İçindekiler:

29 Mayıs 2024
Sayı: KB 2024/09

Siyasal hak ve özgürlükler mücadelesini büyütelim
Kiminle, ne için "normalle?me"?
Kobanê Davası ve "adalet"
Kobanê Davası ve rejimin sureti
Rejim riyakarlığın dozunu arttırıyor
Yeni "suç" icat ediliyor: "Etki ajanlığı"
Krizin faturasını kapitalistler ödesin!
Asıl felaket gerici-faşist düzendir!
Haziran Direnişi'nin 11. yılı
Yerli-milli aparatlar
Mücadelemiz büyüyerek devam edecek
1 Mayıs tutuklamaları protesto edildi
Saray rejiminin "Tasarruf Paketi"
Nakba'nın 76. yılında direnişi devam ediyor
Üç ülkeden Filistin'i tanıma
İsrail'in soykırım saldırısı
İslam devletlerinin Filistin hamaseti
Lahey'den tutuklama emri talebi
Şi Jinping'in Avrupa ziyareti
Çin'den Tayvan'a kuşatma
İEKK Kadın İşçi Çalıştayı sonuç bildirgesi
Gericiliğin ortak dili
Güçlü aile!
Maarif Modeli
Yasaklar baharın gelişini engelleyemez!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Maarif Modeli” ve AKP’nin “beka meselesi”

G. Umut

 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını verdiği yeni müfredat programı 26 Nisan’da taslak olarak açıklandı ve 10 Mayıs’a kadar “kamuoyunun görüşüne açık bir biçimde” sunuldu.

MEB’in resmi sitesinde yapılan açıklamaya göre, 1 milyon 662 bin 780 kez indirilen taslağa ilişkin “67 bin 284 görüş iletildi”. Yine MEB’in bilgilendirmesine göre, önerilerin Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nca incelenmesinin ardından 2024-2025 eğitim öğretim döneminde yeni müfredat geçerli olacak. MEB kendi taslağını “önerilere” açtığını iddia etse de bu sürecin katılımcı ilerlediği anlamına gelmemektedir. Bu konuda iletilen öneriler şeffaf bir biçimde görülemediği için bu uygulamayla sadece “katılımcılık” görüntüsü verilmektedir. Oysa bu kaba bir sahtekarlıktan ibarettir. Zira eğitim emekçileri sendikası Eğitim-Sen’e bile taslak iletilmedi.

“2023 Eğitim Vizyon Belgesi” ve devamı olan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” isimlendirmesi manidardır. Maarif, “Bilgi ve kültür”, “eğitim ve öğretim sistemi” anlamına gelmektedir. Osmanlı döneminde milli eğitim için kullanılan bir isimdir. AKP iktidarının yeni eğitim modeli tartışmalarını bu isimlendirme ile açmasının nedeni ise, ismin tam olarak taslağın gerici içeriğini yansıtıyor olmasıdır.

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” AKP’nin “yeni yüzyılında” eğitim alanındaki “yerli ve milli” projelerinin toplamını içermektedir. Söz konusu müfredat ise kapitalistler, YÖK, MEB, Diyanet ve tarikatlarla birlikte yürütülen MESEM ve ÇEDES gibi projelerin tamamlayıcısı niteliğindedir. Bu ise eğitim sistemi içerisinde az da olsa kalan bilimsel içeriklerin köküne kibrit suyu dökülmesi anlamına geliyor. Kısaca birkaç örnek vermek gerekirse; Türkçe dersinde dil bilgisi müfredattan çıkarılırken, Matematik dersinde ise İntegral kaldırıldı. İlkokullar için belirli gün ve haftalarda “Kut’ül Amare” ve “Şehitlik Günü” eklendi. Örnek “bilim insanı” olarak askeri pilot “Alper Gezeravcı” tercih edildi.

***

AKP iktidarı döneminde eğitim-öğretim programlarının her kademesi sayısız kez değiştirildi. 22 yıllık iktidarı boyunca AKP, 9 kez Milli Eğitim Bakanı, 17 kez ise eğitim programlarında değişiklik yaptı.

Gerici ve ticari eğitim politikaları, art arda yapılan değişikliklerle müfredata eklendi. Yapboz tahtasına çevrilen eğitim sistemi adeta delik deşik edildi. Rejim her adımında bilimin gereklerini daha çok dışladı, dini duyguların kaba istismarına dayalı projeleri ise çeştili isimlendirmelerle küçük çocuklara pervasızca dayattı, dayatıyor.

AKP-MHP iktidarı eğitim kurumlarını kullanarak genelde topluma, özelde ise çocuklara dinci-gerici ideolojiyi dayatmak için sistematik ve sinsi bir şekilde çalıştı. Bu kapsamda birçok gerici uygulamayı hayata geçirdi: 4+4+4 eğitim sistemi, “stratejik plan”, “eğitimin vizyonu”, gerici vakıf-tarikat-cemaat protokolleri, “değerler eğitimi”, “Asım’ın nesli projeleri”, “ÇEDES” uygulaması ve “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli.” Farklı adlar altında gündeme getirilen bu saldırılar ideolojik bir bütünlük taşımaktadır.

Tüm bunlar belirlenmiş bir plana göre peş peşe dayatılan gerici hamlelerdir. Öte yandan, bu saldırılarla eğitim süreci kapitalistlerin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmektedir. Tüm projelerin ve modellerin “MESEM” ile uyumlu olduğunu ve temelini bunun oluşturduğunu bir an bile gözden kaçırmamak gerekir.

Kapitalistlerin örgütü Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), yeni müfredat programının duyurulmasının ardından yaptığı yazılı açıklamada eğitimin “gerçek beka meselesi” olduğunu ifade etti. Daha önce “meslek lisesi memleket meselesi” türünden açıklamalar yapan kapitalistler, eğitim alanında hayata geçirilen uygulamaların ismini koymuş görünüyorlar. Zira “yeni müfredat”, hem AKP’nin hem de sermayenin “gerçek beka meselesi”dir aynı zamanda.

 

 

Doğru şık: “Parasız, nitelikli eğitim”

 

12. sınıfa giden bir lise öğrencisiyim. Bu yazıda yoksul öğrencilere sınavlarda sunulan “şıkları” anlatacağım.

Bizler devlet okulunda okumamıza rağmen sürekli para talep edilen öğrencileriz. Eğer iyi bir üniversitede, iyi şartlarda okumak istiyorsak bu sınav için günde en az 6 saat ders çalışmak, hayatla bütün bağımızı kopartmak ve kesenin ağzını açmak zorundayız. Almamız gereken ders kitapları, girmemiz gereken denemeler var. Hepinizin bildiği gibi artık dershanelerde eğitim almak sadece zengin ailelerin çocuklarına mahsus bir imkan. Devlet ise buna gerek kalmadığını iddia ediyor. Onun yerine “yepyeni” bir sistem sunuyor. Bu sistemin ismi; destekleme yetiştirme kursları (DYK).

Peki bu DYK’nin gerçeği ne? Her öğrenciden en az 20.000 TL istiyor, karşılığında test kitapları, dolap yapımı, sıcak su ve hijyenik tuvaletler vaat ediyorlar. Ücretsiz olan haklarımız, onların vaatleri bizlerin ise soyulmasının aracı oluyor. Yani devlet bize “dershaneye verecek paranız yok ise olmayan paranızı bize verin, biz de zaten yapmamız gerekenleri sizi soyarak yapalım” diyor.

DYK’ya katılan öğrenciler derslere girecek öğretmenleri seçme hakkına sahip iken, yoksul öğrencilere arada kalan öğretmenlerle niteliksiz, özensiz eğitim sunuluyor. Onlara okulda ayrı kat, soru-çözüm odaları, geniş kütüphaneler verilip bütün eğitimciler hizmetlerine sunulurken bizlere 30-40 kişilik sınıflar reva görülüyor. Buna isyan ettiğimizde ise, “biz zaten bunu yoksul öğrencilerimiz dershanelere mahkûm edilmesin, ucuz eğitim alabilsin diye yapıyoruz” gibi sahte gerekçeler sunuyorlar. Yani “yoksul olacaksınız da o kadar yoksul olmayın” demeye getiriyorlar. Bizim buna cevabımız ise açık: “Ucuz eğitim” size kalsın, biz parasız, nitelikli, ulaşılabilir eğitim talep ediyoruz!

Başakşehir’den bir liseli