29 Ocak 2005
Sayı: 2005/04(04)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD emperyalizmi yeni bir savaşlar serisi hazırlığında
  Emek Platformu’nun işlevi ve misyonu
  Taban iradesini harekete geçirelim!
  EP’ten 16 Şubat’a göstermelik hazırlık!
  Düzen kurumlarındaki çürüme ve kokuşma
  TEKSİF ihanet sözleşmesi imzaladı
  Beko'da başarıya ödül: Bin işçi kovuldu!
  Devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için
  BDSP'nin kampanya çalışmalarından...
  8 Mart'ın tarihsel anlamı ve güncel çağrısı
  Özelleştirme saldırısı ve SEKA Direnişi
  Burjuva basında SEKA
  ABD işbirlikçileri suç ortaklığını pekiştirme derdinde
  Savaş çetesinin hedefinde İran var
  Siyonistler kirli icraatlarını sürdürüyorlar
  Gayrimeşru seçimler işgali meşrulaştıramaz
  Kendi kaderini tayin Kürt halkının temel hakkı
  Gölge boksu!
  İmralı konsepti ve son gelişmeler üzerine
  Pazartesi eylemleri sürüyor
  Rüssehlsheim Opel'de "gönüllü çıkış" dayatması
  Bültenlerden.
  Mücadele tarihinden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

BEKO'dan ‘büyük başarı': 1 yılda 7 milyon TV üretimi!..

Büyük başarıya büyük ödül: Bin işçi kovuldu!

Patronlar ne zaman bir büyümeden, verimlilik ve kâr artışından bahsetseler, işçilerin sömürüsü de o oranda artıyor. Üretim rekortmeni Beko böylesine ağır çalışma koşulları üzerinden hedefini gerçekleştirerek, patronlar cephesinden yılın başarısını elde etti. Patronların bitmek bilmeyen saldırıları eşliğinde üretilen 7 milyon televizyon, 2004 yılının hedefiydi. Ne var ki; yıl boyunca gece-gündüz demeden, yeri geldiğinde ücret dahi almadan fazla mesailerle üretilen ‘7 milyonuncu' TV'nin bedeli işçilere ağır ödetildi. Evet, esnek çalışma uygulamasıyla işçilere dönük saldırıların her geçen gün arttığı Beko'da işçilere bu başarılarının şerefine yeni yıl hediyesi olarak 31 Aralık'ta çıkış verildi. Yaklaşık bine yakın işçi atıldı.
Beko 2004'e hedefi olan 5 milyon TV'yi üreterek girmişti. Aradan geçen bir yıllık zaman içerisinde esnek çalışma sayesinde birçok işçi işten atıldı, işçi sayısı azaltıldı. Ücretlere zam yapılmayarak ve bazı sosyal haklar kısıtlanarak işçilik maliyetleri düşürüldü; ama üretimde bir düşüş olmadı. Çünkü, bantlardaki hız arttırılarak işçiler daha az zamanda daha çok çalıştırıldılar. Ve patronlar bu sömürünün adına da ‘verimlilik artışı' dediler. İşte 2003'de 5 milyon, 2004'de daha az işçiyle 7 milyon TV bu koşullarda üretildi. Evet, Beko'da yıllar geçtikçe işçi sayısı azaltılıyor, üretim daha da artıyor ve Beko büyüyor. Beko büyüdükçe, kadrolu işçiler işten atılıyor ya da taşerona devredilerek, örgütsüzleştiriliyor. Beğenmeyen, itiraz eden ise kapı dışarı ediliyor.
31 Aralık'ta arkadaşlarımız işten atıldığında banttan çıkan son TV'yi de 7 milyonuncu damlamızla şekillendirmiştik. 16 saat posamız çıkana kadar çalıştırıldık, gece-gündüz demeden. Ödülümüz ise işten atılma oldu. Atılanlarımızın bir kısmı ertesi gün sözleşmeli olarak yan sanayilerde çalıştırılmaya başlandı. Bir gün önce sendikalıydık, örgütlüydük, bir gün sonra sendikasızlaştırıldık. Ayrı dünyalarda gördüğümüz, aşağıladığımız sözleşmeli, taşeron işçilerden oluverdik birden. Beko'nun 2005'deki hedefini de atılan işçilerin yerine yenisini almayarak, hatta saldırıları daha da arttırarak gerçekleştirileceği kesin. Boyahane ve kalıphanenin taşerona verilmesiyle başlayan süreç, buradan atılan işçilerin bir kısmının taşeron şirketlerle sözleşmeli olarak tekrar aynı bölümlere alınmasıyla sona erdi. Sonuçta bir kısmımız atılmadık daha. Ancak bu saldırı toplamında hepimize. Köleleştirilen bedenlerimiz, gaspedilen haklarımız, sömürülen alınterimiz hepsi patronun keyfi ve baskıcı uygulamalarından, çalışma koşullarımızın esnekleştirilmesinden kaynaklanıyor.
Sendika ise sözde bizim haklarımızı korumak, çıkarlarımızı savunmak için var. Üyesi olduğumuz bu sendika ne yapıyor peki' Üç maymun misali tüm gelişmeleri seyrettiği yetmiyormuş gibi patronla anlaşarak atılacakların listesini hazırlıyor. Patronun fabrikadaki eklentisi haline gelen Türk Metal-Sendikası ve işbirlikçi sendika bürokratları bizlerin değil patronun çıkarını savunan bir çetedir. Ücretlerimize sadaka zam yapıldı, sustular; işten atıldık, taşerona sözleşmeli verildik, sustular. Kölelik sözleşmeleri imzalandığında bu ağalar yine sustular. Konuştuklarında ise patron yanlısı oldular. Biz sömürüldükçe satılmış birkaç temsilci aracılığıyla patronla işbirliğinde sınır tanımadılar. Neymiş, Beko Vestel'in rekabetine dayanmak için bütün bunları yapıyormuş. Yani patronların bir suçu yokmuş! Her şey kahrolası şu rekabet yüzündenmiş! Buna kargalar bile güler.
Beko işçisi arkadaş, saldırıları seyrederek sıranın bize gelmesini beklemeyelim artık. Bu sömürüye, bu köleliğe yeter artık demenin, saldırılara dur demenin zamanı geldi de çoktan geçiyor. Yarın çok geç olabilir! Öyleyse, bugünden geleceğimizi ve kazanılmış haklarımızı korumak için mücadele edelim. Birbirimize güvenelim ve arkadaşlarımızla elele vererek tabanda birliğimizi oluşturalım. Sendikaya basınç yaparak sendikacıları işçiden yana tutum almaya zorlayalım. Gerektiğinde inisiyatifi onlardan alarak son sözü söyleyen biz olalım. Yoksa bugün diğer işçi arkadaşlarımızın karşılaştığı akıbetle yarın bizimde karşılaşacağımız kesindir.
Çalışma koşullarımızı daha da ağırlaştıran esnek çalışmaya izin vermemek için, geleceğimiz için mücadeleden başka yolumuz yok.

Bir Beko işçisi

-------------------------------------------------------------------------------

Zintaş'ta işçi kıyımı

1980 yılında Kastamonu'da üretime geçen Zintaş, bünyesinde çalışan 35 işçiye ağır çalışma şartları dayatıyor. Hava sıcaklığının eksilere kadar düştüğü kış günlerinde dahi elektrikli soba ile ısınmaya çalışan işçiler, gün boyu patronun hakaret ve kötü muamelesine maruz kalıyor. Cumartesi günü de dahil günde 11 saat aralıksız ve yemek verilmeksizin çalışan işçiler, en doğal haklarını aramaya çalıştıklarında kapı dışarı ediliyorlar.
Fabrika bünyesinde çalışan 35 işçiden 27'si Birleşik Metal-İş üyesi. İlk aşamada sendikalı 7 işçiyi işten çıkaran patron, Zintaş işçilerinin tepkileriyle karşı karşıya kaldı. Zintaşlı işçiler, atılan arkadaşlarıyla birlikte patronun hak gasplarını ve keyfi uygulamalarını protesto etmek amacıyla döviz ve sloganlar eşliğinde Nasrullah Meydanı'na yürüdüler. Burada yapılan basın açıklamasında, herşeye rağmen mücadeleden vazgeçilmeyeceği vurgulandı. Yapı Yol-Sen, Eğitim-Sen, Tarım Orkam-Sen, SES, Gıda-İş ve Orman-İş sendikalarından temsilciler de eyleme destek verdi.
Tepkilere kulak tıkayan patron geçtiğimiz günlerde 13 işçiyi daha işten çıkardı.
Atılan işçileri uzun süredir fabrika önünde bekliyorlardı. Zintaş patronunun şikayeti üzerine direnen 20 işçi ile 2 sendikacı jandarma tarafından gözaltına alındı.

Kızıl Bayrak okurları/Kastamonu