14 Mayıs 2005
Sayı: 2005/19 (19)


  Kızıl Bayrak'tan
  1 Mayıs aynasında sınıf hareketi
  İMF ve Dünya Bankası’ndan saldırıları
yoğunlaştırma talimatı
  Erdemir de tekellere peşkeş çekilecek!
  Özelleştirilecek Erdemir’i kim alsın?
  Takkıyeci AKP iktidarı siyonistlerin hizmetinde
  Almanya Başbakanı Schröder’in ziyareti
  İşbirlikçi hainlerden hesap soralım!
  Türk-İş “üzüm yemeye” devam ediyor!
  Perinçek’in Amerikancı düzen ordusunu aklama manevraları
  Gaziemir serbest sömürü bölgesinde
bir direniş ateşi
  Emek Platformu: Neye niyet neye kısmet ya da... /Yüksel Akkaya
  Devrim kaçkını liberallerin 1 Mayıs hazımsızlığı (Orta sayfa)
  Türk-Ermeni ulusal sorunu üzerine tezler /Garbis Altınoğlu
  Üniversitelerde gerginlik ve sol içi
çatışma
  Berlin’de faşizme karşı büyük protestolar

  İngiliz seçmen Bush'un “fino köpeği” Blair’e kerhen oy verdi

  Çürüyen rejimlerin yeri tarihin çöplüğüdür!
  Neler oluyor, olup biteni nasıl okumalı ve ne yapmalı?/Kürdistan Devrimci Sosyalistleri
  II. Dünya Savaşı ve sosyalizm/Serhat Ararat
  Yıldız Üniversitesi; Şovenist dalgaya tok
yanıt
  Ankara’da 6 Mayıs anmalarının
gösterdikleri
  Basel 6 Mayıs anması
  Ege Üniversitesi’nde 6 Mayıs anması
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Almanya Başbakanı Schröder'in Türkiye ziyareti...

AB adına ABD'yi dengeleme çabaları

3 Mayıs'ta Almanya Başbakanı Schröder Türkiye'ye kısa bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin ana gündemini, 17 Aralık sonrası hız kaybeden ilerlemeler, Abdullah Öcalan'ın tekrar yargılanmasını öngören kararın verilme ihtimali, Ankara Protokolü'nün imzalanması ve Kıbrıs Cumhuriyeti'yle ilişkilerin biran önce başlaması konusunda AB'den gelen ısrar, AB ülkelerinin Ermeni soykırımının kabulü konusunda taleplerde bulunması gibi nedenlerle gerginleşen Türkiye AB ilişkilerinin rayına oturtulması oluşturdu.

Türkiye'nin AB üyeliğinin önde gelen savunucularından olan Schröder'in ziyaretinin arka planında ise Ortadoğu ve Kafkaslar'da güç olmanın koşullarından biri olarak görülen Türkiye'nin AB'ye bağımlılığını sağlamlaştırma emeli yeralmaktadır.

İncirlik Üssü'nün kullanımının genişletilmesiyle ABD emperyalizmine yeni olanaklar sağlayan, ABD ve İsrail'le ilişkilerini pekiştiren Türkiye'yi uyarmak ya da geleceğini Avrupa Birliği'nde gören işbirlikçi burjuvaziyi daha etkin olmaya çağırmaktı ziyaretin asıl amacı. Bu nedenle Schröder'in ziyareti ile Türk-Alman Ekonomi Konseyi'nin toplantılarının aynı tarihe denk düşmesi rastlantı değildir.

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder Almanya'nın önde gelen Mercedes-Benz, Siemens, Metro, Deutsche Bank gibi tekellerini temsil eden 600 kişiyle birlikte Türkiye'ye geldi. Toplantıya Türkiye sermayesini temsilen de 600 kişi katıldı. Avrupa Birliği müzakere sürecinde Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen tekellerin temsilcileri Bursa, Düzce, Çorlu'da incelemelerde bulundular. Schröder'in Türkiye'ye 600 kişiyle birlikte gelmesi, aynı zamanda, Türk burjuvazisine, AB yolundaki engellerin bir an önce kaldırılması, AB'ye bağımlılık sürecinin derinleştirilmesi doğrultusunda daha kararlı ve ısrarcı olmaları konusunda verilen bir destektir.

Ancak ABD emperyalizmiyle 50 yıla aşkın bir süredir kölece ilişkiler içinde olan Türk devletinin öyle kolayından AB emperyalizminin etkisine girmeyeceği de açıktır. Her ne kadar ABD tarafından Türkiye'nin AB üyeliği destekleniyor görünse de, bu, gelişmeler ABD'nin denetimin de olduğu sürece böyledir.

Düzen cephesinde ABD ve AB ilişkileri noktasında bir bütünlük olduğunu söylemek zor. Özellikle ordu, hem geçmişten gelen kölelik ilişkileri hem de kendisine biçtiği rolden dolayı, ABD emperyalizmine tam bağımlılığı savunmakta, yeri geldiğinde milliyetçi söylemler kullanarak kitleleri manipüle etmekte, tekelci burjuvazinin işlerini zorlaştırmaktadır. AB'nin, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasını istemesi gibi kısmi de olsa ordunun yetkilerini kısıtlamayı öngörmesi ordunun zaman zaman saldırganlaşmasına kadar varmaktadır. Özetle ordu özel konumunu terketmemek için elinden geleni yapmaktadır.

AB'nin Türkiye ile ilişkilerine gösterdiği hassasiyetin gerisinde Ortadoğu hakimiyeti için önemli bir konumda bulunan Kıbrıs'ın da önemli payı bulunmaktadır. AB emperyalizminin AB üyesi Kıbrıs'ı istediği gibi kullanabilmesi için Kıbrıs sorununun bir an önce çözümlenmesi gerekiyor. Schröder'in Ankara Protokolü konusunda ısrarcı olmasının, Rum Patriği'ni ziyaret etmesinin nedeni de budur.

Bunlara ek olarak AB emperyalizmi, AB ordusunun kurulması önündeki engellerden biri olan ABD etkisindeki ordunun gücünün sınırlandırılması, Türkiye pazarının Alman tekelleri de dahil tekelci burjuvazinin çıkarlarına göre biçimlendirilmesinin hızlandırılması için Türkiye'ye üst düzey ziyareti gerçekleştirmiştir. Türkiye üzerinden yapılan planlar, emperyalistler arası çıkar çatışmalarının keskinleşme derecesine ve Türkiye'de geleceğini AB ve ABD'de gören grupların işçi ve emekçileri kendi etrafında örgütleme gücüne bağlı olarak belirlenecektir.

------------------------------------------------------------------------------------------

Patron...

MEDYA bu mutlu müjdeyi halkımıza ulaştırdı:

Bush:

‘Ne zaman geleceksin?..'

Tayyip Erdoğan:

‘Kısmet...'

‘Bush:

‘Görüşelim...'

Tayyip Erdoğan:

‘İnşallah...'

(.....)

Tam böyle değilse bile ben medyanın ortalamasını alıyorum ve üzerine biraz ilave ediyorum.

Çünkü ‘büyük buluşma müjdesi' sadece ‘Görüşelim' ile ‘İnşallah' gibi iki sözcükten oluşmamalı.

Başbakan'ın uçağına mescit de yapıldığına göre arkadaşlar uçar durumda, yüzleri kıblede ama istikamet Beyaz Saray, yol alacaklar.

Şimdilik medyanın şu müjdesiyle mutlu olun:

‘Bush, Erdoğan'ı kabul edecek...'

Uzun zamandır ‘ABD Başkanı, Erdoğan'a randevu vermiyor' iddiaları canını sıkıyordu mümin kardeşlerimizin ve yanaşmaların.

Sıkılmasın...

Gördünüz işte; çağırdı, oldu-bitti...

*

Ben o psikolojiyi bilirim.

Patron tarafından kabul edilmek isteyen, kalabalıkta patronun gözünün göreceği bir yerde durur.

Göz göze gelindikçe gülücük atarak, vücut kalçalardan öne doğru hafif eğilir.

Bu hareket giderek hızlandırılır.

Patron sizin ‘son anda uçmaktan vazgeçen kuş' taklidi yaptığınıza kanaat getirip ilgi duyacak ve elbette çağırıp bir şey söyleyecektir.

(.....)

Böylece iki ay önce ‘ABD'ye sert çıktı' diye sizi göklere çıkaran medya, bu sefer ‘Bush kabul edecek' diye göklere çıkartacaktır.

Siz ise televizyonlara çıkıp, kalbi duygularla ‘Türkiye'nin itibarı bir yıldız gibi artmıştır' diyebileceksiniz.

*

Siz hiç ‘Bush, Başbakan'ımızı kabul edecek' diye sevinen ve bunu topluma müjde olarak duyuran bir memleket gördünüz mü?

Artık gördünüz.

Daha da neler göreceksiniz.

Bekir Coşkun

(Hürriyet, 11 Mayıs ‘05)