Uşaklar katliamcı ve
haydut efendilerini ağırladı!
NATO Zirvesini geride bıraktık. Bu süreçte güvenlik önlemleri adı altında İstanbul adeta işgal edildi. Kent açık bir cezaevine çevrildi. Bu görüntüler 12 Eylül dönemini anımsattı. Bu abluka altında kentte adeta yaşam durdu. İnsanlar işlerine gidemediler, saatlerce yollarda beklemek zorunda kaldılar. Her köşe başında, her köprü altında polis yığınağı yapılarak tam bir terör estirildi. Bu zirveye yardım yataklık yapan, bunca zulmü halka reva gören ülke yönetenleri tüm bu önlemleri misafirperverlikin bir gereği olarak gösterdiler. Ülkemize gelen sözde misafirlerin güvenliği için bunlara katlanmak zorunda olduğumuzu beyan ettiler.
Peki bunca güvenlik kimin için? Kim bu misafirler?
Afganistanda, Irakta ve dünyanın dört bir yanında insanların kanını döken, işkence yapan eli kanlı katiller bunlar. Dolayısıyla korunması gereken onlar değil, biziz. Bizim bu katillerden korunmaya ihtiyacımız vardı. Ama ülkemizin yönetenleri korumak bir yana, emperyalist haydutları korumak için bize zulüm ettiler. Aynı günlerde açıkladıkları asgari ücret için üç kuruş zam yapmayı çok gördüler, ama bu katilleri en iyi şekilde ağırlamak için kesenin ağzını açtılar, türlü türlü ziyafetler çekip eğlendirdiler. Biz, 300 milyona talim ederken, örneğin katil başı Busha bu ülkenin cumhurbaşkanı kilosu 300 milyonu bulan balık ikram etti. Polis bu katilleri bizden koruyup başımızda cop kırdı, sprey ve göz yaşartıcı bombalarla bizi dağıttı.
Demek ki ortada bir suç ortaklığı var. Katilleri koruyanlar, onların güvenliği adına kendi halkına zulüm edenler demek ki katillerin suç ortağı.
Ne yazık ki, bu katil sürüsü elini kolunu sallaya sallaya ülkemize gelip, topraklarımızı kirletip gitti. Üstelik yeni katliam planları, yeni karanlık senaryolar hazırlayarak.
Biz bunların yakalarından tutup gerektiği gibi hesap soramadık. Bunu yapmalıydik, milyonlarca insan sokağa dökülmeliydik. Kendi güvenliğimizi sağmalı, bu katil takımını İstanbulda, katledilen Iraklı-Filistinli çocuklar için, işkence gören insanlar için, geleceğimiz için yargılamalıydık.
Eli kanlı katiller, uşak takımıyla birlikte er geç yaptıklarının hesabını verecektir.
İkitelliden sınıf bilinçli bir metal işçisi
Aslolan direnmektir!
İdeolojik olarak iflas etmişlerin adıdır İmralı çizgisi.
NATO Zirvesine karşı kılını kıpırdatmayanlar, geçmişte de cezaevlerindeki devrimci tutsaklara saldırılarda sessiz kalmışlardı. Tarafsız kalmak taraf olmaktır. Zirve boyunca polisin sert tutumu anlaşılırdır, çünkü güçlü kitlesel eylemlikleri yakalamayan hareketlere karşı polisin tavrı ortadadır. Medya ve polis, ABDnin eski klu klux klan örgütünü aratmıyor. Hergün saflar daha da netleşiyor. Zulüm hergün artıyor ve devrimciler en ufak hata yaptıklarında herkes koro halinde ses yükseltip devrimcilere saldırıyor, insaf demeyeceğim.
NATO, ABDnin saldırı örgütüdür. Kürt ulusal kurtuluş hareketinin bastırılmasının baş sorumlusu ABD ve sömürgecilerdir. Bu süre zarfında TCye en çok yardımı ABD yapmıştır. Ulusal hareket elbirliği ile imha edilmiştir. Faşizme, emperyalizme, sömürgeciliğe, her türlü gerici feodal oluşumlara karşı çıkılmadan ulusal kurtuluş mücadelesi yürütülemez.
Bizler bugünleri de mi görecektik? Kurumlarımızın, insanlarımızın beyinleri ihanetçi Ali İmralı çizgisi tarafından adeta rehin alınmıştır. Kürdistanda meşru savunma adı altında insanlar öyle veya böyle imhaya götürülmektedir. Ölen her Kürdün artısı şu anda İmralı çizgisine yarıyor ve bu çizgi de TCye hizmet ediyor. İnsan düşmanına bu denli teslim olmaz, düşmanına hizmet etmez. Nerdesiniz Leylalar, Hatipler, NATOya karşı mısınız? Sizler karşı değilsiniz!
Halkımıza ak olanı kara, kötüyü iyi diye yutturuyorlar. Çok süslü laflar edemiyoruz belki, ama edenlerin sonunu görüyoruz. NATOya karşı çıkan her namuslu Kürdün görevidir işgallere karşı çıkmak, işçi sınıfının ideolojisini savunmak ve yanlarında yer almak. Baskılara ve zulme karşı çıkmak, bu uğurda verilen mücadeleye emek katmak, insanlık görevimizdir. Zalimler kullandıkları uşaklarını da zamanı geldiğinde tasfiye ederler, tarih bunun örnekleriyle doludur. Aslolan direnmektir, direnmek yaşamaktır. Kürtlerin silahını elinden alanları, devrimci emeğini heba edenleri unutma halkım!
Hücrelere devrimci yayın ve
kitap desteği bekliyoruz
Merhaba sevgili dostlar,
Çıkarmış olduğunuz dergiye her zaman ulaşamıyorum. Ama elime(mize) geçtiği kadarıyla okumaya çalışıyorum.
Kendimden bahsedeyim biraz. Ordu/Ünyeliyim ve 22 yaşındayım. Yaklaşık bir seneyi geçkin süredir Tekirdağ F tipi hapishanesinde tutuklu olarak bulunuyorum. Mahkemem hala sürüyor. Burada zamanımızın çoğunu yazarak ve okuyarak geçiriyoruz. Elimize kitaplar sınırlı olarak geldiği için geniş çaplı bir araştırma yapamıyoruz. Daha çok felsefe üzerine çalışmamız oluyor. Kaynaklarımız kısıtlı olsa da azimle ve sabırla çalışıyoruz.
Sevgili dostlar, çıkardığınız dergi ve kitaplardan gönderirseniz seviniriz. Ayrıca gönderebileceğiniz kitaplar olursa bu çok iyi olur. Maddi durumumuz iyi olmadığı için kitaplarınıza ulaşma şansımız yok.
Buradaki tüm dostların selamları var. Özlemle ve hasretle kucaklıyorum sizleri.
Sevgiyle, dostlukla...
Hüseyin Akın
1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi
A9-27
Tekirdağ
14 Haziran 04
Oy benim yüreği sevdalım
Oy benim yaralı kartalım
Dardasın bilirim hem de yaralı
Üşüşür kuzgunlar yaran üstüne
Oy benim yüreği sevdalım
Haydi anlat bana sen dağlar gölgesi
Nice konukların, nice yiğitlerin
Anımsatır bana barut kokun ve de şehidin
Oy benim yüreği sevdalım
Hani biz ölmezdik ve de güçlü
Ama hain kurşun ne acı seni buldu
Ora dağ, orman kış, çamur bozkır
Oy benim yüreği sevdalım
Kızıl Bayrak okuru/Brötanya/Fransa
|