10 Nisan'04
Sayı: 2004/06


  Kızıl Bayrak'tan
  Yayılan ve sertleşen kararlı halk direnişi
  Şiiler birçok kentte silahlı direnişe geçtiler!
  Irak'ta büyüyen direniş, NATO zirvesi ve devrimci görevler
  Felluce'de kitlesel katliam ve görkemli direniş!
  NATO Zirvesi yaklaşırken devlet terörü tırmandırılıyor...
  Taleplerimizle 1 Mayıs'a hazırlanıyoruz...
  Bakırköy Sümerbank işçileri özelleştirmeye karşı direniyor!
  1 Mayıs, emperyalist barbarlığa, kapitalist sömürüye son verme çağrısıdır!
  İMF programları iptal edilsin!
  Seçim oyunu bitti, sıra saldırılarda
  "Ekonomi iyiye gidiyor" balonu sönüyor
  "Modern zamanlar"da işçi sağlığı ve iş güvenliği
  Sınıf ve kitle çalışmasında kazanımlarımızı büyütecek ve geleceği kazanacağız!
  Esenyurt ve Kıraç'ta seçim çalışması...
  Arafat şahsında hedeflenen Filistin direnişidir
  Bush'un "terör danışmanı"nın ifşaatları
  3 Nisan'da 2 milyon işçi ve emekçi alanlara çıktı...
  Avrupa'da yüzbinler alanlarda!
  Avrupa'da 3 Nisan gösterileri: Sosyal saldırılara karşı kitlesel sınıf tepkisi
  Olanakları güce dönüştürmek!
  Paris'te "İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği!" gecesi
  OSB ve İMES İşçileri Derneği açıldı!
  İmralı Partisi içinde neler oluyor?
  Adana'da saldırılar protesto edildi
  Basında Irak direnişi...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
NATO Zirvesi yaklaşırken devlet terörü tırmandırılıyor...

Seferberlik ruhuyla kitlelere!

Son dönemde yaşanan bir çok veri, ülke çapında devrimci güçler üzerindeki devlet terörünün yoğunlaştığını gösteriyor. Baskılar, gözaltılar, tutuklamalar her geçen gün ivmesini arttırak sürüyor. En olağan kitle gösterisi dahi kolluk güçlerince keyfi olarak yasaklanıp terörize ediliyor. Son olarak “DHKP-C operasyonu” adı altında birçok kurum ve kitle örgütü basılıp çalışanları gözaltına alındı, onlarcası tutuklandı. Devletin “derin” karargahlarından yönetildiği açık olan bu gözaltı ve tutuklama terörünü medya da kendi cephesinden tamamladı. Devrimcilere ve devrimci örgütlenmelere yönelik operasyonlar alkışlandı. Sistematik bir yayın politikasıyla bu tür uygulamaların olağanlaştırılmasına çanak tutuldu.

Bu yoğun devlet terörünün, sınıf ve kitle hareketinin büyük ölçüde etkisiz hale getirildiği, düzen sözcülerinin “siyasi istikrar” yaygaraları koparak AB üyeliğine bağlanmış “demokratikleşme” rüzgarları estirdiği bir dönemde gerçekleşiyor oluşu özellikle önemlidir. Çünkü katı sınıf gerçeklikleri ve düzenin üzerinde durduğu dengelerin hassasiyeti, tüm cafcaflı sözlerin ve liberal iddiaların altının boş ve hükümsüz olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Sermaye iktidarı, sermayenin sınıf çıkarlarının gereği olarak toplumdaki her türlü direniş odağını ezmek için, çıplak bir zor aygıtı olarak çalışıyor.

Bu kadarı onun doğasına ve varoluş amacına uygundur ve şaşırtıcı değildir. Şaşırtıcı olan, bu konuda işçi sınıfı ve ezilenlere boş hayaller yaymak ve bu çıplak zor aygıtının başka türlü çalışabileceğini iddia etmektir. Aynı şey AB için de geçerlidir. Avrupa çapında AB üyesi 5 devletin birlikte düzenlediği operasyon, bu emperyalist birliğin kimin çıkarlarını temsil ettiğini, demokratik hak ve özgürlüklerle ilişkisinin gerçek mahiyetini, yerli yerine oturtuyor.

NATO terörü

Geçtiğimiz hafta 5 AB ülkesi ve bir çok ilde eş zamanlı olarak düzenlenen operasyonların NATO’nun İstanbul’da yapılacak zirvesine bağlı olarak yürütüldüğü resmi açıklamalarla kabullenildi. ABD uşağı medyanın da “Zirve temizliği” biçimindeki başlıklarla alkış tuttuğu bu terörün amacı da böylelikle açık biçimde ortaya çıktı. Bugüne kadar ezilen halklara ve işçi sınıfına karşı dünya çapında bir terör makinası olarak çalışan NATO’nun İstanbul Zirvesi’nde alınacak kararlar, emperyalistlerin işçi sınıfı ve ezilen halklara karşı başlattığı savaş açısından bir dönüm noktasını oluşturacak. NATO’nun emperyalist saldırganlığın aleti olarak etkinleştirilmesi ve dünya çapında bir polis örgütü olarak çalışmasını hedefleyen emperyalistler bu hedflerine ulaşmak için yollarını temizleyerek çalışıyorlar.

Yıllardır bu ülkede NATO karargahlarında örgütlenen katliamlara ve kıyımlara maruz kalan Türkiye’nin devrimci güçleri hala ayakta ve emperyalizme karşı devrimci direniş bayrağını yükseltiyor. Emperyalistler de bu ülkedeki anti-emperyalist mücadele geleneklerinin bilincindedirler. Bundan dolayıdır ki, ezilen halkların ve işçi sınıfının geleceğini karartacak, dünyayı kana bulayacak kararların alınacağı İstanbul Zirvesi öncesinde, böylesine kapsamlı bir terör harekatına başvurma ihtiyacını hissetmektedirler.

Elbette tüm bu baskı ve terör sadece bir başlangıçtır. Emperyalistler ve işbirlikçileri, İstanbul’da ezilen halklara ve işçi sınıfına yönelik yeni ve kapsamlı saldırı kararları almayı hesaplıyorlar. Dolayısıyla İstanbul’da rahat ve engelsizce, ayrıca şatafatlı şovlar eşliğinde bu karanlık ve kanlı planlarını gözardı edecek bir sahne kurmayı hedefliyorlar. Bunun için ellerindeki tüm terör silahlarını kullanmakta bir sakınca görmeyeceklerdir. Ülke yönetenlerinin emperyalist efendilerinin huzuruna çıkarken dahi devrimci kanı dökmeyi bir gelenek haline getirdikleri bu ülkede, emperyalistlerin bu üst düzey terör zirvesi için estirecekleri terörün, dökecekleri kanın haddi hesabı olmayacaktır.

NATO terörünün karşısına kitlelerin
örgütlü gücünü çıkartalım!

Türkiye’nin devrimci güçleri işte bu bilinçle emperyalistlerin İstanbul buluşmasına hazırlanmalıdırlar.

Elbette faşist devlet terörü karşısında geri çekilerek ya da teknik düzeyde kalacak korunmacı önlemlerle böyle bir hazırlığı yapmak mümkün değildir. Gerekli olan, dünyanın ezilen halklarına ve işçi sınıfına karşı sorumluluğun gereği olarak, cüret ve militanlık yürütülecek hazırlığın en önemli ayaklarını oluşturmaktadır. Yapılması gereken, devlet terörünün siyasal amaçlarının işçi ve emekçi kitlelere etkin bir faaliyetle anlatacak ve beraberinde anti-emperyalist öfkeyi sokağa taşıyacak bir seferberlik ruhu içinde hareket etmektir. Böyle yapıldığı ölçüde sadece devlet terörüne karşı koymakla kalınmaz, gerçek teröristlere karşı kitlesel bir mücadelenin de önü açılmış olur.

Böyle bir seferberliğin ilk halkası 1 Mayıs’tır. 1 Mayıs’a bu bilinçle hazırlanmak ve devlet terörüne karşı yanıtımızı 1 Mayıs alanlarında vermek için hazırlıklarımızı yoğunlaştırmalıyız. Emperyalist terör ve savaş örgütü NATO’ya geçit vermemeliyiz.



Sosyalist basın çalışanları devlet terörünü protesto etti

Sermaye devletinin “demokratikleşiyoruz” yalanları bir bir su yüzüne çıkıyor. İstanbul’da “DHKP-C” operasyonu adı altında birçok kuruma aynı anda gerçekleştirilen baskınlar sonucu toplam 39 kişi gözaltına alındı.

Sosyalist basın çalışanları devlet terörünü protesto etmek için 3 Nisan günü saat 14:00’de Taksim’de bulunan Avrupa Topluluğu Bilgi Merkezi önüne bir basın açıklaması düzenlediler. Açıklamanın ardından İstiklal Caddesi’nde topluca devletin terörü teşhir edilerek Ekmek ve Adalet dergisinin satışı yapıldı. Polisin engelleme ve terörize etme çalışmalarına rağmen uzunca bir süre satış yapılarak AB’ye uyumun gerçek yüzü anlatıldı.

Gözaltına alınan 39 kişiden 23’ü 5 Nisan günü İstanbul DGM’ye çıkarılarak tutuklandılar. Tutuklananların ismi şöyle; Ekmek ve Adalet dergisi çalışanı Gülizar Kesici, Yeliz Türken, Seval Yaprak, Yılmaz Kaya, Yalçın Akar, Metin Yavuz ve Alp Yarbaş, Halkın Hukuk Bürosu’ndan Av. Behiç Aşçı, Av. Mehmet Doğan ve Av. Kudret Sarıgül, İdil Kültür Merkezi’den Grup Yorum elemanı Ali Arıcı, İstanbul Gençlik Derneği’nden Mehmet Yayla, Meryem Özçelik, Perihan Demirkan, Ferhat Özdemir ve Serhan Onur Yılmaz, TAYAD ve Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’nden Eylül İşcan, Şadi Özpolat, Hıdır Gül, Hasibe Çoban, Yüksel Almaz, Çayan Güner ve Gülsen Salman.

Devletin bu saldırısı ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Türkiye topraklarında bugüne kadar yüzlerce devrimcinin kanı akıtıldı, faili meçhul cinayetler işlendi, gözaltı ve işkencede insanlar katledildi. Sosyalist basın çalışanları sokak ortasında kurşunlandı vb.

Sermaye iktidarı işçi ve emekçilere yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığı dönemlerle eş zamanlı olarak devrimci basın, kurum ve kişilere de saldırılarını artırmaktadır. Önümüzdeki sürecin gündemi de gözönüne alındığında devlet terörünün sınır tanımayacağı anlaşılıyor. Böylece faşist devlet kitleleri terörize ederek sindirmeye çalışacaktır.

Bizler bu baskılara ilk defa uğramıyoruz. Ancak gücünü işçi ve emekçilerin haklı davasından alan devrimci kurum ve kişileri susturmaya ne emperyalist efendilerinin, ne de uşaklarının gücü yetmeyecektir.

Kızıl Bayrak/İstanbul