiş oldular. Bu ihanet ve satış anlaşmalarını boşa çıkartmanın biricik yolu işçilerin gerçek devrimci birliğinin sağlanmasından geçiyor. İşçiler kendi komitelerini kurarak kaderlerini kendi ellerine almak zorundadırlar.

 

Kapitalizm: “Öldür para kazan” sistemi!

 

Toplumdaki engellileri, psikolojik ya da fiziksel rahatsızlığı olanları ortadan kaldırma politikası çoğunlukla Naziler dönemini çağrıştırır. Oysa bu politikanın “zamana uydurulmuş” halini bugünün “modern/demokratik” kapitalist devletlerinde de görmek mümkün.

Hitler’in başını çektiği faşist rejim, “ari ırk” yaratma politikasına bağlı olarak hasta ve engellileri ortadan kaldırma politikasına başvuruyordu. Bugün ise, sistemin artı-değer sömürüsü için gerekli olmadıkları düşünülen o insanlara “gönüllü” şekilde ölümü tercih etmeleri telkin ediliyor. 

Hasta ve engellilere “ötenazi” yapma “hakkı” tanıyan Kanada hükümeti, bir tür “teşvik” politikası da uyguluyor. Cumhuriyet gazetesinin internet sayfasında yayınlanan Sarp Sinan Hacır imzalı haberde, Kanada hükümetinin “ötenazi hakkı” kapsamında hazırladığı yasa ile bir tür “ölümü teşvik kampanyası” başlattığına dikkat çekiliyor.

Habere göre, 2016’da ötenazi yasası çıkaran Kanada hükümeti, yasayı değiştirerek kapsamını genişletiyor. “Yakın bir gelecekte ölmesi öngörülen ya da ciddi ve geri döndürülemeyecek hastalıkları olan bireyler için ötanazi hakkı” öngören Kanada hükümet bir adım daha ileri gitmek istiyor. Kapsamını genişlettiği ancak tepkiler üzerine geri çekmek zorunda kaldığı yasa ile “ötenazi” yapma kararı almayı kolaylaştırmak istiyor. Yasa şimdilik geri çekilse de hükümet hedefinden vazgeçmiş değil.

Haberde örneklerle anlatılanlar, Kanada hükümetinin sistem için “masraflı” kabul ettiği kişileri ötenazi kararı almak için teşvik ettiğini gösteriyor. Nitekim bu yasanın çıkması ve hükümetin “teşvikleri” sonucunda ötenazi kararıyla ölenlerin sayısında patlama olmuş.

Yasanın çıkarıldığı yıl bin kadar hasta ötanazi hakkını kullanırken 2021’de bu sayı 10 bine kadar çıktı ve ülkedeki ölümlerin yüzde 3,3’ü ötanazi kaynaklı oldu. Yasa da ötenazi için “ölümcül bir hastalığın” olması gerektiği yönündeki madde kaldırılmıştı. Yani hükümet, “demokratik hakların” kapsamını savunduğunu öne sürerek, ötenaziyi teşvik ediyor.

Bu yönde karar verdiği söylen kişilerin bir kısmının bunu yoksulluktan yaptığı ortaya çıkıyor. Ölümcül sorunu olmayanlara “ötenazi yapın” diye “akıl veren” hükümet yetkilileri, bu politikayla sigorta şirketlerini memnun ediyorlar. Tabii hükümetin sağlık harcamalarında tasarruf yapma konusundaki “başarısı” da dikkat çekiyor. Bu başarıya imza atan Kanada devleti “intihara meyilli olabilecek engellilere, yoksullara ve psikolojik sorunları olanlara” ötanazi önerisinde bulunuyor. Yani devlet, ötenazi yapma düşüncesi ya da isteği olmamasına rağmen insanlara “ölümü tercih edin ki, sizin masraflarınızdan kurtulalım” diye “tavsiyede” bulunabilecek kadar pişkin olabiliyor. Örneğin evine yürüyen merdiven takılmasını talep eden bir hastaya ötenazi yapmasını öneriyorlar. Hasta evine rahat girip çıkmak için yardım talep ediyor, yetkililer “sen en iyisi ölümü seç, bizi de merdivenle uğraşma zahmetinden ve masrafından kurtar” diyor.

Kanada, emperyalist/kapitalist devletler içinde “demokratik” olduğu var sayılan ülkelerden biridir. Ancak görüldüğü üzere vahşi kapitalizmin temsilcileri için “demokratik haklar” başka anlamlar taşıyor. Kapitalist sistem kâr-zarar hesabına göre işlediği için, bu denklemde insan küçük bir ayrıntıdan ibarettir.