3 Temmuz'04
Sayı: 2004/26 (18)


  Kızıl Bayrak'tan
  NATO Zirvesi’nden karanlık planlar ve yeni saldırı kararları çıktı!
  NATO’nun eski misyonu devrimleri dizginlemek, sosyalizmi yıkmaktı...
  Türkiye emperyalist saldırganlığın “merkez üssü” yapılmak isteniyor
  Kadıköy’de onbinler katil Bush’u ve NATO’yu protesto etti
  Ankara’da NATO karşıtı miting...
  28 Haziran Okmeydanı direnişi... Polis terörüne militan direnişle
  Bir eylemcinin Mecidiyeköy eylemi gözlemleri
  26 Haziran Ankara mitingi üzerine
  NATO Zirvesi’nin ardından...
  Sermaye iktidarının “demokratikleşme” tahkimatı sürüyor
  İşten atılan Castleblair işçileri’nin açıklaması...
  Saldırıya ve ihanete uğrayan Castleblair işçilerinden işçilere ve emekçilere,
  NATO Zirvesi’ne İstanbul direnişiyle verilen anlamlı bir yanıt!
  NATO karşıtı ortak kampanya üzerine... Geleneksel solun kötü sınavı
  Mamak BDSP’nin kampanya değerlendirmesi...
  Antakya BDSP’nin NATO karşıtı kampanyası...
  Avrupa’da savaşa ve NATO Zirvesi’ne karşı eylemler
  Köln’de coşkulu NATO karşıtı eylem
  “Yetki devri” emperyalist işgali meşrulaştıramaz!
  Emperyalist işgale karşı direnen Irak halkıdır!
  Devrimci tutsaklardan açıklama...
  Dörtler’imizin tarihi direniş ve eylemini yüreğimiz ve beynimizde yaşatıyoruz!..
  Düzenin batağına saplandıkça saldırganlaşıyorlar…
  Burjuvazinin, reformist solun adaleti ve vicdanı
  Şahintepesi İşçi Kültür Evi 11 Temmuz’da açılıyor...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
İşten atılan Castleblair işçileri’nin açıklaması...
Süleyman Çelebiler ve Muharrem Kılıçlar ihanette sınır tanımıyorlar!

“Sendikalar işçilerindir,
patron uşakları defolsun!”

İstanbul Kıraç’ta bulunan ve bundan bir süre önce DİSK Tekstil Sendikası’nda örgütlenen Castleblair fabrikasında işçilere dönük baskılar gelinen yerde tam bir işçi kıyımına dönüşmüştür.

Mart ayından beri süren toplusözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamamıştır. Patronun önerdiği sözleşme taslağına, bazı ayrıntılar dışında bir itirazı olmayan sendika, bugüne kadar işçilerin tepkisinden çekindiği için sözleşmeyi imzalamaktan kaçınmış, hukuki süreçleri bahane ederek işçileri oyalamıştır. Bu arada patronun baskıları ve hak gaspları sistemli olarak artmıştır. DİSK ve Tekstil Sendikası Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve DİSK Tekstil yöneticileri bütün bu süreci suskunlukla seyretmekten ve tepkili işçilere toplusözleşme sürecinin bitmesini beklemek gerektiğini söylemekten başka bir şey yapmamışlardır.

Son 15 gündür yaşanan işten çıkarmalar ve bununla ilgili diğer gelişmeler patron ve sendikanın sözleşme üzerinde çoktan anlaştıklarını, bu satış sözleşmesinin imzalanmasına engel olan işçilerin direncini kırmak için de elele verdiklerini hiçbir şüpheye yer olmayacak şekilde göstermektedir.

Bundan 10 gün kadar önce 9 işçi kapının önüne konulduğunda, işçiler atılan arkadaşlarının alınması talebiyle harekete geçtiklerinde gelip eylem kırıcılığı yapanlar, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve Tekstil Sendikası’nın diğer yöneticileridir. Süleyman Çelebi, işçilere, sendika olarak bu eylemliliğin arkasında olmadıklarını, atılanların geri aldırılmasının mümkün olmadığını, eylemdekilerin 300 kişinin ekmeğiyle oynadıklarını söylemiş, “fakat bundan sonra bir tek işçi dahi atılırsa DİSK olarak bütün gücümüzle burada olacağız” diyerek namus ve şeref sözü vermiştir.

Tam da sendikayla patronun yeniden görüşmelere oturduğu günlerde işçi kıyımı yeniden başlamıştır. 29-30 Haziran günlerinde patron 20 kadar işçiyi daha işten atmıştır. Bunların hemen hepsi işyerine sendikanın sokulmasında pay ve emek sahibi öncü işçilerdir. Patronun atılacakları titizlikle seçtiği; hak arama bilincine ve duyarlılığına sahip bütün işçileri sözleşme yürürlüğe girmeden temizlemek istediği ortadadır.

Öncü işçi kıyımı, patronun dikensiz gül bahçesi istediğini, mücadeleci işçilerden kurtulmaya kararlı olduğunu gösterdiği kadar, şu ana kadar parmağını dahi oynatmayan işbirlikçi DİSK Tekstil yönetiminin bu dikensiz gül bahçesini en az patron kadar istediğini, bu yüzden de tüm yeteneklerini bu işe seferber ettiğini ispat etmektedir.

Lüks salonlarda, miting ve gösteri alanlarında yaman sınıf sendikacısı ve devrimci olduklarından dem vuranların oluşturduğu DİSK’in yönetimi ise gelişmelerden haberdar oldukları halde ortalarda dahi görünmemektedir.

Castleblair’de mücadeleci işçilerin kıyımı sürmektedir. Kölelik yasasına ve işbirlikçi sendikacılara güvenen patron pervasızca saldırmaktadır. Hiç şüphe yok ki, sendikal örgütlenmeye ve toplu pazarlık hakkına karşı patronun gösterdiği bu tahammülsüzlük tüm işçi sınıfına yöneltilmiş köleleştirme saldırısının bir parçasıdır.

Üyesi olan işçiler beşer-onar atılırken sahip çıkmayan, onların çıkarlarını savunmayan, verdiği sözleri pişkin tavırlarla yok sayan, hazırladığı sözleşme taslağını bile işçilerden gizleyen, patronla utanç verici bir işbirliğine soyunan DİSK-Tekstil yöneticilerine ise artık söylenecek sözümüz kalmamıştır.

Başta mücadeleden yana olan DİSK üyeleri olmak üzere tüm işçi ve emekçileri, ilerici sendikacıları, sınıftan yana kurum ve kuruluşları Castleblair’de yaşanan gelişmelere duyarlı olmaya; patronun saldırılarına ve sendikanın sınıfa zarar veren işbirlikçi tutumuna karşı tutum almaya çağırıyoruz.

Sendikalar işçilerindir, patron uşakları defolsun!
Yaşasın birlik ve dayanışma!
Yaşasın işçilerin birliği!

30 Haziran 2004
İşten atılan Castleblair işçileri



Satılmış sendika ağaları aylardır imzalayamadıkları satış sözleşmesini öncü işçiler atıldıktan bir gün sonra imzaladılar!

Castleblair’de saldırı ve
sendikal ihanet devam ediyor!

Kıraç’ta bulunan Castleblair fabrikası işçileri, bundan bir yıl kadar önce yaşadıkları saldırılara direnişle yanıt verme deneyiminin ardından, bugün saldırı hedefi olan öncü işçilerin özel çabalarıyla DİSK-Tekstil Sendikası’nda örgütlenmişlerdi. Aradan geçen zamanda fabrikadaki baskılar giderek arttı. Sendikalaşmaya sesini çıkartmayan patron, değişik dayatmalarla işçileri denetim altında tutmaya çalıştı. Mart ayında TİS sürecinin başlamasından sonra baskılar daha da yoğunlaştı. DİSK-Tekstil Sendikası’nın uzlaşmacılıktan ihanete evrilen tutumu, asalak patronun saldırılarının önünü iyice düzledi, onu adeta pervasızlaştırdı.

Sözleşmenin imzalanmasına yakın günlerde patron sendikacıların da bilgisi dahilinde öncü mücadeleci işçileri işten atmaya başladı. Önce 9 işçi, bir hafta aradan sonra bu kez 15 işçi istifaya zorlanarak ya da hiçbir gerekçe gösterilmeksizin kapının önüne konuldular. 30 Haziran günü işçi atmalar şimdilik durduruldu. Bir gün sonra da toplu sözleşmenin imzalandığı açıklandı.
Olup bitenin anlamı son derece açık. Patronun amacı fabrikayı mücadeleci işçilerden temizlemek. Buna karşı sendikanın tutumu ise ibretlik bir ihanet örneği. Hain sendika ağaları öncü ve mücadeleci işçileri fabrikadan temizleyerek, bu arada aylardır işçilerden kaçırdıkları toplusözleşmeyi alelacele imzaladılar. Evet, öncü işçilerin atılmasından yalnızca bir gün sonra! Bir ihanet en ancak bu kadar kaba ve denli açık seçik olabilir.

İşten atılan işçiler patronun saldırıları, DİSK Tekstil yönetiminin ihanetine rağmen hakları için mücadele etmekte kararlılar. 1 Temmuz’dan itibaren fabrika önünde bir araya gelen işçiler burada bir de basın açıklaması yaptılar.

Patronun tacizlerine, jandarmanın baskısına rağmen fabrikanın önünden ayrılmayan işçiler, saat 12:30’da yaptıkları basın açıklamasında direniş kararlılıklarını dile getirdiler. “Kahrolsun sendika ağaları!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Atılan işçiler geri alınsın!” dövizlerinin taşındığı eylemde “Direne direne kazanacağız!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın işçilerin birliği!” sloganları atıldı. Basın metninin okunmasının ardından eylem sone erdi.

Eyleme BDSP ve ESP çalışanları da destek verdi.

Kızıl Bayrak/Esenyurt



DİSK’e bağlı sendikaların yöneticilerine ve başkanlarına:

Ya işçilerin haklı mücadelesinin yanında yer alacaksınız, ya da sessiz kalarak sendikal bürokrasinin ihanetine ortak olacaksınız!

Bizler DİSK-Tekstil Sendikası’nda örgütlenmiş, son bir ay içinde de işten atılmış Castleblair işçileriyiz. İşyerimiz İstanbul Kıraç’ta.

Bir yıl önce patronun düşük ücret ve performans düşüklüğü saldırısına karşı çıktık, mücadele ettik ve sonraki aylarda da DİSK-Tekstil Sendikası’nda örgütlendik. Bir yıllık süre içinde işverenin her gün artan saldırılarıyla karşı karşıya kaldık. Bu süre boyunca ve tıkanan toplu sözleşme görüşmeleri sırasında, sendikamız DİSK-Tekstil, bizlerle bütünleşmek, haklı, meşru mücadelemizi arkasına almak yerine patronla elele vererek yasal süreci beklemeye başladı. Sorunları fiili-meşru mücadele ile çözmek yerine masa başında işi bitirmeye, patronun verdiği ile yetinmeye çalıştı. Ancak son 1 aydır, bu uzlaşmacı çizgisini ihanete vardırdı.

DİSK-Tekstil yöneticileri son 6 ayda işe giren, sendikaya üye olan işçilerin kapı dışarı edilmesini suskunlukla izlediler. Sendikanın genel sekreteri Muharrem Kılıç, işverenin fabrikada daralmaya gittiğini, işten çıkarmalar konusunda hiçbir şey yapamayacaklarını söylemiştir. Bu gelişmelere karşı başlatmış olduğumuz eylemler bizzat bu yöneticiler tarafından kırılmıştır.

İşçilerin verdiği mücadelede onun önünde yürümesi gerekenler, direnişimizi, eylemimizi kırmak için çaba harcamışlardır. Son bir aydır yaşananlar sendikal ihanetin geldiği boyutu göstermektedir. Sendikalaşma sürecinin başından itibaren işyerinde her türlü gelişmeye duyarlı davranan, örgütlenme konusunda emek harcayan 15 kişi, sendikayla işverenin ortak hazırladığı liste sonucu işten atılmıştır. Bir iki hafta önceki işten atmalar sırasında karşımıza geçip ‘bundan sonra hiçbir işçi atılmayacak, atılırsa DİSK olarak bütün gücümüzle karşı çıkarız’ diye namus, şeref sözü veren Süleyman Çelebiler, Muharrem Kılıçlar, son işten atmalar sırasında bırakın kalkıp gelmeyi telefonlara çıkmaktan bile kaçmıştır. Bu arada patronla görüşmeleri devam etmiş ve işten atılmaların tamamlanmasının hemen ardından işverein önerileri doğrultusunda hazırlanmış satış sözleşmesi imzalanarak ilan edilmişltir.

Bu ihanetin sorumluları başta DİSK-Tekstil Genel Sekreteri Muharrem Kılıç, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi olmak üzere DİSK-Tekstil yönetimidir. Dün DİSK genel kurulunda sınıf sendikacılığından, emekten, işçi mücadelesinden bahsedenler, bugün işçinin atılma kararını patronlarla birlikte alabiliyorlar, listeyi patronla birlikte hazırlayabiliyorlar.

Soruyoruz! Bu nasıl bir sendika, bu nasıl bir sınıf sendikacılığı!

Biz işten atılan Castleblair işçileri hak ve çıkarlarımızı korumak için sonuna kadar direnmeye kararlıyız.

Sizler, ya işçilerin haklı mücadelesinin yanında yer alacaksınız, ya da sessiz kalarak sendikal bürokrasinin ihanetine ortak olacaksınız. DISK’e bağlı tüm sendikalarin yöneticilerini ve başkanlarını Castleblair’deki gelişmeler konusunda sorumluluğa davet ediyoruz.

İşten atılan Castleblair işçileri