Türkiye emperyalist saldırganlığın
merkez üssü yapılmak isteniyor
Katillerin İstanbul Zirvesinden iki gün önce Türkiyeye gelen Bush ve ekibi, Ankaradaki uşakları tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. Sermaye basını tiksinti verici tutumunu bu ziyaret vesilesiyle bir kez daha sergiledi.
Küstahlıklarıyla anılan savaş kundakçıları, işbirlikçilerinin kapılarını önemli talep ve dayatmalarda bulunmak için çaldılar. Hayata geçirmek istedikleri geniş kapsamlı saldırı konsepti, Türkiye halkları dahil, tüm bölge halklarını yakından ilgilendirecek kapsamdadır. Zira başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünya halkları her an emperyalist saldırıya maruz kalabilir.
ABD emperyalizminin esas amacı, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) için Türkiyeyi saldırının merkez üssü yapmaktır. Öyle ki, savaş kundakçıları kara, hava ve deniz sahalarını haber vermeden istediği zaman istediği şekilde kullanmak istiyor.
Pazarlıklar uzun zamandır devam ediyor
Amerika ile işbirlikçileri arasında uzun zamandır devam eden görüşme ve pazarlıklarda ABD, Türkiyenin tüm stratejik olanaklarından yararlanmak istediğini bildirmişti. Haydutbaşı Bushun devlet erkanıyla yaptığı üst düzey görüşmelerde de Türkiyeye biçilen uğursuz rolün konuşulduğu bir sır değil. Bushun övgülerine mazhar olan uşak takımı belli ki, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde ABD emperyalizmine uşaklığa sadakatle devam edeceklerine dair güvenceler vermiştir. NATO Zirvesi sonrasında yapılan açıklamaların içeriği de aynı yöndedir.
Uzun pazarlıkların ardından Amerikan-Türk heyetler arasında yapılan üst düzey görüşmelerin kapalı kapılar ardında geçmesine rağmen Bushun talep listesi basına yansıdı. Buna göre ABD, Türkiyenin dört bir yanında üsler kurmak ya da var olanları kullanmak, boğazlardan bildirimsiz geçiş yapmak ve onbinlerce Amerikan askerini Türkiye topraklarına konuşlandırmak istiyor.
Bushun dayattığı talep listesine kabaca bakıldığı zaman, Türkiyeye biçilmek istenen rolün tam anlamıyla emperyalist saldırganlık üssü olduğu rahatlıkla görülür.
* Mardin-Batman-Silopi hattında 18 bin asker konuşlandıralım. ABD askerlerinin konuşlandığı yerler aynı zamanda Amerikan ordusunun lojistik üssü olsun. Bu bölgede konuşlanan askerler, Türkiye dışındaki ülkelere, herhangi bir bildirimde bulunmadan saldırıya geçebilsin.
* Balkanların istikrarsızlaşan ortamı ve coğrafi koşulları geniş çaplı bir üsse uygun değil. Buna son derece elverişli olan Trakyada bir üs kuralım.
* Batman Havaalanını, ABD savaş uçaklarının inip-kalkması için uygun hale getirelim.
* İstanbuldaki Sabiha Gökçen Havaalanını bildirimsiz kullanalım.
* Trabzon ve Samsunda deniz üssü kuralım.
* İstanbul ve Çanakkale boğazından, Amerikan gemilerine bildirim yapmadan geçiş hakkı tanınsın.
* İskenderun limanında bir deniz üssü kuralım. Eğer bu mümkün değilse, İskenderun limanının bir bölümünü Amerikan ordusuna tahsis edin.
Türkiyenin dört bir yanını Amerikan ordusunun hizmetine açmak anlamına gelen bu olanaklara seçimler öncesinde ulaşabilmek için, Bushla savaş çetesi özel bir çaba harcıyor. Ancak emperyalist saldırganlık konsepti Bushun seçilmesine endeksli değil. Yani ABD emperyalizminin Türkiyeyi bir saldırı üssü olarak kullanma planı, doğrudan Amerikan tekellerinin çıkarlarına göre hazırlanmıştır.
Bu talepler listesi, 1 Mart 2003te reddedilen tezkerenin içeriği ile benzer niteliktedir. O zaman emperyalist savaş karşıtı mücadelenin de etkisiyle reddedilen tezkere, şimdi kapsamı daha da genişlemiş bir şekilde Amerikan uşaklarının önünde duruyor.
İktidar çevreleri arasında esasa
ilişkin bir çelişki yoktur
NATO Zirvesinde katiller sürüsünü ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren işbirlikçi rejim, emperyalist saldırganlık kapsamında kendisine biçilen rolü tam bir uşak sadakati göstererek sevinçle karşıladı. Devlet ve hükümet erkanı bu konuda tam mutabık görünüyor.
Sermaye basını, Necdet Sezerin ılımlı İslam modeli konusunda Busha hayır dediğini yazdı. Ancak devlet katında itiraz konusu olan mesele ayrıntıdan ibarettir. Nitekim NATO Zirvesinin açılış konuşmasını yapan Sezer, savaş ve terör örgütüne etmedik övgü bırakmadı. Ilımlı İslam modeli, ordu ile AKP arasındaki tek anlaşmazlık noktasıdır. Bu modele dört elle sarılan AKP, sırtını doğrudan Washingtondaki efendilere dayamaya heveslenmiştir. Ordu ve cumhurbaşkanı Amerikan uşaklığını ılımlı islamla değil, laik devlet kimliğiyle sürdürmekten yanadır. Yine ılımlı islam modeli konusundaki çelişki öze değil, biçime ilişkindir. Dolayısıyla iki kesim arasındaki çelişki emperyalizme uşaklığın yeni boyutlar kazanmasına engel değildir.
Emperyalist barbarlığa karşı
halkların kardeşliği
ABD emperyalizminin Türkiyeye biçtiği rol Irakla sınırlı değil. Bu rol BOP planı ve NATOnun saldırı alanlarını genişletmesi sonucu Türkiyeye yeni yükümlülükler dayatmaktadır. Zirve sonrası açıklama yapan NATO genel sekreteri de, Türkiyeyi merkez üs olarak tanımlamıştır.
Herhangi bir engele takılmamak için ABD, herşeyin iki ülke arasındaki ikili anlaşmalara dayalı olmasını istiyor. Böylece mecliste tezkere onaylama derdi olmayacak. 1980de imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEİA) hukuksal dayanak olarak gösteriliyor. Amerikan uşakları, bir miktar dolar karşılığında, yaptıkları bu anlaşmayla efendilerine askeri amaçlı pek çok ayrıcalık tanımışlardır.
Washingtondaki savaş kundakçılarının bu taleplerinin karşılanması durumunda, Türkiye toprakları başta komşularımız olmak üzere tüm bölge halklarını hedef alan emperyalist saldırganlık ve savaş üssü olacaktır.
Halkların kardeşliği şiarıyla bu kanlı planları bozmak ise, Türkiye halkları ile tüm ilerici-devrimci güçlerin boynunun borcudur.
|