İçindekiler:

29 Mayıs 2024
Sayı: KB 2024/09

Siyasal hak ve özgürlükler mücadelesini büyütelim
Kiminle, ne için "normalle?me"?
Kobanê Davası ve "adalet"
Kobanê Davası ve rejimin sureti
Rejim riyakarlığın dozunu arttırıyor
Yeni "suç" icat ediliyor: "Etki ajanlığı"
Krizin faturasını kapitalistler ödesin!
Asıl felaket gerici-faşist düzendir!
Haziran Direnişi'nin 11. yılı
Yerli-milli aparatlar
Mücadelemiz büyüyerek devam edecek
1 Mayıs tutuklamaları protesto edildi
Saray rejiminin "Tasarruf Paketi"
Nakba'nın 76. yılında direnişi devam ediyor
Üç ülkeden Filistin'i tanıma
İsrail'in soykırım saldırısı
İslam devletlerinin Filistin hamaseti
Lahey'den tutuklama emri talebi
Şi Jinping'in Avrupa ziyareti
Çin'den Tayvan'a kuşatma
İEKK Kadın İşçi Çalıştayı sonuç bildirgesi
Gericiliğin ortak dili
Güçlü aile!
Maarif Modeli
Yasaklar baharın gelişini engelleyemez!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İsrail’in soykırım saldırısı ve Adalet Divanı’nın kararı

Filistin halkı, 1948’de siyonist İsrail’in kuruluşuyla başlattığı etnik temizlikten dolayı 76 yıldır acı çekiyor. Sistematik baskı, işkence, katliam, yıkım, sürgün ve soykırım halen devam ediyor. Netanyahu ve çetesinin iktidara gelmesiyle siyonist işgalcilerin ırkçı histerisi hiç olmadığı kadar derinleşti. Filistin halkını yok etme hedefine odaklanarak, vahşeti görülmemiş boyutlara ulaştırdılar

Amerika ile Avrupa emperyalizminin siyonist devlete sunduğu koşulsuz desteğin verdiği rahatlıkla, işgalciler aylardan beri Filistin halkına soykırım uyguluyor. Irkçı-faşist Netanyahu hükümeti, 7 Ekim’de İsrail ordusunun mevzilerini hedef alan meşru saldırıyı bahane ederek, Filistin halkına yönelik soykırım saldırısını sürdürüyor. Ancak Filistin halkının irade ve kararlılığını kıramadığı gibi, dünya halkları nezdinde emperyalist ağababalarıyla birlikte lanetlenmiş bulunuyor.

Dünya halklarının ortaya koyduğu tepki ve dayanışma duygusu, siyonist rejimi ve gerisindeki emperyalist barbarlığı zora sokmuş, baskı altına almış durumda. Siyonist hançerin sapını tutan ABD emperyalizmi bile, Netanyahu çetesine karşı göstermelik “çıkışlar” yapmak zorunda kalıyor. Zira sadece İsrail’in değil ABD ve Batılı emperyalistlerin tiksindirici ikiyüzlülükleri de önemli ölçüde teşhir olmuş bulunuyor.

Filistin halkının kırılamayan iradesi ve efsanevi direnişi, bu direnişe dünya halklarının sunduğu destek ve insanlığın gözleri önünde süren soykırım, siyonist katillerin yargılamasına vesile oldu. Güney Afrika’nın açtığı dava sonucu Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) başsavcısı Karim Khan, savaş suçları ve insanlığa karşı suç şüphesiyle Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama emri talep etmişti. Bu karar, İsrail rejimi için hem siyasi hem ahlaki bir yenilgi oldu. Siyonist cellatlar, ilkinin ardından gelen yeni bir “yenilgi” daha yaşadılar: Uluslararası Adalet Divanı (UAD) cuma günü İsrail’in Refah’taki saldırısını derhal durdurmasını emretti.

UAD’nın kararı, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) başsavcısının İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkarmasını talep ettiği açıklamasından birkaç gün sonra geldi. Mahkeme böylece Güney Afrika’nın “Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği” gerekçesiyle İsrail’e karşı açılan davada ek acil tedbir başvurusunu onayladı. Lahey’deki en yüksek BM mahkemesi, Gazze Şeridi’nin güneyindeki askeri operasyonun halk için büyük bir risk oluşturduğuna karar verdi. Yargıçlar insani durumun felaket olduğunu söyledi. Mayıs ayının başından bu yana İsrail’in hava ve kara saldırıları nedeniyle 800 binden fazla kişi Refah’ı terk etmek zorunda kaldı.

Gazze’deki soykırım savaşıyla birlikte 1,5 milyon Filistinli’nin sığındığı Refah kentine yönelik saldırı tehditleri şubat ayında başlatılmıştı. İsrail’in ve dolaysıyla da işlenen soykırımın ardındaki ABD bile Netanyahu’yu yıkıcı insani sonuçlar doğurabileceği gerekçesiyle Refah’a yönelik saldırıdan kaçınmaya çağırmak zorunda kalmıştı. Dahası İsrail’in Refah’a yönelik askeri saldırısını “kırmızı çizgi” olarak nitelendirmişti. Bu ikiyüzlülüğü sergileyen Biden yönetimi, askeri operasyonun gerçekleştirilmesini de kabul etti. Biden yönetim Gazze’ye atılan bombaları İsrail’e sağlamakla kalmıyor, soykırım savaşını da finanse ediyor. Sadece 7 Ekim’den bu yana siyonist rejime 50 milyar dolar civarında destek sağladığı tahmin ediliyor.

***

Bu koşullarda 15 yargıçtan 13’ü, “İsrail, Refah bölgesindeki askeri saldırısını derhal sonlandırmalıdır” kararının uygulanması yönünde oy kullandı. Ancak mahkeme, işgalcilerin Refah’tan çekilmesi talebiyle yetinmiyor. Aynı zamanda İsrail’e, insani yardım ve ihtiyaç duyulan acil hizmetler için Refah sınır kapısını derhal açması çağrısında da bulunuyor. Mahkeme Başkanı Nawaf Salam, Refah’taki durumu artık “felaket” olarak tanımladı ve “askeri saldırıların, Gazze Şeridi’ndeki Filistin nüfusunun “tamamen veya kısmen” yok olmasına yol açacağını ve yaşam koşullarını ortadan kaldıracağını” belirtti.

Başsavcının talebinin siyonist şefleri diken üstünde bıraktığı günlerde İspanya, İrlanda ve Norveç Filistin’i bir devlet olarak tanıyacaklarını duyurdular. Özellikle İspanya, İsrail’in Gazze Şeridi’nde sürdürdüğü savaşı sert bir şekilde eleştirdi. Soykırımcı siyonist cellatlar ve onların batılı emperyalist efendileri, giderek zor durumda kalıyor ve yüzlerindeki maske yırtılıyor. ABD ve İsrailli liderlerin UAD kararına küstahça meydan okuyan tepkileri, yüzlerindeki maskenin yırtılması ve vahşi suratlarının dünya nezdinde teşhir olmasında duydukları rahatsızlığın da yansımasıdır. UAD’nın kararı, Gazze’deki soykırımı koşulsuz olarak destekleyen ve aynı zamanda Rusya, Çin ve İran’a karşı savaş çığırtkanlığını “kurallara dayalı bir dünya düzenini koruma” yalanıyla gizlemeye çalışan ABD-NATO emperyalizminin kirli ve kanlı yüzünü ifşa etmektedir.

UAD’nın kararı önem taşımakla birlikte bugünün emperyalist dünyasında uygulanması kolay değil. Güney Afrika temsilcilerinin devam eden UAD yargılamaları sırasında ortaya koyduğu gibi, İsrail hükümeti uluslararası hukuku, BM Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı kararlarını ve UAD’nın kararlarını zaten pervasızlıkla çiğnemektedir. Dolaysıyla geçen hafta Güney Afrika adına davayı savunan Avukat Vaughan Lowe yargıçlara, “Filistin halkı Gazze’de soykırım riski altında ve bugüne kadar verdiğiniz kararlar onları soykırımdan korumakta başarısız oldu” diye sitem ederken temel bir gerçeği dile getiriyordu. Nitekim soykırımcı Netanyahu, ABD ile batılı emperyalistlere güvenerek “Kimse bizi durduramayacak - ne Lahey ne şer ekseni ne de başka hiç kimse.” diye küstahça açıklamalar yapabiliyor. Bu açıklamalardaki pervasızlık siyonist şeflerin barbarlığını ortaya koyduğu gibi, açmazlarının derinleşmesinin de yansımasıdır.

İsrail, ABD’nin desteğiyle, UAD’nın kararına rağmen Refah’taki askeri operasyonunu sürdüreceğini ilan ederek birkez daha hiçbir yasa, hukuk ya da kural tanımadığını dünyaya ilan etmiştir. Soykırım çetesinin şeflerinden Yoav Galant perşembe günü yaptığı açıklamada, “Refah’taki çabalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Bu operasyon karadan ve havadan daha fazla kuvvetle büyüyecek” diye tahditler savurdu.

Siyonistlerin soykırım savaşını ve bunun dolaysız sorumluluğunu taşıyan ABD ile batılı emperyalistleri ancak dünya işçi sınıfı ve halklarının örgütlü mücadelesi durdurabilir ve insanlığa karşı işledikleri suçların hesabını sorabilirler.