29 Ocak 2005
Sayı: 2005/04(04)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD emperyalizmi yeni bir savaşlar serisi hazırlığında
  Emek Platformu’nun işlevi ve misyonu
  Taban iradesini harekete geçirelim!
  EP’ten 16 Şubat’a göstermelik hazırlık!
  Düzen kurumlarındaki çürüme ve kokuşma
  TEKSİF ihanet sözleşmesi imzaladı
  Beko'da başarıya ödül: Bin işçi kovuldu!
  Devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için
  BDSP'nin kampanya çalışmalarından...
  8 Mart'ın tarihsel anlamı ve güncel çağrısı
  Özelleştirme saldırısı ve SEKA Direnişi
  Burjuva basında SEKA
  ABD işbirlikçileri suç ortaklığını pekiştirme derdinde
  Savaş çetesinin hedefinde İran var
  Siyonistler kirli icraatlarını sürdürüyorlar
  Gayrimeşru seçimler işgali meşrulaştıramaz
  Kendi kaderini tayin Kürt halkının temel hakkı
  Gölge boksu!
  İmralı konsepti ve son gelişmeler üzerine
  Pazartesi eylemleri sürüyor
  Rüssehlsheim Opel'de "gönüllü çıkış" dayatması
  Bültenlerden.
  Mücadele tarihinden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Emek Platformu'nun işlevi ve misyonu

Kuruluşundan itibaren Emek Platformu'nu işçi ve emekçilerin en ileri, en geniş örgütlenmesi olarak niteleyenler, EP'in kuruluşunu işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesinin örülmesinde şimdiye kadar atılmış en ileri adım olarak tanımlayanlar oldu.

Kuşkusuz, Türkiye'deki sendikal konfederasyonlar tabelaları nedeniyle birer sınıf örgütü olarak kabul edildiğinde, EP için olumlu değerlendirmeler yapılabilir. Fakat uzunca bir zamandır Türkiye'de sınıf hareketinin en temel sorunlarından birinin aşılamayan sendikal ihanet kuşatması olduğunu, ihanet çeteleri üzerinden sermayenin sendikaları önemli ölçüde kendi kontrolü altında tuttuğunu bilenler için bu tür değerlendirmeler yapmak kolay değildir.

Bilindiği gibi Emek Platformu, dönemin hükümeti tarafından yürütülen ‘mezarda emeklilik' saldırısına karşı öfke ve tepkinin ciddi boyutlara ulaştığı, eylem isteğinin sınıf içerisinde genel bir eğilime dönüştüğü koşullarda kuruldu. EP, tabandaki eylem ve mücadele isteğini bloke etmekte zorlanan sendika bürokratlarınca bu enerjiyi kontrol altında tutmanın bir aracı olarak gündeme getirildi. O dönemde ilkelere dayalı daha dar fakat daha etkin, daha mücadeleci birlikteliklerin önü bizzat Türk-İş ve Hak-İş bürokratlarınca kesildi. Tabanın birleşik mücadele isteği Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi gerici sendikal odakların da içinde yeraldığı, işçi ve emekçilere ‘emek güçlerinin en geniş birlikteliği' diye sunulan Emek Platformu'nun oluşturulmasıyla istismar edildi.
Eğer niyet gerçekten de sermayenin saldırılarına karşı mücadeleci bir sendikal odak yaratmak olsaydı, Kamu-Sen ve Memur-Sen'i bu bileşim içine dahil ederek, bu yolla meşrulaştırmaya çalışmak gibi bir çaba ve tartışma sözkonusu olmazdı. Sadece Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi sermaye güdümlü gerici sendikal odakları işçi ve emekçilerin gözünde meşrulaştırma amacının kendisi bile Emek Platformu'nda asıl söz sahibi olan konfederasyonların gerçek niyetlerini ele verir nitelikteydi. Bu nedenle, son sözü daha çok Türk-İş'in söylediği, Kamu-Sen ve Memur-Sen'in de içinde bulunduğu Emek Platformu'nun en başından itibaren sınıf ve emekçi hareketini geliştirmek değil tam tersine dizginlemek misyonuyla hareket ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Kaldı ki bu konuda uzun söze de gerek yoktur. Emek Platformu'nun 6 yıllık tarihi, bu süre içinde sınıf ve emekçi hareketine verdiği zarar bugün ortadadır. Emek Platformu'nun tepesinde oturan ağalar sınıf ve emekçi hareketini dizginleme misyonuyla hareket ettiklerini henüz platform kurulduktan bir-iki ay sonra göstermişlerdir.17 Ağustos depreminin hemen ardından, depremde yaşanan acıları öne sürerek ‘mezarda emeklilik' saldırısına karşı mücadeleyi yüzüstü bırakmışlardır. 24 Temmuz'da 400 bin kişiyle miting yapan EP, 17 Ağustos'tan sonra parmağını dahi oynatmamıştır. Bunun sonucunda Ecevit hükümeti ilgili yasayı meclisten geçirme imkanı bulmuştur. İşçi sınıfı sermaye karşısında önemli bir yenilgi almıştır.

Sonraki dönemde sermayenin değişik saldırı politikalarına karşı EP sayısız eylem takvimi açıklamış, genel grev kararları almış, fakat bunların hiçbirisini tam anlamıyla uygulamamış, sermayeyi ciddi anlamda sıkıştıracak sınırların aşılmamasına fazlasıyla özen göstermiştir.

Sınıf devrimcileri, Nisan 2001'de, Emek Platformu'nun yeniden gündemde öne çıktığı, EP adına yayınlanan Emek Programı'nın EMEP'li liberaller tarafından ölçüsüz övgülere konu edildiği bir dönemde şunları yazmışlardı;

‘Mezarda emeklik ve tahkim saldırısına karşı kendiliğinden gelişen işçi-emekçi dalgasının önüne büyük iddialarla ama hain niyetlerle düşen, ardından depremi de bahane ederek hareketi ve iddialarını yüzüstü bırakan oluşum, tam da bu aynı Emek Platformu'ydu. Bunun daha yakın örneği, 4 ay önce, yani Kasım krizini izleyen günlerde, büyük iddialarla gündeme getirilen, fakat her zamanki türden bir hava boşaltma eylemi olarak kalan 1 Aralık eylemidir. Eylemin arkasını getirmek bir yana, eylemin kendisine fiilen destek vermeyen ve bu eylemden dolayı soruşturma ve sürgünlere maruz kalan binlerce kamu emekçisini ise ortada bırakan da bu aynı Emek Platformu'ydu. 14 ay boyunca İMF'nin iflas eden programı karşısında eli-kolu bağlı duran, dahası bünyesindeki en büyük kuruluşların bir kısmı ESK içinde yeralan da bu aynı Emek Platformu'dur.

‘Bugün içinde ilerici konumda bulunan ve dürüst niyetlerle hareket eden birkaç demokratik kitle kuruluşunun bulunmasından hareketle, yılların tescilli hainlerinin artık başka türlü davranacağını kim neye göre düşünebilir' Kazançlarıyla, yaşam tarzlarıyla ve tüm yaşam ayrıcalıklarıyla olduğu kadar, ideolojik-politik kimlikleriyle de gerici burjuvazinin bir parçası olan tescilli sendika bürokratlarına bunca yılın deneyimlerine rağmen umut bağlamak, budalalıktan da öte bir şey olmalı. Bu bürokratların her yeni manevrasına büyük bir umut ve coşku ile sarılmak, ardından hayal kırıklıkları yaşamak ve bunu samimiyetsiz sövüp saymalar olarak ortaya koymak, EMEP'li liberal takımı için neredeyse bir davranış çizgisi haline gelmiş sayılır. Kamu-Sen, Memur-Sen türünden niteliği belli yapılar bir yana, sendika konfederasyonlarının tepesine çöreklenmiş hainler takımının bu sözde ‘tarihi seçeneği' üç günde kağıt üzerinde bırakacakları şimdiden gün gibi açık değil mi'' (Kızıl Bayrak, sayı: 04, 14 Nisan ‘01)

1999 yılında kurulan Emek Platformu'nun dünü ile bugünü arasında işlev ve misyon bakımından hiçbir farklılık yoktur. Kaşarlanmış sendikal ihanet çetelerinin denetimindeki platformun temel işlevi, ilk kurulduğu gün neyse bugün de aynıdır. Emek Platformu'na işçi ve emekçilerin örgütlü kesimlerini denetim altında tutma, tepki ve mücadelelerinin kontrolden çıkmasını önleme misyonu yüklenmiştir. Platform yönetimi de bu misyonun gereklerine göre davranmıştır.

Evet, Emek Platformu'nu yönetenler samimiyetsizdir. Ama bunu zaten şu 6 yıllık dönemi yaşayan en sıradan işçi bile çoktandır bilmektedir. Bugün EP'e işçi ve emekçilerce güven duyulmayışının gerisindeki en önemli nedenlerden biri de budur. Peki ya Emek Platformu'nu işçi ve emekçilere birleşik mücadelenin tek adresi olarak gösterenler? Yıllardır EP masallarıyla işçileri aldatıp sonra da sendika yönetimlerini ‘işçilerin en örgütlü, en deneyimli kesimlerini kontrolleri altında tutup mücadelenin dışına iterek, somut mücadelede, emek mücadelesinde mevzi kaybedilmesinde en azından belirleyici rol oynayan kesimlerden biri' (Sabri Durmaz, Evrensel, 26 Ocak ‘05) olmakla eleştirenlere ne diyeceğiz' İşçi sınıfı onların samimiyetini nasıl anlayacak?

-------------------------------------------------------------------------------

DEHAP ve HÖC arasında son dönem tırmanan gerilimi sona erdirmek amacıyla taraflar ve devrimci-demokrat güçler tarafından yapılan ortak açıklama:

‘Solun kendi arasındaki sorunlarının çözüm yöntemi kesinlikle şiddet olamaz!'


Halklarımıza,
Geçtiğimiz günlerde DEHAP ve HÖC arasında yaşanan olaylar istenmeyen noktalara gelmiştir.
Sorunlar ne olursa olsun, bunun çözümünün diyalogdan geçtiğine inanmaktayız. Solun kendi arasındaki sorunlarının çözüm yöntemi kesinlikle şiddet olamaz.
DEHAP ve HÖC arasında yaşanan olayları bir komisyon oluşturup tartışacağımızı, iddiaları araştıracağımızı ve bunları bu komisyon tarafından halkımıza açıklayacağımızı ilan ediyoruz.
Bu komisyonun alacağı kararlara DEHAP ve HÖC olarak uyacağımızı taahhüt ediyoruz.
Yaşanan bu tür olumsuzluklardan egemen güçlerin faydalanma çabalarına da izin vermeyeceğiz.

26 Ocak 2004

Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC), P. Devrimci Duruş, Alınteri, SDP, EMEP, EHP, ÖDP, Sosyalist Barikat, Devrimci Hareket, DHP, BDSP, Devrim, Kaldıraç, ESP, Partizan