İçindekiler:

16 Haziran 2023
Sayı: KB 2023/09

Ya örgütlü mücadele ya derin sefalet
"Rahat nefes almak" mücadele ile mümkün!
Soygun düzeninde yola devam!
İlk işleri NATO'ya koşmak
"Kurtarıcı" Amerika'dan
Emekçileri yeni saldırı dalgası bekliyor
Direnmek ya da boyun eğmek
"Skandal veri sızıntısının" hatırlattıkları
Dünyada çocuk işçilik artıyor
Bizi yolumuzdan alıkoyamazsınız!
TPI sözleşmesi üzerine...
"Benian'ın icraatlarından haberi var mı?"
15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi
Dünya nükleer cephaneliğe dönüşüyor
G7'ye karşı BRICS!
NATO, Ukrayna'da kara hareketine mi hazırlanıyor?
Göçmenlerin önüne "demir perde"
Düzen mahkemelerine karşı mücadele!
ABD'de grev hakkına saldırı
Basel'de kitlesel ve politik feminist grev!
Paris'te panel
Devrimci Dersim emektar bir militanını yitirdi
ILO'dan Türkiye için uyarı
Çıraklar "çocuk işçi" değilmiş
Kapitalizm işsizlik sorununu çözemez!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kapitalizm işsizlik sorununu çözemez!

 

Kapitalist sistemde “işsizliği bitireceğiz” söylemlerini dilinden eksik etmeyen asalak burjuvazi ve onun siyasi temsilcileri, sağlam teorik ve bilimsel bir temele dayanarak toplumun devrimci dönüşümüyle işsizliğin ortadan kalkmasının mümkün ve aynı zamanda zorunlu olduğunu belirten marksistleri “ütopik” olmakla suçlamaktadırlar.

Halbuki tekelci aşamasıyla birlikte kapitalizm, yaklaşık olarak 18. yüzyıldan beri tüm dünyada mevcut egemen üretim biçimi olarak varlığını sürdürmeye devam ederken; ortaya çıkışından bu yana işsizlik sorununu çözmek şöyle dursun, tekelci aşamasına ulaşmasıyla kapitalizm yaratmış olduğu uzlaşmaz çelişkileri derinleştirmiştir.

Kapitalist üretim ilişkileri artık üretici güçlerin gelişimine ayak bağı olurken ve dolayısıyla yedek işçi ordusunun artışına sebep olurken, sorunun asıl kaynağı olan kapitalist üretim biçimine son vermeden, burjuvazi ve onun siyasi temsilcilerinin iddia ettiği gibi işsizlik sorunu çözülemez. Kapitalist üretim biçiminin egemenliğinde burjuvazinin ve siyasi temsilcilerinin, liberallerin ve burjuva ekonomistlerinin “işsizlik sorunu çözülecek” savını öne sürmeleri aslında onların ütopik olduğunu kanıtlar. Çünkü kapitalizmde işsizlik yapısaldır. Çünkü kapitalizmin işleyiş yasalarına göre yedek işçi ordusu yeniden üretilmek zorundadır. Kapitalist üretim biçimi var oldukça burjuvazi daima yedek işçi ordusuna ihtiyaç duyacaktır ve böylelikle emek gücü üzerinde tahakküm kurmaya devam edecek, daha düşük ücret karşılığında işten çıkarma tehdidi, mobbing ve çeşitli baskı araçlarıyla işçi sınıfının artan demokratik ve ekonomik taleplerini dizginleyecektir.

Burjuvazi ve siyasi temsilcileri, liberaller burjuva ekonomistleri yalnızca içi boş, soyut ve demagojik lafazanlık yapmakla kalmamakta, aynı zamanda tarihsel gerçekleri de çarpıtmaktadır. Tarihte ilk kez Sovyetler Birliği’nin işsizlik sorununu tamamen ortadan kaldırdığı gerçeğinin ve örneğin 1929 Büyük Buhran döneminde tüm kapitalist ülkelerde işsizlik oranı en yüksek seviyesini görürken, dünya ticareti %65 gerilerken, bu “dünya” ekonomik krizinden Sovyetler Birliği’nin hiçbir şekilde etkilenmemesinin üzerini örtmeye kalkmaları burjuvazinin ve siyasi temsilcilerinin aymazlıklarını gözler önüne sermektedir. Ayrıca burjuvazi bununla da yetinmemektedir. İşçi sınıfının tarihsel mücadele sonucunda elde ettiği politik ve ekonomik kazanımlara ve işçi sınıfının bilimsel ideolojisine saldırmakta; sınıfsız toplumun ilk adımı olan sosyalizmi hiçbir dayanağı olmayan argümanlarla bir “ütopya” olarak nitelemektedir.

Sınıfların ve sömürünün olmadığı bir toplum yalnızca mümkün değil aynı zamanda tarihsel olarak da zorunludur. Kapitalizm tarihsel “gelişimin” bir parçası olarak artık ömrünü doldurmuştur. Çünkü kapitalizm tekelci aşama ile birlikte yaratmış olduğu çelişkileri derinleştirmiştir. Emperyalizm çağı bundan dolayı aynı zamanda proleter devrimler çağıdır ve proleter devrimlere gebedir. Hiçbir güç, tarihin diyalektik akışını, toplumun gelişiminin yasasını yani gelişimin ve ilerlemenin maddi koşulu olan sınıf savaşımının doğrultusunda, insanlığın sınıfsız bir topluma doğru ilerlemesini durduramaz.

Gaziantep Üniversitesi’nden bir öğrenci

“İhtiyaçlar hala karşılanmış değil!”

 

Devrimci Gençlik Birliği olarak, geçtiğimiz haftalarda Adıyaman Narlıkuyu Çadır Kenti’nde kurulacak olan gençlik kütüphanesi ve çalışma alanı için destek sunacağımızı belirterek dayanışma çağrısı yayınlamıştık. Geçtiğimiz hafta sonu ise Adıyaman’a gittik ve kampanya sonucu toplanan kitapları kurulacak olan kütüphaneye teslim ettik. Ayrıca iki gün boyunca çocuklarla yüz boyama gibi etkinlikler gerçekleştirdik.

Seçim döneminde çeşitli parti ve kuruluşlar tarafından yalnız bırakılan depremzedeler halen benzer bir durumdalar. İnsani ihtiyaçlar depremin ardından 4 ay geçmesine rağmen karşılanabilmiş değil ve tüm yakıcılığını sürdürüyor. Yaz ayının gelmesi ile dayanılması güç bir sıcaklığa ulaşan havalar çadırlarda ve kliması olmayan prefabrik evlerde kalınmasını imkânsız kılıyor. Bunun yanında depremzedelerin çok büyük bir kısmı zaten prefabrik evlere de ulaşabilmiş değil. Sonuç olarak, şu an bölgedeki en yakıcı ihtiyaç nitelikli konut sorunudur. Bununla birlikte depremde tahrip olan altyapı, temiz suya erişimde ciddi sorunlar yaşanmasına yol açıyor. Temiz suya ulaşamamak sorununa sıcaklar eklendiğinde kusma, ishal ve uyuz gibi salgın hastalıklar bölgede sürekli olarak görülüyor. Her gün gerçekleşen hasarlı bina yıkımları da bölgede bir başka sağlık tehlikesini oluşturuyor. Havada sürekli var olan toz ve duman solunum yolu hastalıklarını da beraberinde getiriyor. Ayrıca kontrolsüz bir biçimde gerçekleşen yıkım, çocuklar için tehlike oluşturuyor. Bina yıkımları ile ortaya çıkan asbest ise gelecekte bölgede çok ciddi sağlık sorunlarının yaşanacağının habercisi.

Bir diğer gözlemimiz ise, ortaokul düzeyindeki 15 kadar konuştuğumuz çocuklardan hiçbirinin okula devam edememesiydi. “Deprem bölgesinde okulları açtık!” naraları atılıyor ancak görülüyor ki açılan okulun uzak ve servislerin yetersiz olması, öğretmen eksikliği gibi nedenlerden dolayı çocuklar okula devam edemiyor. Kız çocukları için ek bir sorun da yalnızca eğitimin ulaşılmaz olması değil ailelerin kız çocuklarını okula göndermek istememesidir. Kısacası deprem bölgesinde ihtiyaçlar tüm yakıcılığını sürdürüyor. Tüm bu sorunlar bireysel çabalar ile aşılabilecek gibi değil. Deprem bölgesi ile maddi dayanışmayı sürdürmenin yanı sıra mücadeleyi de yükseltmemiz gerekiyor.

Deprem bölgesine giden DGB’liler