İçindekiler:

29 Mayıs 2024
Sayı: KB 2024/09

Siyasal hak ve özgürlükler mücadelesini büyütelim
Kiminle, ne için "normalle?me"?
Kobanê Davası ve "adalet"
Kobanê Davası ve rejimin sureti
Rejim riyakarlığın dozunu arttırıyor
Yeni "suç" icat ediliyor: "Etki ajanlığı"
Krizin faturasını kapitalistler ödesin!
Asıl felaket gerici-faşist düzendir!
Haziran Direnişi'nin 11. yılı
Yerli-milli aparatlar
Mücadelemiz büyüyerek devam edecek
1 Mayıs tutuklamaları protesto edildi
Saray rejiminin "Tasarruf Paketi"
Nakba'nın 76. yılında direnişi devam ediyor
Üç ülkeden Filistin'i tanıma
İsrail'in soykırım saldırısı
İslam devletlerinin Filistin hamaseti
Lahey'den tutuklama emri talebi
Şi Jinping'in Avrupa ziyareti
Çin'den Tayvan'a kuşatma
İEKK Kadın İşçi Çalıştayı sonuç bildirgesi
Gericiliğin ortak dili
Güçlü aile!
Maarif Modeli
Yasaklar baharın gelişini engelleyemez!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Saray rejiminin “Tasarruf Paketi”

Fikri Tomurcuk

 

Saray rejiminin uygulamakta olduğu IMF’siz IMF programının şiddetini yerel seçimlerin ardından daha da artırmayı planladığı biliniyordu.

Bunun ilk adımı “Kamuda Tasarruf” adı altında açıklandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in basın toplantısıyla yaptığı ilk açıklamanın ardından Tayyip Erdoğan da bir genelge yayınlayarak paketin nasıl uygulanacağına ilişkin ayrıntıları ilan etti.

Açıklanan paket sözde kamuda tasarruf sağlayacak ve enflasyonun düşürülmesine yardımcı olacak. Oysa ki paketin ne kamu harcamalarında dişe okunur bir tasarruf sağlayacak, ne enflasyonu düşürecek bir kapsamının olmadığını düzen savunucusu yorumcular bile kabul ediyor. Bu yüzden Cevdet Yılmaz ile Mehmet Şimşek, büyük umutlar yaratarak yaptıkları basın toplantısında, ellerindeki yazılı metinleri okumanın ötesinde bir şey yapmadı. Gazetecilerin soru sormasına da izin vermeden salondan kaçıp gittiler.

***

İddialı metne bakınca, bunun daha önce benzeri açıklanan sayısız tasarruf paketinden kopyalayarak hazırlandığı görülüyor. Bu pakette yer alan maddelerin hangisinin ne kadar tasarruf sağlayacağı, paketin tamamından ne kadar tasarruf beklendiği bilgisi bile yok.

IMF’siz IMF programı ile halkın boğazını sıkarken, “dostlar alışverişte görsün” misali devlet yönetiminin de tasarruf yaptığı havası yaratarak göz boyamaya çalışıyorlar. Kamu kurumlarında yazışmaların kağıtla değil de internet üzerinden yapılmasıyla, kamu çalışanlarının servislerinin kaldırılmasıyla ekonomiyi düze çıkaracak bir tasarruf sağlanacağına ve bunun da enflasyonu düşüreceğine inanmamızı bekliyorlar.

Paketi açıklayanlar, bunun ne kadar tasarruf sağlayacağına değinmekten kaçındılar. Ortalıkta dolaşan tahminlere göre “kamuda tasarruf” paketiyle olsa olsa yılda 100 milyar liralık bir tasarruf sağlayanabiliyor. Bu da mevcut bütçe açığı karşısında devede kulak bile değil. Nisan ayı bütçe verilerine göre sadece bir aylık faiz giderleri 114 milyar TL’ye, yani paketin sağlayacağı söylenen tasarruftan daha yüksek miktara ulaştı.

***

Bütçe hedeflerine göre 2024’te yıllık toplam bütçe açığı 2,65 trilyon TL olacak. Ancak yıl sonunda gerçek bütçe açığının bu hedefin çok üstüne çıkarak 3,4 trilyon lirayı aşacağı tahminleri yapılıyor. Bu dengesizlik karşısında açıklanan paketin tam olarak uygulansa bile bütçedeki dev açığa merhem olma şansı yok.

Paketin temel amacı ne tasarruf ne de enflasyonu düşürmek. Esas hedefleri ekonomik krizin yükünü halkın sırtına yıkmak için yaptıklarına yenilerini eklemek. Pakette sermaye sınıfının işine gelmeyecek hiçbir şey bulunmuyor. Ama kamu çalışanlarının ve halkın yükünü artıracak onlarca unsur var.

AKP-MHP rejiminin kapitalistleri kolladığı ve faturayı emekçi halka çıkarmaya çalıştığı, sermayenin sözcüleri ve örgütleri tarafından peş peşe paketi alkışlayan açıklamalar yapmalarından da anlaşılıyor.

Sermaye sözcülerinin sevinçleri boşuna değil. Çünkü Saray’ın paketi, kamu çalışanlarının servisine, lojmanına, sosyal tesisine, misafirhanesine göz dikiyor. Ama sermaye sınıfının ne vergisine ne teşviklerine ne ballı garanti ödemelerine el sürüyor.

Örneğin sermaye sınıfından alınan kurumlar vergisinin artırılması “akıllara gelmemiş”. 2024 bütçesine göre bir yılda toplanacak vergiler içinde kurumlar vergisinin payı yüzde 17. Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, kârları balon gibi şişen şirketlerin bu yıl 1.28 trilyon TL vergi ödemelerini bekliyor. Onu da tahsil edebilirse tabii…

Ama buna karşın bütçeye “vergi harcaması” adı altında koyduğu tek bir kalemle sermaye kesiminden alınması gereken tam 2,4 trilyon TL vergiden vaz geçiyor. Yani sermayeye ondan beklenen vergi gelirinin neredeyse iki katı vergi kıyağı yapılıyor. Oysa sermayeden tahsil edilmesi gerekirken üstü çizilen bu vergiler alınsa, açıklanan paketin 24 yılına bedel bir kaynak sağlanabilir.

Sorun bundan ibaret de değil. Çünkü tahakkuk bile etmeyen vergiler de var. Örneğin başta Kur Korumalı Mevduat olmak üzere ranttan vurgunlar yapan sermaye kesiminin kullandığı finansal araçların çoğundan ya hiç vergi alınmıyor ya da çok düşük bir miktar ödüyorlar. Oysa Hazine’nin sadece nisan ayında rantiye kesimine ödediği faiz 114 milyar TL. Yani Şimşek’in paketinden beklenen bir yıllık gelirden daha fazla.

Servet vergisi ise lafını bile duymak istemedikleri bir konu. Oysa çıkartılacak bir servet vergisi ile bu paketlerin hedeflediğinin kat kat fazlası sadece sermayenin bir avuç kaymak tabaksından bile toplanabilir.

Öte yandan Erdoğan’ın kendine bağlı müteahhit çetesine verdiği Hazine garantili ödemeler kaldırılsa, paketle hedeflenen kadar kaynağı tek bir kalemde elde etmek mümkün. Çünkü 2024 bütçesinde otoyol ve köprüler için 73,8 milyar TL, şehir hastaneleri için 26,1 milyar TL garanti ödemesi ayrıldı. Döviz kurunun yükselişiyle birlikte bu miktar daha da artacak.

Kırtasiye masrafını kısarak tasarruf yapıyor imajı yaratmaya çabalayan Erdoğan iktidarı, iş kendi müteahhit çetesine gelince bonkörlükte sınır tanımıyor. İstanbul Havaalanı’nı işleten Cengiz İnşaat ve Kalyon İnşaat’tan sözleşme gereği alınması gereken milyonlarca Euro’luk kira bedeli alınmıyor. Örneğin 2018-2020 arasında ödenmesi gereken kira bedelinin 1 milyar 95 milyon Euro’luk bölümü 2043 yılına ertelendi. Son iki yılda ödenmiş olması gereken 1 milyar 772 milyon Euro’nun ise tahsil edildiğine dair hiçbir veri yok. Tek başına bunlar bile açıklanan 100 milyar liralık pakete denktir.

Pakette olmayan şeylerden birisi de Kamu İhale Yasası’ndaki yandaşa fahiş değerlerle ihale peşkeş çekme yollarını kapatacak değişiklikler. Erdoğan iktidarı, yaptığı sayısız değişikliklerle kamu ihalelerini yolsuzluk, rüşvet, yandaş kayırmanın aracı haline getirdi. İhaleleri denetimsiz ve keyfi şekilde şişirmeye müsait hale getirmek için açılan yan yolları kapatmak da hiç istemedikleri bir şey. Nitekim tasarruf paketinde bunun sözü bile edilmiyor. Oysa bu sistem, kamu maliyesinin kaynaklarının çarçur edildiği bir kara delik haline gelmiş durumda.

Paket sözüm ona tasarruftan bahsediyor ama en başta Saray’ın kendisinin şatafattan, ne iş yaptıkları belli olmayan danışmanlar ordusundan, koruma ordusundan, sayısı bilinmeyen araç ve uçak filosundan söz bile etmiyor. Oysa halk her ay sofrasından bir miktar daha kısıntıya giderken tasarruf Saray’ın mahallesine bile uğramıyor. 

***

Tasarruf paketinde olmayanlar bunlar. Hepsi de sermaye sınıfını ilgilendiren noktalar. Tasarruf paketinde var olan noktalara gelince, hemen hepsinin kamu çalışanlarını ve genel olarak tüm halkı ilgilendirdiği ve onlara türlü türlü faturalar çıkardığını görüyoruz.

Paketin önemli hedeflerinden birisi üç yıl boyunca kamu istihdamının ve yatırımlarının dondurulması. Üç yıl boyunca belediyeler dahil tüm kamu kurumlarında ölenler ve emekli olanların yerine alınacaklar dışında işe yeni eleman alınmayacak. Bu hem kamu emekçilerinin hem de tüm halkın yükünü artıracak. Zira nüfus ve iş artışına rağmen eleman sayısı artmayınca, her bir kamu çalışanının iş yükü yıldan yıla artacak ama maaş artışları enflasyon altında ezilmeye devam edecek.

Üç yıl içinde öğrenci sayısı artacak ama zaten yetersiz olan öğretmen sayısı da okul ve derslik sayısı da artmayacak. Üç yıl içinde nüfus ve hasta sayısı artacak, ama kamu hastanelerinde doktor ve hemşire sayısı artmayacak, hastane ve yatak sayısı da aynı kalacak. Eğitim öğretmenler için de öğrenciler için de daha zor, daha niteliksiz ve daha pahalı hale gelecek. Aynı durum sağlık sektörü için de geçerli. Randevu almak için bekleme süreleri uzayacak, iyice kuşa dönen muayene süreleri ise daha da kısalacak.

Eğitim ve sağlıkta halk için hayat daha da zorlaşır ve daha pahalı hale gelirken sermaye sınıfı için bir fırsat ortaya çıkacak. Devlet okullarında ve hastanelerinde yaşanan sıkıntılar eğitimin ve sağlığın daha paralı hale gelmesine, özel okul ve hastanelere başvurmak zorunda kalanların sayısının artmasına neden olacak.

Belediyelerdeki uygulama ise kentlerde nüfus artışı karşısında halkın belediye hizmetlerinden yararlanma, asgari düzeyde bir hizmet alabilme imkanını iyice sınırlayacak.

Benzer sorunlar tüm kamu hizmet alanlarında yaşanacak.

Bu uygulamanın bir faturası da atama bekleyen milyonlarca gence çıkacak. Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) girerek eğitimini aldığı meslek dalında bir kamu kuruluşunda işe girme hayali olan milyonlarca genç için bu kapı aniden kapatılmış oluyor. Bu durumun işsiz gençler ve aileleri için büyük hayal kırıklıkları ve maddi yükü olacak.

Emekçiler böylesine sıkıntıya girerken, sermayeye kârlarını daha da artırma fırsatları yaratılıyor. Çünkü acilen iş arayan milyonlarca genç işsize kamunun kapıları kapanınca, özel sektörde istihdam talebi hızla artacak ve bu kapitalistlere ücretleri daha da aşağı çekerek sömürüyü artırma fırsatı sağlayacak.

Toplu taşıma sistemi olan yerlerde servislerin kaldırılması, kamu çalışanlarına ciddi bir maddi yük getirecek. Bu, kamu emekçilerinin ücretlerinde fiilen bir kesinti yapılması anlamına geliyor. İşe geliş ve gidişte dolmuş ve belediye otobüslerinde harcanan zamanın artması, kamu emekçilerinin çalışma süresinin de fiilen uzamasına neden olacak.

Kamu kurumlarında destek hizmetlerinin kısıtlanması ve burada çalışanların işten çıkartılması da gündemde. Bu, aynı zamanda kamu kurumlarında çalışan emekçilerin iş yerindeki gündelik hayatında çeşitli yeni zorluk ve yüklerle karşılaşmalarını getirecek.

Kamu çalışanlarına çıkan bir fatura da lojmanların, sosyal tesislerin ve misafirhanelerin kira ve ücretlerinin hemen artırılması ve ardından da hepsinin satışa çıkartılması olacak. Bu satışlar kamu emekçilerinin hayatını daha da pahalı hale getirirken sermaye sınıfı için yeni rant fırsatları yaratacak.

Kamu kurumlarında yeni kreş yapılması ve açılmasının yasaklanması da kamu emekçilerinin gündelik hayatını zorlaştırırken aile bütçesine yeni bir yük daha ekleyecek.

Emekçiler için bunca külfet yaratacak olan bu paketin bütçe açığına da merhem olmayacağı, enflasyonu düşürücü bir etki de yaratmayacağı ortada. Bu paketin ekonomik krizin yükünü emekçilerin sırtına yıkmaktan başka bir işlevi yok. Kamu emekçilerinin yüklerini artırırken hayatlarını daha zor ve daha maliyetli hale getirecek. Bunun doğal uzantısı olarak kamu hizmetlerinde ortaya çıkan kısıntı da tüm halk için hayatı zorlaştıracak, geçim için ise yeni külfetler ortaya çıkartacak.

Ama öte yandan sermaye sınıfının ücretleri daha da aşağı çekme, işten çıkarmalarda daha pervasız olma, kârlarını ve sömürüyü daha da artırma olanaklarını genişletecek.

***

Erdoğan iktidarının bu paketinin bir hedefi de yabancı sıcak para fonlarına kârlarının garanti altında olduğu mesajını ve taahhüdünü vermektir. Erdoğan iktidarı, bu paketle küresel sermayeye, “emekçilerin lokmasından keserek sizin getireceğiniz sermayeyle yüksek kâr elde etmenizi garanti altına almakta kararlıyım” mesajı veriyor.

Yabancı finans kuruluşlarının Türkiye’de sesi en fazla çıkan temsilcisi Timothy Ash, paketi olumlu bulduklarını hemen ilan etti. Ama Şimşek ekibinin “başarılı” olması için memur ve emekli maaşlarında kesintiye de gidilmesi gerektiğini söyledi.

Erdoğan-Şimşek ekibi, küresel sıcak para fonlarının bu isteğini de dolaylı bir yolla yerine getiriyorlar zaten. Ücret artışlarını enflasyon artışının gerisinde tutarak ücretlerin reel olarak düşmesini sağlıyorlar. Son gelişmeler, Erdoğan yönetiminin bu politikayı, önümüzdeki dönemde daha azgın bir şekilde uygulamaya çalışacağını gösteriyor.

Bu nedenle açıklanan “tasarruf paketi” Erdoğan-Şimşek ekibinin seçim sonrasında emeğe karşı girişecekleri saldırı kampanyasının ilk adımı. Bunun arkasını getirmenin hazırlıkları içindeler. Yeni adımlar, sadece kamu kesimiyle sınırlı kalmayacak, işçi sınıfının tamamını hedef alacak. Dolayısıyla emekçilerin bu ilk saldırı dalgasına karşı gösterecekleri tepki büyük bir önem taşıyor.

Saray rejimi eliyle krizin tüm yükünü emekçilerin sırtına yıkmayı hedefleyen bu paketleri önlemek ve geri püskürtmek için işçi sınıfı ve emekçilerin birlik, dayanışma, örgütlenme ve mücadeleyi yükseltmekten başka bir yolu yok.