Halkların katili savaş örgütü NATOnun namluları kurulduğu dönemde emperyalist-kapitalist dünya düzeninin dışına çıkan Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa ve Kuzey Kore ile Çin halklarına çevrilmişti. Güya bu ülkeler batı demokrasilerini tehdit ediyordu, NATO da bu tehdide karşı savunma amacıyla kurulmuştu. Bu iddiaya göre Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra NATOnun gereksizleşmesi gerekiyordu. Zira tehdit olduğu iddia edilen ülkeler kapitalist sistemle bütünleştiler. Ancak lağvedilmesi bir yana, NATO daha da tahkim edildi. Bu da NATOnun savunma değil, işçileri, emekçileri ve halkları hedef alan bir saldırı ve terör örgütü olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koydu.
Emperyalist-kapitalist sistemin doğasında sömürü, zorbalık, yıkım ve yağma vardır. Bu saldırganlığın hedefi günümüzde Ortadoğu halklarıdır. Ancak Filistin ve Irak örneklerinde görüldüğü üzere ezilen halklar çapulculara teslim olmayı değil direnişi seçiyor. Askeri yığınağı daha da artırarak bu direnişi bastırmayı uman ABD emperyalizminin gözünü diktiği ilk yer ise İncirlik Üssü.
İncirlik Üssü üzerinden yürütülen kirli pazarlıklar her zaman olduğu gibi Türkiye halkından gizleniyor. Ancak Amerikan basınında yer alan haberler sayesinde bizi doğrudan ilgilendiren konular hakkında bölük pörçük bilgiler edinebiliyoruz. Nitekim ABDnin Almanyadaki askeri varlığını azaltmayı, buradaki güçlerinin bir kısmını İncirlik Üssüne kaydırmayı planladığını da bu şekilde öğrenebildik.
ABD 72 adet F-16 savaş uçağının İncirlike kaydırılmasını, uçakların kullanımı için geniş bir serbestlik alanı tanınmasını istiyor. Yani emperyalist haydutların planı, istedikleri sayıda savaş uçağı ile istedikleri miktarda bombayı halkların üstüne yağdırabilmek.
ABD emperyalist yağma savaşını yayma hazırlıkları içinde. Amerikan askeri gücünü bu saldırı için seferber etmek gerektiğini savunan savaş çetesi, vurmak için yeni bir saldırı beklemeyeceklerini söylüyor. Buna göre; ABD birliklerinin Ortadoğu, Orta Asya ve diğer olası çatışma alanlarına daha kolay gönderilebilmesinin sağlanması, bunun için de bölgeye yakın bir yerde mevzilenmesi gerekiyor. Başta İncirlik olmak üzere Türkiyedeki üslere göz diken ABD bir takım istemler dayatıyor. Bu da Türkiyenin komşu halklara karşı yürütülecek emperyalist bir savaşın merkez üssü olması anlamına geliyor.
Ankaradaki Amerikan uşakları, Bush ve savaş çetesinin bu taleplerini hala gizlemeye çalışıyor. Ne var ki mızrak çuvala sığmıyor. Dışişleri Bakanı A. Gül Bununla ilgili yeni bir durum yok diyor. Ancak Amerikan basını bu kekeme yalanları boşa çıkarıyor. G-8 zirvesine çağrılan T. Erdoğanın huzura çıkması, haydutbaşı Bushun da NATO zirvesinden iki gün önce Ankaraya gelecek olması da bu kirli pazarlıkların devam ettiğini gösteriyor.
Türkiyede bulunan NATO ve Amerikan üsleri Ortadoğu halklarına ölüm ve yıkım kusmak için etkin bir biçimde kullanılmak istenmektedir. Bu nedenle üslerin kapatılması talebinin yükseltilmesi büyük bir önem taşımaktadır.
ABD emperyalizmi Irak işgali öncesinde Birleşmiş Milletleri (BM) çöpe attığını ilan etmişti. Çünkü BM diğer emperyalist güç odaklarının etkisiyle işgale doğrudan destek vermemişti. Direnişin gelişimiyle BMnin kapısını aşındırmaya başlayan işgalci haydutlar, sonunda, işgali meşrulaştıran bir BM Güvenlik Konseyi kararı çıkartmayı başardılar. Bu karar tasarısının kabul edilmesi elbette emperyalist güçler arasındaki kirli pazarlıklarda sağlanan anlaşmanın bir ürünüdür.
ABD ile Irak kukla yönetimi, BM Güvenlik Konseyine gönderdikleri mektuplarda, ülkedeki askeri operasyonlarda anlaşma taahhüdünde bulunarak, yeni hükümet hakkında çıkarılması planlanan kararın kabul edilmesini talep ettiler.
Allavi mektubunda, geçici hükümetin 30 Haziranda iktidara gelmesini onaylayan ve barışı korumak için gerekli önlemleri alacak çokuluslu güce yetki veren kararın bir an önce çıkarılmasını istedi ve Hava, kara ve denizde kendi güvenliğimizi sağlayabilecek duruma gelene kadar Güvenlik Konseyi ve uluslararası topluluğun desteğini istiyoruz dedi. Allavinin bir CİA ajanı olduğu gözönüne alındığında, bu satırların kimler tarafından kaleme alındığı kolayca anlaşılır. Bu kukla başbakana destek veren Iraklıların sayısı sadece yüzde 5tir.
Iraklılarla tüm konularda işbirliği yapma taahhüdünde bulunan ABD dışişleri bakanı Colin Powell ise, ABD önderliğindeki çokuluslu gücün göreve devam etmeye hazır olduğunu ifade etti. Powell, Iraktaki çokuluslu gücün Irak güvenlik güçleriyle her seviyede eşgüdümlü olarak çalışacağı taahhüdünde bulundu. Allavi ve Powellin mektupları Güvenlik Konseyinde görüşülen yeni Irak tasarısına eklenecek.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri tarafından hazırlanan bir raporda, Saddam yönetiminin yıllardır süren ihlallerini işgalin sona erdirdiği iddia ediliyor. Bu rapor ile hem Irak işgali savunuluyor, hem de emperyalist orduları övülüyor. Raporda, Saddam Hüseyinin gitmesi, Irak halkına sıkıntı veren, sarsıcı ve sistematik insan hakları ihlallerinde bulunan bir hükümeti ortadan kaldırdı deniliyor. İşkence vahşetinin tüm iğrençliğiyle açığa çıkmasından sonra yayınlanan bu rapor BMnin gerici misyonunu çarpıcı bir şekilde açığa vuruyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier, Güvenlik Konseyindeki Almanya temsilcisi ve Rusya lideri Vladimir Putin de tasarıya destek vereceklerini açıkladılar.
Tasarının son halinde birkaç noktada önemli değişiklikler yer alıyor. Metinde Irak geçici hükümetine işgal güçlerinden ülkeyi terketmelerini isteme yetkisi veriliyor. Fransanın Iraktaki çokuluslu gücün düzenleyeceği geniş çaplı askeri operasyonlarda, geçici hükümete veto yetkisi tanınması talebi ise karşılanmıyor. Ancak metinde Irak Başbakanı Allavi ve ABD Dışişleri Bakanı Powellın mektuplarına atıfta bulunularak, güvenlik politikalarında uzlaşma sağlamak için birlikte çalışılacağı belirtiliyor.
Yeni metinde Irakın bağımsızlığına da vurgu yapılıyor. Ayrıca Rusyanın uluslararası bir konferans düzenlenmesi talebine karşılık olarak, Irak hükümetinin istemesi halinde BMnin bir konferans düzenleyebileceği kaydediliyor.
Kirli pazarlıklar sonucu varılan anlaşma, işgal karşıtı direnişin şimdikinden daha çetin koşullarda devam etme ihtimalini yükseltiyor. Nitekim işgalciler ile uşakları da çatışmaların şiddetlenebileceğinden sözetmeye başladılar. Iraklı direnişçiler ise daha en baştan, işgalin ABD, NATO veya BM tarafından yönetilmesinden bağımsız olarak, ülke özgürleşene kadar direniş devam edecektir! açıklamasını yapmışlardı.