02 Temmuz 2005
Sayı: 2005/26 (26)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yolunu bulamayan öfke!
  Genelkurmay'dan itiraflar; ABD'nin her istediğini yerine getirdik
  İmam hatipler ve türban tartışması
  Tüm düzen kurumları ABD emperyalizminin hizmetinde
  Telekom çalışanları eylemde; İşçi-memur elele genel greve!
  Kamu TİS'lerinde özelleştirme ağırlığı
  Sendika şubeleri Ankara'da ortak mücadele platformu oluşturdu
  Tariş'te grev başladı
  Samsun'da gözaltı ve tutuklama terörü
  Saldırı ve katliamlara karşı protesto eylemleri
  Mercan katliamını protesto eylemleri
  MKP'nin Mercan Şehitleri'ne ilişkin açıklamasından... 17'ler ölümsüzdür! (Orta sayfa)
  Dersim şehitlerinin ardından.. /M. Can Yüce
  DİSK: 35 yıl önce, 35 yıl sonra / Yüksel Akkaya

  Kayseri Sosyalist Kamu Emekçileri'nden panel

  DTCF'de dekan, polis, faşist çeteler işbaşında... Üniversitelerimizi savunacağız!
  İran'da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı
  Bulgaristan'da seçimlerden sosyalist parti galip çıktı...
  Irak Dünya Mahkemesi Bush-Blair ve savaş çetesini mahkum etti
  Özelleştirme saldırısı ve kadın
  Şakirpaşa İşçi Kültür Evi'nin coşkulu kampanya şenliği
  Kazım Koyuncu'nun ardından
  Basından: İran'da sınıf savaşları
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Humeyni çizgisini savunan aday kazandı...

Seçim sonuçlarını İranlı emekçilerin molla rejime duyduğu tepki belirledi

İran'da ilk turu 17 Haziran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu 24 Haziran'da yapıldı. Seçimde “ılımlı muhafazakâr” Ali Ekber Haşimi Rafsancan'i ile “katı şeriatçı” olarak bilinen Tahran Belediye Başkanı Mahmud Ahmedinecad yarıştı. Oyların yüzde 60'tan fazlasını alan Ahmedinecad, yüzde 35'lerde kalan Rafsancani'yi ezici bir farkla eledi. Seçimlerin sonuçları “muhafazakarlar” tarafından “zafer” olarak nitelendirildi.

Seçim yarışında Rafsancani'nin kazanmasına neredeyse kesin gözüyle bakılırken, seçim öncesinde adı pek anılmayan Tahran Belediye Başkanı Ahmedinecad'ın zaferiyle sonuçlandı. Bu sonuç, şimdiki Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi ile reformcu cephenin seçimleri boykot taktiğinden vazgeçip Rafsancani'yi desteklemesi ve İran basınının önemli bir bölümünün Ahmedinecad karşıtı yayın yapmasına rağmen sağlandı. Böylece hem İran burjuvazisinin, hem de ABD-AB emperyalistlerinin beklentileri boşa düşmüş oldu.

Ahmedinecad karşısında hezimete uğrayan Rafsancani, seçimlerde devlet imkanlarının kullanıldığını ve “organize şekilde” seçimlere müdahale edildiğini öne sürdü. Ancak nedense bu konuda “hakimlere değil, Allah'ın mahkemesine” başvuracağını söyledi.

Emekçileri sefilliğe mahkum eden molla rejimi

İran dünyanın ikinci büyük petrol ve doğalgaz üreticisi olduğu halde, yoksulluk ciddi bir sorun teşkil ediyor ve işsizliğin yüzde 30'lara ulaştığı dile getiriliyor.

İran burjuvazisi ile mollalar ülke zenginliğini yağmalarken, işçi sınıfı ile kent ve kır yoksulları derin bir sefilliğe mahkum edilmiştir. İşçi sınıfının hak arama mücadelesini devlet terörü ile bastıran molla rejimi, grevleri işçilere kurşun sıkarak kırmaktadır. Bu vahşi sömürü din ve dinci rejim adına yapılıyor.

Bu yoğun sömürü ve yağma sayesinde palazlanan burjuva kesimler, molla örgütlenmelerin başındakiler ile devlet içindeki kastlar, artık özelleştirme ve neo-liberal ekonomiye geçişten sözediyor. Rafsancani aracılığıyla ABD ile ilişkileri düzeltme isteğini dile getiren bu sömürücü sınıflar, uzun süredir AB emperyalistleriyle çok yönlü işbirliği içindedir. AB ile (özellikle Almanya ve Fransa) geliştirilen ilişkiler, ABD ambargosunu büyük ölçüde boşa düşürecek boyuttadır.

İki adayın vaatleri

“Ilımlı muhafazakar” Rafsancani, serbest piyasa ekonomisinden, özelleştiremeden sözediyor, rakibini gerici diye suçlayarak seçmenleri oy vermemeye çağırıyordu. Rafsancani, mollaların bine yakın kişinin adaylığına onay vermemesine tepki göstererek, seçimleri boykot etme kararı alan reformcuların da desteğini istedi.

Rafsancani'nin kendisi de İran'ın en zenginlerinden biri. Örneğin 400 milyon dolarlık yıllık fıstık ihracatının çoğu Rafsancani ailesinin elinde. Öyle ki, Rafsancani'nin tarlalarında yetişen fıstıkları bir seferde ihraç etmeye koskoca İran TIR filosunun bile yetmediği söyleniyor. Bu arada Rafsancani ailesi bir havayolu şirketi kurmuş. Oğullarından biri ise yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı Tahran Metrosu'nun genel müdürü. Yine de burjuva Rafsancani'nin yoksullara bir vaadi vardı; seçilirse “her aileye özelleştirilecek devlet kuruluşlarından 100 milyon riyallik (yaklaşık 11 bin dolar) hisse senedi dağıtacağı”nı, yanısıra “işsizlere de her ay 800 bin-1,5 milyon riyal ödeme yapılaca”ğını iddia ediyordu. Ancak işsizlik ve yoksulluğu arttıran özelleştirmeden elde edilecek kaynakların emekçilere dağıtılacağı yönündeki vaatler bir karşılık bulmadı.

Tahran Üniversitesi'nde ders veren Ahmedinecad, evini belediye başkanlığı konutuna tercih etti. Kendisini, “sokakları süpürmekten gurur duyan kişi” olarak tanıtırken, diğer adaylara yönelik eleştirilerinden biri ‘Neden saraylarda yaşıyorsunuz?' sorusu oldu. Seçilirse, petrol gelirinden her aileye pay vaatetti. Ahmedinecad'ın internet sitesinin adı da pek çok şeyi anlatıyor: Mardomyar (Halkın dostu).

İşsizlik ve yoksulluğun adaletsiz gelir dağılımından kaynaklandığını söyleyen Ahmedinecad, seçmenleri tam da bu propaganda ile etkiledi. Seçmenlere, “birini tanıdığınız için değil, yetenekli olduğunuz için iş bulacaksınız” sözü verdi. Aynı zamanda “Petrol gelirlerimize el koyan mafyanın ellerini kesmeye adayacağım kendimi” vaadinde bulundu. Ahmedinecad, ülkenin asıl meselesinin kadınların neyi nasıl giydiği değil, işsizlik ve yoksulluk olduğu vurgusunu yaparak doğrudan İranlı işçi-emekçilere seslendi. Dahası Rafsancani özelleştirmeden sözederken, Ahmedinecad devlet işletmelerini korumaktan ama gelirlerini halka aktarmaktan sözetti. Bu ise emekçiler için iş olanakları, daha iyi ücret, emekçilere hitap eden esnaf içinse daha iyi satış vaadi anlamına geliyor.

Görüldüğü üzere Ahmedinecad, emekçilerden oy almasını aşırı dinci olmasına değil, işçi-emekçilerin temel sorunlarına çözüm üretmek için çalışacağı sözü vermesine borçludur. Başka bir ifadeyle İranlı emekçiler molla rejim şahsında kapitalizme karşı biriken öfkelerini Ahmedinecad'a oy vererek dışa vurmuşlardır.

Ahmedinecad da molla rejiminin bir parçasıdır

İşçi sınıfı ile emekçilerin sorunlarına çözüm üretme iddiasında bulunan yeni cumhurbaşkanı, emekçileri bugünkü vahim duruma iten molla rejimin katı bir savunucusudur. Öyle ki, Tahran belediye başkanlığına geldikten sonra, yetki alanına giren tüm kurumlarda katı şeriat uygulamalarına geri dönüşler yaptı. Şeriat yönetimi ise, emekçilerin en basit ekonomik-demokratik hak arama mücadelesinin askeri zorla bastırılmasının da adıdır. İran'ın son 25 yıllık tarihi bunun iğrenç örnekleriyle doludur.

Ekonomik-sosyal haklar vaadeden Ahmedinecad, bu hakların savunulmasının olmazsa olmaz koşulu olan örgütlenme ve meşru mücadele hakkına karşıdır. Reformlarla katı yönetimin yumuşatılmasının vaadeden Rafsancani ise, ekonomik-sosyal hakların sözünü bile etmiyor. Varolan sefilliği daha da derinleştirecek liberal ekonomi ve özelleştirmeden sözediyor.

Gerici rejim adına halkın karşısına çıkan adayların, vaatlerinden bağımsız olarak, emekçilerin sorunlarına çözüm üretmesi beklenemez. Zira bu yönde atılacak en basit adım bile, sömürü ve yağmadan beslenen sınıflarla çatışmak anlamına gelir ki, gerici rejimlerin bunu yapması için ortada bir neden yoktur. Nitekim Ahmedinecad, seçim sonuçlarının kesinleşmesinden sonra yaptığı ilk açıklamada, istihdam yaratma amaçlı uzun vadeli, planlı özelleştirme ve yatırımları desteklediğini söyledi. Yeni cumhurbaşkanı, borsayı kapatacağı iddialarını yalanlayarak, “Borsanın bir kumar ve kapitalistlerin de büyük kumarbazlar olduğunu düşünüyor değilim” dedi.

Başa geçmesini istedikleri adayın hezimete uğraması emperyalistlerle işbirlikçilerini rahatsız etti. Ancak bu durumu aynı zamanda fırsat bilen emperyalist/siyonist zorbalar daha ilk günden tehditler savurmaya başladılar. Özellikle İran'ın nükleer silah üreterek tehlike oluşturacağını iddia ederek, bu ülkeye karşı sert yaptırımlara başvurulması gerektiğini söylemeye başladılar. ABD ile İsrail'in başını çektiği bu gerici koronun İran'ı istikrarsızlaştırmak için her fırsatı değerlendireceği muhakkaktır. Bu yöndeki gelişmeler muhtemeldir ki, İran'ın egemen sınıfları arasındaki çelişkileri de derinleştirecektir.

Bu çatışma ortamında İran işçi sınıfı ile kent ve kır yoksulları, gerici güçler arası çıkar çatışmalarına dolgu malzemesi olma riskiyle karşı karşıya kalabilir. Oysa emekçiler ancak böylesi bir tuzağa düşmek yerine kendi sınıf çıkarları uğruna örgütlü mücadeleyi yükseltebilirse bu süreçten kazançlı çıkabilir.