14 Mayıs 2005
Sayı: 2005/19 (19)


  Kızıl Bayrak'tan
  1 Mayıs aynasında sınıf hareketi
  İMF ve Dünya Bankası’ndan saldırıları
yoğunlaştırma talimatı
  Erdemir de tekellere peşkeş çekilecek!
  Özelleştirilecek Erdemir’i kim alsın?
  Takkıyeci AKP iktidarı siyonistlerin hizmetinde
  Almanya Başbakanı Schröder’in ziyareti
  İşbirlikçi hainlerden hesap soralım!
  Türk-İş “üzüm yemeye” devam ediyor!
  Perinçek’in Amerikancı düzen ordusunu aklama manevraları
  Gaziemir serbest sömürü bölgesinde
bir direniş ateşi
  Emek Platformu: Neye niyet neye kısmet ya da... /Yüksel Akkaya
  Devrim kaçkını liberallerin 1 Mayıs hazımsızlığı (Orta sayfa)
  Türk-Ermeni ulusal sorunu üzerine tezler /Garbis Altınoğlu
  Üniversitelerde gerginlik ve sol içi
çatışma
  Berlin’de faşizme karşı büyük protestolar

  İngiliz seçmen Bush'un “fino köpeği” Blair’e kerhen oy verdi

  Çürüyen rejimlerin yeri tarihin çöplüğüdür!
  Neler oluyor, olup biteni nasıl okumalı ve ne yapmalı?/Kürdistan Devrimci Sosyalistleri
  II. Dünya Savaşı ve sosyalizm/Serhat Ararat
  Yıldız Üniversitesi; Şovenist dalgaya tok
yanıt
  Ankara’da 6 Mayıs anmalarının
gösterdikleri
  Basel 6 Mayıs anması
  Ege Üniversitesi’nde 6 Mayıs anması
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sahte bir tartışma üzerine...

Özelleştirilecek Erdemir'i kim alsın?

Erdemir'in özelleştirmesiyle ilgili hazırlıklar sürüyor. Bu arada Erdemir özelleştirmesi giderek daha geniş çevrelerin gündemine giriyor ve tartışma konusu haline geliyor. Bu tartışmalardan biri de Erdemir'in kime satılıp kime satılamayacağına ilişkin. Başka bir ifadeyle Erdemir yabancı tekellere satılsın mı satılmasın mı tartışması bu.

Emperyalist finans kurumları, AKP hükümeti ve özelleştirmeyle ilgili bürokratlar Erdemir özelleştirmesine ekonomiye sıcak para girişi sağlayacak bir kaynak olarak bakıyorlar. Ve planları da Erdemir'in dünya demir-çelik tekellerinden birine satılması.

Sermayenin özelleştirme politikalarına karşı çıkanlar diğer KİT'ler gibi Erdemir'in de sermayeye peşkeş çekilmesine karşı çıkıyorlar. Fakat özelleştirmeye karşı çıktığını söyleyen birileri var ki, onlar sadece Erdemir'in uluslararası tekellere satışına itiraz etmekle yetiniyorlar. Yerli sermaye yaftası taşıyan herhangi bir tekele ya da holdinge satışını ise hararetle destekliyorlar.

Erdemir'de örgütlü bulunan faşist Türk Metal Sendikası başından itibaren bu politikayı savunuyordu. Bu faşist sendikanın Erdemir özelleştirmesine ilişkin tek söylediği “Erdemir Türk sanayisi için stratejik bir kuruluştur. Ulusal gururumuz yabancılara satılamaz. Satacaksanız bir Türk şirketine satın” tezinden ibaretti. Sendikanın çıkardığı “Türk Metal” isimli derginin Mart ayında çıkan son sayısındaki ilgili yazılarda esas olarak bu fikir işleniyordu.

Derken sahneye Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç çıktı. Özelleştirme karşıtı mücadeleye verdiği zararlar herkesin malumu olan Türk-İş'in Genel Başkanı Salih Kılıç, yabancıya değil yerliye satın fikrini daha önce birkaç yerde dile getirmişti. Son olarak bu fikrini İstanbul 1 Mayıs kutlamaları sırasında son derece net vurgularla bir kere daha ortaya koydu. Konuşmasında sadece Erdemir'in değil diğer stratejik KİT'lerin özelleştirmesine karşı olduğunu söyledikten sonra, niye yabancılara satmakta inat ediyorsunuz, niçin bunları yerli sermayeye satmaktan kaçınıyorsunuz şeklinde konuştu.

Bu konudaki son çıkış ise Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'den geldi. Sinan Aygün, 7 Mayıs günü yaptığı açıklamada, Erdemir özelleştirmesinin akla ve mantığa uygun olmayan yanlarını sayıp döktükten sonra “yerli sermayeye” seslenerek, “Koç, Sabancı, Eczacıbaşı! Gelin bu ülkenin vicdanına sahip çıkın. Cumhuriyetin kalesine kendi bayrağınızı çekin. Erdemir'in ürettiği ürünler sizin fabrikalarınızın kullandığı ürünler. Erdemir'i alın, yabancıya gitmesin. Kendi dalında dünyanın 12'ncisi, dünyanın 10'uncu büyük ihracatçısı olan bu dünya devi elimizde kalsın” çağrısında bulundu.

Türk Metal'in ve Türk-İş yönetiminin sermaye uşağı kimliği yeterince açıktır. ATO da zaten bir sermaye örgütüdür. O bakımdan “yerli sermaye”ye güzellemeler yapan, Koçlar'ı, Sabancılar'ı özelleştirilecek işletmelere sahip çıkmaya çağıran bu sendika ve örgütlere “bakın siz yanlış yapıyorsunuz” demek çok da anlamlı değildir.

Fakat öte yandan özelleştirme saldırısına karşı mücadeleden yana olan işçi ve emekçileri, sermaye sözcülerinin ve uşaklarının ortaya attığı yerli sermaye-yabancı sermaye sahte ikilemine karşı uyarmak, bu tehlikeli bakışa karşı mücadele etmek gerekmektedir.

Sermayenin vatanı yoktur. Marksizm'in bu tezi, bugün geçmişe göre çok daha pratik bir anlam kazanmıştır. Emperyalist-kapitalist dünya sisteminden bağımsız tek bir kapitalist ülke bulmak mümkün değildir. Bu, sistemin doğasına ve bugünkü gelişme düzeyine taban tabana aykırı bir durumdur. Pratik de bu görüşü doğrulamaktadır. Türkiye'de bugün bir yerli sermaye sınıfından söz etmek imkansızdır. Sözgelimi Sinan Aygün'ün Erdemir'e sahip çıkmaya çağırdığı Sabancı ya da Koç Holding emperyalist tekellerle birçok alanda fazlasıyla içiçe geçmiş durumdadır. Bu holdinglerin bir tek yatırımını, fabrikasını gösteremezsiniz ki şu ya da bu emperyalist tekelle ortaklık üzerine kurulmuş olmasın. Örneğin Sabancı Holding Carrefour mağazalarının sahibidir. Fakat Carrefour geçtiğimiz günlerde Gima'yı satın aldığında, konuya ilişkin açıklamayı Sabancı grubundan biri değil de nedense Carrefour'un Fransa'daki büyük ortağı, yani asıl sahibi yapmıştır.

Özelleştirme karşıtı mücadele açısından yerli sermaye-yabancı sermaye ikilemi sahte bir ikilemdir. Özelleştirme nihayetinde sermayenin yağma ve talan politikasıdır. Birçok konuda olduğu gibi özelleştirme alanında da emperyalist tekellerle işbirlikçi tekelci sermayenin çıkarları ortaktır. Bir özelleştirme ihalesini Alman şirketinin kazanmasıyla Koç Holding'in kazanması arasında nitelik olarak en ufak bir fark yoktur.

Özelleştirmeye karşı mücadele sermayenin sömürü ve yıkım politikalarına karşı mücadelenin bir parçasıdır. Koçlar ve Sabancılar bu mücadelede işçi sınıfı ve emekçilerin müttefiki değil düşmanıdır.

----------------------------------------------------------------------------------------

Demiryollarında özelleştirme adımları

Sermaye devletinin uzunca bir zamandır özelleştirmeye çalıştığı kamu kuruluşlarından biri de Devlet Demiryolları. Şimdiye kadar değişik hükümetler döneminde TCDD'nin özelleştirilmesi için birçok plan program yapıldı. Fakat hiçbiri de öngörüldüğü gibi hayata geçirilemedi. Bunun üzerine devlet, TCDD'nin elindeki bazı fabrikaları, işletmeleri parça parça özel sektöre devretmeye ve bu yolla kurumu küçültmeye yöneldi.

Bu konuda son adım geçtiğimiz günlerde atıldı. Pamukova'daki kazadan sonra sesi soluğu fazla çıkmayan, özelleştirmenin ise adını dahi ağzına almamaya özen gösteren Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü bir genelge yayınlayarak demiryolu altyapısının özel şirketlerin yük ve yolcu taşımasına açıldığını duyurdu. Yönetmelik Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

19 Nisan günü Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren yönetmeliğe göre, demiryollarında işletmecilik yapmak isteyen şirketler, trenleri hangi amaçla işleteceklerini içeren belge ve bilgileri, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü'ne sunacaklar. Başvuru belgesinde hangi hatta işletmecilik yapmak istediklerini, eğer bu işi kendi araçlarıyla yapacaklarsa bu araçlara ve çalıştırılacak personele dair bilgiler yeralacak. Kullanılacak araçların uluslararası yük ve yolcu taşımacılığı standartlarına uygun olduğu görülürse izin verilecek. İşletmeci isterse, Devlet Demiryolları'nın elindeki uygun istasyon, hangar, rampa, antrepo ve açık arazi gibi yerler de kendisine kiraya verilebilecek.

Yönetmeliğin yayınlanması ile sektörün fiilen serbestleştiğini söyleyen Demiryolları Genel Müdür Vekili Talat Aydın, temel amaçlarının özel sektörün esnek işletmecilik anlayışından faydalanmak olduğunu söyledi.

Şimdiye kadar demiryollarında yük ve yolcu taşımacılığını TCDD yapıyordu. Genel Müdür vekilinin de belirttiği gibi, bu genelgeyle demiryollarında yük ve yolcu taşımacılığı artık serbestleşmiş, kurumun elindeki altyapı özel sektörün kullanımına açılmıştır. Bu demiryolları üzerinde yük ve yolcu taşımacılığı açısından yeni bir dönemdir. Özel sektöre tanınan bu imkan sayesinde bundan böyle TCDD'nin altını oyma, onu işlevsizleştirme çabaları büyük bir ivme kazanacaktır. Özel sektörün kağıt ithaline ve üretimine izin verilmesi SEKA için ne anlama geliyorsa, yabancı tekellere sigara ithal etme ve Türkiye'de üretim yapma izni TEKEL için ne anlama geliyorsa, bu genelge de TCDD için aynı anlama gelmektedir.

Özelleştirme saldırısı demiryollarında çalışan işçi ve emekçiler için bundan böyle daha somut, daha ciddi bir boyut kazanmıştır. Demiryolu çalışanlarının bu saldırıya karşı yapması gereken şey, özelleştirmeye karşı mücadelenin aktif bir bileşeni olmak, bu mücadelenin yükseltilmesi için çaba sarfetmektir.