12 Haziran'04
Sayı: 2004/23 (15)


  Kızıl Bayrak'tan
  Ya ABD askeri olunacak ya da sosyalizmin neferi!
  İMF ile kölece ilişkiler sürüyor...
  Sermaye düzeni tepeden tırnağa bir mayfa düzenidir!.
  BM şemsiyesi de işgalcileri rahatlatmaya yetmeyecek!
  İncirlik bölge halklarına yönelik bir saldırı üssü olarak kullanılacak!
  İtalya ve Fransa’da onbinler katil Bush’u protestolarla karşıladı!
  NATO karşıtı faaliyetlerden..
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  Büyük Ortadoğu Projesi ve Kürdistan sorunu
  İnsert’ten atılan bir işçinin kaleminden İnsert deneyimi...
  Özelleştirme saldırısını işçilerin birleşik-militan mücadelesi püskürtebilir
  DİSK 12. Genel Kurulu’ndan notlar
  DİSK Genel Kurulu’nda delege konuşmalarından...
  DİSK Genel Kurulu’nda delegelerle konuştuk...
  İsrail meclisi Filistin topraklarını gaspetme tasarısını onayladı.
  Arjantin: İşçilerin eylemleri ve hükümetin çıkmazı
  Kızıl Bayrak 10 yaşında!
  Genç komünistlerle nice 10 yıllara!
  “Kızıl Bayrak, güneşin önündeki bulutları dağıtan rüzgardır”
  Kızıl Bayrak karanlıkları yırtan aydınlık oldu
  Casstleblair işçisi mücadelesine ve toplusözleşmesine sahip çıkmalıdır!.
  Devrimci değerlerden elinizi çekin!
  TÜPRAŞ yargıya rağmen satılır mı?
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Kızıl Bayrak 10 yaşında!

İlkeli ve tutarlı çizginin zaferi

Her türlü tasfiyeciliğe karşı tutarlı ve
tavizsiz bir mücadele

‘94 Haziranı’nda yayına başlamadan çok önce, daha ‘87’deki ilk tartışmalarda, Kızıl Bayrak’ın düşünsel temeli oluşturulmaya başlanmıştı. Hakim görüş, “legalitenin istismarında legal bir yayından da yararlanılabileceği, ancak, tamamının legal yayından ibaret olmadığı” yönünde belirmesine rağmen, sorunu legal yayın eksenli düşünmenin dışına çıkamayanlar da oldu. Bu dar bakıştan kurtulamayanlar, zaman içinde devrimci mücadelenin dışına düşmekten de kurtulamadılar. Kuşkusuz komünist hareketimiz, böylelerini fazlasıyla etkilemeye müsait bir zamanda ve ortamda doğmuştu. Dönem, legal çalışmanın abartılı bir öne çıkarılışıyla el ele yol alan dizginsiz bir tasfiyeci dalga dönemiydi. Dünyada ‘89 çöküşü üzerinden solun, sosyalizmin, komünizmin öldüğü teorilerinin; Türkiye&146;de legalitenin devrimci istismarı yerine, legalizm bataklığına boylu boyunca uzanıp, kendini tümüyle düzenin yasalarına teslim etme tutumlarının ortalığı kapladığı bir dönemdi bu. Komünistler, bu iç ve dış basınca göğüs gerdiler, illegaliteyi temel aldılar ve bunu legalitenin devrimci temeller üzerinde başarılı bir istimarı pratiği ile birleştirdiler.

Kızıl Bayrak’ın 10 yıllık yayın yaşamı, “tali olanın asli olana bağlılığı” esasının kanıtı gibidir. Bu 10 yıllık sürecin, tereddütlere, yalpalamalara, kaymalara, sapmalara uğramadan, kesintisiz sürdürülebilmesinin arkasında da, bu esastan ayrılmamak yatıyor. İç sapmalara olduğu kadar düşman saldırılarına karşı da böylesine dayanıklı olabilmenin, yayında ciddi bir aksamaya yol açmadan sorunları alt edebilmenin gerisinde de devrimci ilkelere bağlılık yatıyor.

Devletin tasfiye saldırılarına karşı
devrimci-direnişçi bir çizgi

Devrimci ilkelere bağlılık, Kızıl Bayrak’ın sadece yayın çizgisi üzerinden değil, gazete çalışmasını yürüten devrimcilerin düşman saldırıları karşısındaki tutumlarında da açıkça kendini gösterir. Bu konuda da devrimci-direnişçi tutumun on yıllık kesintisiz bir çizgi izlediğini söyleyebiliriz. Üstelik bu çizgi, zaman zaman Kızıl Bayrak’ta da zayıf insanların bulunabilmesine rağmen bu kadar düzgündür. Çünkü, temel sağlam, yönelim doğru olduğunda, yanlışların ortaya çıkması ya da çıkarılması daha çabuk ve kolay olabilmektedir. Hasar vermeleri de ancak böyle önlenebilmiştir.

10 yıllık yayın hayatının, özellikle ilk yılları, nerdeyse sistemli denilebilecek saldırılara göğüs germekle, bu saldırıları püskürtmekle geçti. Düşman unsurları, çoğu durumda, salt adına duydukları tepkiyle saldırdılar. Yayın toplama, yayın durdurma, yayın kapatma kararlarını hiçbir hukuka dayandırma ihtiyacı duymadılar. Legal bildirilerin dağıtımından, legal afişlerin yapıştırılmasından gözaltına alma, işkenceden geçirme, bu ilk yılların günlük-olağan gelişmeleri gibiydi.

Devrimci hareketten kimilerinin bile “bu isim biraz sivri değil mi?” diyebildiği bir yerde, düşman nasıl tepki geliştirmesin ki!..Tam da, komünizmin tarihe karıştığı umutlarının yeşerdiği bir zamanda, komünizmin simgesi kızıl bayrağı Türkiye topraklarında dalgalandırmaya kalkıyorduk. Üstelik legal olarak!.. İllegal bir yayın olsa hiç yadırganmayacak olan bu isim, legal bir yayın için fazlaca göze batıyor, sinirleri ayağa kaldırıyordu.

Ancak isim, tüm bunlar tahmin edilemediği, hesaplanamadığı için seçilmemişti. Tam tersine, yayın öncesindeki tartışmalarda isim konusu da tüm ayrıntılarıyla ele alınmış, olası tepkiler gündeme getirilmiş, hesaba katılmış; tercih bütün bu hesaplar üzerinden yapılmıştır. Düşman üzerinde yaratacağı etki ne olursa olsun, simgesel anlam ve önemi nedeniyle Kızıl Bayrak ismi üzerinde karar kılınmıştır. Baştan da belli olmakla birlikte, bunun ne kadar isabetli bir karar olduğu süreç içinde daha net ortaya çıktı. Kızıl Bayrak, komünizmin bu topraklarda yeniden doğuşu ve yükselişinin simgesi olarak, her geçen yıl daha da genişleyen bir zeminde dalgalanmayı sürdürdü.

Devrime ve devrimci sınıfa karşı görevlere
sarsılmaz bir bağlılık

Kızıl Bayrak’ın yayın çizgisini belirleyen temel ilke, onun, devrimci sınıfa karşı görevlere sarsılmaz bir bağlılıkla sarılmasını da getirmiştir. Kızıl Bayrak, “devrimin ve sosyalizmin bayrağı” olduğunu, dolayısıyla, devrimin ve sosyalizmin sahibi olan işçi sınıfının bayrağı olduğunu hiç unutmadan yol almıştır. Devrimci sınıfın ideolojisine, politikasına baştan sahip olmanın yanı sıra, onun günlük mücadelesinin de içinde olmaya özen göstermiştir. Sınıfın politikasını sınıf mücadelesinin içinde savunma, varetme çabasını kesintisiz olarak sürdürmüştür.

Başka kimi “işçici” çevrelerin sınıf hareketinin yükseldiği dönemlerde yüzünü sınıfa dönüp, gerilediği dönemlerde farklı arayışlara girişen kuyrukçu tarzı, Kızıl Bayrak’tan hep uzak oldu. Yine aynı çevrelere kıyasla asla düşmediği hatalardan biri de, küçücük imkanlarından yararlanabilmek uğruna sendika ağalarının yağcılığına soyunmaktır. Bu çevrelerin aksine, Kızıl Bayrak, sendikal bürokrasiye ve sınıf ihanetine karşı tutarlı ve sistemli bir mücadele içinde olmuştur. Sınıf içinde kazandığı mevzileri, biraz da bu konudaki tutarlı mücadelesine borçludur.

Sınıf mücadelesinin son on yılını, olayları ve değerlendirmeleriyle Kızıl Bayrak’tan izlemek mümkündür. Kuyrukçulukla, küçük burjuva benmerkezciliği ve abartıcılığı ile arasına koyduğu mesafe nedeniyle, Kızıl Bayrak nüshalarının, tarihi kayıt olarak değerlendirilebilecek tek yayın olduğunu söylemek bir abartma olmayacaktır.

Ulusal sorunda marksist tutum

Ulusal sorunun yaşandığı bir ülkede “devrim ve sosyalizm” bayrağını açıp da, üstüne, ezilen ulusun haklarının kayıtsız şartsız savunusunu yazmamak düşünülemezdi.

Geleneksel solun PKK’yi ‘80 öncesinin önyargılarıyla ele alıp gerilla mücadelesine soğuk yaklaştıkları bir süreçte, komünistler bu mücadelenin tarihsel ve politik anlamını doğru değerlendirmiş ve desteklemişti. Bu desteğin, PKK devrimi ideolojik-politik ve pratik planda savunmaya devam ettiği sürece devam ettiği biliniyor. Fakat bu desteğin daha baştan ulasal sınırlılığa ve milliyetçi dargörüşlülüğe yöneltilen bir ideolojik eleştiriyle elele gittiği de biliniyor. Kızıl Bayrak, diğer konularda olduğu gibi, ulusal sorun konusunda da komünist çizginin temsilcisi oldu. Bunun belgeleri kitaplaştırılmış olarak ortadadır.

Kürt hareketinde devrimci çizgiden sapmaları en erken görüp eleştiri konusu yapan yine Kızıl Bayrak olmuştur. PKK’nin ulusal devrimci çizgiyi terketme süreci, Türkiye devrimci hareketinin Kızıl Bayrak’ın 3-5 yıl gerisinden takip edebildiği, çoğu durumda sadece takip etmekle yetinip, pratikte kuyrukçu tutumu sürdürmeye devam ettiği uzunca bir dönemi kapsıyor. Süreç halen işliyor. İmralı’da belgelenen teslimiyet ve tasfiyeye rağmen, birileri hala Kürt hareketinin kuyruğundan ayrılamıyor.

Önümüzdeki yeni hedef

Yayına başladığımızda bir hedefimiz vardı. Kızıl Bayrak’ı bu hedefe ulaşmada etkili bir araç yapacağımızı söyleyerek çıkmıştık yola. Bu sözümüzü tuttuk. Şimdi, ‘94’te gözümüzü diktiğimiz bu hedefe çoktan ulaşmış ve aşmış bulunuyoruz. Bu durumda geriye tek hedef kalıyor; Kızıl Bayrak’ı Sosyalist Türkiye’nin burçlarında dalgalandırmak. Şimdi Kızıl Bayrak’ı, devrimi gerçekleştirebilmek için etkili bir araç olarak kullanmak görevi önümüzde duruyor.

A. Aydın