İçindekiler:

15 Nisan 2023
Sayı: KB 2023/05

Gün seferber olma günüdür!
1 Mayıs'ta alanlara
Esenyurt Alaattin Karadağ 1 Mayıs Hazırlık Komitesi
Küçükçekmece Hüseyin Temiz 1 Mayıs Hazırlık Komitesi
Kapitalizm öldürür, mücadele yaşatır!
Saray rejimi oy peşinde!
Canları ve umutları yaşatmak mümkün!
Suçlular yine siyasi rant peşinde!
Emek ve Özgürlük ittifakı "tutum belgesi"
Mata işçisi kazanırsa, işçi sınıfı kazanır!
Bürokratik anlayış metal işçileri örgütlenirse yıkılır!
LC Waikiki işçisi anlatıyor...
Tarihten günümüze Türkiye'de 1 Mayıs
Çin'in Ortadoğu'da artan etkisi
Avustralya nükleer denizaltı ile donatılıyor
ABD'de banka iflaslarının olası sonuçları
Kapitalizm savaş demektir!
İsrail'de hükümet sallanıyor
ver.di yine sattı
Almanya'da grevleri karalama
Avrupa Kadın Konferansı'na doğru
8 Mart'ta ortak ses
Kadınların yaşamları seçim pazarlığında...
İstanbul Gençlik Ümit Altıntaş 1 Mayıs Hazırlık Komitesi
ON'ların çağrısı...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Almanya’da sermaye temsilcilerinin grevleri karalama kampanyası...

 

Almanya’da yüz binlerce kamu çalışanın gerçekleştirdiği 1992 yılındaki geniş kapsamlı grevden 30 yıl sonra, EVG ile Ver.di 27 Mart Pazartesi günü için eş zamanlı bir grev çağrısı yapmıştı. Bundan rahatsız olan kapitalistlerin örgütleri ve onların borazanı gibi çalışan medya grevi hedef alan bir karalama kampanyası başlattı. Sınıf kiniyle korkunun içiçe geçtiği bu saldırganlık kampanyasına sahte “insani kılıf” kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de hak arama mücadelesine ve sendikalara hücum ediyorlar. “Muhtemelen önemli insani yardım teslimatlarını ve genel olarak sosyal bir arada yaşamayı engelleyecek” türünden lafları, “hepimiz aynı gemideyiz” teraneleriyle harmanlanıyorlar. “Şimdi sendikalar işkence aletlerini çekmecelerinden çıkarıyorlar” gibi argümanlara sarılan sermaye medyası, güya kapitalistleri aklamaya çalışıyor. Grevin yaratacağı “insani sorunlara” timsah göz yaşı döken bu medya, yüz binlerce insanın canına mal olan Ukrayna savaşına benzin dökenlerin borazanı olmakta sakınca görmüyor.

Grev kararının alınmasını takip eden saatlerde Demiryolları personel müdürü Martin Seiler, EVG’ye alelacele müzakere masasına dönme çağırısı yapmış ancak olumsuz yanıt almıştı. Bunu gerekçe gösteren Alman İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Steffen Kampeter, grev kararını “orantısız bir şekilde hareket” olarak niteledi. Sermeye sözcüsünün bu lafını “işaret fişeği” kabul eden burjuva medya ve sermaye birlikleri yoğun bir saldırı başlattılar.

Bavyera medya grubu grev kararını, “Şimdi sendikalar işkence aletlerini çekmecelerinden çıkarıyor” diye duyurdu. Pforzheimer Zeitung bunun bir uyarı grevi mi yoksa “çok daha fazla bir şey mi” olduğunu sordu. Handelsblatt, demiryolu ve kamu hizmeti çalışanlarının “Cumhuriyetin yarısını rehin almasını (...)” aşırı buldu. Mainz’in Allgemeine Zeitung’un ise merakını, “Bundan sonra ne olacak? Genel grev mi?” sorusu ile dile getirdi.

Deutsche Post grevi zamanında geniş tabanlı grevlerin sınırlandırılarak pratikte uygulanamaz olması için İngiltere’yi örnek alarak yeni yasal düzenlemeler isteyen kapitalistlerin sözcüsü Steffen Kampeter, cuma günü yaptığı açıklamada, “Böylesine orantısız bir şekilde hareket edenler grev hakkının kabul edilmesini tehlikeye atıyorlar” dedi. Bu sözler “pek demokratik” olan Avrupalı kapitalistlerin hak arama mücadelesini baltalamak için akıllarına ilk gelen şeyin “grev yasağı” olduğunu açığa vuruyor. Bu arada Yerel Yönetim İşveren Birlikleri Federasyonu Başkanı Karin Welge’de koroya katılarak, “Sendikalar aşırıya kaçmamaya dikkat etmeli” diye açıklama yaptı.

Alman ve uluslararası tedarikçileri de kapsayan havayolu birliği BARIG Başkanı Michael Hoppe,”orantısız bir şekilde kitlesel olarak kısıtlanan hareketliliğin ulusal ve uluslararası trafik akışını, malların taşınmasını, muhtemelen önemli insani yardım teslimatlarını ve genel olarak sosyal bir arada yaşamayı engelleyeceğini” söyleyerek ‘insani’ ve ‘ulvi’ gerekçelerle grev hakkına saldırdı. Lojistik sektörü derneği BGL, grev kararını bir olanağa çevirmek için harekete geçerek pazar günü kamyon sürüş yasağının kaldırılmasını talep etti. Buna göre, «trafik kaosu» ve «malların zamanında teslim edilememesi halinde on milyonlarca dolarlık kayıp» yaşanacak. Sanki grev belli işlerin aksatılması ve kapitalistlerin kar akışını kesmek için yapılmıyormuş gibi laflar ediyorlar. Onlara göre grev yapılsın ama hiç birşey aksamasın, hiçbir kapitalistin kaybı olmasın!

Alman Belediye İşverenleri Dernekleri Konfederasyonu (VKA) Başkanı ve Gelsenkirchen Belediye Başkanı Karin Welge, “Sendikalar aşırıya kaçmamaya dikkat etmeli” temennisini, “İşçiler, işverenleri ile aynı gemide olduklarını unutmamalı” martavalıyla süsledi. Oysa “aynı gemi” içinde bulunan kapitalist yolcuların kasaları dolup taşarken, işçilerin sefaletinin derinleştiği gerçeği orta yerde duruyor. Zaten grev kararlarının alınması tam da sınıflar arası gelir uçurumunun bu kadar derinleşmesidir.

Böylesine kapsamlı ve önemli grev kararı öncesinde EVG başkanı Martin Burkert’in, Almanya’da zaten oldukça kısıtlı olan grev hakkı için “bizim de çok sorumlu bir şekilde kullandığımız keskin bir kılıç” demesinin, işçi hareketine karşı düşmanın yürüttüğü saldırıdan çok daha büyük bir tehlikeyi içerisinde barındırdığını şimdilik vurgulamakla yetinelim.

Avrupa’nın diğer ülkelerine kıyasla daha az grevin gerçekleştiği Almanya’da, tekelerinin asıl korkusu Fransa, İngiltere, Yunanistan ve Portekiz’deki grevlerin birbirlerini motive ederek Almanya’da daha güçlü bir yankı bulmasıdır.

 

Sri Lanka’da İMF programına karşı grev

 

Sri Lanka’da yüz binlerce kamu ve özel sektör çalışanı işten çıkarmalara, demokratik haklara yönelik saldırılara ve İMF ile yapılan anlaşmaya karşı 15 Mart günü bir günlük grev gerçekleştirdiler. Genel grevden hastaneler, okullar, üniversiteler, postane, telekomünikasyon ve elektrik şirketleri gibi hizmet sektörler etkilendi ve tüm bu sektörlerde işler durma noktasına geldi.

Ülkenin kuzeyindeki savaştan harap olmuş Jaffna kenti sakinleri de dahil olmak üzere Sinhala ve Tamilce konuşan işçiler, egemen sınıf ve yöneticilerinin körüklediği dini ve etnik bölünmeleri aşarak greve katıldılar. Wickremesinghe hükümeti grevi önlemek için 14 Mart günü önemli sektörlerdeki Asgari Hizmet Yönetmeliği’ni demiryolları ve posta hizmetlerini de kapsayacak şekilde genişletti. Enerji, petrol, liman, sağlık ve ulaştırma sektörlerinde grev zaten yasak.

Ülke çapındaki grevden önce kabine sözcüsü ve Medya ve Ulaştırma Bakanı Bandula Gunawardhena, işçilerin eyleminin “vatana ihanet” ve İMF ile 2.9 milyar dolarlık kredi için yürütülen müzakerelere “sabotaj” olduğunu ve Asgari İşletme Yönetmeliği’ni ihlal edenleri “yasaların tüm sertliğiyle” cezalandırılmakla tehdit etti.

Bandula Gunawardhena’nın tehditleri gibi hükümetin grevi bastırmak için tren istasyonlarına ve Kolombo limanına silahlı askerler yerleştirmesi de greve yüz binlerce işçi ve çalışanın greve katılmasını engelleyemedi. 

Uluslararası Para Fonu (İMF) tarafından dikte edilen önlemler arasında işçiler üzerinde daha ağır bir yük oluşturacak yeni bir ücret vergisi, faizlerin yükseltilmesi, elektrik ve diğer kamu hizmetleri için daha yüksek katkı payları, fazla mesai ücretlerinde kesintiler, devlete ait işletmelerin özelleştirilmesi ve kamu sektöründe on binlerce kişinin işten çıkarmalar yer alıyor. Grevciler tüm bu önlemlerin geri çekilmesini ve yüksek hayat pahalılığını telafi etmek için 20 bin rupi (228 Euro) ödenek verilmesini istiyorlar.