İçindekiler:

1 Eylül 2023
Sayı: KB 2023/14

Örgütlü sınıf, topyekûn mücadele!
Kur Korumalı Mevduat (KKM) ucubesi...
Sarayın bilindik vizyonu: Riyakarlık
AKP, ekonomik kriz ve sınıf mücadelesi
Yaşam hakkı ancak mücadele ile korunabilir!
Suriye ile "normalleşme" mümkün mü?
"Liyakat" ve "mülakat" tartışmaları
1 Eylül Dünya Barış Günü
MESS Grup TİS süreci üzerine...
"Yaşasın onurlu mücadelemiz"
İşçi direnişleri sürüyor...
Sendikalar ve sınıf mücadelesi
Camp David ve BRICS zirvesi
AB Afrika'da yeni bir savaşa mı hazırlanıyor?
İsrail'in tehditleri ve direnişi
Libya-İsrail işbirliği krizi
Ukrayna'da savaşa itirazlar
Gate Gourmet'te işçilerin birliği
Hakan Fidan'ın Kürdistan ve Irak ziyareti
Hacı Bektaşı Veli etkinlikleri üzerine...
"Mental sağlığımız için adımlar atılmalıydı"
Vardık, varız, var olacağız!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Mental sağlığımız için adımlar atılmalıydı”

 

Giresun Üniversitesi Sağlık Fakültesi öğrencisi deprem sürecini, sonrasını ve “online eğitim” uygulamasını Kızıl Bayrak’a değerlendirdi.

-6 Şubat depremini Antakya’da yaşayan bir öğrencisin. O sürece dair yaşadıklarını aktarabilir misin?

Öncelikle psikolojik açıdan çok büyük zorluklar yaşadığımız bir dönemdi. Fakat bu psikolojik tahribatın yanı sıra, fiziksel koşulların sağlanamaması, iyi bir ortam sunulmaması ve bu dönemin iyi bir şekilde yönetilememesi bizim için çok daha yıpratıcı oldu. Elektik ve su kesintileri, şebekelerin kullanılamaması, yeterli yakıt verilmemesi bizim için çok daha zorlayıcı bir süreç oldu. İlk olarak temel insani ihtiyaçlarımız barınma ve beslenmeden mahrum bırakılmamız bizi en çok etkileyen faktörler oldu. Çok büyük zorluklarla karşılaştık. Elimizdeki yiyeceği idareli kullanmaya çalıştık, ısınmak için kullandığımız aracın yakıtının bitmemesi için tasarruflu kullandık. Elektrik ve hijyenik tuvalet olmaması bizim için çok çok zor oldu.

-Bulunduğunuz bölgede arama-kurtarma çalışmaları yapılıyor muydu?

Benim bulunduğum mahallede çok büyük yıkım olmadı. Dolayısıyla arama-kurtarmaya çok büyük ihtiyaç olmadı. Fakat merkezde ve diğer ilçelerde yardıma çok ihtiyaç vardı. Yıkım çoktu ama ilk 3-4 gün hiç yardım yoktu. Biz yaşamasak da bizim akrabalarımız diğer akrabalarını kurtarmaya gittiklerinde ekiplerin olmadığını gördüler. Biz, kurtarma ekiplerinin yokluğunu insanların can kaybetmesiyle hissettik. Can kayıplarıyla bedel ödedik.

-Şu an yaşadığınız en güncel ve yakıcı sorun nedir?

Su problemi. Hem içme hem kullanma suyu. Musluklarımızdan akan su sarı, filtrelenmiyor ve içilmiyor. Yeterli ve sürekli içme suyu olmaması bizi çok etkiliyor. Bu sıcakta birkaç şişe su için saatlerce kuyrukta bekliyor insanlar. Bunların dışında giyim, beslenme, her şeye ihtiyaç var. Buradaki insanlar evleriyle birlikte gelir sağlayacak işlerini de kaybettiler. Bebek bezi ve mama çok pahalı. Her şeye ama her şeye ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz ama en büyük sıkıntımız su.

-Bir üniversite öğrencisi olarak eğitim alanında ne gibi sorunlar yaşadınız?

Ben bir sağlık öğrencisiyim. Eğitimin online olması en iyi koşuldu. Yüz yüze eğitime ne biz ne okul hazırdı. Böyle bir süreçte online eğitim en mantıklısıydı ama yeterli miydi? Hayır! Sağlık öğrencisi olarak pratiğe ihtiyacımız var. Depremzede öğrencilerin devamsızlık hakkı uzatıldı, ödev ya da başka sınavla telafiler sağlandı. Ne kadar verimli oldu? 1 sene gitti. Sadece eğitim değil. Psikolojik açıdan da çok yıprandık ve bu akademik hayatımıza yansıdı.

-Direk online eğitim kararı verildi ancak depremzede öğrencilerin hayata devam edebilmesi için yüz yüze eğitim şarttı. O kaostan uzaklaşabilmek, yaşıtlarıyla motivasyonu sağlayabilmek için yüz yüze eğitim zorunluydu. Bir depremzede öğrenci olarak nasıl değerlendiriyorsun? Uzaktan eğitim yerine bir alternatif olarak yüz yüze eğitim sağlansaydı daha iyi olur muydu?

Psikolojik açıdan çok yıprandığımız için akademik kaygılardan ziyade psikolojimizin düzelmesi gerekiyordu. Eski hayatımıza adapte olmamız bizim için önemliydi. Bu yüzden bizi rehabilite edecek, sıkıntılarımızı paylaşacak, sosyal hayatımızı düzenleyecek yardımlar alabilmek bizim için çok çok önemliydi. Ne kadar kötü psikoloji o kadar kötü eğitim. Öncelikle yaraların sarılması gerekiyordu; sonrasında akademik eğitim bizim için iyi olurdu. Yüz yüze eğitim uygulanması ise o süreçte çok mümkün değildi.

İlk vazgeçilen hep eğitim oluyor. Mental sağlığın iyileştirilmesi için gerekli adımların atılmasının ardından yüz yüze eğitime geçilebilirdi. Bu seneyi tekrar okumayacağız, telafisi olmayacak. Eksiklerin tamamlanıp yola devam edilmesi gerekiyordu. İlerde sağlıkçı olacağız, eksik bilgiye yer verilmemesi lazım, çünkü eksik bilgiler bu alanda hayat kaybettirebilir. O yüzden özellikle sağlıkçıların eğitimlerinin ilk sırada olması gerekirdi.

-Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

Sadece benim için değil tüm Türkiye için, gelecek doğal afetlere ve olumsuzluklara hazır olmak için gerçekten mesleğinde yetkin kişilerin iş yapması gerekir. Liyakatsizliğe izin vermemek gerekiyor. Herkes mesleğini layıkıyla yapmalı. Uzun vadede herkes için en iyisi budur.

Kızıl Bayrak/ Antakya

 

 

“Önümüzü görememek çok kötü”

 

Antakya’da depremzede emekçi kadınlarla yaşadıkları sorunlar üzerine konuştuk…

“Bir kadın olarak çok zorlanıyoruz”

Kuşalanı Mahallesi’nde depremzede kadınlarla konuştuk.

Antakya’nın Kuşalanı Mahallesi’nde yaşayan 9 aylık hamile Özlem şunları ifade etti:

“Depremin olduğu sırada 2 aylık gebeydim. Bu felaket olduğundan beri çadırda kalıyoruz. Devletin eli uzanmadı bize. Yardımlar geldi, sağolsunlar, o da gönüllü olanlardan. Hala yardım bekliyoruz. Deprem bölgesinde bir kadın olarak çok zorlanıyoruz. Kış boyunca su için sırada bekledik. Ben alamıyordum. Kalabalık bir ilçedeyiz. Banyo sorunumuz oluyor. Evimiz yıkık, çadırda kalıyoruz. Kişisel ihtiyaçlarımızı karşılayacak, banyo yapacak yerimiz yok. Evimizi yıkmadılar, bari yerine bir oda yapalım. Çadırda kalmaya mahkumuz. 4 gün sonra doğum yapacağım, devletten bir yardım eli uzansın istiyorum.”

“Her şey kısıtlı, her şey sıkıntılı”

Kuşalanı Mahallesi’nde yaşayan Delile ise şunları ifade etti:

“Çok zor bir dönem atlattık. Ev yapmaya çalışıyoruz, yapamıyoruz, her şey ateş pahası. Çocuklarımıza istediğimizi alamıyoruz. Su sorunumuz var, her şey sorun. Her şey kısıtlı, devletten yardım alamadık. Okullar yıkıldı, hiçbir tadilat yapılmadı. Çocuklar başka okula gidecek, destek de vermediler. Devletin el uzatacağından şüpheliyiz. Sadece biz değil herkes zor durumda. Bir karpuz 100 TL, salatalık 25 TL, şeftali 30 TL, taneyle alıyoruz, kiloyla alamıyoruz. 6 gündür suyumuz akmıyor, banyo yapamıyoruz. Çamaşır, banyo hep sıkıntı. Bir sıkıntı olsa atlatabilirsin belki ama her şey sıkıntılı, her şey kısıtlı.”

“İşyerimize el koydular, başka yer de göstermediler”

Tavla Köyü’nden bir depremzede işyerinin gasp edilmesine ve yaşanan belirsizliğe tepki göstererek şunları ifade etti:

“Bizim çocuklarımız eğitim çağında. Hangi okulda, nerede olacakları, koşullarımızın nasıl çözüleceği, bize barınma için nerede yer gösterileceği belli değil. Yerinde dönüşüm koşulları halen belli değil. Orta hasarlı binaların ne olacağını kimse bilmiyor. Net bir şey söylenmiyor. Sürekli söylemler değişiyor. Önümüzü görememek çok kötü. Gelir sağlamak gerekiyor. Maalesef hiçbir yapılanma yok. İş yerimiz en gözde yerdeydi, istimlak ettiler, el koydular, başka da yer göstermediler. Ama en önemlisi de çocuklarımızın eğitimsiz kalması.”

Eskiye dönmek istediğini belirten depremzede “Kendi yağımızda kavruluyorduk, elimizdekini bari almasınlar” diye konuştu. 

Kızıl Bayrak / Antakya